|
4811 Vergi Barışı Kanunu
|

27.02.2003 25033
|
|
Kabul Tarihi |
25.02.2003 |
|
4811 Vergi Barışı Kanunu
( Genel Gerekçe )
|
|
T.C.
Cumhurbaşkanlığı
|
Sayı |
B.01.0.KKB.01-18/A-2-2003-136 |
29.01.2003 |
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
İLGİ: 17 Ocak 2003 günlü, A.01.0.GNS.0.10.00.02-359/1970 sayılı yazınız.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca 16.1.2003 gününde kabul edilen, 4792 sayılı “Vergi Barışı Kanunu” incelenmiştir.
- İncelenen 4792 sayılı Yasa’nın 14 üncü maddesinin,
Bu madde ile gönderme yapılan Vergi Usul Yasası’nın, 4369 sayılı Yasa’yla değişik 359. maddesinde,
"a) Vergi Kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunan;
1) Defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapanlar, gerçek olmayan veya kayda konu işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açanlar veya defterlere kaydı gereken hesap ve işlemleri vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydedenler,
2) Defter, kayıt ve belgeleri tahrif edenler veya gizleyenler (Varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit olduğu halde inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere defter ve belgelerin ibraz edilmemesi gizleme demektir.) veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar (Muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge, gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu maumele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belgedir.)
Hakkında altı aydan üç yıla kadar hapis cezası hükmolunur.
Hükmolunan hapis cezasının para cezasına çevrilmesinde, hapis cezasının her bir günü için, sanayi sektöründe çalışan onaltı yaşından büyük işçiler için yürürlükte bulunan asgari ücretin bir aylık brüt tutarının yarısı esas alınır ve hükmolunan bu para cezası ertelenemez.
b) Vergi kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen ve saklama ve ibraz mecburiyeti bulunan;
1) Defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar (Sahte belge, gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belgedir.)
2) Belgeleri Maliye Bakanlığı ile anlaşması olmadığı halde basanlar ile sahte olarak basanlar veya bu belgeleri kullananlar,
Hakkında on sekiz aydan üç yıla kadar ağır hapis cezası hükmolunur.
371 inci maddedeki pişmanlık şartlarına uygun olarak durumu ilgili makamlara bildirilenler hakkında bu madde hükmü uygulanmaz.
Kaçakçılık suçlarını işleyenler hakkında bu maddede yazılı cezaların uygulanması 344 üncü maddede yazılı vergi ziyaı cezasının ayrıca uygulanmasına engel teşkil etmez."
denilmiştir.
Görüldüğü gibi, Vergi Usul Yasası’nın değişik 359. maddesinde, yaptırımı hürriyeti bağlayıcı ceza olan vergide kaçakçılık suçları ve cezaları düzenlenmiştir.
Maddenin 4369 sayılı Yasa’yla değiştirilmeden önceki biçimine göre, kaçakçılık suçu, oluşumu vergi ziyaının doğmasına bağlı Devlet Hazinesine karşı işlenmiş bir suç olarak görülmüşken; bu Yasa’yla yapılan değişiklikle kaçakçılık suçu, topluma karşı işlenmiş suç olarak yeniden tanımlanmıştır.
Maddenin yeni düzenlemesine göre, kaçakçılık suçunu oluşturan eylemler, sahtecilik suçu kapsamına giren eylemlerdir. Maddede, bu suçu işleyenler için hapis ve ağır hapis cezaları öngörülmüştür.
İncelenen 4792 sayılı Yasa’nın 14. maddesinin 1. fıkrası ile, Vergi Usul Yasası’nın değişik 359. maddesinde yazılı eylemleri 31.8.2002 gününden önce gerçekleştirenler hakkında hükmolunacak ya da hükmolunmuş hapis ve ağır hapis cezaları ortadan kaldırılmaktadır.
Anılan fıkrada, kapsamdaki eylemler nedeniyle suç duyurusunda bulunulamayacağının, soruşturma aşamasında olanlar için takibat yapılmayacağının, açılmış bulunan kamu davalarının ortadan kaldırılacağının ve kesinleşmiş mahkûmiyet kararlarının infaz edilmeyeceğinin öngörülmesi, yapılan düzenlemenin af niteliğinde olduğunu göstermektedir.
- Anayasanın, 4709 sayılı Yasa’yla değişik 87. maddesinde, genel ve özel af ilanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunun kararına bağlanmıştır.
87. maddenin nitelikli çoğunluk öngören bu özel düzenlemesi karşısında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin afla ilgili yasaları kabulünde, Anayasanın genel düzenleme içeren 96. maddesinin uygulanamayacağı ve bu maddede öngörülen karar yetersayısının geçerli olamayacağı açıktır.
İncelenen 4792 sayılı Yasa’nın 14. maddesiyle getirilen düzenleme af niteliğinde olduğu için, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunun oyu ile kabul edilmesi anayasal gerekliliktir.
Belirtilen bu hukuksal duruma karşın, tutanaklarda, bu maddenin üye tamsayısının beşte üçünün oyu ile kabul edildiğine ilişkin bir kayıt bulunmaması maddenin nitelikli çoğunlukla kabul edilmediğini göstermektedir.
Anayasada, genel kuruldan ayrılarak toplantı ve karar yetersayısı için özel düzenlemeler bulunan durumlarda, herhangi bir itiraz olmasa da, sonradan ortaya çıkacak duraksama ve tartışmalara neden olmamak için toplantı ve karar yetersayılarının tutanaklara geçirilmesi gerekmektedir.
Bu durumda, incelenen 4792 sayılı Yasa’nın 14. maddesi biçimsel yönden Anayasanın 87. maddesiyle bağdaşmamaktadır.
- Öte yandan, Anayasanın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu; 36. maddesinde, herkesin yasal yollardan yargı yerlerinde davacı ya da davalı olarak sav ve savunma hakkına sahip bulunduğu; 38. maddesinin dördüncü fıkrasında da, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimsenin suçlu sayılamayacağı belirtilmiştir.
Bu anayasal kurallar, üzerine suç atılı bulunan bireylere, hak arama özgürlüğü kapsamında yargı önünde aklanmayı isteme hakkını vermektedir.
Oysa, incelenen 4792 sayılı Yasa’nın 14. maddesinin 1. fıkrasında, Vergi Usul Yasası’nın değişik 359. maddesinde sayılan fiilleri 31.8.2002 gününden önce işleyenlerle ilgili olarak başlatılmış bulunan soruşturmaların sürdürülmeyeceği ve açılmış olan kamu davalarının ortadan kaldırılacağı kurala bağlanmıştır.
Bu kural, Vergi Usul Yasası’nın 359. maddesine dayanılarak suçlanan kişilere soruşturmanın ya da yargılamanın sürdürülmesini isteme hakkını tanımamakta, böylece hak arama özgürlüğünü engellemektedir.
4616 sayılı Yasa’nın benzer içerikteki kuralı, Anayasa Mahkemesinin 18.7.2001 günlü, E.2001/4, K.2001/332 sayılı kararıyla, hak arama özgürlüğüne aykırı bulunarak iptal edilmiştir.
Bu nedenlerle, incelenen 4792 sayılı Yasa’nın 14. maddesi, hak arama özgürlüğünü kısıtlayıcı içeriğiyle hukuk devleti ilkesine aykırı düşmektedir.
- İncelenen 4792 sayılı Yasa’nın 14. maddesinin 2. fıkrasında, Vergi Usul Yasası’nın değişik 359. maddesinin (b) fıkrasının,
- 1. bendindeki, “Defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler” ile,
- 2. bendindeki, “belgeleri sahte olarak basanlar”,
hakkında, bu maddenin 1. fıkrasının uygulanmayacağı belirtilerek, af kapsamı dışında tutulmuştur.
Böylece, sözkonusu kural ile, sahte belge “basanlar” ve “düzenleyenler” af kapsamı dışında tutulmakta; buna karşılık, basılan ya da düzenlenen bu sahte belgeleri kullananların eylemleri af kapsamına alınmaktadır.
Bu durum, haklı bir nedene dayanmadığı gibi, adalet duygusunu ve toplumsal barışı zedeleyecek niteliktedir. Çünkü, vergi işlemlerinde sahte belge, daha az vergi ödemek, hiç vergi ödememek ya da üçüncü kişilerden alınan vergileri Devlete vermemek gibi amaçlarla kullanılmaktadır.
Bir başka anlatımla, sahte belgeden asıl çıkar sağlayanlar, bu belgeleri basanlar ya da düzenleyenler değil, kullananlardır. Sahte belgeyi basanların ya da düzenleyenlerin bu işten kazancı, alacakları komisyondan ibarettir. Bu tür belgeleri kullananların Devlet Hazinesinden kendi servetlerine haksız olarak kattıkları değer ise, belgeyi basan ya da düzenleyenlerin aldıkları tutarla karşılaştırılamayacak kadar yüksektir.
Bu durumda, vergi işlemlerinde sahte belge kullananlar, bu belgeleri basanlar ya da düzenleyenler gibi topluma karşı suç işlemekte ve vergisel kamu düzenini bozmaktadırlar.
Yasakoyucu, sahte belgeyi basma, düzenleme ve kullanma eylemlerini eşit ağırlıkta gördüğü için, aralarında bir ayırım yapmadan, Vergi Usul Yasası’nın değişik 359. maddesinde tümünü yaptırıma bağlamıştır.
Bu nedenlerle, eylemleri, sahte belge basanlar ya da düzenleyenlere göre daha ağır nitelik taşımasına ve haklı bir nedene dayanmamasına karşın, sahte belge kullananların, incelenen 4792 sayılı Yasa’nın 14. maddesinin 2. fıkrasında yer verilmeyerek af kapsamına alınmaları Yasanın toplumsal barış sağlama amacıyla, vergisel kamu düzeniyle, adalet duygusuyla ve hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamaktadır.
- İncelenen 4792 sayılı Yasa’nın 1 ve 19. maddelerinde vergi cezaları ile para cezalarının; 2, 3, 5, 6, 7 ve 12. maddelerinde vergi cezalarının; 15. maddesinde de trafik para cezaları ile diğer para cezalarının tamamen ya da kısmen kaldırılmasından sözedilmektedir.
Vergi Usul Yasasında öngörülen parasal vergi cezaları, diğer “para cezaları” gibi, ilgili yönetim birimlerince verilen ve “kamu cezası” özelliği gösteren yaptırımlardır. Bir başka deyişle vergi cezaları, vergi yükümlüsü ya da sorumlusunu, para cezaları da kişileri kamu düzenine uymaya zorlayan “cezai” nitelikte yaptırımlardır.
Nitekim, Anayasa Mahkemesinin, 3787 sayılı “Bazı Kamu Alacaklarının Tahsilatının Hızlandırılması ve Matrah Artırımı Hakkındaki Kanun”a ilişkin 24.6.1993 günlü, E: 1992/29, K: 1993/23 sayılı kararında,
“Vergi hukukunda yer alan ‘vergi cezaları’da mükelleflerin ya da sorumluların yasalarda belirtilen vergi suçlarını işlemeleri durumunda uygulanan mali ve hürriyeti bağlayıcı nitelikteki yaptırımlardır. Gecikme zammı ve gecikme faizinde amaç, kamu alacaklarının zamanında ödenmemesinden dolayı hazinenin uğradığı zararı karşılamak olmasına karşın, vergi cezaları, belirlenen vergi suçlarını işleyenleri cezalandırmak amacını taşır. Bu cezalar, vergi idareleri tarafından idari usullerle ve yargı kararı gerekmeksizin uygulanan mali ve idari nitelikli yaptırımlar olabileceği gibi, yargı organlarınca ceza yargılama usulleri uygulanarak hürriyeti bağlayıcı ceza niteliğindeki yaptırımlar da olabilir.”
denilerek, vergi cezalarının hukuksal niteliği açıkça ortaya konulmuştur. Yüksek Mahkeme bu kararında, “yargı yerlerince-ilgili yönetim birimlerince” verilmesi ya da “hürriyeti bağlayıcı-mali ve idari” nitelikte olması arasında ayrım yapmadan, yalnızca “amacı” gözeterek, tüm vergi cezalarını suç işleyenleri cezalandırmak için verilen “cezai” yaptırımlar olarak kabul etmiştir.
Bir ceza yaptırımı olduğu yukarıda açıklanan vergi cezaları ile para cezalarının tahsilinden kısmen ya da tamamen vazgeçilmesi af niteliğindedir.
Anayasanın değişik 87. maddesinde, genel ve özel af ilanı Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkisine verilirken, “hürriyeti bağlayıcı ceza-para cezası” ya da “adli ceza-idari ceza” ayrımı yapılmamıştır.
İdari cezalar da diğer cezalar gibi kendi alanında kamu düzenini sağlamaya çalışan “cezai” yaptırımlardır. Bu nitelikleri nedeniyle idari cezalara ilişkin af kararlarının da nitelikli çoğunlukla alınması gerekmektedir.
Tutanakların incelenmesinden, 4792 sayılı Yasa’nın 1, 2, 3, 5, 6, 7, 12, 15 ve 19. maddelerinin nitelikli çoğunlukla değil, normal karar yeter sayısıyla kabul edildiği görülmektedir.
Bu nedenle anılan maddeleri biçimsel yönden Anayasanın 87. maddesi ile bağdaştırmak olanaklı görülmemiştir.
- Ülkemizde 1980-2000 yıllarında 11 kez af yasası çıkarılarak ortalama iki yılda bir vergi affına başvurulması, bu kurumu gelenekselleştirmiştir. Bu durum, bir yandan vergi suçlarının işlenmesini özendirmekte ve vergi cezalarının caydırıcı etkisini azaltmakta; öte yandan da , vergisini zamanında ödeyen yurttaşların adalet duygusunu incitmekte ve güvenini sarsmaktadır.
4792 sayılı Yasa’nın bu yönden de yeniden görüşülmesinde kamu yararı bulunduğu düşünülmektedir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle yayımlanması uygun bulunmayan 4792 sayılı “Vergi Barışı Kanunu”, 1, 2, 3, 5, 6, 7, 12, 14, 15 ve 19. maddelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kez daha görüşülmesi için, Anayasanın değişik 89. ve 104. maddeleri uyarınca ilişikte geri gönderilmiştir.
Ahmet Necdet SEZER
CUMHURBAŞKANI
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
T.C.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Plan ve Bütçe Komisyonu
|
Esas No |
1/520 |
Karar No |
9 |
05.02.2003 |
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Türkiye Büyük Millet Meclisince görüşülerek kabul edilen ve onaylanmak üzere 17.1.2003 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Yüce Makamına sunulan 16.1.2003 tarihli ve 4792 sayılı "Vergi Barışı Kanunu", Sayın Cumhurbaşkanınca, Anayasanın değişik 89 uncu ve 104 üncü maddeleri uyarınca yayımlanması kısmen uygun bulunmayarak; 1, 2, 3, 5, 6, 7, 12, 14, 15 ve 19 uncu maddelerinin, bir defa daha görüşülmek üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına geri gönderilmiş ve Başkanlıkça 30.1.2003 tarihinde gerekçeli geri gönderme tezkeresi ile birlikte, tali komisyon olarak Anayasa Komisyonuna, esas komisyon olarak da Komisyonumuza havale edilmiştir.
Bu defa, Komisyonumuzun 4.2.2003 tarihinde yaptığı 11 inci birleşimde, anılan Kanun ile geri gönderme tezkeresi, Hükümeti temsilen Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ile Maliye Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı ve Hazine Müsteşarlığı temsilcilerinin de katılımıyla incelenip görüşülmüştür.
Cumhurbaşkanlığının geri gönderme tezkeresinde;
İfade edilmiştir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle yayımlanması uygun bulunmayan 4792 sayılı "Vergi Barışı Kanunu"nun 1, 2, 3, 5, 6, 7, 12, 14, 15 ve 19 uncu maddeleri, Anayasanın değişik 89 uncu ve 104 üncü maddeleri hükmü gereğince kısmen bir kez daha görüşülmek üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisine iade edilmiştir.
Komisyonumuzda Kanun ve Geri Gönderme Tezkeresinin geneli üzerindeki görüşmelere geçilmeden önce Kanunun Anayasaya uygunluğu konusunda yapılan müzakerelerde;
- Geri Gönderme Tezkeresinde; Kanunun bir af niteliğinde olduğu ve bu nedenle, bir Anayasal gerekliliğin yerine getirilmesi amacıyla nitelikli çoğunlukla kabul edilmesi gerektiği, ancak bu şekil unsurunun yerine getirilmediği, üzerine suç atılı bulunan bireylerin, hak arama özgürlüğünün engellendiği, sahte belge basanlar ile düzenleyenlerin, bu belgeleri kullananlardan ayrı değerlendirilerek af kapsamı dışında tutulmasının eşitlik ilkesine aykırı olduğu, ortalama iki yılda bir vergi affına yönelik düzenlemeler yapılmasının vergi cezalarının caydırıcı etkisini azalttığı gibi yurttaşlar arasında adalet duygusunu ve vergi sistemine olan güveni de sarstığı, şeklinde dört ana başlık altında toplandığı,
- Söz konusu Kanunun Cumhurbaşkanınca bir kez daha görüşülmek üzere iade edilen maddelerinin; geri gönderme tezkeresinde belirtilen gerekçeler doğrultusunda, özellikle Anayasanın 87 nci maddesi ile Anayasa Mahkemesinin konuyla ilgili ilke kararları doğrultusunda yeniden düzenlenmesi gerektiği,
Şeklinde görüş ve değerlendirmelerden sonra Hükümet adına yapılan tamamlayıcı açıklamalarda;
- Cumhurbaşkanlığının Geri Gönderme Tezkeresinde, Kanunun af düzenlemeleri içermesinden dolayı Anayasanın 87 nci maddesindeki usuller doğrultusunda kabul edilmesi gerektiğinin ifade edildiği, bu nedenle, söz konusu Kanunun Genel Kurulda nitelikli çoğunlukla kabul edilmesiyle, Anayasadan kaynaklanan şekli unsurun yerine getirilmiş olacağı,
- Kanunun hak arama özgürlüğünü kısıtlamadığı, mükelleflerin maddede belirtilen şartları yerine getirmeyerek, Kanun kapsamına girmeden, hukuk yoluna başvurma hakkına sahip olduğu,
- Hükümetin, konuyu bütün boyutlarıyla değerlendirerek, Cumhurbaşkanının iade gerekçesinde belirttiği hususların daha çok akademik açıdan değerlendirilmesi gerektiği yönündeki düşünceden hareketle, söz konusu düzenlemelerin bir hükümet tasarrufu olarak kabul edilerek aynen kanunlaştırılmasında yarar gördüğü,
İfade edildikten sonra, Geri Gönderme Tezkeresindeki Gerekçeler doğrultusunda, Vergi Barışı Kanununun Anayasaya uygun olduğu kabul edilmiş ve bu hususa ilişkin müzakereler tamamlanmıştır.
Bu değerlendirmelerin ardından, 4792 sayılı Vergi Barışı Kanununun; Cumhurbaşkanlığının Geri Gönderme Tezkeresinde, bir defa daha görüşülmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına iade edilen 1, 2, 3, 5, 6, 7, 12, 14, 15 ve 19 uncu maddeleri üzerinden görüşmelere devam edilmesi bir önerge ile Komisyonumuzca da kabul edilmiş ve sözkonusu maddeler ile Geri Gönderme Tezkeresinin geneli üzerindeki görüşmelere geçilmiştir. Bu görüşmelerde;
- Türkiye'nin ekonomik krizden kurtulabilmesi için 2003 yılının önemli olduğu, 2003 yılında alınacak ve uygulanacak kararların ekonominin büyüme trendine girmesi açısından büyük önem arz ettiği, bu açıdan bakıldığında söz konusu Geri Gönderme Tezkeresinde yer alan değerlendirmelere katılmanın mümkün olmadığı,
- Sahte veya gerçek bir muameleye dayanmadan düzenlenen belgeleri kullananların, af kapsamına alınmasının adalet duygusunu zedeleyeceği, dolayısıyla servetlerine katılan değerleri haksızca kazanmalarına rağmen hukuki takibata uğramamalarının toplumsal barışı olumsuz etkileyeceği,
- Vergi affı gibi istisnai olarak başvurulabilecek bir müessesenin, çok sık kullanılmasının dürüst mükelleflerle idare arasındaki ilişkileri zayıflatacağı, bu nedenle vergi yükümlülüklerini düzenli olarak yerine getiren mükelleflere, 2003 yılında ödeyecekleri vergiler konusunda teşvik edici düzenlemelerin yapılması gerektiği,
- Stok affı ve kuyumculara ilişkin madde Anayasaya uygun bulunurken, kayıtlarda yer aldığı halde stoklarda yer almayan mallara ilişkin düzenlemenin Anayasaya aykırı olarak değerlendirildiği, kesinleşmiş kamu alacaklarına ilişkin madde Anayasaya aykırı bulunurken, KİT'ler ile belediyelerin vergi borçlarına ilişkin düzenlemenin Anayasaya uygun bir düzenleme olarak kabul edildiği,
- Söz konusu Kanunla kısa dönemde vergi gelirlerinde bir artış elde edilmesinin beklendiği, ancak, bu Kanunun uygulanmasıyla orta ve uzun dönemde vergi gelirleri hasılatında önemli azalmalara yol açılabileceği,
- Vergi Barışı Kanunu ile son yıllarda yaşanan ekonomik krizin işletmeler ve toplum üzerinde yarattığı olumsuz sonuçlar giderilerek sosyal barışın sürdürülmesine önemli katkı sağlanacağı,
- SSK, Bağ-Kur prim borçlarının ödenmesi konusunu da, söz konusu Kanunla diğer kamu alacaklarının tahsiline ilişkin olarak öngörülen uygulamalar kapsamında değerlendirilmesinin yararlı olacağı,
- Geri Gönderme Tezkeresinde, sahte belge kullanımının, sahte belge düzenleme ve sahte belge basma fiilinden daha ağır bir fiil olarak değerlendirildiği, yıllık gelir ve kurumlar vergisi matrah artırımı Anayasaya aykırı bulunurken, aylık katma değer vergisi ve stopaj gelir vergisi matrah artırımının Anayasaya uygun bulunduğu,
- Kanundan amaçlanan sonuçların alınabilmesi için, vergi sistemimizde mükellefi kayıt dışına iten unsurların ayıklanmasının, özellikle de enflasyon muhasebesi uygulamasına geçilmesinin önemli olduğu,
- Söz konusu Geri Gönderme Tezkeresinde, trafik cezalarına ilişkin düzenleme Anayasaya aykırı bulunurken, belli tutarın altındaki alacakların terkinine ilişkin düzenlemenin Anayasaya uygun bulunduğu,
- Bu Kanun hükümlerinden yararlanacak mükelleflerin Maliye Bakanlığı tarafından kamuoyuna açıklanmasının şeffaflık ilkesinin bir gereği olduğu,
- Kanunun, ekonominin yeniden yapılandırılması hedefi doğrultusunda ödeme güçlüğü içerisindeki firmaların ekonomiye kazandırılması amacıyla hazırlandığı, bu nedenle söz konusu Kanunun en kısa zamanda hayata geçirilmesinde yarar görüldüğü,
- Tekrar görüşülmek üzere Meclise iade edilen maddelerle doğrudan ilgisi olan "matrah artırımına ilişkin ortak hükümler" maddesi Anayasaya uygun bulunurken, iptal edilen maddelerle ilgisi daha zayıf olan "kapsam" maddesinin Anayasaya aykırı bulunduğu,
Şeklindeki görüş ve eleştirileri müteakip Hükümet adına yapılan tamamlayıcı açıklamalarda;
- Ülke ekonomisinin yeniden yapılandırılması sürecinde, reel sektörün kamuya olan borçlarının ödenebilir bir vade ve tutarda taksitlendirilerek yeniden yapılandırılmasına yönelik söz konusu Kanunun, yaşanan ekonomik kriz ortamında reel ekonomik şartların bir dinamiği olarak değerlendirilmesi gerektiği,
- Yaşanan krizler nedeniyle mali dengeleri bozulan işletmelerin yasal yükümlülüklerini yerine getirmek için maliyetleri azaltma ihtiyacı doğrultusunda işçi çıkardıkları, söz konusu Kanunla ekonominin yeniden canlanma trendine gireceği ve bu sayede istihdamın artacağı,
- Ekonominin, kriz dönemlerindeki işleyiş şartları ile özellikle kamusal karar verme mekanizmalarını yönlendiren hukuki mevzuat hükümlerinin her zaman çakışmadığı, bu nedenle ekonomik zorunluluklardan dolayı kamu mali yönetimine daha fonksiyonel hareket etme imkanının kazandırılması amacıyla söz konusu düzenlemelerin yapıldığı,
- Mali miladın kaldırılması, vergi barışı ve bir süre sonra yapılacak vergi reformuyla sistemin sağlıklı bir yapıya kavuşmasının amaçlandığı,
- Vergisel düzenlemelerin iktisadi, mali ve sosyal amaçlar gözetilerek ele alınması gerektiği, sadece mali boyutuna ağırlık veren yaklaşımların sistemin etkinliğini zayıflattığı,
İfade edilmiştir.
Kanun ve Cumhurbaşkanlığının Geri Gönderme Tezkeresi üzerinde yapılan görüşmeleri müteakip, Kanunun maddelerinin görüşülmesine geçilmiştir.
Yapılan görüşmeler sonucunda; Kanunun, 1, 2, 3, 5, 6, 7, 12, 14, 15 ve 19 uncu maddeleri, aynen kabul edilmiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun onayına sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile arz olunur.
Sayın Cumhurbaşkanı tarafından çeşitli maddelerinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle bir kere daha görüşülmek üzere TBMM’ne gönderilen 4792 sayılı Vergi Barışı Kanununa ilişkin karşı oy gerekçelerimiz aşağıdadır.
Hükümet tasarısının Plan ve Bütçe Komisyonunca daha önce kabul edilmiş olan metnine ilişkin karşı oy gerekçelerimiz Komisyonun 1/342 sayılı raporuna eklidir. Anılan görüşleri bu aşamada da muhafaza ediyoruz. Ayrıca Sayın Cumhurbaşkanının Kanunun yeniden görüşülmesi için ortaya koyduğu Anayasaya aykırılık gerekçelerinin Komisyon görüşmeleri sırasında dikkate alınmamış olmasını da doğru bulmuyoruz.
Vergi Barışı Kanunu kapsamı itibariyle bir malî af kanunudur. Ancak Kanunda af kelimesi kullanılmamıştır. Önceki malî af kanununlarında da hükümetler “af” kelimesini kullanmaktan kaçınmışlardır. Ancak “vergi barışı” oldukça iddialı bir isimdir.
Vergi afları vergide eşitlik ilkesine aykırı düşmektedir. Affın vergide eşitlik ilkesi yanında hukuksal ve ekonomik boyutlarıyla da değerlendirilmesi gerekir. Aflar hukuksal boyutuyla devlet -vatandaş ilişkisinin vergilendirme alanındaki yansıması olan vergi alacaklısı- vergi borçlusu ilişkisinin zamanında düzgün kurulmadığı gibi bir kabulü içermektedir. Ekonomik boyutuyla değerlendirildiğinde ise vergilerle gerçekleştirilemeyen kamu giderlerinin finansmanı nasıl sağlanmaktadır ya da vergi mükelleflerinin finanse etmediği kamu giderlerini kim finanse etmektedir sorularına cevap aramak gerekecektir.
Bunlar afların sorunlu ve olumsuz yanlarıdır.
Kanun 2000 ve 2001 yıllarında yaşanan ekonomik krizlerin işletmeler üzerindeki olumsuz etkilerinin giderilmesini hedeflemektedir. Gerçekten krizin yarattığı olumsuzlukların kriz sonrası döneme taşınmaması doğru bir yaklaşımdır.. Ancak bu düzenlemelerin vergi ödeme ödevlerini zamanında yerine getiren mükelleflerin durumuyla uyumlaştırılması gerekir. Bu amaçla bu mükellef grubunun 2003 yılında ödeyeceği gelir ve kurumlar vergilerinden belli bir oranda indirim yapılabilir. Ancak bu ihmal edilmiştir. Kanun bu şekliyle toplumsal barışı sağlamaktan uzaktır. Ayrıca vergide eşitlik ve adalet ilkeleri yanında hukuk devleti ilkesi ile de çelişmektedir. Kanun, gerekçede belirtilen kriz sonrası dönem için “sağlıklı bir başlangıç için temel aşamalardan birini oluşturacaktır” şeklindeki hedefi gerçekleştirmekten de uzaktır. Sağlıklı bir başlangıç için vergi sisteminin mükellefleri kayıt dışına iten unsurlardan ayıklanması gerekir. Bunun için başta enflasyon muhasebesi olmak üzere birçok düzenlemeyi kapsayan bir vergi reformu yürürlüğe konulmalıdır.
Kanunun 7 nci maddesi matrah artırımını düzenlemektedir. Önceki af kanunlarında da bulunan matrah artırımı maddesi gerçekte vergi denetimini zayıflatan bir olgudur. Geçmiş uygulamalarda da kendisinden beklenen geliri sağlamamıştır. Matrah artırımı doğal olarak zarar beyan eden mükellefleri de kapsamaktadır. Ancak zarar beyan eden mükelleflerin matrah artırımında bulunması halinde geçmiş yıl zararlarının % 50’sinin gelecek yıllar kârlarından mahsubuna izin verilmesi doğru olmayıp matrah artırımının amacıyla da çelişmektedir. Zarar mahsubuna ilişkin böyle bir düzenleme 1992 yılında çıkarılmış olan af kanununda da bulunmamaktadır.
Kanunun 14 üncü maddesi ile ceza hukukundaki sahtecilik suçu kapsamındaki kaçakçılık suçunu oluşturan fiillerin bir bölümü affedilmektedir. Maddede sahte belge düzenleyenler ve basanlar af kapsamında tutulmuşken bu belgeleri kullananlar affedilmektedir.
Bu durum haklı bir nedene dayanmadığı gibi toplumsal barışı ve adalet duygularını zedelemektedir.
Sahte belgede üç taraf söz konusudur.
- Sahte belgeleri düzenleyenler
- Sahte belgeleri basanlar
- Sahte belgeleri kullananlar
Sahte belgeler, bir talep eden olduğu için düzenlenmektedir. Düzenleyenlerin bundan elde ettiği menfaati tâbi ki küçümsememek gerekir. Ancak asıl menfaati bu belgeleri kullananlar elde etmektedir.
Vergi Usul Kanunu sahte belgeyi basma, düzenleme ve kullanma fiillerini eşit ağırlıkta gördüğü için aralarında bir ayırım yapmadan 359 uncu maddesinde tümünü yaptırıma bağlamıştır. Durum böyle olmasına rağmen anılan suçların arasında ayırım yapılarak topluma karşı işlenen suçlardan sahte belge kullananların af kapsamına alınması doğru değildir.
Böyle bir düzenleme sahte belge konusunda yıllardır ciddî bir mücadele yürüten vergi idaresini özellikle Katma Değer Vergisi iadelerinde çok zor durumda bırakacaktır.
Ayrıca, Sayın Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın devam etmekte olan bir dava dolayısıyla kendisine izafe edilen bir suçtan af kapsamına girmiş olması dikkat çekici ve kabul edilemez bir durumdur.
Bu maddenin Kanun metninden tümüyle çıkarılması yönünde verdiğimiz önerge ise kabul görmemiştir.
T.C.
Başbakanlık
Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğü
|
Sayı |
B.02.0.KKG.0.10/101-580/76 |
03.01.2003 |
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Maliye Bakanlığınca hazırlanan ve Başkanlığınıza arzı Bakanlar Kurulunca 2.1.2003 tarihinde kararlaştırılan “Vergi Barışı Kanunu Tasarısı” ile gerekçesi ilişikte gönderilmiştir.
Gereğini arz ederim.
Abdullah Gül
Başbakan
GENEL GEREKÇE
Ülkemizde 2000 ve 2001 yıllarında yaşanan krizler, ekonomik ve sosyal hayatı derinden etkilemiştir. Bu krizlerin ekonomiye doğrudan yansımaları; üretimin daralması, işletmelerin kapanması veya malî bünyelerinin zayıflaması ve işsizliğin artması şeklinde olmuştur. Yaşanan bu olumsuz gelişmelerin en önemli sonuçlarından biri de, yükümlülerin, vergiler başta olmak üzere borçlarını ödeyememeleri veya ödemede zorluk içine girmeleri olmuştur.
Gelinen noktada yaşanan olumsuz ekonomik gelişmelerin işletmeler üzerinde yarattığı tahribatın giderilmesi, işsizliğin azaltılması ve kalıcı bir büyüme için gereken önlemlerin alınması zorunlu hale gelmiştir. Bu zorunluluk Anayasada ifadesini bulan, Devletin, “özel teşebbüslerin millî ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri” ve “çalışmayı desteklemek ve işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak için gerekli tedbirleri” alması görevlerinin de kaçınılmaz sonucudur.
Bu çerçevede öncelikle yapılması gereken geçmişin olumsuz sonuçlarının silinmesi ve tahribatın onarılması için gereken önlemlerin alınmasıdır. Bu ihtiyacı gidermek üzere hazırlanan bu Tasarı, “vergi barışı” felsefesi çerçevesinde sağlıklı bir başlangıç için temel aşamalardan birini oluşturacaktır.
Tasarı, yürütme ve yürürlük dahil 21 maddeden, esas olarak da dört ana bölümden oluşmakta, ayrıca bu bölümleri tamamlayan maddeler içermektedir.
Tasarının birinci bölümünde kesinleşmiş vergi alacakları yeniden yapılandırılmaktadır. Asıllarının tamamının, fer’ilerinin de bir kısmının tahsili ve taksitlendirilmesinin öngörüldüğü düzenleme ile ödenebilir bir tutarın, ödenebilir bir süre ve taksit sayısı ile tahsili amaçlanmaktadır.
Ayrıca, bu bölümde kesinleşmemiş veya dava safhasında bulunan kamu alacaklarının mükellefle bir ortak noktada uzlaşarak tahsilini öngören düzenlemeler bulunmaktadır. Düzenleme, Devlet ve mükellef arasında doğmuş ihtilâfı kamu vicdanını zedelemeksizin sona erdirmeyi ve kamu alacağını mükellefin ödeyebileceği bir tutara getirmeyi, yargı organlarını ve vergi dairelerini yığılmış dosyalardan kurtarmayı amaçlamaktadır.
Tasarının ikinci bölümünde konu bütünlük içinde ele alınarak, inceleme ve tarhiyat safhasındaki vergilere ilişkin düzenleme yapılmıştır.
Tasarının üçüncü bölümünde matrah artırımına ilişkin düzenlemeler bulunmaktadır. Bu bölümde yer alan düzenlemelerle mükelleflerin ve vergi idaresinin geçmişe değil geleceğe odaklanması sağlanarak, mükelleflerin kayıtlı ekonomiye katılımını teşvik eden ve onlara güven veren bir ortam yaratılması amaçlanmıştır.
Tasarının dördüncü bölümünde stoklara ilişkin düzenlemeler yapılmaktadır. Yapılan düzenlemelerle işletmelerin kayıtları gerçek duruma uygun hale getirilmekte, geçmişten gelen sorunların giderilmesi ve ileriye taşınarak oluşturulacak sistemi tehdit etmemesi amaçlanmaktadır.
Tasarının izleyen bölümlerinde, yukarıda açıklanan düzenlemelere ek olarak;
- Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinde sayılan, kasıtlı olmaksızın sahte belge kullanmak gibi fiilleri işleyenler hakkında hükmolunan cezalara,
- Vergi dairelerinin işyükünün azaltılması, daha etkin ve verimli çalışmanın sağlanması amacıyla verimliliği bulunmayan küçük tutardaki alacakların tahsilinden vazgeçilmesine,
- Maliye Bakanlığına bağlı vergi daireleri dışındaki kurumlarca tahsil edilen vergilere,
ilişkin düzenlemeler yer almaktadır.
Bu Tasarının yasalaşmasını takiben, bu düzenlemeleri tamamlayıcı kapsamlı bir vergi ve idare reformunun yapılması gerekmektedir. Yapılacak vergi reformunun kapsamında; vergi kayıp ve kaçağının azaltılmasına, vergi oranlarının yeniden belirlenmesine, mevcut vergi yükünün daha adaletli dağılımına, kayıtdışı ekonominin kayda alınmasına, özetle içinde yaşanılabilir bir vergi ortamı oluşturulmasına ilişkin düzenlemeler, idare reformunun kapsamında ise etkin bir idarenin oluşturulmasını öngören önlemler yer almalıdır.
Böylece sağlıklı bir vergi sistemi içinde, mükellefini takip eden etkin bir vergi idaresi ve cari vergilendirme dönemlerine odaklanmış denetim ile vergi kayıp ve kaçağının azaltılması ve kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınması yolunda önemli bir adım atılmış olacaktır.
MADDE GEREKÇELERİ
Madde 0001:
Madde ile, tahsilatın hızlandırılmasına konu alacakların türü, dönemi ile alacaklı idarelere açıklık getirilmektedir.
Düzenleme, alacağın türü açısından;
- 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi, resim, harçlar, fon payı ve bunlara ait vergi cezaları, gecikme zammı ve gecikme faizlerini,
- 16.08.1997 tarihli ve 4306 sayılı Kanuna göre alınan eğitime katkı payını,
- 08.09.1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanununa göre alınan ecrimisiller ve buna bağlı gecikme zamlarını,
- Devlete ait olup Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerince tahsil edilen ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamına giren bazı alacakları,
- Devlete ait olup Gümrük Müsteşarlığınca tahsil edilen ve bu Kanunun ilgili bölümlerinde geçen bazı gümrük vergileri, para cezaları ve gecikme zamlarını,
kapsamaktadır.
Kapsama alınan alacakların, 31.10.2002 tarihinden önceki dönemlere, beyana dayanan vergilerde bu tarihe kadar verilmesi gereken beyannamelere ait olması öngörülmüştür.
Ayrıca, 2002 vergilendirme dönemine ilişkin olarak 31.10.2002 tarihinden önce tahakkuk eden yıllık harçlar, emlak vergisi, çevre temizlik vergisi ve motorlu taşıtlar vergisi gibi vergi alacaklarının da kapsama alınması yönünde düzenleme yapılmıştır.
Diğer taraftan, bu Kanun ile kayıtlarda yer aldığı halde işletmede mevcut olmayan ya da işletmede mevcut olduğu halde kayıtlarda yer almayan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşların beyanına ilişkin hükümlerin düzenlendiği de belirtilmiştir.
Madde 0002:
Madde ile yapılan düzenlemede; Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ödeme süresi geçtiği halde ödenememiş olan ya da henüz ödeme süresi geçmemiş bulunan ve Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergilerin tamamının ödenmesi koşuluyla bu alacaklara bağlı vergi cezaları ve fer’i alacakların bir bölümünün tahsilinden vazgeçilmektedir. Asılları kısmen ya da tamamen ödenmiş bulunan vergi cezaları ile fer’i alacakların da bir bölümü tahsil edilmek suretiyle önemli bir bölümünün terkini öngörülmektedir.
Diğer taraftan, bu şekilde ödenen vergi cezalarına uygulanan gecikme zamlarının ise tamamının tahsilinden vazgeçilmektedir.
Böylece, ödeme süresi geçtiği halde borcunu ödeyememiş mükelleflere bu borçlarını 9 eşit taksitte ödemek suretiyle tasfiye imkânı sağlanmakta ve aynı zamanda da idarede birikmiş olan takipli dosya sayısının azaltılması amaçlanmaktadır. Her taksit tutarı, bu Kanuna göre ödenecek toplam tutarın 9’a bölünmesi suretiyle belirlenecektir.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ödeme müddeti başladığı halde vade tarihi gelmemiş alacaklar da kapsama alınmıştır. Buna göre, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce uzlaşılmış ödeme süresi geçmemiş alacaklar da bu madde hükmünden yararlanılarak ödenebilecektir.
Vergi aslına bağlı olmaksızın kesilmiş olup, Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ödenmemiş olan vergi cezalarının % 20’sinin, 3 eşit taksitte ödenmesi ve bunlar için dava açılmaması ya da açılmış davalardan vazgeçilmesi şartıyla kalan % 80’inin tahsilinden vazgeçilmektedir.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce çok zor durumda olmaları sebebiyle borçları tecil ve taksitlendirilmiş olan mükelleflerden, dileyenlerin bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ödenecek taksit tutarı için bu Kanun hükümlerinden yararlandırılmaları sağlanmıştır.
Bu madde kapsamına giren alacaklarla ilgili olarak tatbik edilen hacizlerin, yapılan ödeme nispetinde kaldırılması ve teminatların iadesi sağlanmaktadır.
Bu Kanunun kapsamına 2002 yılında tahakkuk eden geçici vergilerin bazı dönemleri de girmektedir. Yıllık gelir ve kurumlar vergisi beyanname verme süresine kadar ödenmeyen geçici vergiler, verilen yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannamelerinde mahsup edilememekte, beyanname verme döneminin ilk günü itibarıyla vergi aslı terkin edilerek bu tarihe kadar hesaplanan gecikme zamları tahsil edilmektedir. Kanun ile öngörülen ilk taksit ödeme süresinin Şubat 2003 ayı olduğu dikkate alınarak, 2002 yılında tahakkkuk eden ve Kanunun kapsadığı dönemlere ait olup Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar ödenmemiş olan geçici vergilere hesaplanan gecikme zamları Kanun kapsamına alınmış ve asıllarının ödenmesi şartı aranmaksızın 9 eşit taksitte ödenmesi imkânı getirilmiştir.
Ayrıca, Marmara Bölgesi ve civarında, 17.8.1999 ve 12.11.1999 tarihlerinde meydana gelen depremler nedeniyle ödeme süresi uzatılan (Gelir ve Kurumlar Vergisi ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi uyarınca yapılan tevkifatlar hariç) vergiler için Şubat 2003 ayının son günü vade tarihi kabul edilerek bu vergilerin de 9 eşit taksitte ödenmesi öngörülmüştür.
Madde 0003:
Maddede yapılan düzenleme ile, ihtilaflı dosya sayısının azaltılması amaçlanmakta ve mükelleflere ödeme kolaylığı sağlanmaktadır.
Madde ile, Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Vergi Mahkemeleri nezdinde dava açma süresi henüz geçmemiş bulunan ya da dava konusu olup henüz sonuçlanmamış bulunan ikmalen, re’sen ya da idarece tarh edilmiş vergiler ile bunlara ilişkin vergi cezaları ve fer’i alacaklar için açılmış davalardan vazgeçilmesi ve yeni dava açılmaması şartıyla alacak asıllarının % 70’i ile bunlara bağlı gecikme zamları ve gecikme faizlerinin % 10’unun; 9 eşit taksitte ödenmesi halinde vergilerin % 30’undan, fer’ilerin % 90’ından, vergi cezaları ile bunlara uygulanan gecikme zamlarının tamamının tahsilinden vazgeçilmesi öngörülmektedir.
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce verilmiş en son kararın terkin kararı olması halinde mükelleflerin madde hükmünden yararlanmalarını teşvik etmek amacıyla, ilk tarhiyata esas alınan vergilerin % 30’u ile bu vergiye ilişkin gecikme zammı ve gecikme faizinin % 10’unun ödenmesi halinde verginin kalan % 70’inin, gecikme zammı ve gecikme faizinin % 90’ının ve vergi cezaları ile bunlara uygulanan gecikme zamlarının tamamının tahsilinden vazgeçileceği belirtilmiştir.
Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla verilmiş en son kararın tasdik veya tadilen tasdik kararı olması halinde ödenecek tutarlar farklı belirlenmiş, bozma kararı olması halinde uygulamaya açıklık getirilmiştir.
Ayrıca, sadece vergi cezalarına dava açılmış olması halinde bu durumdaki cezalar ile ilgili açıklama yapılmıştır.
İştirak, teşvik ve yardım fiilleri nedeniyle kesilen vergi ziyaı cezaları vergi aslına bağlı olarak hesaplanmakta ise de verginin mükellefi ile cezaya muhatap olan kişiler farklıdır. Bu nedenle bu fiiller için cezaya muhatap olanların madde hükmünden yararlanma şartları ayrı belirlenmiştir.
Davalı alacaklar kapsamına Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla dava açma süresi geçmemiş alacaklar da dahil edilmiştir. Ayrıca, Vergi Usul Kanununun uzlaşma hükümlerinden yararlanılmak üzere süresi içerisinde başvuruda bulunulmuş, ancak Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla; uzlaşma günü verilmemiş, uzlaşma günü gelmemiş ya da uzlaşma vâki olmaması nedeniyle henüz dava açma süresi geçmemiş durumda olan alacaklar da ihtilaflı alacak kapsamında kabul edilmiş ve bu safhadaki alacakların madde hükmünden yararlanması sağlanmıştır.
Ayrıca, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla tahakkuk etmemiş vergilere ilişkin tarhiyatta, gecikme faizinin, Kanunun yürürlük tarihi itibarıyla hesaplanacağı öngörülmüştür.
Diğer taraftan, bu Kanunun 5 inci maddesinde yapılan bir diğer düzenleme ile kesinleşmemiş ya da dava safhasında bulunan alacaklara yönelik bu madde hükmünden yararlanan mükelleflerin, Vergi Usul Kanununun uzlaşma ve vergi cezalarında indirim hükümlerinden yararlanamayacağı açıkça belirtilmiştir.
Madde 0004:
Madde ile, bu Kanundan yararlanılarak ödenen alacak asıllarına Kanunun yürürlük tarihinden sonraki aylar için gecikme zammı uygulanmayacağı yönünde düzenleme yapılmıştır.
Madde 0005:
Madde ile, Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce başlanıldığı halde tamamlanamamış olan vergi incelemeleri ile takdir komisyonlarında bulunan dosyalar Kanun kapsamına alınmış, böylece inceleme ve takdir safhasında dosyası bulunan mükelleflere de bir imkân sağlanmıştır.
Düzenleme, bu Kanunun matrah artırımına ilişkin hükümlerini saklı tutmak suretiyle başlanılmış işlemlere devam edileceği yönündedir.
Bu işlemlerin tamamlanmasından sonra, tarh edilen vergilerin % 70’i ile hesaplanacak gecikme faizinin % 10’unun, ihbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içerisinde yazılı başvuruda bulunularak, ihbarnamenin tebliğini izleyen aydan başlamak üzere 6 ayda ve 6 eşit taksitte ödenmesi halinde, vergi aslının % 30’unun, gecikme faizinin % 90’ının ve vergi cezalarının tamamının tahsilinden vazgeçilecektir. Vergi aslına bağlı olmayan cezalar ise kesilmeyecektir.
İştirak, teşvik ve yardım fiilleri nedeniyle kesilen vergi ziyaı cezaları vergi aslına bağlı olarak hesaplanmakta ise de verginin mükellefi ile cezaya muhatap olan kişiler farklıdır. Bu nedenle bu fiiller için cezaya muhatap olanların madde hükmünden yararlanma şartları ayrı belirlenmiştir.
Ayrıca, mükelleflerin bu madde hükümlerinden yararlanabilmeleri için maddede belirtilen süre ve şekilde ödeme yapmaları ve dava açmamaları şartı getirilmiştir.
Diğer taraftan, bu Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce tamamlandığı halde bu tarihte ya da bu tarihten sonra vergi dairesi kayıtlarına intikal eden takdir komisyonu kararları ve vergi inceleme raporları üzerine gerekli tarh ve tebliğ işlemlerinin yapılması ve maddede belirlenen tutarın, belirtilen süre içerisinde ödenmesi şartıyla bu Kanun hükümlerinden yararlanılması sağlanmıştır.
Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 213 sayılı Vergi Usul Kanununun tarhiyat öncesi uzlaşma hükümlerine göre uzlaşma talebinde bulunulmuş, ancak uzlaşma günü gelmemiş ya da uzlaşma sağlanamamış olmakla birlikte vergi ve ceza ihbarnameleri mükellefe tebliğ edilmemiş alacaklar da bu madde hükmünden faydalandırılmıştır.
Diğer taraftan madde hükmünden yararlanan mükelleflerin, Vergi Usul Kanununun uzlaşma, tarhiyat öncesi uzlaşma ve vergi cezalarında indirim hükümlerinden yararlanamayacağı açıklanmıştır.
Ayrıca, ileride meydana gelebilecek ihtilafları önlemek amacıyla incelemeye başlama ifadesinden ne anlaşılması gerektiği tarif edilmiştir.
Madde 0006:
Maddenin (1) numaralı fıkrası ile Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak;
- bendinde yapılan düzenlemede, Vergi Usul Kanununun 371 inci maddesine göre Şubat 2003 ayı sonuna kadar pişmanlıkla beyan edilen matrahlar üzerinden tarh ve tahakkuk ettirilen vergilerin belirli bir ödeme planı çerçevesinde ödenmesi halinde pişmanlık zammı ve usulsüzlük cezasının önemli bir bölümünün tahsilinden vazgeçilmesi suretiyle bu müesseseden faydalanma teşvik edilmiştir.
- bendinde yapılan düzenleme ile de Vergi Usul Kanununun 30 uncu maddesine göre Şubat 2003 ayı sonuna kadar kendiliğinden verilen beyannameler üzerinden tarh ve tahakkuk ettirilen vergilerin tamamının, hesaplanacak gecikme faizinin ve kesilecek vergi cezalarının ayrı ayrı % 20’sinin, madde ile belirlenen süre ve şekilde ödenmesi halinde gecikme faizi ve vergi cezalarının % 80’inin tahsilinden vazgeçileceği öngörülmüştür.
Ayrıca, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak pişmanlık talebiyle verilip şartları ihlal edilen beyannameler ile kendiliğinden verilen beyannameler için kesilen ve bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte tebliğ edilmemiş ya da dava açma süresi geçmemiş olan cezalar (b) bendi kapsamında değerlendirilmiş ve ceza kesilmesine esas alınan verginin tamamı ile bu vergiye bağlı gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının % 20’sinin maddede öngörülen süre ve şekilde, tebliğ edilmemiş ceza ihbarnamelerine konu cezanın ise ihbarnamesinin ilk taksit ödeme süresinden sonra tebliğ edilmiş olması halinde, ihbarnamenin tebliğini izleyen aydan başlamak üzere 6 ayda 6 eşit taksitte ödenmesi şartıyla kalan gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının % 80’inin tahsilinden vazgeçileceği yönünde düzenleme yapılmıştır.
Maddenin (2) numaralı fıkrasında da Gelir Vergisi Kanununun 64 üncü maddesine göre vergilendirilen diğer ücret mükelleflerinin;Şubat 2003 ayı sonuna kadar vergi dairelerine başvurarak 2003 takvim yılına ilişkin gelir vergilerini karnelerine tarh ettirmeleri kaydıyla, önceki dönemlere ilişkin olarak herhangi bir vergi ve ceza aranmaması suretiyle bu mükelleflerin kayıt altına alınması hedeflenmiştir.
Madde 0007:
Madde ile, mükelleflerce çeşitli sebeplerle noksan beyan edilmiş, ya da beyan dışı bırakılmış geçmiş yıl gelirlerinin belli nispet ve tutarlar dahilinde beyan edilmesi sağlanmaktadır.
Bu şekilde beyan edilecek gelirlere uygulanacak nispet ve asgarî tutarların tespitinde ilgili yıllarda mükelleflere uygulanan hayat standardı esasına göre tespit edilen matrahlar ve mükelleflerce beyan edilen kazançların ortalamaları esas alınmıştır.
Bu şekilde vergiye tâbi matrah beyan eden mükelleflerin, bu kazançları sebebiyle Vergi Usul Kanununda yer alan cezaları ve gecikme faizini ödemeden vergilerini ödemeleri sağlanmış ve artırımda bulunulan vergiler ve dönemler için vergi incelemesi ve tarhiyat yapılmamak suretiyle gelirlerin doğru beyan edilmesi teşvik edilmiştir.
Bu maddede yapılan diğer bir düzenleme ile matrah artırımında bulunan mükelleflerin beyan edecekleri ve üzerinden vergi hesaplanacak matrahların asgarî tutarları belirlenmektedir. Daha önce zarar beyan edilmiş olması veya beyanname verilmemesi nedeniyle matrah bulunmaması halleri ile kurumlar vergisi mükellefleri tarafından beyan edilen matrahlara uygulanan nispetler sonucu bulunan matrahlara alt sınır getirilmiştir. Artırılan matrahların % 30 oranında vergilendirileceği ve bunun dışında ayrıca herhangi bir vergi, fon ve eğitime katkı payı alınmayacağı da hükme bağlanmaktadır.
Ayrıca, kurumlar vergisi mükelleflerinin bu madde hükmü ile öngörülen incelenmeme ve tarhiyat yapılmama hakkından yararlanabilmeleri için; artırımda bulundukları kurumlar vergisi matrahlarının yanısıra Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendine göre gelir vergisi tevkifatına tâbi olan kazanç ve iratları üzerinden tevkif edilen vergileri de ait olduğu yıla ilişkin olarak maddede belirtilen nispetlerde artırmaları ve bulunan tutarı vergi olarak ödemeleri şartı getirilmiştir.
Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde yer alan vergi tevkifatına tâbi kazanç ve iratların, muhtasar beyanname ile beyan edilmemiş olması halinde ise mükelleflerin bu kazanç ve iratlara ait tevkifat matrahlarını, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih ile Şubat 2003 ayı sonuna kadar beyan etmeleri ve beyan edilen bu matrahlar için ilgili yıllar itibarıyla belirlenmiş vergi oranları üzerinden vergi ödemeleri esası getirilmiştir.
Ayrıca, madde ile gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin bu madde hükmünden yararlanarak beyan ettikleri matrahları artırmaları halinde, daha önce tevkif yoluyla ödemiş oldukları vergilerin, artırılan matrahlar üzerinden hesaplanan vergilerden mahsup edilmeyeceği, istisna ve indirimler nedeniyle gelecek yıllarda matrahtan indirim konusu yapılabilecek tutarlar ile geçmiş yıl zararlarının, bu madde hükmüne göre artırılan matrahlardan indirilemeyeceği öngörülmüştür. Öte yandan, mükelleflerin matrah artırımında bulundukları yıllara ait zararların % 50’sinin, 2002 ve izleyen yıllarda doğan kârlarından indirilmemesi öngörülmektedir. Sözkonusu yıllara ait zararların kalan % 50’sinin ise Kurumlar Vergisi Kanununun 14 üncü maddesinin (7) numaralı bendinde belirtilen esaslar çerçevesinde indirim konusu yapılabileceği tabiîdir.
Matrah artırımında bulunan mükelleflerin, daha önce beyan ettikleri matrahlar ile ilgili matrah veya vergi azaltıcı yöndeki düzeltme taleplerinin bulunması durumunda bu taleplerinden vazgeçtikleri kabul edilecek, düzeltme talepleri ile ilgili olarak başlanılmış incelemelere devam edilmeyecektir.
Ayrıca, yıllık gelir ve kurumlar vergisine mahsuben tevkif yoluyla ödenmiş vergilerin, mahsup ya da nakden iadesi ile ilgili taleplere ilişkin sınırlı inceleme ve tarhiyat yapılacağı maddede belirtilmiştir.
Madde 0008:
Madde ile, katma değer vergisi mükelleflerine de geçmiş yıllara ilişkin olarak katma değer vergisi artırımı imkânı verilmiştir. Böylece, yapılan düzenlemeden yararlanan mükelleflerin, katma değer vergisi açısından da geçmiş yıl hesapları vergi incelemesi kapsamından çıkarılmaktadır.
Yapılan düzenlemede, katma değer vergisi artırımına, mükelleflerin 1998-1999-2000 ve 2001 yıllarında her bir vergilendirme dönemine ilişkin vermiş oldukları katma değer vergisi beyannamelerinde gösterilen “hesaplanan katma değer vergisi”nin yıllık toplamı esas alınmaktadır. Katma değer vergisinin matrahını satış hâsılatı oluşturmakta ise de bu tutardan indirilecek katma değer vergisi düşüldükten sonra kalan tutar daha sonraki dönemlere devreden ya da ödenecek katma değer vergisini meydana getirmektedir. Verginin bu yapısı dikkate alınarak artırıma sadece hesaplanan katma değer vergisi esas alındığından, uygulanacak oran % 3 olarak belirlenmektedir.
Katma değer vergisi artırımı mükelleflerin her bir vergilendirme dönemine ilişkin daha önce vermiş oldukları katma değer vergisi beyannameleri esas alınarak düzenlendiğinden bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce beyannamesi verilmemiş vergilendirme dönemleri için bu hükümden yararlanılmasını sağlamak üzere aylık ve 3 aylık vergilendirme dönemine tâbi mükellefler için artırıma esas alınacak yıllık hesaplanan katma değer vergisinin asgarî tutarları belirlenmiştir.
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce beyanname verilmemesi nedeniyle vergi inceleme raporları ve takdir komisyonu kararlarına dayanılarak yapılan ve kesinleşen tarhiyatlar, ilgili dönem beyanı ile birlikte dikkate alınacaktır.
Her bir vergilendirme dönemi için mükellef beyanı dikkate alındığından, bir vergilendirme dönemine ilişkin olarak birden fazla beyanname verilmiş olması durumunda bu beyannameler birlikte değerlendirilmek suretiyle dikkate alınarak hesaplanan katma değer vergisi tutarına ulaşılacaktır.
Mükelleflerin sorumlu sıfatıyla verdikleri katma değer vergisi beyannameleri için bu madde hükmünden yararlanmaları söz konusu değildir.
Katma değer vergisi artırımına esas alınan dönemlere ilişkin hesaplanan katma değer vergisinin toplamı mükelleflerce vergi dairesine bildirildikten sonra bu bildirimlerin eksik olduğu ve ödenecek verginin eksik hesaplandığı anlaşıldığı takdirde, eksik hesaplanan vergi bu Kanunun 9 uncu maddesinde belirtilen ilk taksit ödeme süresinde tahakkuk etmiş sayılacak ve bu Kanunda açıklandığı şekilde tahsil edilecektir.
Katma değer vergisi sisteminin işleyişini bozmamak açısından, bu madde kapsamında beyan edilen katma değer vergisinin indirim ve mahsup konusu yapılamayacağı hükme bağlanmıştır. Ayrıca, artırımda bulunulan yılla ilgili olarak sonraki dönemlere devreden indirilebilir katma değer vergileri ve ihraç kaydıyla teslimlerden veya iade hakkı doğuran işlemlerden doğan tecil-terkin, iade ve mahsup işlemleri yönünden inceleme ve tarhiyat yapma hakkı saklı tutulmuştur.
Madde 0009:
Madde ile, Kanunun 7 ve 8 inci maddeleri hükümlerine göre hesaplanan gelir, kurumlar ve katma değer vergilerinin ne zaman ve ne şekilde ödeneceği belirlenmektedir. Bu vergiler mükelleflerin kendi beyanları üzerine hesaplandığından, bu Kanunda belirtilen şekilde ödenmemesi halinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre takip ve tahsil edilecektir. Süresinde ödenmeyen taksitlere, Kanunun taksit uygulama süresinin bitimini müteakip 6183 sayılı Kanuna göre gecikme zammı tatbik edilecektir. Taksitlerin bu Kanunda belirtilen ödeme süresi içinde ödenmemesi halinde ise bu Kanunun süresinde ödenmeyen taksitlere ilişkin hükümleri uygulanacaktır.
Kanunun 7 nci maddesi hükümlerine göre hesaplanarak ödenen vergilerin gider olarak kabul edilmeyeceği ve herhangi bir nedenle indirim, mahsup ve iade konusu yapılmayacağı belirtilmektedir.
Ayrıca, bu Kanuna göre artırılan matrahlar ve vergilerin geçici vergi uygulamalarında dikkate alınmayacağı yönünde düzenleme yapılmıştır.
Maddede yapılan bir diğer düzenleme ise, bu Kanuna göre matrah artırımında bulunulmasının Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce başlanılmış olan vergi incelemeleri ve takdir işlemlerine engel teşkil etmeyeceğine ilişkindir. Ancak, 7 ve 8 inci maddelerde düzenlenen inceleme yapma hakkına yönelik hükümler saklı kalmak kaydıyla vergi incelemeleri ve takdir işlemlerinin bu Kanunun yürürlüğe girdiği ayı izleyen ayın başından itibaren 3 ay içerisinde sonuçlandırılmaması halinde bu işlemlere devam edilmeyecektir. Bu süre içerisinde sonuçlandırılan vergi incelemeleri ile ilgili tarhiyat öncesi uzlaşma talepleri dikkate alınmayacaktır. İnceleme ve takdir sonucu tarhiyata konu matrah farkı tespit edilmesi halinde, inceleme raporları ile takdir komisyonu kararlarının vergi dairesi kayıtlarına intikal ettiği tarihten önce matrah artırımında bulunulmuş olması şartıyla inceleme ve takdir sonucu bulunan matrah farkı bu Kanunun 7 ve 8 inci madde hükümleri ile birlikte değerlendirilecektir.
İnceleme ve takdir işlemlerinin sonuçlandırılması, inceleme raporları ve takdir komisyonu kararlarının vergi dairesi kayıtlarına intikaline bağlanmıştır.
Diğer taraftan, matrah artırımında bulunan ve bu konudaki şartları yerine getiren mükelleflerin, defter ve belgeleri incelenmeyecek ve artırıma konu olan vergilerle ilgili olarak tarhiyat yapılmayacaktır. Artırımda bulunan mükelleflerin defter ve belgeleri artırıma konu vergi türleri için kendileri adına tarhiyat yapılmak amacıyla incelenmemesine rağmen; defter ve belgelere, diğer vergi türleri için inceleme yapılması, üçüncü kişilerle ilgili olarak karşıt incelemeler yapılması, mahkemelerce belli konulara bakılması veya bilirkişilerce ihtiyaç duyulması gibi nedenlerle müracaat edilebilecektir. Bu nedenle matrah artırımından yararlanan mükelleflerin defter ve belgelerini Vergi Usul Kanunu hükümleri uyarınca saklayacakları ve ibraz edecekleri tabiîdir.
Madde 0010:
Madde ile, kayıt dışı faaliyetlerin kayıt altına alınabilmesi için, işletmelerde mevcut olmasına rağmen kayıtlara yansıtılmamış emtia, makine, teçhizat ve demirbaşların kayıtlara intikal ettirilebilmesini sağlayacak düzenleme yapılmaktadır.
Buna göre, gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri (adi, kollektif ve adi komandit şirketler dahil) işletmelerinde mevcut olduğu halde kayıtlarında yer almayan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşların kendilerince veya bağlı oldukları meslek kuruluşlarınca tespit edilecek rayiç bedeli ile bu Kanunun yürürlüğe girdiği ayı izleyen üçüncü ayın son iş gününe kadar vergi dairelerine bir envanter listesi ile bildirmek suretiyle defterlerine kaydedebileceklerdir.
Bu suretle gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin yasal kayıtlarının gerçek durumu yansıtır bir hale getirilmesi hedeflenmektedir.
Bilanço esasına göre defter tutan mükellefler akitlerine kaydettikleri emtia, makine, teçhizat ve demirbaşlar için iki ayrı karşılık hesabı açacaklardır.
Emtia için ayrılan karşılık ortaklara dağıtılması veya işletmenin tasfiyesi halinde sermayenin bir unsuru olarak sayılmakta ve dolayısıyla vergilendirilmemektedir. Makine, teçhizat ve demirbaşlar için ayrılan karşılıklar ise birikmiş amortisman olarak kabul edilmiştir. Envantere dahil edilen bu kıymetler üzerinden ayrıca amortisman ayrılmayacaktır.
İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler ise, emtianın rayiç bedelini defterlerinin gider kısmına satın alınan mal olarak, makine, teçhizat ve demirbaşların rayiç bedelini ise envantere kaydedeceklerdir.
Mükelleflerin ellerinde bulunan belgesiz malların kayıt altına alınması, kayıt dışı ekonominin daraltılması ve bundan böyle yaratılacak katma değer vergisinin kavranması amacıyla, bildirim konusu mallar için katma değer vergisi hesaplatılmakta ve bu verginin vergi sorumluları tarafından verilen beyanname ile beyanı sağlanmaktadır.
Bu madde çerçevesinde beyan edilerek ödenecek olan verginin, mükellefin vergiye tâbi faaliyetleri üzerinden hesaplanan vergiden indirilmesi mümkündür. Ancak makine, teçhizat ve demirbaşlar üzerinden ödenen bu vergi hesaplanan katma değer vergisinden indirilmeyecektir. Öte yandan söz konusu mallar ile makine, teçhizat ve demirbaşların satışı sırasında ayrıca katma değer vergisi hesaplanarak beyan edilmesi gerektiği tabiîdir.
Madde 0011:
Madde ile, gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin kayıtlarının daha sağlıklı hale getirilebilmesi için kayıtlarında yer aldığı halde gerçekte mevcut olmayan mallarını fatura düzenlemek ve her türlü vergisel yükümlülüklerini yerine getirmek suretiyle kayıt ve beyanlarına intikal ettirebilmelerine imkân sağlanmaktadır. Diğer bir anlatımla, faturalı olarak alınıp kayıtlara geçen ancak belge düzenlenmeksizin satılan malların halen stokta gözükmesi nedeniyle oluşan gerçek dışılık, bir defaya mahsus olmak üzere fatura düzenlenerek kayıt ve beyanlara hasılat olarak intikal ettirilmesi sağlanmak suretiyle düzeltilmektedir.
Faturalama işlemi kayıtlarda yer alan maliyete, bu maliyete aynı neviden mallara ilişkin cari yıl kayıtlarına göre tespit edilen gayri safi kâr oranının uygulanması suretiyle bulunan tutarın eklenmesi suretiyle yapılacaktır. Gayri safi kâr oranının, cari yıl kayıtlarına göre tespit edilemediği hallerde mükellefin bağlı olduğu meslek odasının belirleyeceği oran esas alınacaktır.
Bu madde hükmünden yararlanmak isteyen mükelleflerin bu Kanunun yürürlüğe girdiği ayı izleyen üçüncü ayın son iş gününe kadar faturalama işlemini yapmaları ve bu faturaları yasal kayıtlarına intikal ettirmeleri gerekmektedir.
Bu madde hükmünün uygulanmasına ilişkin olarak geçmişe yönelik ceza ve faiz uygulanmayacaktır. Yasal kayıtlara intikal ettirilen tutarlar cari yıl gelir vergisi veya kurumlar vergisi matrahının hesabında dikkate alınacaktır. Ayrıca bu tutarlar ilgili dönem katma değer vergisi beyannamesinde beyan edilecektir.
Madde 0012:
Madde ile, kaçakçılık suçlarına ilişkin cezaların uygulanmayacağı haller düzenlenmiştir.
Kaçakçılık suçları ve bu suçlar için hükmolunacak hapis cezaları, Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinde hükme bağlanmıştır. Bu suçlar için hükmolunacak hapis cezaları da, bu fiillerin nitelikleri gözönüne alınarak bir kısmı için hapis, diğer kısmı için de ağır hapis cezası öngörülmüştür.
Sözü edilen maddenin (b) fıkrasında; defter, kayıt ve belgelerin yok edilmesi veya defter sahifelerinin yok edilerek yerine başka yapraklar koyulması veya hiç yaprak koyulmaması veya belgelerin asıl veya suretlerinin tamamen veya kısmen sahte olarak düzenlenmesi veya bu belgelerin kullanılması ile belgelerin sahte olarak basılması fiilleri için, para cezasına çevrilemeyen ve ertelenemeyen ağır hapis cezasına hükmolunacağı düzenlenmiştir.
Bu fıkrada, sahte belge, gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge olarak tanımlanmıştır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere, sahte belge düzenlenmesi kastın karinesidir. Ancak, düzenlenen bu belgelerin kullanıcısı yönünden kaçakçılık suçunun oluşması, bu belgelerin bilerek kullanılıp kullanılmadığının diğer bir anlatımla, bu kullanımda kastın bulunup bulunmadığının değerlendirilmesine ve belirlenmesine bağlı bulunmaktadır. Dolayısıyla, sahte belge düzenlenmesi ile bu belgelerin kullanılması, ayrı ayrı değerlendirilmesi gereken suçlardır.
Öte yandan, 359 uncu maddede sayılan suçların işlenmesine birden fazla kişinin ayrı ayrı maddî menfaat gözetmek şartıyla veya maddî menfaat gözetmeksizin iştirak etmesi ile bu suçları işlemeye azmettirmesi halinde bunlar hakkında da o fiile ilişkin hapis cezasına hükmolunacağı Vergi Usul Kanununun “İştirak” başlıklı 360 ıncı maddesinde hüküm altına alınmıştır.
Yukarıdaki açıklamalar gözönüne alınarak, 359 uncu maddenin (b) fıkrasında sayılan;
- Defter, kayıt ve belgeleri yok etmek veya defter sahifelerinin yok edilerek yerine başka yapraklar koymak veya hiç yaprak koymamak,
- Belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenlemek,
- Belgeleri sahte olarak basmak,
Suçları, kaçakçılık suçlarına ilişkin cezaların uygulanmayacağı hallerin düzenlendiği bu maddenin kapsamı dışında bırakılmıştır.Sayılan bu suçlar dışında kalan diğer kaçakçılık suçlarını 31.10.2002 tarihinden önce işleyenler ile bu suçların işlenmesine iştirak eden mükellefler hakkında hükmolunan veya hükmolunacak hapis veya ağır hapis cezalarının uygulanmaması bakımından bu madde düzenlenmiştir. Dolayısıyla, gerçekte kötü niyet olmaksızın, bilmeden, istemeden işlenen suçlar ve bu suçları işleyenler bu madde kapsamına alınmışlardır.
Mükelleflerin işledikleri veya işlenmesine iştirak ettikleri bu kaçakçılık suçlarından dolayı haklarında hükmolunan veya hükmolunacak hapis cezalarının uygulanmaması, bu suçlar nedeniyle ortaya çıkan vergi, vergi cezaları ile gecikme faizi ve gecikme zamlarının bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce ya da bu Kanun hükümlerinden yararlanılmak suretiyle öngörülen süre ve tutarda tamamen ödenmiş olması ve bunlara karşı idarî yargı yerlerinde dava açılmaması veya açılan davalardan vazgeçilmesi şartlarına bağlanmış bulunmaktadır.
Bu maddede öngörülen şartlara uyan mükelleflerden bu Kanun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla, haklarında cumhuriyet savcılıklarına suç duyurusunda bulunulmamış olanlar için suç duyurusunda bulunulmayacak, savcılıklara intikal ettirilmiş olup soruşturma aşamasında bulunanlar için takibat yapılmayacak, savcılıklar tarafından ceza mahkemelerinde Kamu davası açılmış olanlar için de bu davalar ortadan kaldırılacaktır. Açılan bu davalar sonucu ceza mahkemelerince verilen mahkûmiyet kararlarından kesinleşmiş olanlar infaz edilmeyecektir.
Bu düzenlemenin amacı, esas itibarıyla kastı olmaksızın sahte belge kullanma fiilî nedeniyle ve maddede bu fiil için öngörülen cezadan daha ağır cezaya hükmolunması öngörülmeyen diğer suçları işlemiş olanlar için hükmolunan veya hükmolunacak hapis cezalarının ortadan kaldırılması suretiyle mükelleflerin mağduriyetlerinin önlenmesi, gerek idarenin gerekse idarî yargı ile adlî yargının iş yüklerinin azaltılması suretiyle vergi barışının tesis edilmesidir.
Madde 0013:
Maddenin;
- numaralı fıkrası ile, 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 75 inci maddesi ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre tahsili öngörülen ecrimisillerden vadesi 31.10.2002 tarihinden önce olduğu halde bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ödenmemiş bulunanların tamamı ile bunlara bağlı gecikme zamlarının % 20’sinin; 6 eşit taksitte ödenmesi ve bunlar için dava açılmaması, açılmış davalardan vazgeçilmesi şartıyla gecikme zamlarının kalan % 80’inin tahsilinden vazgeçileceği öngörülmüştür.
- numaralı fıkrası ile, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ödenmesi gerektiği halde ödenmemiş bulunan ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamına giren, Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerince tahsil edilen bazı para cezalarının tahsilinden vazgeçilmesi düzenlenmiştir. Trafik para cezalarında terkin işlemi Kanunun yürürlüğe girdiği tarihteki tutar esas alınarak yapılacaktır.
- numaralı fıkrası ile, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ödenmemiş bulunan yiyecek bedellerinin tahsilinden vazgeçileceği öngörülmüştür.
- numaralı fıkrası ile, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 41 inci maddesine istinaden vergi tahsilatı yetkisi verilen bankalar ile postaneler adına uygulanan gecikme zamları ve cezaların tahsilinden vazgeçileceği belirtilmiştir.
Madde 0014:
Madde ile, vergi dairelerinin iş yükünün azaltılması ve verimliliğin artırılması amacıyla 31.10.2002 tarihinden önce vadesi geldiği halde ödenmemiş bulunan Devlete ait olup Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerince tahsil edilen ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamına giren her bir alacağın türü, dönemi, asılları ve fer’ileri ayrı ayrı dikkate alınmak suretiyle küçük tutardaki alacakların tahsilinden vazgeçilmesi yönünde düzenleme yapılmıştır.
Madde 0015:
Son yıllarda gerek kamu iktisadî teşebbüslerinin gerekse belediyelerin ödenmemiş vergi borçları gecikme zamları ile birlikte önemli tutarlara ulaşmıştır.
Bu kurumların, Kanun ile getirilen düzenlemeden yararlanarak borçlarını tasfiye edebilmeleri için, daha uzun süreli bir ödeme planına ihtiyaç olduğu gerçeği gözönünde bulundurulmuştur.
Böylece madde ile, bu kurumların kamu hizmetlerini yerine getirebilmek amacıyla süresinde ödeyemedikleri vergi borçlarını, bu Kanuna göre 24 aylık bir süre içinde tasfiye etme imkânı sağlanmıştır.
Madde 0016:
Madde ile, Kanuna göre ödenmesi gereken taksitlerin Kanunda öngörülen sürelerde ödenmesinde bir aksaklık oluştuğu takdirde ne şekilde işlem yapılacağı açıklanmıştır. Ödenmeyen ya da eksik ödenen taksitlerin Kanunda öngörülen sürede gecikilen her ay için ayrı ayrı % 10 fazlası ile ödenmesi şartıyla mükelleflerin bu Kanun hükümlerinden yararlandırılmaları öngörülmüştür.
Ayrıca, bu Kanun kapsamına giren alacakların Kanunda belirtilen şekilde tamamen ödenmemiş olması halinde mükelleflerin ödedikleri tutar kadar bu Kanun hükümlerinden yararlandırılmaları imkânı getirilmiştir.
Madde 0017:
Gümrük vergisine konu olan eşyanın tarife ya da kıymetinde beyana nazaran tespit edilen farklılıklar ile ülkemize geçici olarak gelen eşya ile ilgili olarak öngörülen şartlara uyulmaması hallerinde vergi tahsilatından ayrı olarak ceza uygulanmaktadır. Ceza konusu işlemler, çoğunlukla mutad gümrük işlemleri bitirildikten sonra ortaya çıkmakta, yükümlünün öngörmediği bir malî külfet oluşturması sebebiyle de sıkça ihtilaf konusu olabilmektedir.
(1) ve (2) numaralı fıkralarla hem yukarıda konu edilen işlemlerle ilgili vergi tahsilatının hızlandırılması hem de ceza yükünün hafifletilerek ödenebilir hale getirilmesi amaçlanmıştır.
Bilindiği gibi, ithalde alınan gümrük vergilerine bağlı olmayıp gümrüklerde özet beyan işlemleri, antrepo işlemleri ve Gümrük Kanununa bağlı olarak çıkarılan tüzük, yönetmelik, tebliğ, talimat gibi düzenlemelere aykırı hareket halinde ortaya çıkan usulsüzlüklerle ilgili olarak, 4458 sayılı Gümrük Kanununun 235, 236, 237 ve 241 inci maddelerinde çeşitli para cezaları öngörülmüştür. (3) numaralı fıkrada, bu Kanunun yürürlük tarihine kadar işlenmiş fiiller nedeniyle Gümrük Kanununun söz konusu maddeleri uyarınca alınması gereken para cezalarının % 30’unun bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren 2 ay içerisinde ödenmesi halinde kalan % 70’inin tahsilinden vazgeçilmesi hususu hüküm altına alınmıştır.
Geçici olarak getirilen konteynerlerden ithal talep harcı alınması uygulaması 29.7.1998 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 4369 sayılı Kanun ile yürürlükten kaldırılmıştır. Harç binde 1,2 oranında, konteynerlerin değeri ise 2000 ABD Doları civarındadır. Dolayısıyla aranan harç miktarı konteyner başına yaklaşık 2,4 ABD Doları değerindedir. Bu alacağın takibi için yapılacak harcama, alacağı kat kat aşacağından ve bu takipten vazgeçilmesi hazine menfaatine bir sonuç doğurduğundan, ikinci fıkrada getirilen hükümle bu takibattan vazgeçilerek kamu görevlileri ve yargı birimleri gereksiz yere meşgul edilmemesi amaçlanmıştır.
Madde 0018:
Madde ile, bu Kanun kapsamında yapılan ödemelerin, sonradan iadesini önlemek amacıyla red, iade ve mahsup yapılmayacağı düzenlenmiştir. Ancak, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasında; şahısta, oranda hata gibi hallerde ve mükerrer tahsilatlarda iade yapılabileceği tabiîdir.
Ayrıca, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan ödemeler ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesine göre tahsil edilen tecil faizlerinin bu Kanun hükümlerine dayanılarak red ve iadesinin de yapılmayacağı açıklanmıştır.
Ancak, dava konusu olan tarhiyatlara karşılık bu Kanunun yürürlük tarihinden önce ödeme yapılmış olması halinde, ödenen bu tutarların; vergi mahkemesinde devam eden davalar ile vergi mahkemesince daha önce verilmiş terkin kararları için kesinleşmemiş ve dava safhasında bulunan alacaklara yönelik hükümlerden yararlanılmak üzere yapılan başvurular üzerine, nakden ya da mahsuben iade edilebileceği yönünde istisna getirilmiştir.
Bu düzenlemenin amacı ise kamu alacağı tahakkuk etmeden emaneten yapılan tahsilatlar ile yargı kararı gereği iadesi zorunlu olan tutarların bu Kanuna göre ödenecek tutara mahsubunu ve kalanın da nakden iadesini sağlamaktır.
Madde 0019:
Madde ile, Maliye Bakanlığına, bu Kanunun uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirleme ve bu Kanundan yararlanmak isteyen mükelleflere başvuru süresi tespit etme hususunda yetki verilmektedir.
Madde 0020:
Yürürlük maddesidir.
Madde 0021:
Yürütme maddesidir.
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
T.C.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Plan ve Bütçe Komisyonu
|
Esas |
1/342 |
Karar |
6 |
10.01.2003 |
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Maliye Bakanlığınca hazırlanarak Bakanlar Kurulunca 03.01.2003 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan ve Başkanlıkça 06.01.2003 tarihinde Komisyonumuza havale edilen "Vergi Barışı Kanunu Tasarısı", Komisyonumuzun 09.01.2003 tarihinde yaptığı 7 nci birleşiminde Hükümeti temsilen Maliye Bakanı Kemal Unakatın ile Maliye Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Gümrük Müsteşarlığı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, İller Bankası Genel Müdürlüğü ve TÜRMOB temsilcilerinin de katılımıyla incelenip, görüşülmüştür.
Bilindiği gibi; Ülkemizin ekonomik ve sosyal hayatını derinden etkileyen 2000 ve 2001 yıllarında malî piyasalarda yaşanan ekonomik krizler, reel sektörde üretimin daralmasına, işletmelerin kapanmasına veya bu işletmelerin malî bünyelerinin zayıflamasına ve işsizlik oranının artmasına neden olmuştur. Malî piyasalarda yaşanan sözkonusu krizler nedeniyle piyasalardan uygun şartlarda işletme kredisi temin edemediği için malî kaynak sıkıntısına giren işletmeler, başta vergi olmak üzere bazı yasal yükümlülüklerini yerine getirme konusunda sıkıntıya düşmüşlerdir.
Özel teşebbüsün millî ekonominin ihtiyaçlarına paralel gelişmesi, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirlerin alınması ve işsizliğin önlenmesine yönelik bir ortam yaratılması, Devletin görevleri arasında yer almaktadır. Bu çerçevede, vergi yükünün adaletli ve dengeli dağıtılarak, üreten ve çalışan kesimlerin 2000 ve 2001 yıllarında yaşanan krizler sonucunda maruz kaldıkları sorunların çözümlenebilmesi amacıyla bazı vergisel düzenlemeler yapılması zarureti hasıl olmuştur.
Tasarı ve gerekçesi incelendiğinde ; Devlet ile vatandaş arasında son yıllarda vergi konusunda ortaya çıkmış ihtilafın, kamu vicdanını zedelemeden sona erdirilmesi, kamu alacağının mükellefin ödeyebileceği bir düzeye getirilmesi, yargı organlarında ve vergi dairelerinde birikmiş olan vergi ihtilaflarıyla ilgili dosyaların tasfiye edilmesi amacıyla;
- 31.10.2002 tarihine kadar kesinleşmiş olan vergi alacaklarının ödenebilir bir plan çerçevesinde taksitlendirilebilmesine, bu taksitlerin ödenmesinde kolaylık sağlanması amacıyla taksit aralarında geniş sürelerin bırakılması suretiyle yeniden yapılandırılmasına,
- Mükelleflerce vadesi geldiği halde ödenmemiş ya da ödeme süresi henüz gelmemiş bulunan vergi asıllarının tamamı ile ayrı ayrı vergi cezası, gecikme zammı ve faizlerinin bir kısmının, ödenebilir bir plan çerçevesinde tahsili suretiyle borçlarının tasfiye edilmesine,
- Vergi mahkemeleri nezdinde dava açılmış ya da dava açma süresi henüz geçmemiş ihtilaflı vergi alacaklarının asılları, vergi cezaları, gecikme zammı ve faizlerinin bir kısmının ödenebilir bir plan çerçevesinde tahsil edilerek ihtilaflı dosya sayısının azaltılmasına,
- Uygulamada bütünlüğü sağlamak amacıyla inceleme ve tarhiyat safhasında bulunan mükelleflerin de; Tasarıda yer alan gelir ve kurumlar vergisindeki matrah artırımına ilişkin düzenlemeler saklı kalmak kaydıyla; inceleme ve tarhiyat işlemlerinin tamamlanmasından sonra, tarh edilen vergi asılları ile gecikme faizlerinin bir kısmının ödenebilir bir plan çerçevesinde tahsili suretiyle yeni ihtilaflar oluşturulmadan çözümlenmesine,
- Beyan dışı kalmış veya eksik beyan edilmiş gelir, kurumlar ve katma değer vergilerinin,şubat 2003 ayı sonuna kadar mükellefler tarafından beyan edilecek matrahlar üzerinden, tarh ve tahakkuk ettirilecek vergilerin belirli bir ödeme planı çerçevesinde, ödenmesi halinde pişmanlık zammı ve usulsüzlük cezasının önemli bir bölümünün tahsilinden vazgeçilmesine, böylece mükelleflere beyan dışı kazançlarını herhangi bir vergi cezasına maruz kalmaksızın beyan etme ve matrah artırımında bulunma imkânının verilmesine,
- Kayıt dışı faaliyetlerin kayıt altına alınabilmesi amacıyla; gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin stoklarında olmasına rağmen kayıtlarına yansıtılmamış veya kayıtlarında yer aldığı halde gerçekte mevcut olmayan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşlara ilişkin kayıtların ve mevcutların, her türlü vergisel yükümlülükler yerine getirilmesi suretiyle, birbiri ile uyumlu hale getirilmesinin sağlanmasına,
- 213 sayılı Vergi Usul Kanununun vergi kaçakçılığı suçları ve bu suçlara uygulanacak hapis cezalarını düzenleyen 359 uncu maddesi kapsamında yer alan defter, kayıt ve belgeleri yok etmek veya defter sahifelerinin yok edilerek yerine başka yapraklar koymak veya hiç yaprak koymamak, belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenlemek ve bu belgeleri sahte olarak basmak fiilleri dışında kalan sahte belgeleri, sahte belge olduğu bilinmeden kullanılması gibi diğer kaçakçılık suçlarını 31.10.2002 tarihinden önce işleyenler ile bu suçların işlenmesine iştirak eden mükellefler hakkında hükmolan hapis cezalarının, belirli şartların sağlanması halinde, uygulanmamasına,
- 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 75 inci maddesi ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanuna göre tahsili öngörülen ecrimisillerden ödenmemiş bulunanların tamamı ile bunlara bağlı gecikme zamlarının bir kısmının ödenmesi şartıyla söz konusu gecikme zammının büyük kısmından vazgeçilmesine,
- Miktarı 200.000.000 lirayı aşmayan trafik cezaları ile miktarı 100.000.000 lirayı aşmayan diğer para cezalarının ve vadesi geldiği halde ödenmemiş bulunan miktarı 10.000.000 lirayı aşmayan tüm alacakların faizleri ile birlikte tahsilinden vazgeçilmesine,
- Aslı ödenmiş kamu alacaklarından faizlerinin miktarı 20.000.000 lirayı aşmayanların tahsilinden vazgeçilmesine,
- Kamu İktisadî Teşebbüsleri ile belediyelerin ödenmemiş vergi borçları ve gecikme zamlarının birlikte ilk taksidi şubat 2003 ayından başlamak üzere 24 ayda ve 24 eşit taksitte ödenmesine imkân sağlanmasına,
- Mülga 19.07 1972 tarihli ve 1615 sayılı Gümrük Kanunu ile 27.10.1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanununa göre tahakkuku kesinleştiği halde tamamen ya da kısmen ödenmemiş gümrük vergileri ile bunlara ait gecikme zamları, faizleri ve para cezalarının tahsilatının hızlandırılması için ödenebilir bir plan çerçevesinde tasfiye edilerek mevcut ihtilafların sayılarının azaltılması amacıyla Tasarı kapsamına alınmasına,
Yönelik düzenlenmelerin yapılmasının öngörüldüğü anlaşılmaktadır.
Tasarının geneli üzerinde yapılan müzakerelerde;
- Tasarının geneli üzerinde görüşmelere başlanmadan önce Türkiye Serbest Muhasebeci Malî Müşavirler ve Yeminli Malî Müşavirler Odaları Birliği (TÜRMOB) temsilcisinin yaptığı açıklamada;
- Vergi sistemimizin toplumsal bir mutabakatla yeniden ele alınması gerektiği,
- Toplumda vergi affı konusundaki beklentilerin vergide adalet duygusunu zayıflatacağı, ancak son yıllarda yaşanan ekonomik krizler nedeniyle vergi barışı olarak adlandırılan düzenlemelerin kaçınılmaz olduğu,
- Vergi borçlarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili düzenlemelerin kamuoyunda uzun süredir tartışılmasının, vergi idaresinin sağlıklı bir şekilde işlemesini olumsuz biçimde etkilediği, bu nedenle sözkonusu düzenlemelerin kısa sürede kanunlaştırılarak toplumun gündeminden ivedilikle çıkarılması gerektiği,
- Vergi barışının etkin bir şekilde sağlanması için vergi denetimini güçlendirecek, vergi kayıp ve kaçağını azaltacak tedbirleri etkin bir şekilde uygulayacak bir vergi sisteminin oluşturulması gerektiği,
Şeklindeki görüşlerini ifade etmiştir.
- Tasarının geneli üzerinde yapılan görüşmelerde;
- Toplumun duyarlı olduğu bir kanunun görüşüldüğü, Tasarı kapsamına sosyal güvenlik kuruluşlarıyla ilgili prim alacakları ile çiftçi borçlarının yeniden yapılandırmasına yönelik düzenlemelerin de eklenmesinin yararlı olacağı,
- Vergi barışının sağlanması amacıyla hazırlanan Tasarının, iki yıldır durgunluk içinde bulunan ekonominin yeniden büyüme trendine girmesine ve vergisel yükümlülüklerini yerine getirme güçlüğü içindeki işletmelerin ekonomiye kazandırılmasına yönelik tedbirleri içermesinin, memnuniyetle karşılanacağı,
- Ülkemiz ekonomisinin ekonomik durgunluktan çıkabilmesi açısından 2003 yılının önemli olduğu, 2003 yılında alınacak ve uygulanacak kararların, ekonominin büyüme trendine girmesine ve önemli bir sorun olan işsizliğin azaltılmasına katkı sağlayacağı,
- Reel sektörün kriz nedeniyle kaybettiği işletme sermayesinin bir kısmının sağlanması, bunun sonucu olarak da üretim ve istihdamın gelişerek devam etmesi amacıyla hazırlanan ve vergi açısından yeni bir başlangıç olarak kabul edilen sözkonusu düzenlenmenin piyasalarda olumlu karşılanacağı,
- Tasarı ile vergi beyanında bulunmayarak vergi borçlarını ödemeyen mükelleflerden ziyade, ödeyeceği vergisini beyan eden ancak yaşanan ekonomik krizden dolayı beyan ettiği vergisini ödeyemeyen mükelleflerin borçlarının yeniden yapılandırılarak tahsil edilmesinin öngörüldüğü,
- Sözkonusu düzenlemenin kamu maliyesine getireceği finansal yükün ayrıntılı bir şekilde kamuoyuna açıklanması gerektiği, böylece bu finansal yükün ekonomi üzerine yaratacağı etkilerin daha sağlıklı bir şekilde değerlendirilmesinin mümkün olacağı,
- Çağdaş vergicilik anlayışına ters düşen sözkonusu düzenlemenin, kayıt dışılığı teşvik ederek toplumda vergi sistemine olan güvenin azalmasına yol açabileceği,
- Her vergi affına yönelik düzenlemelerin doğası gereği bir takım adaletsizlikler taşıyabileceği, bu adaletsizliğin en aza indirilmesi için öncelikle kayıt dışı ekonomiyle, yolsuzluklarla, karaparayla, vergi kayıp ve kaçakları ile mücadele edebilecek daha güçlü bir denetim sistemi oluşturulmasında yarar görüldüğü,
- Tasarı ile taksitlendirilen vergi borçlarının 2003 ve 2004 tarihlerinde ödenmesinin öngörüldüğü, bunun işletmelerin sözkonusu yıllara ait asıl vergilerini de ödeyecekleri dikkate alındığında işletmeler açısından nakit sıkıntısının sözkonusu olabileceği
- Tasarıda, ekonomik krizden kaynaklanan olumsuz sonuçların üretici kesimler üzerindeki etkilerini azaltmaya dönük düzenlemelerinin yer almasının memnuniyetle karşılandığı, ancak Tasarının genel gerekçesindeki vergi barışının tesis edilmesine yönelik temel felsefeye aykırı olan, 213 sayılı Kanunun 359 uncu maddesiyle ilgili düzenlemenin kamu vicdanını zedeleyici unsurlar içerdiği,
- Mükellefler ile Devlet arasında ortaya çıkan vergi itilaflarının uzlaşma yoluyla çözümlenebileceği, ancak yasaların suç saydığı bir fiili işleyenlerin Tasarı kapsamında değerlendirilmesinin doğru bir yaklaşım olmayacağı,
- Tasarı ile öngörülen düzenlemelerin Komisyonumuzda daha önce görüşülen ve Genel Kurulca kabul edilen malî milat ile ilgili Kanununun tamamlayıcı bir unsuru olarak değerlendirilmesi gerektiği,
- 213 sayılı Kanunun 359 uncu maddesi kapsamında belirtilen sahte evrakları bilmeden kullananların mağduriyete uğradığı, vergisini zamanında ödeyen mükellefe hapis cezasının hükmolunduğu, 359 uncu madde ile ilgili düzenlemenin bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiği,
- Tasarı ile öngörülen gelir beklentilerinin büyük bölümünün, kamu iktisadi teşebbüslerinin uzun yıllardır ödenmeyen vergi alacaklarından oluşturduğu, kamu sektörünün genel olarak içinde bulunduğu kaynak sıkıntısı dikkate alındığında öngörülen gelirin elde edilmesinin mümkün olamayacağı,
Şeklindeki görüş, değerlendirme ve eleştirileri müteakip Hükümet adına yapılan tamamlayıcı açıklamalarda ise,
- Tasarıda 2000 ve 2001 yıllarında, özellikle finans kesiminde yaşanan ekonomik krizin reel sektör üzerindeki olumsuz etkilerinin giderilmesine yönelik tedbirlerin yer aldığı, böylece krizden dolayı durgunluk içine giren ekonominin yeniden büyüme trendine girmesinin amaçlandığı,
- 213 sayılı Vergi Usul Kanununun vergi kaçakçılığı suçları ve bu suçlara hükmolunacak hapis cezalarını belirleyen 359 uncu maddesi ile ilgili düzenlemelerin, esas itibariyle 31.10.2002 tarihine kadar kastı olmaksızın sahte belge kullanma fiili nedeniyle hükmolunan veya hükmolunacak hapis cezalarının ortadan kaldırılması suretiyle mükelleflerin mağduriyetinin önlenmesi amacıyla hazırlandığı,
- Tasarı ile kesinleşmiş vergi alacaklarının, bu vergilere uygulanan gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının büyük kısmının tahsilinden vazgeçilerek makul bir taksit sayısı ile tahsili suretiyle, vatandaşla Devlet arasında bir vergi barışı tesis edilmesinin amaçlandığı,
- Yargı organlarının ve vergi idarelerinin işyükünün azaltılması amacıyla ihtilaflı dosyaların uzlaşma yoluyla çözümlenmesi, verimli bulunmayan küçük miktardaki kamu alacaklarının tahsilinin yapılmasının öngörüldüğü,
- Tasarının yasalaşmasını takiben sözkonusu düzenlemelerin tamamlayıcısı olacak kapsamlı bir vergi idaresi reformunun yapılacağı,
- Yapılacak vergi reformu ile vergi kayıp ve kaçağının azaltılmasına, vergi oranlarının yeniden belirlenmesine, mevcut vergi yükünün daha adaletli dağılımına, kayıt dışı ekonominin kayda alınmasına, böylece içinde yaşanabilir bir vergi ortamının oluşturulmasına yönelik düzenlemelerin yapılmasının öngörüldüğü,
- Vergi idaresinin yeniden yapılandırılması çalışmalarının devam ettiği, bu çalışmalar sonucu daha etkin bir vergi idaresinin oluşturulacağı, böylece mükellefini takip eden etkin bir vergi idaresi ve cari vergilendirme dönemlerine odaklanmış denetim ile vergi kayıp ve kaçağının azaltılması ve kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınmasının hedeflendiği,
ifade edilmiştir.
Komisyonumuzda Tasarının geneli üzerinde yapılan müzakereleri müteakip Tasarı ve Gerekçesi Komisyonumuzca da benimsenerek maddelerinin görüşülmesine geçilmiştir.
Tasarının;
- 2 nci maddesi; 5 numaralı fıkrasından sonra gelmek üzere; Tasarı kapsamında yapılacak motorlu taşıtlar vergisi ile buna bağlı gecikme zammı ödemelerinde taksit sürelerinin sona ermesinden önce yapılacak fenni muayeneler esnasında, borcun tamamen ödenip ödenmediğinin aranılmaması suretiyle, mükelleflerin motorlu taşıtlarının fenni muayenelerini zamanında yaptırabilmelerine imkân sağlayan bir düzenlemenin, metne (6) numaralı fıkra olarak eklenmesi suretiyle,
- 3 üncü ve 4 üncü maddeleri aynen;
- 7 nci maddesi;
- (1) numaralı fıkrasında yer alan "... 1998 takvim yılı için % 40, 1999 takvim yılı için % 35, 2000 takvim yılı için % 30, 2001 takvim yılı için % 20..." ibaresinin, matrah artırımına yönelik düzenlemeden daha fazla sayıda mükellefin yararlanabilmesi amacıyla matrah artırımına esas alınan oranlar düşürülerek "1998 takvim yılı için % 30, 1999 takvim yılı için % 25, 2000 takvim yılı için % 20, 2001 takvim yılı için % 15..." şeklinde değiştirilmesi,
- (2) numaralı fıkrasında; "...vergilendirmeye esas alınacak..." ifadesinden sonra gelen.. "...matrah..." ibaresinin "...matrah ile (1) numaralı fıkraya göre artırdıkları matrahlar;..." şeklinde, "...1998 takvim yılı için 3.000.000.000 liradan,1999 takvim yılı için 4.000.000.000 liradan, 2000 takvim yılı için 5.000.000.000 liradan, 2001 takvim yılı için 6.000.000.000 liradan..." ibaresinin, Gelir Vergisi Mükelleflerinin ilgili dönemlerde zarar beyan etmiş olsalar dahi, hayat standardı üzerinden vergi ödemekle birlikte, hayat standardına tabi olmayan mükelleflerin durumu da göz önüne alınarak Kurumlar Vergisi mükelleflerinin matrah artırımına ilişkin olarak Tasarıda yer alan düzenlemeye paralellik sağlanması, Gelir Vergisi mükelleflerinin matrah artırmasına esas alınacak asgari tutarlarının düşürülmesi amacıyla "...1998 takvim yılı için 2.500.000.000 liradan, 1999 takvim yılı için 3.000.000.000 liradan, 2000 takvim yılı için 3.750.000.000 liradan, 2001 takvim yılı için 5.000.000.000 liradan...," şeklinde değiştirilmesi,
- (4) numaralı fıkrasında yer alan "... 1998 takvim yılı için 9.000.000.000 liradan 1999 takvim yılı için 12.000.000.000 liradan, 2000 takvim yılı için 15.000.000.000 liradan, 2001 takvim yılı için 18.000.000.000 liradan...," ibaresinin, Kurumlar Vergisi mükelleflerinin matrah artırımına esas alınacak tutarlarının düşürülmesi amacıyla "1998 takvim yılı için 7.500.000.000 liradan, 1999 takvim yılı için 9.000.000.000 liradan, 2000 takvim yılı için 11.250.000.000 liradan, 2001 takvim yılı için 15.000.000.000 liradan..." şeklinde değiştirilmesi,
- (5) numaralı fıkrasının sonuna, Gelir ve Kurumlar Vergisi yönünden matrah artırımı imkânı getirilen yıllarda, vergi yükümlülüğünü düzenli bir şekilde yerine getiren ve dolayısıyla bu Kanunun kesinleşmiş veya ihtilaflı vergi borçlarına ilişkin hükümlerinden yararlanmayan mükelleflere, Tasarının matrah artırımına yönelik düzenlemesinden yararlanmaları halinde 5 puanlık vergi indirimi sağlanmasını öngören bir metinin eklenmesi,
- (7) numaralı fıkrasında yer alan "...1998 yılı ile ilgili olarak % 21, 1999 yılı ile ilgili olarak % 20, 2000 yılı ile ilgili olarak % 19 ve 2001 yılı ile ilgili olarak % 18 nispetinde..." ibaresinin, (1) numaralı fıkrasında yapılan değişiklik doğrultusunda "...1998 yılı ile ilgili olarak % 19, 1999 yılı ile ilgili olarak % 18, 2000 yılı ile ilgili olarak % 17 ve 2001 yılı ile ilgili olarak % 16 nispetinde..." şeklinde değiştirilmesi,
suretiyle,
- 8 inci maddesi; 1 numaralı fıkrasında yer alan "...1998, 1999, 2000 ve 2001 yılları için ayrı ayrı % 3 oranında..." ibaresinin Katma Değer Vergisi artırımında yıllara göre farklı oran uygulanması nedeniyle, vergilemenin daha adaletli olması için "..1998 yılı için % 3, 1999 yılı için % 2.5, 2000 yılı için % 2 ve 2001 yılı için % 1.5 oranında...." şeklinde, bu değişiklik doğrultusunda (2) numaralı fıkrasının (a) bendinde yer alan "...bu tutarın % 3 ü..." ibaresinin "...bu tutar üzerinden (1) numaralı fıkrada belirtilen oranlarda..." şeklinde değiştirilmesi suretiyle,
- 8 inci maddesinden sonra gelmek üzere; Tasarı ile öngörülen yıllık Gelir ve Kurumlar Vergileri ile Katma Değer Vergisinde matrah artırımıyla ilgili düzenlemelere paralel olarak, mükelleflere, ilgili yıllarda muhtasar beyanname ile beyan edilen ücretlere ilişkin (stopaj) vergisinde de matrah artırımında bulunma imkânı sağlanarak Tasarıda bu Kanunda öngörülen düzenlemelerden muhtasar beyanname verenlerin de yararlanabilmelerine dönük bir düzenlemenin 9 uncu madde olarak metne eklenmesi ve müteakip madde numaralarının teselsül ettirilmesi suretiyle,
- 9 uncu maddesi ; (1) numaralı fıkrasında, metne eklenen yeni madde ilavesinden dolayı "...7 ve 8 inci..." ibaresinin "...7, 8 ve 9 uncu..." şeklinde değiştirilmesi ve (3) numaralı fıkrasının, vergi incelemesi ile takdir işlemlerinin Tasarının kanunlaşmasını takip eden ayın başından itibaren 3 ay içinde sonuçlandırılması şeklindeki hükmün uygulamada tereddütlere yol açmaması için metinden çıkarılması ve madde numarasının da 10 olarak değiştirilmesi suretiyle,
- 10 uncu maddesi; Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerinin kayıtlarında düşük bedelle yer alan makine, teçhizat ve demirbaşların gerçek değeri ile kayıtlara intikal etmesinin sağlanması amacıyla, (1) numaralı fıkrasında yer alan "... demirbaşlarını..." ibaresinin "...demirbaşları ile kayıtlarında düşük değerlerle yer alan makine, teçhizat ve demirbaşlarını..." şeklinde değiştirilmesini, (3) numaralı fıkrasının birinci cümlesinden sonra gelmek üzere "...Bu vergi, kayıtlarda düşük değerle yer alan makine, teçhizat ve demirbaşların değerleme farkı üzerinden hesaplanır..." şeklinde bir cümlenin eklenmesi, bu değişiklikler çerçevesinde madde matlabının yeniden düzenlenmesi ve madde numarasının 11 olarak değiştirilmesi suretiyle,
- 11 inci maddesi 12 nci madde olarak aynen,
- Sarraf ve kuyumcuların stoklarında kayıtlı bulunan emtiayı 31.12.2002 tarihli değerine icra etmek suretiyle, söz konusu emtianın satışı sırasında alış ve satış bedelleri arasındaki enflasyondan kaynaklanan fiktif farkların vergilendirilmesini önlemek ve böylece özellik arz eden bu tür emtianın ticaretindeki reel kazançtan vergi alınmasının sağlanması, kıymetli maden ve ziynet eşyası ticareti ile uğraşanların da Tasarının kayıt dışı emtianın beyanı yolu ile kayıt altına alınmasına imkân veren düzenleme hükmünden yararlanabilmelerine olanak sağlayan düzenlemenin "Kıymetli maden ve ziynet eşyası ile ilgili değerleme farkı beyanı" başlıklı yeni 13 üncü madde olarak metne eklenmesi ve müteakip madde numaralarının teselsül ettirilmesi suretiyle,
- Bilanço esasına göre defter tutan Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerinin aktiflerinde mevcut yada alacak olarak yer aldığı halde fiilen var olmayan kasa fazlalarının, işletmelerin kayıtlarında yer aldığı halde işletmede mevcut olmayan ya da işletmede mevcut olduğu halde kayıtlarında yer almayan mallarla ilgili düzenleme kapsamında değerlendirilerek bilançoların daha gerçekçi hale getirilmesine yönelik düzenlemenin metne "Kasa fazlaları ve alacaklarla ilgili düzeltme işlemleri" başlığı altında yeni 14 üncü madde olarak metne eklenmesi ve müteakip madde numaralarının teselsül ettirilmesi suretiyle,
- 12 inci maddesi; (1) numaralı fıkrasının; 213 sayılı Kanunun 359 uncu maddesi kapsamındaki belgeleri bilmeyerek alıp ve bilmeyerek kullanmış olanlara ceza verilmemesi amacıyla yeniden düzenlenmesi, (2) numaralı fıkrasında yer alan "bu Kanunun 5, 6, 7 ve 8 inci madde" ibaresinin, metne yeni ilave edilen 9 uncu madde nedeniyle "bu Kanunun 5, 6, 7, 8 ve 9 uncu madde" şeklinde ve madde numarası 15 olarak değiştirilmesi suretiyle,
- 13 üncü ve 14 üncü maddeleri, 16 ve 17 inci maddeler olarak aynen,
- 15 inci maddesi; 2 inci fıkrasında yer alan "paylardan ilgisine göre " ibaresinin mevcut uygulamaya paralel olarak konuya açıklık getirmesi amacıyla "...payların anılan Kanunlar çerçevesinde Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine olan borçlarına karşılık ayrılan kısımlardan, ilgisine göre..." şeklinde değiştirilmesi, fıkraların numaralandırılması ve madde numarası 18 olarak değiştirilmesi suretiyle,
- 16 ncı, 17 nci ve 18 inci maddeleri 19 uncu, 20 inci ve 21 inci maddeler olarak aynen,
- 19 uncu maddesi; Tasarının kanunlaşma süreci dikkate alınarak Şubat 2003'de başlayacak ilk taksit ödeme süresini bir aya kadar uzatma hususunda Maliye Bakanlığına yetki verilmesini öngören hükmün yeniden düzenlenmesi ve madde numarasının 22 olarak değiştirilmesi suretiyle,
- Yürürlük ve yürütmeye ilişkin 20 ve 21 inci maddeleri 23 ve 24 üncü maddeler olarak aynen,
Kabul edilmiştir.
Ayrıca; Komisyon Başkanlığına verilen redaksiyon yetkisi çerçevesinde; metinde tespit edilen imla hataları düzeltilmiş, 1 inci maddenin birinci fıkrasının (d) bendindeki "...Gümrük Müsteşarlığınca tahsil edilen..." ifadesi, "...gümrük idareleri tarafından alınan...", 5 inci maddenin sekizinci fıkrasındaki "...işe başlama tutanağının alınması...", "...işe başlama tutanağının düzenlenmesi...",
6 ncı maddenin ikinci fıkrasındaki "...64 üncü maddesine göre...", "...64 üncü maddesinde sayılan...", 7 inci maddenin ikinci fıkrasındaki "Ancak", "Ancak, beyana tabi...", 8 inci maddesinin birinci fıkrasındaki "....ödemeyi kabul etmeleri..", "İdareye başvurarak artırımda bulunmayı kabul etmeleri...", 9 uncu maddenin birinci fıkrası 8 inci maddedeki redaksiyona paralel olarak, 12 inci maddedeki "..faturalamak...", "fatura düzenlemek" olarak redaksiyona tabi tutulmuş ve bu suretle uygulamada çıkması muhtemel tereddütler giderilmiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun onayına sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile arz olunur.
Vergi Barışı Kanunu Tasarısı kapsamı itibariyle bir malî af kanunu tasarısıdır. Ancak tasarıda af kelimesi kullanılmamıştır. Önceki malî af kanunlarında da hükümetler “af” kelimesini kullanmaktan kaçınmışlardır. Ancak “vergi barışı” oldukça iddialı bir isimdir.
Vergi afları vergide eşitlik ilkesine aykırı düşmektedir. Affın vergide eşitlik ilkesi yanında hukuksal ve ekonomik boyutlarıyla da değerlendirilmesi gerekir. Aflar hukuksal boyutuyla devlet -vatandaş ilişkisinin vergilendirme alanındaki yansıması olan vergi alacaklısı- vergi borçlusu ilişkisinin zamanında düzgün kurulmadığı gibi bir kabulü içermektedir. Ekonomik boyutuyla değerlendirildiğinde ise vergilerle gerçekleştirilemeyen kamu giderlerinin finansmanı nasıl sağlanmaktadır, ya da vergi mükelleflerinin finanse etmediği kamu giderlerini kim finanse etmektedir sorularına cevap aramak gerekecektir.
Bunlar afların sorunlu ve olumsuz yanlarıdır.
Tasarı 2000 ve 2001 yıllarında yaşanan ekonomik krizlerin işletmeler üzerindeki olumsuz etkilerinin giderilmesini hedeflemektedir. Gerçekten krizin yarattığı olumsuzlukların kriz sonrası döneme taşınmaması doğru bir yaklaşımdır. Tasarının buna ilişkin düzenlemeleri olumludur. Ancak bu düzenlemelerin vergi ödeme ödevlerini zamanında yerine getiren mükelleflerin durumuyla uyumlaştırılması gerekir. Tasarı, gerekçede belirtilen kriz sonrası dönem için “sağlıklı bir başlangıç için temel aşamalardan birini oluşturacaktır” şeklindeki hedefi gerçekleştirmekten uzaktır. Sağlıklı bir başlangıç için vergi sisteminin mükellefleri kayıt dışına iten unsurlardan ayıklanması gerekir. Bunun için başta enflasyon muhasebesi olmak üzere bir çok düzenlemeyi kapsayan bir vergi reformu yürürlüğe konulmalıdır.
Bu çerçevede tasarının katılmadığımız veya eksik bulduğumuz noktaları maddeler itibariyle şunlardır:
Tasarının 1 inci maddesi vergi kapsamına giren vergi ve diğer kamu alacaklarını belirlemektedir. SSK ve Bağ-Kur primlerinin de aynı anlayış çerçevesinde kapsama dahil edilmesi uygun olacaktır. Hükümet arzu ederse bunu ayrı bir yasa ile de düzenleyebilir.
Tasarının 5 inci maddesinde inceleme ve tarhiyat safhasında bulunan vergiler için incelemenin sona ermesinden itibaren 6 ayda 6 eşit taksitte ödeme öngörülmüştür. 3 üncü maddede ise tarhiyatı henüz yapılmış vergiler için 18 ayda 9 eşit taksitte ödeme öngörülmüştür Niteliği itibariyle farklı olmayan bu vergilerde farklı ödeme süreleri öngörülmüş olması doğru değildir.
7 nci madde matrah artırımını düzenlemektedir. Matrah artırımı doğal olarak zarar beyan eden mükellefleri de kapsamaktadır. Ancak zarar beyan eden mükelleflerin matrah artırımında bulunması halinde geçmiş yıl zararlarının % 50’sinin gelecek yıllar kârlarından mahsubuna izin verilmesi doğru olmayıp matrah artırımının amacıyla da çelişmektedir. Zarar mahsubuna ilişkin düzenleme 1992 yılında çıkarılmış olan af kanununda da bulunmamaktadır.
İşletmelerde mevcut olduğu halde kayıtlarda yer almayan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşların kayıtlara intikalini teşvik eden düzenlemeler öngörmektedir. Ancak kayıtlarda gerçek maliyet bedelinin altında bir bedelle yer alan aktif değerler için kayıtları düzeltme imkânı sağlamamaktadır. Bunun düzeltilmesi yönündeki önerimiz kısmen kabul edilerek tasarıya yansıtılmışsa da emtia bu kapsama dahil edilmemiştir. Bu durum tasarının bütünlüğünü zedelemektedir.
Tasarının 12 nci maddesi belirli istisnalar dışında Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinde sayılan fiilleri işleyenler ve bu kapsamda sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgeleri bilerek kullananları af kapsamına almaktadır.
Bu maddenin tasarı metninden çıkarılması yönünde verdiğimiz önerge kabul görmemiştir. Kabul edilen bir başka önerge ile (1) numaralı fıkra değiştirilmiş ve bilerek kullanma af kapsamı dışında bırakılmak istenmiş ise de, bu düzenleme de teknik olarak sorun yaratacak niteliktedir. Zira Vergi Usul Kanununun konuya ilişkin maddelerinin gerek 4369 sayılı Kanundan önceki gerekse bu kanundan sonraki şekline göre de sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgeleri bilmeden kulanmış olmak Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesi kapsamına girmemektedir.
Vergi aflarının vergi ödevlerini süresinde yerine getirmiş olan mükellefler üzerinde yaratacağı olumsuz etkiyi gidermek ve vergiye uyumu artırmak amacıyla vergilerini düzenli olarak ödeyen gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin 2003 yılında tahakkuk edecek vergilerinde indirim yapılması yönünde verdiğimiz önerge kabul görememiştir. Yine kamu yönetiminde saydamlığın gereği olarak bu kanundan yararlanacak mükelleflerin Maliye Bakanlığınca kamuoyuna açıklanması yönünde verdiğimiz önerge de kabul görmemiştir. Bunu saydamlık açısından uygun bulmuyoruz.
Bu nedenlerden dolayı tasarının ilgili maddelerine katılamıyoruz.