|
Tahsilat Genel Tebliği
Maliye bakanlığından
|

30.06.2007 26568
|
|
Seri : |
A |
Sıra No : |
0001 |
(*) Amme idareleri arasında uygulama birliğinin sağlanması ve tarafların tek kaynaktan bilgilenmelerinin temin edilmesi hk. |
(Bu Tebliğ en son 05.09.2024 tarih ve 32653 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Seri: A - Sıra No: 17 Sayılı Tebliğ ile Güncellenmiştir.)
Devlet alacaklarının
tahsilini sağlamak ve bu konuda gerekli tedbirleri almak görevi, 5345 sayılı
Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
ile kurulan Gelir İdaresi Başkanlığına verilmiştir.
Gelir İdaresi
Başkanlığının; toplumsal refahın artırılmasına destek sağlamak üzere yeterli
geliri; adalet, tarafsızlık, verimlilik ilkeleri çerçevesinde toplamak, vergi
sisteminin basitleştirilmesi ve uyumun artırılmasına katkıda bulunmak ve
mükellefe kaliteli hizmet sunmak misyonu ile Anayasal görev olan vergi toplama
işlevini yerine getirirken etkin vergi idaresi olma anlayışı çerçevesinde, 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulamasına
yönelik Tahsilat Genel Tebliğleri gözden geçirilmiştir.
6183 sayılı Kanunun
01.01.1954 tarihinde yürürlüğe girmesiyle birlikte yürürlükten kaldırılan
Tahsili Emval Kanununa yönelik 236 adet Tahsilat Genel Tebliği bulunmaktadır.
6183 sayılı Kanunun 2 nci maddesi ile Tahsili Emval Kanununa göre takip
edileceği belirtilen alacakların da Kanun kapsamına alınması nedeniyle,
belirtilen tebliğler yürürlükten kaldırılmamış, 6183 sayılı Kanunun yürürlüğe
girmesinden sonra yayımlanan Tahsilat Genel Tebliğlerinin seri numaraları bu
tebliğleri takip eder şekilde sürdürülmüş ve günümüze kadar toplam 443 adet
Tahsilat Genel Tebliği yayımlanmıştır.
Diğer taraftan, 6183
sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 01.01.1954 tarihinden günümüze kadar geçen
süreçte, gerek bu Kanunda gerekse Kanunun uygulamasını etkileyen kanunlarda
meydana gelen değişiklikler ile yayımlanmış olan genel tebliğlerin bazılarının
uygulama alanlarının kalmaması karşısında, 6183 sayılı Kanunun uygulamasını bir
bütün olarak göstermek üzere bir tebliğ yapılması gereği doğmuştur.
Başkanlığın 5345
sayılı Kanunun 12 nci maddesinin (e) bendindeki “Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasında kamu kurum ve kuruluşları arasında
uygulama birliğini sağlamak.” görevi ve misyonu gereğince 6183 sayılı
Kanunu uygulayan amme idareleri arasında uygulama birliğinin sağlanması ve
tarafların tek kaynaktan bilgilenmelerinin temin edilmesi amacıyla bu tebliğ
hazırlanmıştır.
Bilindiği gibi,
Devlet, il özel idareleri ve belediyelerin kamu hukukundan kaynaklı
alacaklarının takip ve tahsil usullerini belirleyen 6183 sayılı Kanun;
I- Genel Esaslar,
II- Amme
Alacaklarının Cebren Tahsili,
III- Zamanaşımı,
Terkin, Yasaklar, Cezalar ve Son Hükümler,
olmak üzere 3 kısımda
düzenlenmiş ve bu kısımlar da kendi içinde bölümlere ayrılmıştır.
Bu tebliğde, Kanunun
kısım ve bölümleri esas alınarak aynı sistematikte açıklamalar ve Kanunun
ilgili maddelerinde verilmiş yetkilere istinaden düzenlemeler yapılmıştır.
Tebliğde, bugüne
kadar yayımlanmış tebliğlerde yapılan açıklamalar güncellenmekte ve Kanun
uygulamasına yönelik yeni açıklamalara yer verilmektedir.
BİRİNCİ
KISIM
Genel
Esaslar
BİRİNCİ
BÖLÜM
Kanunun
Kapsamı, Terimler, Görevli ve Yetkililer
I- Kanunun Kapsamı ve
Terimler
1. Amme alacaklarının
takip ve tahsil usulüne ilişkin esasların düzenlendiği 6183 sayılı Kanunun 1
inci maddesinde bu Kanunu uygulayacak alacaklı amme idareleri (kamu tüzel
kişileri) ismen belirtilmiş ve bu idarelerin hangi alacaklarına bu Kanun
hükümlerinin uygulanacağı sayılmak suretiyle kapsama giren alacaklar
açıklanmıştır. Ayrıca, Kanunun 2 nci maddesinde mülga Tahsili Emval Kanununa
göre takip ve tahsil edilen alacakların da Kanun kapsamında olduğu
belirtilmiştir.
Alacaklı amme
idareleri; Devlet, il özel idareleri ve belediyelerdir. Devlet tüzel kişiliğini
oluşturan kamu idareleri, genel bütçeye dahil kamu idareleridir. 5018 sayılı
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu Devlet tüzel kişiliğini oluşturan
kamu idarelerini Kanuna ekli (I) sayılı cetvelde göstermiştir. İl özel
idarelerine ilişkin hükümler, 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununda,
belediyelere ilişkin hükümler ise 5393 sayılı Belediye Kanunu ile 5216 sayılı
Büyükşehir Belediyesi Kanununda düzenlenmiştir.
6183 sayılı Kanunun 1
inci maddesinde alacaklı amme idaresi olarak sayılmamakla birlikte, özel
kanunlarda alacakları 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip edileceği
belirtilmiş olan kamu tüzel kişileri de alacaklarının takibinde 6183 sayılı
Kanun hükümlerini uygulamaktadır.
Kanun kapsamına,
Devlete, il özel idarelerine ve belediyelere ait;
- Vergi, resim, harç,
mahkeme masrafları, vergi cezaları, para cezaları gibi asli alacaklar,
- Gecikme zammı,
gecikme faizi, faiz, zam, pişmanlık zammı gibi asli alacaklar üzerinden
hesaplanan fer’i alacaklar,
- Akitten, haksız
fiilden ve haksız iktisaptan doğanlar dışında kalan ve kamu hizmetlerinin
yerine getirilmesinden kaynaklanan alacaklar,
- Mahiyetleri ne
olursa olsun, çeşitli kanunlarda 6183 sayılı Kanundan önce yürürlükte bulunan
Tahsili Emval Kanununa göre tahsil edileceği belirtilen alacaklar,
- Mahiyetleri ne
olursa olsun, özel kanunlarında 6183 sayılı Kanuna göre tahsil edileceği
belirtilen alacaklar,
- Bu amme
alacaklarının takip masraflarından kaynaklanan alacaklar,
girmektedir.
2. 6183 sayılı Kanun,
Türk Ceza Kanununun para cezalarının tahsil şekli ve hapse tahvili hakkındaki
hükümlerini saklı tutmaktadır.
Mahkemelerin ceza
hukukundan kaynaklı olarak vermiş oldukları adli para cezalarının infazı, 5275
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun hükümlerine göre
yapılmakta ve adli para cezalarının infazını Cumhuriyet Savcılıkları yerine
getirmektedir.
Ancak, anılan Kanun
hükümlerine göre Cumhuriyet Savcıları tarafından infaz edilmek üzere
hükümlülerden talep edilen adli para cezalarının süresinde ödenmemesi halinde
infaz; hapse çevrilemeyen para cezalarında bu cezaların tamamının tahsili,
hapse çevrilerek infaz edilen adli para cezalarında ise hapis cezasıyla
giderilemeyen kısmının tahsili şeklinde yerine getirildiğinden, Cumhuriyet
Başsavcılıklarınca 6183 sayılı Kanuna göre takip ve tahsil edilmek üzere
bildirilen adli para cezalarının bu Kanuna göre takip ve tahsili gerekmektedir.
II- Yetkililer,
Yetkililerin Sorumlulukları ile Yardım Mecburiyeti
1. 6183 sayılı Kanunun
4 üncü maddesi uyarınca, alacaklı amme idarelerinin bu Kanunu uygulamakla
yetkili memurlarının görevlerinin, teşkilat ve görevleri düzenleyen Kanunlara
veya bu konuyla ilgili diğer kanun, tüzük ve yönetmeliklere, sorumluluklarının
ise sorumlulukların düzenlendiği Kanunlara göre belirlenmesi gerekmektedir.
2. 6183 sayılı Kanunun 5
inci maddesi uyarınca, alacaklı amme idarelerinin alacaklarının takibinin, bu
idarelerin mahalli tahsil daireleri tarafından yapılması esastır.
Ancak, borçlunun veya
mallarının başka mahallerde bulunması halinde, tahsil dairesi borçlunun veya
mallarının bulunduğu mahalde yapılacak takipleri o mahaldeki aynı nev’iden amme
idaresinin tahsil dairelerine niyabeten yaptırır.
3. Alacaklı amme
idaresi olan Devletin alacaklarının takibinde, Gelir İdaresi Başkanlığına bağlı
vergi daireleri, Muhasebat Genel Müdürlüğüne bağlı malmüdürlükleri ve muhasebe
müdürlükleri ile gümrük mevzuatı uyarınca alınan amme alacakları için (Değişik
ibare:RG-11/9/2013-28762) Gümrük ve Ticaret Bakanlığına bağlı tahsil
daireleri yetkilidir.
Buna göre, (Değişik
ibare:RG-11/9/2013-28762) Gümrük ve Ticaret Bakanlığına bağlı tahsil
dairelerinin alacaklarını, borçlu veya mallarının bulunduğu mahalde (Değişik
ibare:RG-11/9/2013-28762) Gümrük ve Ticaret Bakanlığına bağlı tahsil
dairesi bulunmaması halinde aynı nev’iden amme idaresinin tahsil daireleri olan
Gelir İdaresi Başkanlığına bağlı vergi daireleri/Muhasebat Genel Müdürlüğüne
bağlı malmüdürlükleri niyabeten takip ve tahsil edecektir.
4. 6183 sayılı Kanunun
6 ncı maddesinde “Tahsil dairelerince bu kanuna göre yapılan tebliğ ve
verilen emirleri derhal yapmaya ve neticesini geciktirmeksizin tahsil dairesine
bildirmeye alakadarlar mecburdurlar.
Makbul bir özre
dayanmadan bu mecburiyeti ifa etmeyenler hakkında Cumhuriyet Savcılığınca umumi
hükümlere göre doğrudan doğruya takibat yapılır.” hükmü yer
almaktadır.
Kanunun bu hükmü ile
tahsil dairesine amme alacağını ödemeyen borçlular hakkında yapılan takip
esnasında zor kullanma, borçlunun ikametgah ve hüviyetinin tespiti, haciz
tatbiki, kapalı yerlerin zorla açılması gibi amme idarelerinin kendi
araçlarıyla uygulamaya ve tespitine imkan bulamadığı hususları ilgililerden
isteme yetkisi verilmektedir. İlgililer tahsil dairesi tarafından istenilen
hususları derhal yapmaya ve verilen emirleri yerine getirmeye mecburdur. Bu
emirleri makul bir sebep olmaksızın yerine getirmeyen ilgililer hakkında Cumhuriyet
Savcıları tarafından takibat yapılacaktır.
III- Borçlunun Ölümü
ve Ölüm Halinde Takibin Geri Bırakılması
1. 6183 sayılı Kanunun
7 nci maddesinde, borçlunun ölümü halinde mirası reddetmemiş mirasçılar
hakkında bu Kanun hükümlerinin tatbik edileceği ve borçlunun ölümünden önce
başlanılmış olan işlemlere devam edileceği açıklanmıştır.
Borçlunun ölümünden
önce 6183 sayılı Kanun çerçevesinde başlatılmış takip işlemlerinin tereke
üzerinde devam ettirilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, Kanunun 50 nci
maddesi gereğince tereke hakkındaki takip işlemleri ölüm günü dahil 3 gün süre
ile durdurulacak, 3 üncü günün bitiminden itibaren takip işlemlerine devam
edilecektir.
Terekenin bir mahkeme
veya iflas dairesi tarafından tasfiyesini gerektiren hallerde ise takip
işlemleri durdurulacak, terekenin tasfiyesini yürüten mercie takibi gereken
amme alacakları bildirilecektir.
4721 sayılı Türk
Medeni Kanununun 590 ve 619 uncu maddeleri gereğince
defter tutmaya karar verilmesi halinde, defter tutma işlemlerinin devam ettiği
süre içinde terekeye dahil mal varlıklarının satışı yapılamayacaktır.
2. Borçlunun ölümü
halinde mirası reddetmemiş mirasçılar hakkında 6183 sayılı Kanun hükümleri
uygulanacaktır.
6183 sayılı Kanunun
50 nci maddesi uyarınca, mirasçılar, mirası kabul veya ret etmemişlerse bu
hususta 4721 sayılı Kanunda belirlenmiş süreler geçinceye kadar haklarındaki
takip durdurulacaktır. 4721 sayılı Kanunun 606 ncı maddesinde; mirasın 3 ay
içerisinde ret olunabileceği hükme bağlanmış olup, bu süre içerisinde mirasın
kabul edildiğine ilişkin bir bilgi edinilmeden mirasçılar hakkında takip
yapılmasına imkan bulunmamaktadır.
Ancak, 4721 sayılı
Kanunun 610 uncu maddesi uyarınca, mirası ret süresi sona ermeden mirasçı olarak
tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetiminde olmayan veya miras
bırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da
tereke mallarını gizleyen veya kendisine maleden mirasçı mirası
reddedemeyeceğinden, mirası ret hakkından mahrum olan bu mirasçılar hakkında
mirası ret süresi beklenilmeden takip işlemlerine devam edilmesi gerekmektedir.
3. Mirasçıların
sorumluluğu; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 12 nci ve 4721
sayılı Kanunun 681 inci maddesinde düzenlenmiştir.
213 sayılı Kanunun 12
nci maddesinde, “Ölüm halinde mükelleflerin ödevleri, mirası reddetmemiş
kanuni ve mansup mirasçılarına geçer. Ancak, mirasçılardan her biri ölünün
vergi borçlarından miras hisseleri nisbetinde sorumlu olurlar.” hükmüne yer
verilmek suretiyle ölen kişinin vergi borçlarından her mirasçının kendi miras
hissesi nispetinde sorumlu olması esası getirilmiştir.
Bu itibarla,
ölen amme borçlusundan aranılan amme alacaklarının 213 sayılı Kanun kapsamına
giren alacaklar olması halinde mirasçılar hakkında yapılacak takiplerde
mirasçıların sorumlu oldukları tutarların 213 sayılı Kanunun anılan maddesi
uyarınca tespit edilmesi gerekmektedir.
4721 sayılı Kanunun
641 ve 681 inci maddelerinde ise; mirasçıların tereke borçlarından dolayı
müteselsilen sorumlu oldukları düzenlenmiştir. Ancak, bu sorumluluk mirasın
paylaştırılmasından itibaren geçecek 5 yıllık sürede geçerli olup, bu sürenin
bitiminden sonra mirasçılar miras hisseleri oranında miras bırakanın
borçlarından sorumlu olacaklardır.
Miras bırakandan
aranılan amme alacaklarının 213 sayılı Kanun kapsamında olmayan alacaklardan
olması halinde mirasçılar hakkında yapılacak takipte 4721 sayılı Kanunun
hükümleri esas alınacaktır. Buna göre, mirasçılar müteselsil sorumluluğun sona
erdiği tarihe kadar borcun tamamından müteselsilen, bu tarihten itibaren ise
miras hisseleri oranında sorumlu tutularak takip edilecektir.
4. Mirasçılar
tarafından, mirasın tutulan defter uyarınca kabulü yoluna başvurulmuş olması
halinde mirasçıların sorumluluğu;
a) Amme alacağının
deftere kaydedilmiş olması halinde, tebliğin bu bölümünün (3) numarasında
yapılan açıklamalara göre,
b) Amme alacağının
deftere kaydedilmemiş olması halinde, amme alacağının 213 sayılı Kanun
kapsamında olup olmamasına bakılmaksızın, miras yoluyla iktisap edilen miktar
kadarıyla,
olacaktır.
5. 4721 sayılı Kanunun
631 inci maddesi uyarınca, amme borçlusunun mirasının Devlete geçmesi halinde,
Devlet deftere yazılan borçlardan, sadece miras yoluyla edindiği değerler
ölçüsünde sorumlu olacaktır.
6. Mirasın mirasçılar
tarafından reddedilmesi ve amme alacağının tereke varlığından alınamaması
halinde, amme alacağı zamanaşımı süresi sonunda terkin edilecektir.
7. 6183 sayılı Kanunun
50 nci maddesi uyarınca, amme borçlusu hakkında yapılan takip işlemleri, karısı
veya kocası, kan veya sıhriyet (kayın) itibarıyla alt veya üst soylarından
birisinin ölmesi halinde ölüm günüyle beraber 3 gün durdurulacaktır.
IV- Tebliğler ve
Sürelerin Hesaplanması
1. 6183 sayılı Kanunda
aksine bir hüküm bulunmadıkça, bu Kanunda yazılı sürelerin hesaplanmasında ve
tebliğlerin yapılmasında 213 sayılı Kanunun ilgili hükümleri uygulanacaktır.
2. 6183 sayılı Kanunun
uygulamasıyla ilgili olarak yapılacak tebliğlerde, tahsil dairelerince 213
sayılı Kanunda öngörülen tebliğ usullerine uyulmakla birlikte, gerekli görülen
hallerde, postada oluşabilecek gecikme ve tebliğ imkansızlıklarının önlenmesi,
icra takiplerinin geciktirilmemesi ve amme alacağını vadesinde ödemeyen
borçlulara ilişkin cebri takip ve tahsil işlemlerinin daha hızlı bir şekilde
yürütülmesi için yapılacak tebliğlerde, 213 sayılı Kanunun 107 nci maddesinin
Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden, posta yoluna başvurmadan memur eliyle
tebliğ yaptırılması mümkündür.
İKİNCİ
BÖLÜM
Amme
Alacaklarının Korunması
I- Teminat Hükümleri
1. 6183 sayılı Kanunun
9 uncu maddesinde, 213 sayılı Kanunun 344 üncü maddesine göre vergi ziyaı
cezası kesilmesini gerektiren haller ile 359 uncu maddesinde sayılan hallere
temas eden bir amme alacağının salınması için gerekli işlemlere başlanılması
halinde, vergi incelemesine yetkili memurlarca yapılan ilk hesaplara göre
belirtilen tutar üzerinden tahsil dairelerince teminat isteneceği hükme
bağlanmıştır.
Buna göre, 213 sayılı
Kanunun 135 inci maddesiyle kendilerine inceleme yetkisi verilmiş bulunanlar
tarafından mükelleflerin veya sorumluların kayıt ve işlemlerinin incelenmesi
sırasında 213 sayılı Kanunun 344 ve 359 uncu maddelerinde sayılan hallerin
tespit edilmesi nedeniyle bir amme alacağı salınması için gereken işlemlere
başlanılmışsa, inceleme elemanlarınca yapılacak ilk hesaplara göre tespit
edilecek tutar üzerinden derhal teminat istenecektir.
2. Vergi incelemesine
yetkili memurlarca yapılan ilk hesaplara göre belirtilen tutar üzerinden
istenecek teminatın, vergi aslı, gecikme faizi ile ceza tutarlarını
karşılayacak değerde olması gerekmektedir. Bu aşamada vergi alacağı tahakkuk
etmediğinden gecikme faizinin hesabında teminat isteme yazısının düzenlendiği
tarih esas alınacaktır. Ancak, gerek teminat isteme yazılarında gerekse teminat
gösterme yazıları veya belgelerinde, vergi alacağının tahakkuk etmesi üzerine
hesaplanacak gecikme faizi ve zammının dikkate alınacağının belirtilmesi
gerekmektedir. Kanunun 9 uncu maddesinin birinci fıkrası uyarınca teminat
istenmesinde ekte yer alan yazı örneği (EK-1) kullanılacaktır.
3. Türkiye’de
ikametgahı bulunmayan amme borçlusunun durumu, amme alacağının tahsilinin
tehlikede olduğunu gösteriyorsa, tahsil dairesi borçludan teminat
isteyebilecektir.
4. 6183 sayılı Kanunun
8 inci maddesi ile tebliğlerin yapılması ve sürelerin hesaplanması bakımından
213 sayılı Kanuna yapılan atıf sebebiyle, teminat isteme yazılarında verilecek
sürenin 213 sayılı Kanunun 14 üncü maddesi hükmü çerçevesinde 15 günden az
olmaması gerekir.
5. 6183 sayılı Kanunun
10 uncu maddesinde, teminat olarak kabul edilecek değerler sayılmıştır.
Madde hükmüne göre;
a) Para,
b) (Değişik:RG-7/7/2022-31889)
Bankalar tarafından verilen süresiz ve şartsız teminat mektupları ile sigorta
şirketleri tarafından verilen süresiz ve şartsız kefalet senetleri,
c) Hazine
Müsteşarlığınca ihraç edilen Devlet iç borçlanma senetleri (Hazine bonosu ve
Devlet tahvilleri) veya bu senetler yerine düzenlenen belgeler (nominal bedele
faiz dahil edilerek ihraç edilmişse bu işlemlerde ana paraya tekabül eden satış
değerleri esas alınır.),
d) Bakanlar
Kurulu tarafından tespit edilecek milli şirketlerin hisse senetleri ve tahvilleri
(Bu hisse senetleri ve tahviller, teminatın kabul edilmesine en yakın borsa
cetvelleri üzerinden % 15 noksanıyla değerlendirilir.),
e) Amme borçlusu
veya borçlular lehine üçüncü şahıslar tarafından gösterilen ve alacaklı amme
idarelerince haciz varakalarına istinaden haczedilen menkul ve gayrimenkul
mallar,
teminat olarak
kabul edilecektir.
(Ek
paragraf:RG-7/7/2022-31889) Sigorta şirketleri tarafından sigorta
kefaleti kapsamında verilecek kefalet senetleri bu Tebliğin ekindeki örneğe
(EK-13) uygun olarak tanzim edilecektir.
6. 6183 sayılı Kanunun
10 uncu maddesinin (5) numaralı bendi uyarınca, üçüncü şahıslar tarafından
borçlu lehine teminat olarak gösterilen menkul veya gayrimenkul malların da
teminat olarak alınması mümkündür. Bu durumda, üçüncü şahsın kendisine ait malı
başkasının borcuna karşılık teminat olarak vermek istemesi halinde, bu
iradesini açık bir şekilde gösteren imzalı muvafakat yazısını tahsil dairesine
bizzat getirmesi gerekmektedir.
Ancak, muvafakat
yazısının bizzat üçüncü şahıs tarafından getirilmemesi halinde, üçüncü şahıs
tarafından imzalanmış ve noter tarafından onaylanmış bir örneğinin tahsil
dairesine gönderilmesi yeterli olacaktır.
Muvafakat yazısında;
alacaklı tahsil dairesinin ismi, borçlunun adı, soyadı/unvanı, T.C.
Kimlik/Vergi Kimlik Numarası, borcun türü, dönemi, tutarı, teminatın asli ve
fer’i alacakları kapsamak üzere ve 6183 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin (5)
numaralı bendi gereğince teminat olarak verildiği, teminat olarak gösterilen
menkul ve/veya gayrimenkul malın özellikleri belirtilecek ve malın teşhisine
yarayacak belge fotokopileri de eklenecektir.
Bu şekilde muvafakat
yazısı alındıktan sonra, haciz varakasına istinaden mal gayrimenkul ise tapu
müdürlüğüne haciz tebliğ edilmek, mal menkul mal ise haciz tutanağı ile
haczedilmek ve Kanunun 82 ve 83 üncü maddelerinde gösterilen esaslar dairesinde
gerekli muhafaza tedbirleri alınmak suretiyle haciz işlemleri
gerçekleştirilecektir.
7. Amme borçlusu veya
borçlu lehine üçüncü şahıslar tarafından elbirliği (iştirak halinde)
mülkiyetine konu gayrimenkullerin teminat olarak gösterilebilmesi için 4721
sayılı Kanunun 701 ve devamı maddeleri uyarınca diğer ortakların (maliklerin)
muvafakatı gerektiğinden bu tür malların teminat olarak alımı sırasında bu
hususun göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
8. 6183 sayılı Kanunun
10 uncu maddesi hükmüne göre verilen teminatların sonradan tamamen veya kısmen
değerini kaybetmesi veya borç tutarının artması halinde, teminatın tamamlanması
veya yerine başka teminat gösterilmesi istenecektir. Üçüncü kişiler tarafından
gösterilen teminatın değerinin azalması halinde, teminatın tamamlatılmasının
borçludan isteneceği tabiidir.
Aynı madde hükmüne
göre borçlu, tahsil dairesinin kabulüne bağlı olarak daha önce verdiği teminatı
kısmen veya tamamen başka bir teminatla değiştirebilecektir.
9. 6183 sayılı Kanunun
10 uncu maddesinde teminatın nev’ileri belirtildikten sonra, bu maddeye göre
teminat sağlayamayanlara, Kanunun 11 inci maddesiyle (kabulü tahsil dairesinin
ihtiyarına bırakılmak suretiyle) muteber bir şahsı müteselsil kefil ve müşterek
müteselsil borçlu olarak gösterebilme imkanı tanınmıştır.
10. Şahsi kefalet,
tespit edilecek şartlara uygun olarak noterden tasdikli mukavele ile tesis
edilecektir. Buna göre, alacaklı tahsil dairelerince, 6183 sayılı Kanunun 11
inci maddesine göre şahsi kefalet tesis edilmesi halinde bu tebliğin ekinde yer
alan şahsi kefalet senedinin (EK-2), Kanunun 14 üncü maddesine göre
şahsi kefalet tesis edilmesi halinde bu tebliğin ekinde yer alan taahhüt/şahsi
kefalet senedinin (EK-3 ve EK-4) ve Kanunun 48 inci maddesine göre şahsi
kefalet tesis edilmesi halinde bu tebliğin ekinde yer alan şahsi kefalet
senedinin (EK-5) düzenlenmesi ya da bu eklere uygun belgelerin
aranılması gerekmektedir.
II. İhtiyati Haciz
1. 6183 sayılı Kanunun
13 üncü maddesinde; 7 bent halinde gösterilen hallerden herhangi birinin
mevcudiyeti halinde, hiç bir müddetle mukayyet olmaksızın alacaklı amme
idaresinin mahalli en büyük memurunun kararıyla borçlunun mallarına ihtiyati
haciz tatbik edileceği düzenlenmiştir.
2. 6183 sayılı Kanunun
13 üncü maddesine istinaden alınacak ihtiyati haciz kararlarının haciz
varakalarına dayanması gerekmekte olup, ihtiyati haciz kararı verme yetkisi
alacaklı amme idaresinin mahalli en büyük memuruna aittir.
3. 5345 sayılı Kanunla
kurulan Gelir İdaresi Başkanlığına doğrudan bağlı vergi dairesi
başkanlıklarının kurulduğu yerlerde ise aynı Kanunun 33 üncü maddesi gereğince
Gelir İdaresine bağlı tahsil daireleri (bağlı vergi daireleri dahil) tarafından
takip ve tahsil edilen amme alacakları için ihtiyati hacze karar verme yetkisi
vergi dairesi başkanlarına aittir.
4. Alacaklı amme
idaresinin il özel idaresi olması halinde, ihtiyati hacze karar verme yetkisi
valiye; belediye olması halinde ise belediye başkanına aittir.
5. İhtiyati haczin
amacı amme alacağını teminat altına almak olup, tahsil dairelerince mükellefin
menkul ve gayrimenkul malları ile diğer hak ve alacaklarının kaçırılmasına
engel olunması ve ihtiyati haciz uygulamasından beklenen faydanın elde
edilebilmesi için, ihtiyati haciz kararının ivedilikle uygulanması zorunludur.
Dolayısıyla, ihtiyati haciz kararlarına ilişkin işlemlerin elden takip edilerek
gecikmeye yer verilmeden tamamlanması ve haciz kararlarının gerek hazırlanması
ve gerekse uygulanması aşamalarında gizlilik içerisinde hareket edilerek
borçlunun mallarını kaçırmasına engel olunması gerektiği tabiidir.
Gerek ihtiyati
tahakkuka dayalı gerekse diğer nedenlerden dolayı ihtiyati haciz sebeplerinin
tayin ve takdirinde tahsil dairesinin ve ihtiyati haciz kararını verecek
makamın gereken hassasiyeti göstermesi ve alacaklı amme idaresinin hukuku kadar
borçlu hukukunu da koruması gerekmektedir.
6. 6183 sayılı Kanunun
13 üncü maddesinde, ihtiyati haciz sebeplerinin varlığı halinde “ihtiyati
haczin hiç bir müddetle mukayyet olmaksızın” uygulanacağı hükme
bağlandığından, ihtiyati hacizler belli bir süre için konulmayıp,
kaldırılmadığı müddetçe devam edecektir.
6183 sayılı Kanunun
13 üncü maddesinin (1) numaralı bendi gereğince uygulanacak ihtiyati
hacizlerde, borçlu tarafından teminat gösterilinceye kadar beklenilmesi zorunlu
olmayıp, gerek teminat olarak verilecek değerlerin haczedilebilmesini sağlamak
gerekse teminat istenmesine ilişkin yapılacak tebligatlarda geçecek sürede amme
alacağının güvence altına alınmasını temin etmek üzere, ihtiyati hacze ilişkin
işlemlere derhal başlanılması gerekmektedir.
7. İhtiyati haciz hiç
bir süreye bağlı olunmaksızın borçlunun menkul ve gayrimenkul malları ile
alacak ve haklarına derhal uygulanacak olmakla birlikte, bazı hallerde
borçlunun bu varlıklarının tespiti zaman almakta ve bu süre zarfında da amme
borçluları mallarını kaçırabilmektedir.
İhtiyati hacizde mal
varlığı araştırmaları ile bu şekilde zaman kaybına meydan verilmemesi
bakımından, mükelleflerin hesap ve işlemleri üzerinde inceleme yapan vergi
incelemesine yetkililerce, mükellefler hakkında 6183 sayılı Kanunun 9 ve 13
üncü maddeleri gereğince işlem yapılması gerektiğine kanaat getirilmesi
halinde, yapılacak ilk hesaplara göre belirlenecek tutarın yanı sıra inceleme
sırasında tespit olunan mükellefe ait mal, alacak ve hakların da vergi
dairesine bildirilmesi gerekmektedir.
(Ek paragraf:
RG-13/8/2024-32631) 6183 sayılı Kanunun 13 üncü
maddesinin (1) numaralı bendi kapsamında ihtiyati haciz tatbik edilebilmesi
için, vergi incelemesine yetkili memurlarca anılan Kanunun 9 uncu maddesinde
sayılan hallere temas eden bir amme alacağının salınması amacıyla gerekli
işlemlere başlanılarak yapılan ilk hesaplamalara göre teminat altına alınacak
alacak konusunda bir tutarın belirlenmesi ve teminat alınması yönünde bu
kişilerin talepte bulunması gerekmektedir. 12/11/2022 tarihli
ve 32011 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Danıştay İçtihatları Birleştirme
Kurulunun 27/5/2022 tarihli ve Esas No:2021/6, Karar No:2022/2 sayılı kararı
nedeniyle vergi incelemesi tamamlanarak vergi inceleme raporunun vergi
dairesine intikal etmesinden sonra maddenin bu bendine göre ihtiyati haciz
kararı alınması mümkün bulunmamaktadır. Ancak, vergi inceleme raporunun vergi
dairesine intikalinden sonra 6183 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinde yer alan
diğer gerekçelerden herhangi birinin bulunması halinde ihtiyati haciz tatbik
edilebileceği tabiidir.
8. 6183 sayılı Kanunun
13 üncü maddesinin (7) numaralı bendinde “7. İptali istenen muamele ve
tasarrufun mevzuunu teşkil eden mallar, bu mallar elden çıkarılmışsa elden
çıkaranın diğer malları hakkında uygulanmak üzere, bu kanunun 27, 29, 30’uncu
maddelerinin tatbikini icabettiren haller varsa.” hükmü yer almaktadır.
Bu hüküm aynı Kanunun
24 ve müteakip maddelerinde düzenlenen iptal davalarına ilişkin hükümler
çerçevesinde iptal davası açılması halinde iptale konu malların elden
çıkarılmasını önlemek amacıyla düzenlenmiş olup, bu bent uyarınca tatbik edilen
ihtiyati haciz, ihtiyati tedbir niteliği taşımaktadır.
İptal davası
açılabilmesi için gerekli koşulların varlığı halinde durumun alacaklı amme
idarelerinin dava açmaya yetkili birimlerine bildirilmesi ve davanın açılması
halinde söz konusu bent hükmüne göre ihtiyati haciz kararı alınması mümkündür.
İhtiyati haciz kararı üzerine, iptal davasına konu mal üzerine ihtiyati haciz
tatbik edilecek, söz konusu mal elden çıkarılmış ise elden çıkaranın diğer
malları üzerine ihtiyati haciz uygulanacaktır.
Bunun yanı sıra,
iptal davasına konu malların iptal davasına taraf olmayan kişilerin mülkiyetine
geçmesini önlemek amacıyla açılacak davalarda, ayrıca 1086 sayılı Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununun 101 ve devamı maddelerinde
düzenlenen ihtiyati tedbir talebinde de bulunulması gerektiği tabiidir.
9. 6183 sayılı Kanun
hükümlerine göre, ihtiyati veya kat’i haczin borçlunun her türlü mal, hak ve alacaklarına
tatbik edilmesi mümkün bulunmaktadır.
Ancak, borçlu olan
bir şahsın bankalarda bir alacak ve hakkı bulunmamasına rağmen ileride borçlu
adına doğacak alacaklar için bankalara haciz veya ihtiyati haciz bildirisi
tebliğ edilmesi, haczin “borçlunun mal varlığını hedef tutması” esasına aykırı
düşecektir.
Amme alacağından
borçlu olan bir şahsın, bankalarda alacak ve hakkının bulunmamasına rağmen
ileride tahakkuk edecek alacağından istifade etmek üzere geleceğe yönelik
olarak bankalara haciz veya ihtiyati haciz tebliği, muhtemel bir alacak
niteliğinde dahi tanımlanamayacak bir durum oluşturması ve bankanın bu
hacizleri sürekli izlemesi veya banka tarafından yapılan tüm işlemlerde bir
süreye de bağlı kalınmaksızın borçlu adına mal, hak ve alacak doğup
doğmadığının takip edilmesi, doğması halinde haciz veya ihtiyati haciz
uygulanmasını gerektirir ki bankalara böyle bir külfet yüklemeye imkan
bulunmamaktadır.
Bu nedenle, bankalara
yapılacak haciz ve ihtiyati haciz tebliğlerinin sadece tebliğ tarihi itibarıyla
amme borçlularının mevcut olan varlıklarını konu alması ve bu kişilerin ileride
doğabilecek alacakları için haciz ve ihtiyati haciz tebliğinde bulunulmaması
icap etmektedir.
Bankacılık
sisteminde, POS cihazı kullanan müşteri ile banka arasında yapılan sözleşmelere
dayanan bankalar nezdindeki hesaplar banka ile müşterisi arasında devamlılık
arz etmektedir. Dolayısıyla bu hesaplar her zaman için banka nezdinde alacak
doğmasına (muhtemel alacak) müsait hesaplar olarak değerlendirildiğinden bu hesaplara
ileriye matuf olmak üzere haciz konulması mümkün bulunmaktadır. (43)
10. İhtiyati haciz kat’i
hacze dönüştürülmediği sürece, ihtiyaten haczedilen malların satılarak paraya
çevrilmesi mümkün bulunmamaktadır. Ancak, ihtiyaten haczedilen malların bozulması,
çürümesi gibi nedenlerle korunmasının mümkün olmadığı veya beklediği zaman
önemli bir değer düşüklüğüne uğrayacağının anlaşılması (Ek
ibare:RG-7/7/2022-31889) ya da muhafazasının tehlikeli veya masraflı
olması hallerinde, bu mallar derhal paraya çevrilerek, elde edilen tutarlar
teminat olarak muhafaza edilecektir.
11. 6183 sayılı Kanunun
15 inci maddesinde, haklarında ihtiyati haciz tatbik olunanların; haczin
tatbiki, gıyapta yapılan hacizlerde haczin tebliği tarihinden itibaren (Değişik
ibare:RG-23/12/2017-30279)(39) 15 gün içinde alacaklı
tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde
ihtiyati haciz sebebine itiraz edebilecekleri, itirazın şekli ve incelenmesi
hususunda Vergi Usul Kanunu hükümlerinin tatbik olunacağı, bu ihtilafların
itiraz komisyonlarınca diğer işlere takdimen incelenerek karara bağlanacağı ve
itiraz komisyonlarının bu konuda verecekleri kararların kesin olduğu hükme
bağlanmıştır.
Ancak, 20.01.1982
tarihli ve 17580 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 2576 sayılı
Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve
Görevleri Hakkında Kanunun yürürlüğe girmesini müteakiben vergi itiraz
komisyonlarının görevleri sona ermiş ve anılan Kanunun 6 ncı maddesinin (b)
bendi gereğince de vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlülükler ve
bunların zam ve cezalarına ilişkin olup 6183 sayılı Kanunun uygulanmasından
doğan davaların çözüm görevi vergi mahkemelerine verilmiştir.
Vergi davalarında
ihtilafların görüm ve çözümünde uygulanacak hükümleri düzenleyen ve 213 sayılı
Kanunda yer alan hükümler de 2577 sayılı Kanunla yürürlükten
kaldırılması nedeniyle, ihtiyati hacze karşı dava açılması halinde, bu
davaların görüm ve çözüm usulleri 2577 sayılı Kanunda yapılan düzenlemelere
tabi kılınmıştır.
Bu itibarla, ihtiyati
haciz sebeplerine karşı açılacak davaların;
- haczin tatbik
edildiği tarihten,
- gıyapta yapılan
hacizlerde ise haczin tebliğ edildiği tarihten,
itibaren (Değişik
ibare:RG-23/12/2017-30279)(39) 15 gün içinde ilgili vergi
mahkemesinde açılması gerekmektedir.
(Ek
paragraf:RG-23/12/2017-30279) İhtiyati haciz işlemleri ile ilgili olarak
açılan davalarda, mahkemelerce ihtiyati haczin kaldırılmasına karar verilmesi
halinde, bu kararın kesinleşmesi beklenilmeksizin, kararın gereklerine göre
işlem tesis edilmesi icap etmektedir.
(Mülga
paragraf:RG-23/12/2017-30279) (…)
(Mülga
paragraf:RG-23/12/2017-30279) (…)
(Değişik
paragraf:RG-23/12/2017-30279) İhtiyati hacze karşı dava açılmadığı halde,
bu haczin dayanağı olan tarhiyata karşı açılmış davada mahkemece tarhiyatın
kısmen veya tamamen terkinine yönelik karar verilmesi halinde, bu tarhiyata
ilişkin ihtiyati haczin, mahkemece terkinine karar verilen tutarlar dikkate
alınarak kaldırılması gerekmektedir.
Gerek tarhiyata
gerekse bu tarhiyattan kaynaklı olan ihtiyati hacze karşı dava açıldığı
hallerde ise, yargı organlarınca tarhiyatın terkinine karar verilmesi (Değişik
ibare:RG-23/12/2017-30279) durumunda ihtiyati hacze ilişkin davanın
sonucu beklenilmeksizin ihtiyati haczin kaldırılması gerekmektedir.
12. 6183 sayılı Kanunun
16 ncı maddesinde, hakkında ihtiyati haciz uygulanan borçlu tarafından, aynı
Kanunun 10 uncu maddesinde sayılan değerlerden (maddenin (5) numaralı bendinde
sayılan menkul mallar hariç) birinin teminat olarak gösterilmesi halinde,
uygulanan ihtiyati haczin tahsil dairesi tarafından kaldırılacağı hüküm altına
alınmıştır.
Buna göre, ihtiyati
haciz borçlu tarafından Kanunun 10 uncu maddesinin beşinci bendinde sayılan
menkul mallar hariç aynı maddede sayılan teminatların verilmesi ve verilen
teminatın tahsil dairesi tarafından kabul edilmesi halinde, ihtiyati haciz
tatbik edilmiş mallar üzerinden kaldırılarak teminat olarak gösterilen mallara
haciz tatbik edilecektir.
III. İhtiyati
Tahakkuk
1. 6183 sayılı Kanunun
5615 sayılı Kanunla değişik 17 nci maddesinde “Aşağıdaki
hallerden birinin bulunması takdirinde vergi dairesi müdürünün (5345 sayılı
Kanun uyarınca vergi dairesi yetkisini haiz olarak kurulan ve faaliyete geçen
vergi dairesi başkanlıklarında, ilgili grup müdürünün ve/veya müdürün) yazılı
talebi üzerine defterdar ve/veya vergi dairesi başkanı, mükellefin henüz
tahakkuk etmemiş vergi ve resimlerinden Maliye Bakanlığınca tespit ve ilan
edilecek olanlarla bunların zam ve cezalarının derhal tahakkuk ettirilmesi
hususunda yazılı emir verebilir.
Vergi dairesi müdürü
(5345 sayılı Kanun uyarınca vergi dairesi yetkisini haiz olarak kurulan ve
faaliyete geçen vergi dairesi başkanlıklarında, ilgili grup müdürü ve/veya
müdür) bu emri derhal tatbik eder:
1. 13 üncü maddenin
1, 2, 3 ve 5 inci bentlerinde yazılı ihtiyati haciz sebeplerinden birisi mevcut
ise,
2. Mükellef hakkında
110 uncu madde gereğince takibata girişilmişse,
3. Teşebbüsün
muvazaalı olduğu ve hakikatte başkasına aidiyeti hakkında deliller elde
edilmişse.” hükmü
yer almaktadır.
2. 6183 sayılı Kanunun
17 nci maddesinde ihtiyati tahakkuk müessesesi hükme bağlanmış ve amme
alacağının tehlikeye girdiği hallerde henüz tahakkuk etmemiş alacaklar için de
ihtiyati haciz uygulanması mümkün kılınmıştır.
3. İhtiyati tahakkuk,
vergi dairesi müdürünün yazılı isteği üzerine defterdarın/vergi dairesi
başkanlığının kurulduğu yerlerde vergi dairesi başkanının kararıyla
uygulanacaktır.
İhtiyati tahakkuk
talepleri 5345 sayılı Kanun uyarınca vergi dairesi yetkisini haiz olarak
kurulan ve faaliyete geçen vergi dairesi başkanlıklarında, ilgili gelir idaresi
grup müdürü ve/veya müdür tarafından yazılı olarak yapılacak, bu talepler vergi
dairesi başkanı tarafından uygun görülmesi üzerine ihtiyati tahakkuk işlemleri
ilgili gelir idaresi grup müdürü ve/veya müdür tarafından derhal yerine
getirilecektir.
4. 6183 sayılı Kanunun
17 nci maddesinde, ihtiyati tahakkukun mükellefin henüz tahakkuk etmemiş vergi
ve resimlerinden Maliye Bakanlığınca tespit ve ilan edilecek olanlarla bunların
zam ve cezaları hakkında uygulanabileceği hükme bağlanmıştır.
Buna göre, madde
metninde yazılı hallerden birinin bulunması halinde, mükellefin henüz tahakkuk
etmemiş;
a) Gelir Vergisi
(geçici vergi dahil),
b) Kurumlar Vergisi
(geçici vergi dahil),
c) Katma Değer
Vergisi,
d) Damga Vergisi,
e) Özel Tüketim
Vergisi,
f) Özel İletişim
Vergisi,
g) Şans Oyunları
Vergisi,
h) Banka ve Sigorta
Muameleleri Vergisi,
ı) Veraset ve İntikal
Vergisi,
i) Bu vergilerin
gecikme faizi ve vergi aslına bağlı vergi cezaları,
hakkında ihtiyati
tahakkuk uygulanabilmesi uygun görülmüştür.
Gelir ve kurumlar
vergisine mahsup edilmek üzere tarh ve tahakkuk ettirilen geçici verginin
asıllarının aranılmayacağı durumlarda, maddenin öngördüğü şartların varlığı
halinde ihtiyati tahakkuk, bu vergi için hesaplanan gecikme faizi ve bu vergiye
bağlı vergi cezaları için uygulanır.
5. 6183 sayılı Kanunun
18 inci maddesi gereğince ihtiyati tahakkuk tutarı, mükellefin maddede sayılan
vergi, resim ve cezalarından matrahı belli olanlar üzerinden, geçmiş yıllara ve
cari yılın geçen aylarına ait olup, matrahı henüz belli olmayan alacaklar
açısından ise geçici olarak harici karinelere göre takdir yoluyla tespit
ettirilen matrahlar üzerinden hesaplanacaktır.
İhtiyaten tahakkuk
ettirilecek amme alacakları üzerinden hesaplanarak ihtiyaten tahakkuku
verilmesi gereken gecikme faizi tutarının belirlenmesinde, ihtiyati tahakkuk
talep yazısının düzenlendiği tarih esas alınacaktır.
6. 6183 sayılı Kanunun
20 nci maddesinde, haklarında ihtiyati tahakkuk üzerine, ihtiyati haciz tatbik
olunanların, ihtiyati tahakkuk sebep ve tutarına 15 inci madde gereğince
itirazda bulunabilecekleri hükme bağlanmıştır. İhtiyati tahakkuk sebep ve
tutarlarına karşı açılacak davalar ile ilgili olarak, tebliğin ihtiyati haciz
bölümünde, Kanunun 15 inci maddesine yönelik yapılan açıklamaların dikkate
alınması gerekmektedir.
Diğer
Korunma Hükümleri
IV. Amme
Alacaklarında Rüçhan Hakkı
1. Amme alacaklarına
öncelik hakkı veren 6183 sayılı Kanunun 21 inci maddesi hükmü ile üçüncü
şahıslar tarafından haczedilen mallar paraya çevrilmeden önce o mal üzerine
amme alacağı için de haciz konulduğunda satış bedelinin ne şekilde
dağıtılacağına ilişkin düzenlemeler yapılmış, borçlunun iflası, mirasın reddi
ve terekenin resmi tasfiyeye tabi tutulması hallerinde amme alacağının sırası
belirlenmiştir.
Madde hükmüne göre,
üçüncü şahıslar tarafından haczedilen mallar paraya çevrilmeden önce o mal
üzerine amme alacağı için de haciz konulduğunda satış bedeli alacaklılar
arasında garameten taksim edilmektedir. (Değişik cümle:RG-14/6/2018-30451)
Ayrıca, maddede amme alacaklarından önce tesis edilmiş olan rehnin amme
alacaklarının önceliğine etkisi hakkında özel düzenlemeler yapılmıştır.
2. 2004 sayılı İcra ve
İflas Kanununun (4949 sayılı Kanun ile değişik)
268 inci maddesinde, 261 inci maddeye göre ihtiyaten haczedilen malların,
ihtiyati haciz kesin hacze dönüşmeden önce diğer bir alacaklı tarafından bu
Kanuna veya diğer kanunlara göre haczedilmesi halinde, ihtiyati haciz sahibi
alacaklının, bu hacze 100 üncü maddedeki şartlar dairesinde kendiliğinden ve
muvakkaten iştirak edeceği ve rehinden önce ihtiyati veya icrai haciz bulunması
halinde amme alacağı dahil hiçbir haczin rehinden önceki hacze iştirak
edemeyeceği hüküm altına alınmıştır.
2004 sayılı Kanunda
yapılan bu düzenlemeler, amme alacaklarının rüçhan hakkını etkilemiş ve üçüncü
şahıslar tarafından haczedilmiş olan mallara, amme alacağından önce rehin tesis
edilmiş olması halinde amme alacağının hacze iştirak hakkı ortadan
kaldırılmıştır.
08.04.2006 tarihli ve
26133 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 5479
sayılı Kanun ile 6183 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrasının
sonuna eklenen hükümle genel bütçeye gelir kaydedilen vergi, resim, harç ile
vergi cezaları ve bunlara bağlı zam ve faizler için tatbik edilen hacizlerde,
2004 sayılı Kanunun 268 inci maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi hükmünün
uygulanmayacağı belirtilerek, üçüncü şahıslar tarafından haczedilmiş mallara,
maddede belirtilen amme alacakları için rehinden sonra haciz konulması halinde,
rehinden önce üçüncü şahıslar tarafından tatbik edilmiş olan hacizlere iştirak
edilmesi imkanı sağlanmıştır.
Üçüncü şahıslar
tarafından haczedilmiş mallar üzerinde amme alacağı için tatbik edilmiş
hacizden önce tesis edilmiş bir rehin bulunmadığı sürece nev’i sınırlaması
olmaksızın hacze konu tüm amme alacaklarının ilk haciz alacaklısı üçüncü şahsın
haczine iştirak edeceği tabiidir.
3. (Ek:RG-14/6/2018-30451)(41)
6183 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesi,
28/2/2018 tarihli ve 7101 sayılı İcra ve İflâs Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 47 nci maddesiyle “Gümrük resmi, bina ve
arazi vergisi gibi eşya ve gayrimenkulün aynından doğan amme alacakları o eşya
ve gayrimenkul bedelinden tahsilinde rehinli alacaklardan sonra gelir.” şeklini
almıştır.
Yapılan bu değişiklik
sonrasında malın aynından doğan amme alacaklarının genel bütçeye gelir
kaydedilip kaydedilmediği, bu alacaklar nedeniyle haciz tatbik edilip
edilmediği hususları da dikkate alınarak öncelik hakkının belirlenmesi
gerekmektedir.
Buna göre,
a) Malın aynından
doğan alacağın genel bütçe geliri olması ve amme alacağı için haciz tatbik
edilmiş olması halinde söz konusu amme alacağı;
- mal üzerindeki
rehin şerhi ilk sırada ise Kanunun 21 inci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci
cümlesi gereğince rehinden sonra gelmek üzere öncelik hakkına sahip olacaktır.
- mal üzerindeki
rehin şerhinin ilk sırada olmaması halinde, Kanunun 21 inci maddesinin birinci
fıkrasının ikinci cümlesi gereğince, ilk sırada yer alan üçüncü şahsın haczine
iştirak edecektir.
b) Malın aynından
doğan alacağın genel bütçe geliri olmasına rağmen bu alacak için haciz tatbik
edilmemiş olması durumunda söz konusu amme alacağı Kanunun 21 inci maddesinin
ikinci fıkrasının ikinci cümlesi gereğince rehinden sonra gelmek üzere öncelik
hakkına sahip olacaktır.
c) Malın aynından
doğan alacağın emlak vergisi gibi genel bütçe geliri olmaması halinde bu
alacağın rehinden önceki hacze iştirak hakkı bulunmamaktadır. Bu alacak için
rehinden önce haciz tatbik edilmemiş olması durumunda rehinden sonra öncelikli
alacak olarak dikkate alınması gerekmektedir.
Diğer taraftan, 21
inci maddenin ikinci fıkrasının ikinci cümlesinde yapılan ve malın aynından
doğan amme alacaklarının öncelik hakkını etkileyen bu değişiklik, rehnin
varlığı halinde dikkate alınacak olup, rehnin bulunmadığı hallerde aynından
doğan amme alacakları her halükarda öncelikli alacak olarak dikkate
alınacaktır. Dolayısıyla, malın satış bedelinden ilk sırada yer alan üçüncü
şahsın haczinden önce aynından doğan amme alacaklarına pay ayrılacaktır.
4. 6183 sayılı Kanunun
21 inci maddesinde yapılan diğer bir değişiklikle de yine 2004 sayılı Kanunun
4949 sayılı Kanun ile değişik 206 ncı maddesi dikkate alınarak, borçlunun
iflası, mirasın reddi ve terekenin resmi tasfiyeye tabi tutulması hallerinde
amme alacakları imtiyazlı alacak olarak tanımlanmış ve bu alacakların 2004
sayılı Kanunun 206 ncı maddesinin üçüncü sırasında, bu sıranın önceliğini alan
alacaklar da dahil olmak üzere tüm imtiyazlı alacaklar ile birlikte işleme tabi
tutulacağı hükme bağlanmıştır.
Yapılan bu
değişikliğe göre, borçlunun iflası, mirasın reddi ve terekenin resmi tasfiyeye
tabi tutulması hallerinde amme alacakları imtiyazlı alacak olarak üçüncü sırada
yer alacaktır. Üçüncü sırada, bu sıranın önceliğini alan bir alacağın bulunması
halinde, amme alacakları da öncelikli alacakla aynı sırada yer alacak ve bu
alacaklar tamamen tahsil edilinceye kadar diğer imtiyazlı alacaklara bir pay
ayrılmayacaktır. Öncelik hakkı bulunan alacak ile amme alacağı toplamının, bu
sıraya tahsis edilen tutardan fazla olması halinde ise tahsis edilen tutarın
garameten taksim edileceği tabiidir.
5. 2004 sayılı Kanunun
206 ncı maddesine göre üçüncü sırada yer alan alacaklar arasında önceliğe sahip
bir alacağın bulunmaması halinde, amme alacağı ile bu sırada yer alan alacaklar
birlikte işleme tabi tutularak garameten taksim suretiyle paylarını
alacaklardır. Ayrıca, amme alacağının, özel kanunlarında 2004 sayılı Kanunun
206 ncı maddesinin üçüncü sırasında imtiyazlı alacak olarak tanımlanan
alacaklardan da önceliğinin bulunduğuna ilişkin özel hükümlerin yer alması
halinde bu hükümlere göre işlem yapılması gerekmektedir.
6. 6183 sayılı Kanun
bir usul kanunu olduğundan, 5479 sayılı Kanunla, 21 inci maddesinde yapılan
değişikliğin, değişikliğin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla tahsil edilmemiş
olan amme alacakları ile ilgili olarak tatbik edilmiş ancak paraya çevrilmemiş
veya satış bedeli ilgili dairenin veznesine yatırılmamış hacizlerde, anılan
maddenin üçüncü fıkrasındaki değişikliğin ise kesinleşmemiş sıra cetvellerinde
dikkate alınması gerekmektedir.
V.
(Ek:RG-29/6/2008-26921) (Değişik bölüm:RG-23/12/2017-30279)(39) Amme Alacağı Ödenmeden Yapılmayacak İşlemler ile
İşlem Yapanların Sorumlulukları
1. 6183
sayılı Kanunun 28/11/2017 tarihli ve 7061 sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Diğer
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 7 nci maddesiyle değişen ve
1/1/2018 tarihi itibarıyla yürürlüğe giren 22/A maddesinde “Maliye Bakanı, aşağıdaki
ödeme ve işlemlerde, Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine vadesi geçmiş
borcun bulunmadığına ilişkin belge aranılması ve yapılacak ödemelerden istihkak
sahiplerinin amme borçlarının kesilerek ilgili tahsil dairesine aktarılması
zorunluluğu ile kesintilere asgari tutar ve oran getirmeye, kapsama girecek
amme alacaklarını tür, tutar, ödeme ve işlemler itibarıyla topluca veya ayrı
ayrı tespit etmeye, zorunluluk getirilen ödeme ve işlemlerde hangi hallerde bu
zorunluluğun aranılmayacağını ve uygulamaya ilişkin usul ve esasları
belirlemeye yetkilidir.
1.
10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa tabi
kamu idareleri ile bu idarelere bağlı döner sermaye işletmelerinin yapacağı her
türlü ödemelerde (Ek ibare:RG-5/9/2024-32653)(47) (mahkeme
kararları ve icra dairelerinin ödeme veya icra emirleri üzerine yapılacak
ödemeler dâhil),
2.
4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamına giren kurumlar ile
kamu tüzel kişiliğini haiz kurum ve kuruluşların (meslekî kuruluşlar ve vakıf
yüksek öğretim kurumları hariç) mal veya hizmet alımları ile yapım işleri
nedeniyle hak sahiplerine yapacakları ödemelerde,
3. Kanun (Mülga
ibare:RG-13/8/2024-32631) ve diğer mevzuatla nakdi olarak sağlanan Devlet
yardımları, teşvikler ve destekler nedeniyle yapılacak ödemelerde,
4.
2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununa ekli tarifelerde yer alan
ticaret sicil harçlarından kayıt ve tescil harçları, noter harçlarından senet,
mukavelename ve kâğıtlardan alınan harçlar, tapu ve kadastro harçlarından tapu
işlemlerine ilişkin alınan harçlar, gemi ve liman harçları ile (8) sayılı
tarifeye konu harçlar (diploma harçları hariç) ve trafik harçlarına mevzu
işlemlerde,
5.
26/5/1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununda yer alan bina
inşaat harcı ve yapı kullanma izin harcına mevzu işlemlerde.
Bu madde
kapsamında zorunluluk getirilen ödemelere ilişkin olarak işçi ücreti alacakları
hariç olmak üzere, yapılacak her türlü devir, temlik ve el değiştirme, Maliye
Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine vadesi geçmiş borcu karşılayacak kısım
ayrıldıktan sonra kalan kısım üzerinde hüküm ifade eder. Şu kadar ki bu hükmün
uygulanmasında diğer kamu idarelerinin alacaklarına karşılık kesinti yapılması
gereken hallerde kesinti tutarı garameten taksim olunur.
Takibata
selahiyetli tahsil dairesince, bu madde kapsamında getirilen zorunluluğa rağmen
borcun olmadığına dair belgeyi aramaksızın ödeme yapanlara ve işlem tesis eden
kurum ve kuruluşlara dört bin Türk lirası idari para cezası verilir. İdari para
cezası, ilgilisine tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde ödenir. İdari para
cezasına karşı tebliğ tarihini takip eden otuz gün içinde idare mahkemesinde
dava açılabilir.” hükmü yer almaktadır.
Madde
hükmü ile bazı ödeme ve işlemler sırasında Bakanlığımıza bağlı tahsil
dairelerine vadesi geçmiş borcun bulunmadığına ilişkin belge aranılması
zorunluluğu getirmeye Maliye Bakanı yetkili kılınmaktadır.
2.
Zorunluluk Getirilen Ödeme ve İşlemler
Maddenin
Maliye Bakanına verdiği yetkiye istinaden;
a)
1/1/2018 tarihinden itibaren uygulanmak üzere,
i) 5018
sayılı Kanuna tabi kamu idareleri ile bu idarelere bağlı döner sermaye
işletmelerinin, kaynağına bakılmaksızın hak sahiplerine (Değişik
ibare:RG-3/3/2020-31057) 5.000,- liranın üzerinde;
- Bu
Tebliğ ekinde yer alan liste (EK-11),
-
(EK-11)’de sayılanlar dışında kalan ancak 4734 sayılı Kamu İhale Kanuna göre
mal ve hizmet alımları ile yapım işleri (istisnalar dahil),
- (Danıştay
Onuncu Dairesinin 26/11/2020 tarihli ve Esas No:2018/795; Karar No:2020/5476
sayılı Kararı ile İptal edilen ibare; Danıştay İDDK’nın 16/2/2022 tarihli
E.:2021/1295, K.:2022/470 sayılı Onama kararı ile mezkûr karar kesinleşmiştir.)
-
26/12/1931 tarihli ve 1905 sayılı Menkul ve Gayri Menkul Emval ile Bunların
İntifa Haklarının ve Daimi Vergilerin Mektumlarını Haber Verenlere Verilecek
İkramiyelere Dair Kanun,
-
29/6/2001 tarihli ve 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun,
kapsamında
yapacakları ödemeler sırasında hak sahiplerinin,
ii) 4734
sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamına giren kurumların, mal veya hizmet alımları
ile yapım işleri nedeniyle (Değişik ibare:RG-3/3/2020-31057) 5.000,-
liranın üzerinde yapacakları ödemeler sırasında hak sahiplerinin,
iii) 5018
sayılı Kanuna tabi olmayan ve 4734 sayılı Kanun kapsamında bulunmayan kamu
tüzel kişiliğini haiz kurum ve kuruluşların (meslekî kuruluşlar ve vakıf
yükseköğretim kurumları hariç) mal veya hizmet alımları ile yapım işleri
nedeniyle (Değişik ibare:RG-3/3/2020-31057) 5.000,- liranın üzerinde
yapacakları ödemeler sırasında hak sahiplerinin,
iv) Kanun
(Mülga ibare:RG-13/8/2024-32631) ve diğer mevzuatla nakdi olarak
sağlanan Devlet yardımları, teşvikler ve destekler nedeniyle kurumların (Değişik
ibare:RG-3/3/2020-31057) 5.000,- liranın üzerinde yapacakları
ödemeler sırasında ilgililerin,
v) 492
sayılı Harçlar Kanununa ekli “İmtiyazname, Ruhsatname ve Diploma Harçları”
başlıklı (8) sayılı tarifenin “VI-Meslek erbabına verilecek tezkere, vesika ve
ruhsatnamelerden alınacak harçlar:” bölümünün (16) numaralı alt bölümüne konu,
silah taşıma ve bulundurma vesikaları ile yivsiz tüfek ruhsatnameleri talepleri
(10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler
Hakkında Kanunun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (1), (2), (3), (4) ve (6)
numaralı bentleri ile 21/3/1991 tarihli ve 91/1779 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararı ile yürürlüğe konulan Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler
Hakkında Yönetmeliğin 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (c)
bentlerinde sayılanların talepleri hariç) üzerine yapılacak işlemler sırasında
ilgililerin,
b) (Ek:RG-5/9/2024-32653)(47)
1/10/2024 tarihinden itibaren
uygulanmak üzere,
- 5018 sayılı Kanuna tabi kamu
idareleri ile bu idarelere bağlı döner sermaye işletmelerinin, mahkeme
kararları ve icra dairelerinin ödeme veya icra emirleri kapsamında 5.000,-
liranın üzerinde yapacakları ödemeler sırasında hak sahiplerinin,
Bakanlığımıza
bağlı tahsil dairelerine vadesi geçmiş borçlarının bulunmadığına ilişkin vadesi
geçmiş borç durumunu gösterir belge aranılması zorunluluğu getirilmiştir.
Ancak;
- Eğitim
ve öğretime yönelik burs ve diğer adlarla yapılan ödemelerde,
- 6183
sayılı Kanunun 70 inci maddesi gereğince haczedilemeyen ödemelerde,
- 6183
sayılı Kanunun 105 inci maddesinde sayılan tabii afetlere maruz kalanlara yapılan
Devlet yardımı, teşvik ve destek ödemelerinde,
- (Değişik
satır:RG-7/7/2022-31889) Kamu kurum ve kuruluşlarının veya bütçelerine
mahalli idarelerin katkıda bulunduğu kuruluşların mahalli idarelere proje ve
faaliyetler karşılığında yaptıkları destek ödemelerinde,
- Spor
Toto Teşkilat Başkanlığı tarafından, her çeşit gençlik ve spor tesisi ile
eğitim ve öğretim kurumlarının yapılması, yaptırılması, kiralanması, onarım ve
bakımlarının yapılması, yarım kalan tesislerin tamamlanması ve tefrişatı için mahalli
idarelere (il özel idareleri, belediyeler ve köyler) verilen mali katkı
kapsamında nakdi olarak yapılacak ödemelerde,
- Su
alımı ödemelerinde,
- Abonelik
ücretleri, posta ve telgraf giderleri, ihale usulü dışında yapılan haberleşme
alımı ödemelerinde,
- İhale
usulü dışında yapılan enerji (yakacak ve elektrik) alımı ödemelerinde,
- (Ek
satır:RG-7/7/2022-31889) Toplu taşıma araçlarıyla personelin taşınması için
yapılan ulaşım kartlarına yönelik ödemelerde,
bu
zorunluluk aranılmayacaktır.
(Ek
paragraf:RG-17/2/2023-32107) Vadesi geçmiş borcun
bulunmadığına ilişkin belge aranılması zorunluluğu, 6/2/2023 tarihinde
Kahramanmaraş’ta meydana gelen depremler nedeniyle 31/7/2023 tarihine kadar (bu
tarih dahil) yapılacak ödemeler için aranılmayacaktır.
3. (Değişik:RG-8/6/2021-31505) 25/11/2020 tarihli ve
7257 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanunun 3 üncü maddesiyle 4/6/1985 tarihli ve 3213 sayılı Maden Kanununun
24 üncü maddesine eklenen onüçüncü fıkrada, “Bu madde ile 13 üncü madde
kapsamında maden arama ve işletme ruhsatlarının verilmesi, birleştirilmesi,
sürelerinin uzatılması, devir ve intikalleri ile çevreyle uyum bedeli
iadelerine ilişkin müracaatlarda 6183 sayılı Kanunun 22/A maddesi kapsamında
vadesi geçmiş borcun bulunmaması şartı aranır.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu hüküm
çerçevesinde, maden arama ve işletme ruhsatlarının verilmesi, birleştirilmesi,
sürelerinin uzatılması, devir ve intikalleri ile çevreyle uyum bedeli
iadelerine ilişkin müracaatlarda, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğünce
6183 sayılı Kanunun 22/A maddesi kapsamında ilgililerden vadesi geçmiş borcun
bulunmadığına ilişkin belge aranılması gerekmektedir.
4. 6183
sayılı Kanunun 22/A maddesi kapsamına girecek amme alacaklarını tür, tutar ve
işlemler itibarıyla topluca veya ayrı ayrı tespit etmeye, zorunluluk getirilen
işlemlerde hangi hallerde bu zorunluluğun aranılmayacağını belirlemeye Maliye
Bakanı yetkili kılınmıştır.
Bu yetkiye
istinaden “vadesi geçmiş borç” olarak madde kapsamına giren amme alacakları;
i) (Değişik:RG-13/8/2024-32631)
Tür olarak; Bakanlığımıza bağlı tahsil dairelerince tahsil edilen tüm amme
alacakları,
ii) Tutar
olarak; kapsama giren amme alacaklarının toplam (Değişik
ibare:RG-3/3/2020-31057) 5.000,- lirayı aşan tutarı,
şeklinde
belirlenmiştir.
Tahsil
dairelerince vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belge tanzimi sırasında,
borçlunun belirlenmiş alacak türlerinden vadesi geçtiği halde ödenmemiş bir
borcu bulunup bulunmadığı araştırılacak ve vadesi geçtiği halde ödenmemiş
borçlar, tutarları ile birlikte talep edilen belgede gösterilecektir.
Vadesi
geçmiş borç durumunu gösterir belge arama zorunluluğu getirilen kurum ve
kuruluşlarca yapılacak ödeme/işlemler sırasında, tahsil dairelerinin verdiği
bilgiye istinaden kapsama giren alacak türlerinin toplam tutarının (Değişik
ibare:RG-3/3/2020-31057) 5.000,- lirayı aşmaması halinde, borcun
bulunmadığı kabul edilerek gerekli ödeme/işlemler yapılacaktır.
Vadesi
geçtiği halde ödenmemiş borç bulunmakla birlikte, yargı mercilerince amme
alacağının takibinin durdurulmasına karar verilmesi veya takibin kanunen
durdurulması gereken diğer hallerde kapsama giren tür ve tutarda borç
bulunmasına rağmen vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belge “ödeme/işlem
yapılmasına muvafakat edildiğini” belirten bir ifadeyle tanzim edilerek
verilecektir.
Tecil
edilmiş amme alacakları, tecil şartlarına uygun olarak ödendiği müddetçe vadesi
geçmiş borç olarak dikkate alınmayacaktır. Ancak, bu Tebliğin Birinci Kısım,
Dördüncü Bölüm, “I.Tecil” başlıklı bölümünün (9) numaralı alt bölümünün (e)
paragrafında yapılan açıklamalar da dikkate alınarak belge verilecektir.
Vadesi
geçmiş borç durumunu gösterir belge talep eden borçlulara, başvuracakları
tahsil dairesi tarafından, kapsama giren alacak türleri açısından bağlı olunan
veya daha önce mükellefiyet kaydı bulunan tahsil dairelerinden temin edilen
bilgiler de dikkate alınarak belge verilecektir.
Bu Tebliğ
ile tür olarak belirlenen amme alacaklarından mükellefiyet kaydı bulunmayanlar,
herhangi bir tahsil dairesinden söz konusu alacaklardan mükellefiyet
kayıtlarının olmadığına ilişkin belgeyi almaları halinde vadesi geçmiş borç durumunu
gösterir belge aranılmaksızın gerekli ödeme/işlem yapılacaktır.
Bu
belgeler, tanzim edildikleri tarihten itibaren 15 gün geçerlidir.
Gelir
İdaresi Başkanlığınca söz konusu belgelerin elektronik ortamda verilmesi ve
ilgili kamu kurum ve kuruluşlarınca bu belgelerin teyidinin elektronik ortamda
yapılabilmesi halinde aynı esaslar geçerli olacaktır.
Madde
kapsamına giren ödemeyi/işlemi gerçekleştirecek olan kamu kurum ve
kuruluşlarınca, vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belgenin Gelir İdaresi
Başkanlığından elektronik ortamda temin edilmesi durumunda, ödemeye/işleme
taraf olandan ayrıca belge talep edilmeyecektir.
(Ek
paragraf:RG-8/6/2021-31505) Vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belge
talebinin ve bu belgenin ilgiliye veya ödemeyi/işlemi gerçekleştirecek kurum
veya kuruluşa gönderilmesinin elektronik ortamda yapılması hususunda zorunluluk
getirmeye Gelir İdaresi Başkanlığı yetkilidir.
5. 6183
sayılı Kanunun 22/A maddesi uyarınca vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belge
aranılması zorunluluğu getirilen ödeme/işlemler ile ilgili olarak ayrıca
aşağıdaki açıklamaların dikkate alınması gerekmektedir.
5.1. Tebliğin
bu bölümünün (Değişik ibare:RG-5/9/2024-32653)(47) “2/a-i”
ve “2/b” alt bölümlerinde
belirtilen ödemeler sırasında;
a) 5018
sayılı Kanuna ekli I, II, III ve IV sayılı cetvellerde belirtilen idareler,
b)
Belediyeler, il özel idareleri ile bunlara bağlı veya bunların kurdukları veya
üye oldukları birlik ve idareler,
c) (a)
ve (b)’de yer verilen kamu idarelerine bağlı döner sermaye işletmeleri,
tarafından
vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belgenin aranılması gerekmektedir.
5.2. 4734
sayılı Kanun kapsamına giren kurumların, mal veya hizmet alımları ile yapım
işleri nedeniyle hak sahiplerine yapacakları ödemeler sırasında vadesi geçmiş
borç durumunu gösterir belgenin aranılması gerekmektedir.
4734
sayılı Kanun kapsamında olan idareler Kanunun 2 nci maddesinde aşağıdaki
şekilde belirlenmiştir.
- Genel
bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler, il özel idareleri
ve belediyeler ile bunlara bağlı; döner sermayeli kuruluşlar, birlikler
(meslekî kuruluş şeklinde faaliyet gösterenler ile bunların üst kuruluşları
hariç) ve tüzel kişiler.
- Kamu
iktisadi kuruluşları ile iktisadi devlet teşekküllerinden oluşan kamu iktisadi
teşebbüsleri.
- Sosyal
güvenlik kuruluşları, fonlar, özel kanunlarla kurulmuş ve kendilerine kamu
görevi verilmiş tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar (meslekî kuruluşlar ve vakıf
yükseköğretim kurumları hariç) ile bağımsız bütçeli kuruluşlar.
- Yukarıda
belirtilenlerin doğrudan veya dolaylı olarak birlikte ya da ayrı ayrı
sermayesinin yarısından fazlasına sahip bulundukları her çeşit kuruluş,
müessese, birlik, işletme ve şirketler.
- Yapım
ihalelerine münhasır olmak üzere, 15/11/2000 tarihli ve 4603 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Ziraat Bankası, Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketi ve Türkiye
Emlak Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun kapsamındaki bankalar ile bu
bankaların doğrudan veya dolaylı olarak birlikte ya da ayrı ayrı sermayesinin
yarısından fazlasına sahip bulundukları şirketler.
Belirtilen
bu kurumlar, gerek 4734 sayılı Kanun kapsamında (istisnalar dahil) gerekse bu
Kanun dışında yapacakları her türlü mal veya hizmet alımları ile yapım işleri
için yapacakları ödemeler sırasında vadesi geçmiş borç durumunu gösterir
belgeyi arayacaklardır. Ancak, 4603 sayılı Kanun kapsamındaki bankalar ile bu
bankaların doğrudan veya dolaylı olarak birlikte ya da ayrı ayrı sermayesinin
yarısından fazlasına sahip bulundukları şirketler münhasıran yapım ihaleleri
nedeniyle 22/A maddesi kapsamında belge arayacaklardır.
(Ek
paragraf:RG-8/6/2021-31505) Ayrıca, yapım ihalelerine münhasır olmak
üzere 4734 sayılı Kanun kapsamında olan; 11/1/1954 tarihli ve 6219 sayılı
Türkiye Vakıflar Bankası Türk Anonim Ortaklığı Kanununa göre kurulan Türkiye
Vakıflar Bankası T.A.O. ve 11/10/2018 tarihli ve 7147 sayılı Türkiye Kalkınma
ve Yatırım Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanuna göre kurulan Türkiye Kalkınma
ve Yatırım Bankası A.Ş. ile bu bankaların doğrudan veya dolaylı olarak sermayesinin
yarısından fazlasına sahip bulunduğu şirketler ve gerek bu bankaların birlikte,
gerekse 4603 sayılı Kanun kapsamındaki bankalarla birlikte sermayesinin
yarısından fazlasına sahip bulundukları şirketler münhasıran yapım ihaleleri
nedeniyle 6183 sayılı Kanunun 22/A maddesi kapsamında belge arayacaklardır.
5.3. 5018
sayılı Kanuna tabi olmayan ve 4734 sayılı Kanun kapsamına girmeyen, Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu ile Kalkınma Ajansları gibi kamu tüzel kişiliğini haiz
kurum ve kuruluşların (meslekî kuruluşlar ve vakıf yükseköğretim kurumları
hariç) mal veya hizmet alımları ile yapım işleri nedeniyle hak sahiplerine
yapacakları ödemeler sırasında vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belgeyi
aramaları gerekmektedir.
5.4. 6183
sayılı Kanunun 22/A maddesi uyarınca, kaynağına bakılmaksızın kanun (Mülga
ibare:RG-13/8/2024-32631) ve diğer mevzuatla düzenlenmiş olan ve sadece
nakdi olarak ödenen Devlet yardımları, teşvikler ve destekleri ödeyecek olan
kurum ve kuruluşlarca bu ödemeler yapılmadan önce ilgililerden vadesi geçmiş
borç durumunu gösterir belge aranılacaktır.
Madde
kapsamında zorunluluk getirilen bu tür ödemeleri bankalar aracılığı ile yapan
kurumlar, bu tutarları ilgilisine ödenmek üzere bankaya göndermeden önce vadesi
geçmiş borç durumunu gösterir belgeyi arayacaklardır.
5.5. Tebliğin
bu bölümünün “5.1.”, “5.2.”, “5.3.” ve “5.4.” alt bölümlerinde belirtilen kurum
ve kuruluşların, hak sahiplerine ödeme yapmadan önce vadesi geçmiş borç
durumunu gösterir belgeyi aramaları gerekmektedir.
6183
sayılı Kanunun 22/A maddesinin Maliye Bakanına verdiği “yapılacak ödemelerden
istihkak sahiplerinin amme borçlarının kesilerek ilgili tahsil dairesine
aktarılması zorunluluğu getirme” yetkisine istinaden, Tebliğin bu bölümünün
“4/i” alt bölümünde belirlenen alacak türlerinden yine aynı bölümün “4/ii” alt
bölümünde belirlenen tutarın üzerinde vadesi geçmiş borcun bulunması halinde,
borçlunun talebinin bulunup bulunmadığına bakılmaksızın ödenecek tutardan,
vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belgede belirtilen borç tutarını aşmamak
üzere kesinti yapılarak ilgili tahsil dairesi hesabına aktarılması zorunluluğu
getirilmiştir.
Maliye
Bakanlığına bağlı birden fazla tahsil dairesine borcun bulunması durumunda,
kesinti tutarı (Değişik ibare:RG-7/7/2022-31889) en yüksek borç
tutarını bildiren tahsil dairesinin hesabına aktarılacaktır.
Kesinti
tutarının aktarıldığı tahsil dairesi, bu tutarın hak sahibinin borçlarına
mahsup edilmesini sağlayacaktır. Kesinti tutarının tahsil dairelerine olan borç
toplamından az olması halinde, kesinti tutarı tahsil daireleri arasında
garameten taksim edilecektir.
Diğer
taraftan, vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belgenin aranılmasını gerektiren
ödemelere ilişkin olarak işçi ücreti alacakları hariç olmak üzere, hak sahibi
tarafından yapılacak her türlü devir, temlik ve el değiştirme, tahsil
dairelerine vadesi geçmiş borcu karşılayacak kısım ayrıldıktan sonra kalan
kısım üzerinde hüküm ifade edecektir.
Dolayısıyla,
hak sahipleri tarafından söz konusu ödemelere ilişkin olarak devir, temlik ve
el değiştirme işlemi yapılmış olsa dahi ödenecek tutardan borç tutarı kadar
kesinti yapılarak ilgili tahsil dairesi hesabına aktarılacaktır.
Ayrıca,
kurum ve kuruluşlarca hak sahiplerine yapılacak ödemeden diğer kamu
idarelerinin alacaklarına karşılık da kesinti yapılması gereken hallerde,
kesinti tutarı tahsil daireleri ile diğer kamu idareleri arasında garameten
taksim edilerek tahsil dairelerine ve ilgili idareye aktarılacaktır.
Öte
yandan, kurum ve kuruluşlarca hak sahiplerine ödenecek tutar üzerine 2004
sayılı Kanun veya 6183 sayılı Kanuna göre haciz tatbik edilmiş olması halinde,
hacze konu tutar düşüldükten sonra kalan tutar, kesintiye esas tutar olarak
dikkate alınacaktır. Ancak, yapılacak ödemelerden kesinti yoluyla tahsil
dairelerine aktarım yapılacak olması, amme alacağının takibine engel teşkil
etmemektedir.
Kesinti
yapan kurum;
- Genel
bütçeli idare ise muhasebe işlem fişinin düzenlendiği tarihte,
- Genel
bütçe dışında bir idare ise kesilen tutarın tahsil dairesi hesaplarına
aktarıldığı tarihte,
ödeme
yapılmış sayılacağından, bu tarihler dikkate alınarak amme alacağına 6183
sayılı Kanunun 51 inci maddesine göre gecikme zammı hesaplanacaktır.
Vadesi
geçmiş borç durumunu gösterir belgenin; 5018 sayılı Kanun kapsamına giren
kurumların muhasebe birimlerince, diğer kurumların ödemeyi yapacak birimlerince
aranılması gerekmektedir. (Ek cümleler:RG-13/8/2024-32631) Ancak,
muhasebe birimlerinin sorumlulukları kalkmamakla birlikte, harcama birimlerince
de bu belge aranılabilir. Harcama birimlerince belgenin aranılması halinde,
geçerlilik süresi de dikkate alınarak bu belgeye göre muhasebe birimlerince
ödeme yapılır.
Amme
alacağına ilişkin kesintiye yönelik yapılan düzenlemeler, münhasıran 6183
sayılı Kanunun 22/A maddesine göre aranılacak vadesi geçmiş borç durumunu
gösterir belge için geçerli olduğundan, muhtelif mevzuat kapsamında tahsil
dairelerince düzenlenecek vadesi geçmiş borcu gösterir belgelerde belirtilen
amme borçları için uygulanmayacaktır.
5.6. Tebliğin
bu bölümünün “2/a-v” alt bölümünde belirtilen işlemler sırasında ilgili
kurumlar vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belgeyi arayacaktır. Tebliğin bu
bölümünün “4/ii” alt bölümünde belirlenen tutarın üzerinde vadesi geçmiş borcun
bulunması halinde, ilgililerce talep edilen silah taşıma ve bulundurma
vesikaları ile yivsiz tüfek ruhsatnameleri verilmeyecektir.
5.7. Vadesi
geçmiş borç durumunu gösterir belgenin aranılmasını gerektiren durumlarda, hak
sahiplerinin/ilgililerin tahsil dairesine olan borçlarını ödemesi veya sair
sebeplerle kendisine yapılması gereken ödemenin/işlemin yapılmasını engelleyen
durumun kalkması üzerine, yeni alınacak belgeye göre ilgili kurum ve kuruluşlar
gerekli ödemeyi/işlemi yapabileceklerdir.
6. Bu
Tebliğ ile zorunluluk getirilen vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belgeyi
aramadan ödeme yapanlara ve işlem tesis eden kurum ve kuruluşlara, borçlunun
bağlı olduğu takibe salahiyetli tahsil dairesince idari para cezası tatbik
edilecektir.
6.1. (Değişik:RG-8/6/2021-31505)
6183
sayılı Kanunun 22/A maddesi kapsamında uygulanacak idari para cezası tutarları
yıllar itibarıyla aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
Yıllar
|
İdari para cezası
tutarı (Lira)
|
2008
|
2.000,-
|
2009
|
2.240,-
|
2010
|
2.289,-
|
2011
|
2.465,-
|
2012
|
2.717,-
|
2013
|
2.928,-
|
2014
|
3.043,-
|
2015
|
3.350,-
|
2016
|
3.536,-
|
2017
|
3.671,-
|
2018
|
4.000,-
|
2019
|
4.949,-
|
2020
|
6.066,-
|
2021
|
6.618,-
|
(Ek
satır:RG-7/7/2022-31889) 2022
|
9.013,-
|
(Ek
satır:RG-13/8/2024-32631) 2023
|
20.092,-
|
(Ek
satır:RG-13/8/2024-32631) 2024
|
31.837,-
|
|
6.2. Bu
Tebliğ ile zorunluluk getirilen vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belgeyi
aramadan ödeme yapanlara ve işlem tesis edenlere verilecek idari para cezaları
hakkında 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümleri
uygulanacaktır.
5326
sayılı Kanunun 17 nci maddesi gereğince, bu idari para cezası her yıl 213
sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesine göre belirlenen yeniden değerleme
oranına göre arttırılacaktır.
Buna
göre, vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belgeyi aramadan ödeme yapanlara ve
işlem tesis eden kurum ve kuruluşlara, her bir ödeme/işlem için ayrı ayrı olmak
üzere belgenin aranılması gereken yılda uygulanacak olan idari para cezası
tutarı esas alınarak idari para cezası tatbik edilecektir.
6183
sayılı Kanunun 22/A maddesine göre verilen idari para cezasının, ilgilisine
tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerekmektedir.
İdari
para cezasına karşı tebliğ tarihini takip eden otuz gün içinde idare
mahkemesinde dava açılması mümkündür.
(Ek
bölüm:RG-23/12/2017-30279)(38) VI. Tahsil Edilen Amme Alacaklarından
Yapılacak Reddiyat Sebebiyle Mahsuplar
6183 sayılı Kanunun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasında “Tahsil
edilip de kanuni sebeplerle reddi icabeden amme alacakları, istihkak
sahiplerinin reddiyatı yapacak olan amme idaresine olan muaccel borçlarına
mahsup edilmek suretiyle reddolunur.” hükmü yer almaktadır.
Bu hükme göre, tahsil edildikten sonra kanuni sebeplerle iadesi
gereken amme alacağının, hak sahibinin amme idaresine muacceliyet kazanmış
borcunun bulunması halinde bu borca mahsup edilmek suretiyle red ve iade
edilmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununun 7061 sayılı Kanunun 87 nci maddesi ile değişik 88 inci
maddesinin onaltıncı fıkrasında “6183 sayılı Kanunun 23 üncü maddesine göre
Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince reddiyat yapılması durumunda
anılan maddenin birinci fıkrasına göre yapılacak mahsuptan sonra Kurumun prim
ve diğer alacaklarından muaccel olanlara mahsup yapılır. Kurumun tahsil ettiği
prim ve diğer alacaklardan reddi icap edenler, istihkak sahiplerinin Kuruma
olan muaccel borçlarına mahsubundan sonra Maliye Bakanlığına bağlı tahsil
dairelerine olan muaccel borçlara mahsup edilmek üzere reddolunur. Bu suretle
yapılan ödemelerde, reddedilen tutarın Kuruma ve/veya alacaklı tahsil
dairesinin hesabına geçtiği tarihte ödeme yapılmış sayılır. Bu fıkranın
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı ile Kurum tarafından
müştereken belirlenir.” hükmü yer almaktadır.
Bu hükme göre, tahsil edildikten sonra kanuni sebeplerle nakden
reddi icabeden alacaklara ilişkin reddiyatın Maliye Bakanlığına bağlı tahsil
dairelerince yapılacağı hallerde;
- öncelikle borçlunun Maliye Bakanlığına bağlı tüm tahsil
dairelerine olan muaccel borçlarına mahsup yapılması,
- mahsup sonrası kalan bir tutarın bulunması halinde bu tutarın,
borçlunun alacaklı amme idaresi olan Devletin gümrük mevzuatından doğan amme
alacaklarını takiple görevli Gümrük ve Ticaret Bakanlığına bağlı tahsil
dairelerine bulunan muaccel borçlarına mahsup edilmesi,
- bu mahsup sonrasında da iadesi gereken bir tutarın bulunması
halinde borçlunun Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) olan ve 6183 sayılı Kanuna
göre takip edilen muaccel prim ve diğer borçlarına ödenmek üzere SGK’ya
aktarılması,
gerekmektedir.
Ayrıca, reddiyata konu alacağa ilişkin devir, temlik, el
değiştirme ve haciz işlemleri 6183 sayılı Kanunun 23 üncü ve 5510 sayılı
Kanunun 88 inci maddelerinin yukarıdaki hükümleri uygulandıktan sonra ve nakden
iadeye konu bir tutarın bulunması halinde hüküm ifade edecektir.
Öte yandan, SGK tarafından iade edilecek bir alacağın bulunması
durumunda, SGK muaccel alacaklarına mahsup yaptıktan sonra kalan bir tutar
olması halinde bu tutarı, borçlunun Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine
olan muaccel borçlarına mahsup edilmek üzere ilgili tahsil dairesine
aktaracaktır. Alacaklı tahsil dairesinin birden fazla olması durumunda SGK
tarafından aktarılacak tutar alacaklı tahsil dairelerinden herhangi birisinin
banka hesabına gönderilecektir. Banka hesabına para aktarılan tahsil
dairesince, aktarılan tutar alacaklı tahsil daireleri arasında garameten taksim
edilecektir. Bu suretle yapılan ödemelerde, ödeme tarihi, paranın tahsil
dairesinin hesabına geçtiği tarih olacaktır.
VII. İptal Davaları
(Değişik Başlık:RG-29/6/2008-26921)
1. 6183 sayılı Kanunun
24 ila 31 inci maddelerinde iptal davalarına ilişkin hükümler düzenlenmiştir.
Bu hükümlerle güdülen amaç; amme alacağını ödemeyen borçlunun malı bulunmadığı
ya da borca yetmediği takdirde, amme alacağının tamamının veya bir kısmının
tahsiline imkan bırakmamak amacıyla borçlu tarafından yapılan tek taraflı
hukuki muamelelerle borçlunun amacını bilen veya bilmesi lazım gelen kimselerle
yapılan bütün muamelelerin hükümsüzlüğünü sağlamak ve bu yol ile amme alacağını
tahsil etmektir.
2. 6183 sayılı Kanunun
24 üncü maddesinde, bu Kanuna göre açılan davalara genel mahkemelerde
bakılacağı belirtildiğinden, iptal davalarının, iptali istenen tasarrufun
değerine göre sulh hukuk veya asliye hukuk mahkemelerinde açılması
gerekmektedir.
6183 sayılı Kanunda
iptal davasının mahal olarak nerede açılacağına ilişkin özel bir belirleme
yapılmadığından yetkili mahkeme Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa göre
belirlenecektir.
3. 6183 sayılı Kanunun
25 inci maddesinde, iptal davasının tarafları ve husumetin kimlere
yöneltileceği sayılmıştır. Buna göre, alacaklı amme idareleri veya alacağın
tahsili ile görevlendirilmiş olan tahsil daireleri tarafından davacı sıfatıyla
açılacak iptal davalarının davalısı; borçlu, borçlu ile hukuki muamelede
bulunanlar veya kendilerine borçlu tarafından ödeme yapılan kimselerle,
bunların mirasçıları ve kötü niyetli üçüncü şahıslar olacaktır.
İptal davalarının
alacaklı amme idarelerinin bu konuda yetkilendirilmiş birimlerince açılacağı
tabiidir.
4. İptal davasının
açılabilmesi için takip konusu amme alacağının ödeme vadesinin gelmiş (muaccel)
olması ve yapılan takip işlemlerine rağmen borçlunun mal varlığından bu
alacağın tahsil edilememiş olması gerekmektedir.
5. 6183 sayılı Kanunun
26 ncı maddesinde; 27, 28, 29 ve 30 uncu maddelerde sözü edilen tasarrufların
vukuu tarihinden 5 yıl geçmesinden sonra bu maddelere dayanılarak dava
açılamayacağı hükme bağlanmıştır. Bu maddede yer alan 5 yıllık süre hak
düşürücü süredir.
Diğer taraftan,
Kanunun ivazsız tasarrufların hükümsüzlüğüne ilişkin 27 nci maddesi ile
hükümsüz sayılan diğer tasarruflarla ilgili 29 uncu maddesinde öngörülen 2
yıllık süreler, amme alacağının ödeme müddetinin başladığı tarihten geriye
doğru kaç yıllık süre içerisinde yapılmış tasarrufların iptalinin
istenebileceğine ilişkin olup, bu maddelere göre açılacak davalarda da hak
düşürücü sürenin hesabında her hal ve takdirde tasarrufun vukuu tarihinden
itibaren 5 yıllık sürenin dikkate alınması gerekmektedir.
6. 6183 sayılı Kanunun
31 inci maddesi, iptal davasının kabul edilmesi halinde alacaklı amme idaresi
yararına ne gibi sonuçlar doğuracağını düzenlemektedir.
Bu
düzenlemelere göre, iptal davaları alacaklı amme idaresine alacağını tahsil
olanağı sağlayan nisbi nitelikte kanundan doğan şahsi davalardır. Dava sabit
olduğu takdirde davacı amme idaresi, bu davaya konu teşkil eden mal üzerinde
cebri icra yoluyla alacağını tahsil edebilme hakkını elde eder ve davanın
konusu gayrimenkul ise davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine
mahal olmadan o gayrimenkulün haciz ve satışını isteyebilir.
Anılan madde
uyarınca, tasarruf ve muameleden faydalananlar elde ettiklerini, elden
çıkarmışlarsa takdir edilecek bedelini vermeye mecburdurlar.
VIII. (Değişik:RG-29/6/2008-26921) Limited Şirketlerin Amme
Borçları
1. 6183 sayılı Kanunun 4369 sayılı Kanunla değişik 35 inci maddesi
5766 sayılı Kanunla yapılan düzenlemelere göre “Limited şirket ortakları
şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği
anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu
olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar.
Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı
devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının
ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.
Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay
sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının
ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.” şeklini
almıştır.
2. Maddenin birinci fıkrası hükmüne göre, limited şirket ortakları
şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği
anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu
tutulacaklardır.
Limited şirket borçlarından sorumlu olan gerçek veya tüzel kişi
ortaklar, 6183 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi uyarınca amme borçlusu olup, bu
Kanun hükümlerine göre takip edilecektir.
3. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 503 ve müteakip maddelerinde
limited şirketlerin kuruluşu düzenlenmiş, Kanunun 511 inci maddesinde tescil ve
ilan edilecek hususlar arasında; ortakların kimliği ve koymayı taahhüt
ettikleri sermaye miktarları yer almış, 515 inci maddesinde şirket esas
mukavelesinde yapılan her değişikliğin ilk mukavelede olduğu gibi tescil ve
ilan edileceği, 519 uncu maddesinde de pay defterinin tutulacağı, bu deftere;
ortakların ad ve soyadlarının, pay miktarlarının, vukuu bulan ödemelerin,
payların devir ve intikali ve bu hususlarla ilgili değişikliklerin kaydedileceği
hükme bağlanmıştır.
Aynı Kanunun 520 nci maddesi hükmüne göre de ortaklık payının
devri; tescil ve ilan edilmese de noter tasdikli devir sözleşmesi, ortakların
devir işlemine muvafakatı ve devrin pay defterine işlenmesi ile hüküm ifade etmektedir.
Bu hükümlerin birlikte incelenmesinden de görüleceği gibi, limited
şirket ortaklarının kimliği ve şirketteki sermaye hisselerine ilişkin bilgiler;
şirketin Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilen ana sözleşmesinde, bu
sözleşmede yapılan değişikliklerde, pay devrinin tescil ve ilan edilmemiş
olduğu hallerde ise pay defterinde yer almaktadır.
(Ek paragraf:RG-11/9/2013-28762) 14/2/2011
tarihli ve 27846 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan ve 6762 sayılı Türk Ticaret
Kanununu mülga eden 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 573 ve müteakip
maddelerinde limited şirketlerin kuruluşu düzenlenmiş, Kanunun 587 nci
maddesinde tescil ve ilan edilecek hususlar arasında; ortakların kimliği ve
koymayı taahhüt ettikleri sermaye miktarları, müdürlerin ve şirketi temsile
yetkili diğer kişilerin kimliği, temsil yetkisinin kullanılma şekli yer almış,
589 uncu maddesinde şirket esas sözleşmesinde yapılan her değişikliğin ilk
sözleşmede olduğu gibi tescil ve ilan edileceği, 594 üncü maddesinde de pay
defterinin tutulacağı, bu deftere; ortakların adlarının, her ortağın sahip
olduğu esas sermaye pay sayısının, esas sermaye paylarının devirleri ve
geçişleri itibari değerlerinin, grupları ve esas sermaye payları üzerindeki
intifa ve rehin haklarının, sahiplerinin adlarının ve adreslerinin bu deftere
kaydedileceği vukuu bulan ödemelerin, payların devir ve intikali ve bu
hususlarla ilgili değişikliklerin kaydedileceği hükme bağlanmıştır.
(Ek paragraf:RG-11/9/2013-28762) 6102
sayılı Kanunun 595 inci maddesinde ortaklık payının devri düzenlenmiş ve madde
hükmüne göre ortaklık payının/esas sermaye payının devri ve devir borcunu
doğuran işlemlerin yazılı şekilde yapılacağı ve tarafların imzalarının noterce
onaylanacağı, şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse, esas sermaye payının
devri için ortaklar genel kurulunun onayının şart olduğu ve devrin bu onayla
geçerli olacağı, başvurudan itibaren üç ay içinde genel kurul reddetmediği
takdirde devre onay vermiş sayılacağı hükme bağlanmıştır.
(Ek paragraf:RG-11/9/2013-28762) Buna
göre, ortaklık payının devri; tescil ve ilan edilmese de noter tasdikli devir
sözleşmesi, şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse ortaklar genel kurulunun
onayı bu onayın bulunmadığı halde üç aylık sürenin geçmesi ile hüküm ifade
etmektedir. (Değişik cümle:RG-14/6/2018-30451) Bu durumda ortaklık
payının devredildiği tarih olarak; devrin ortaklar genel kurulu tarafından
onaylanmış veya onaylanmış sayılması halinde onay tarihinin, şirket
sözleşmesinde ortaklık payının devri için ortaklar genel kurulu onayının
aranmadığı durumlarda noter tasdikli devir sözleşmesi tarihinin esas alınması
gerekmektedir.
(Ek paragraf:RG-11/9/2013-28762) Diğer
taraftan, ortaklık payının noter tasdikli devir sözleşmesi ile devredilmesine
rağmen devrin genel kurul tarafından reddedilmesi halinde, ortaklık payı
devredilmemiş sayılacak ve ortağın ortaklık sıfatı devam edecektir.
(Ek paragraf:RG-11/9/2013-28762) Bu
itibarla, limited şirket ortaklarının kimliği ve şirketteki sermaye hisselerine
ilişkin bilgiler; şirketin Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilen ana
sözleşmesinde, bu sözleşmede yapılan değişikliklerde, pay devrinin tescil ve
ilan edilmemiş olduğu hallerde ise 6102 sayılı Kanunun 594 üncü maddesine göre
tutulan pay defterinde ya da devrin genel kurul tarafından onaylanmış veya
onaylanmış sayılması halinde noter tasdikli devir sözleşmesinde yer almaktadır.
(Ek paragraf:RG-11/9/2013-28762) Diğer taraftan,
6102 sayılı Kanun 14/2/2011 tarihinde yayımlanmış ve istisnai düzenlemeleri
hariç olmak üzere 1/7/2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Aynı tarihte
yürürlüğe giren 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli
Hakkında Kanun ile de yeni Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin yürürlüğe girmesi
ve uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir. Yapılan düzenlemeler
göz önünde bulundurulduğunda, amme alacağının ödenmesinden 6183 sayılı Kanunun
35 inci maddesi çerçevesinde sorumluluğu bulunan ortakların tespitinde amme
alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği tarihte yürürlükte bulunan ilgili
Kanun hükümleri dikkate alınacaktır. Aynı şekilde ortaklık payının devri ile
ilgili olarak da payın devredildiği tarihte yürürlükte olan Kanun hükümlerinin
uygulanacağı tabiidir.
4. 6183 sayılı Kanunun 35 inci maddesi uyarınca limited şirket
ortakları hakkında takibe geçilebilmesi için, Kanunun 54 ve müteakip
maddelerine göre şirket hakkında yapılan takip muameleleri sonucunda amme
alacağının şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilememesi veya tahsil
edilemeyeceğinin anlaşılması gerekmektedir.
5766 sayılı Kanunla 6183 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinde yapılan
değişiklikle;
-Tahsil edilemeyen amme alacağı terimi; “Amme
borçlusunun bu Kanun hükümlerine göre yapılan mal varlığı araştırması sonucunda
haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması, haczedilen mal varlığının
satılarak paraya çevrilmesine rağmen satış bedelinin amme alacağını
karşılamaması gibi nedenlerle tahsil edilemeyen amme alacaklarını,”
-Tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı terimi; “Amme
borçlusunun haczedilen mal varlığına bu Kanun hükümlerine göre biçilen
değerlerin amme alacağını karşılayamayacağının veya hakkında iflas kararı
verilen amme borçlusundan aranılan amme alacağının iflas masasından tahsil
edilemeyeceğinin anlaşılması gibi nedenlerle tahsil dairelerince yürütülen
takip muamelelerinin herhangi bir aşamasında amme borçlusundan tahsil
edilemeyeceği ortaya çıkan amme alacaklarını,”
şeklinde tanımlanmıştır.
Bu düzenleme çerçevesinde limited şirket ortaklarının
sorumluluğuna başvurulmadan önce alacaklı tahsil dairelerince Kanunun 3 üncü
maddesinde yer alan tanımlardaki hususlar dikkate alınmak suretiyle yapılacak
işlemlere dayanılarak amme alacağının şirketten tahsil edilememesi veya tahsil
edilemeyeceğinin anlaşılması gerekmektedir.
5. Kanunun 35 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince, ortağın
şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan
şahıslar devir öncesine ait olan ve devir tarihi itibarıyla ödenmemiş bulunan
amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu
tutulacaktır.
Buna göre, şirket ortağının payını devretmesi halinde, devreden ve
devralan şahıslar, şirketin devir tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde
ödenmemiş borçlarından, Kanunun 35 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca
sermaye hisseleri oranında sorumlu olacaklardır. Ancak bu sorumluluğa
başvurulabilmesi için amme alacağının şirketten tamamen veya kısmen tahsil
edilememiş veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılmış olması gerekmektedir.
6. Kanunun 35 inci maddesinin üçüncü fıkrası gereğince, amme
alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı
şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci
fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulacaktır.
Buna göre, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya
tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği
zamanlarda farklı kişilerin şirket ortağı olması halinde, söz konusu kişilerin
bu amme alacağından müteselsilen sorumlu tutularak, Kanunun 35 inci maddesinin
birinci fıkrası uyarınca sermaye hisseleri oranında takip edilmesi
gerekmektedir.
7. Kanunun 35 inci maddesinde yapılan değişiklikler ve bu bölümde
yapılan açıklamalar çerçevesinde limited şirket ortakları hakkında yapılacak
takipte aşağıdaki hususlara dikkat edilecektir.
- Öncelikle şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya
tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği
zamanlarda şirket ortaklarının kimler olduğu ve bu ortakların sermaye
hisseleri; şirket ana sözleşmesi, ana sözleşme değişikliği veya pay
defterindeki kayıtlardan tespit edilecektir.
- Her bir ortağın sermaye hissesine göre takip konusu olan amme
alacağından sorumlu olduğu tutar belirlenecektir.
- Şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil
edilemeyeceği anlaşılan amme alacağının ödenmesinden sermaye hissesi oranında
sorumlu tutulması gereken ortağın, hissesini devredip devretmediği
araştırılacak, hisse devrinin söz konusu olduğu hallerde, devralan şahsın devir
tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde ödenmemiş şirket borçlarından sorumlu
tutulacağı tutar tespit edilecektir.
- Ortaklar hakkında takip muamelesine 6183 sayılı Kanunun 55 inci
maddesine göre tanzim edilecek ödeme emrinin tebliği suretiyle başlanılacaktır.
8. 6762 sayılı Kanunun 540 ıncı maddesinde, aksi kararlaştırılmış
olmadıkça, ortakların hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlerini idareye ve
şirketi temsile mezun ve mecbur oldukları hükme bağlanmıştır. Böyle bir durumda
ortaklar hakkında 6183 sayılı Kanun uyarınca yapılacak takip; 35 inci madde
hükümlerine göre sermaye hisseleri oranında olmayacaktır. Ortakların hepsi
kanuni temsilci sıfatına haiz olacaklarından, haklarındaki takip 6183 sayılı
Kanunun mükerrer 35 inci maddesine göre, amme alacağının tamamından müşterek ve
müteselsil sorumluluk esasına göre yürütülecektir.
(Ek paragraf:RG-11/9/2013-28762) 6102
sayılı Kanunun, limited şirketlerin yönetim ve temsiline ilişkin hükümlerinin
yer aldığı 623 üncü maddesinde ise “(1) Şirketin yönetimi ve temsili şirket
sözleşmesi ile düzenlenir. Şirketin sözleşmesi ile yönetimi ve temsili, müdür
sıfatını taşıyan bir veya birden fazla ortağa veya tüm ortaklara ya da üçüncü
kişilere verilebilir. En azından bir ortağın, şirketi yönetim hakkının ve
temsil yetkisinin bulunması gerekir.
(Ek paragraf:RG-11/9/2013-28762) (2) Şirketin müdürlerinden
biri bir tüzel kişi olduğu takdirde, bu kişi bu görevi tüzel kişi adına yerine
getirecek bir gerçek kişiyi belirler.
(Ek paragraf:RG-11/9/2013-28762) (3) Müdürler, kanunla
veya şirket sözleşmesi ile genel kurula bırakılmamış bulunan yönetime ilişkin
tüm konularda karar almaya ve bu kararları yürütmeye yetkilidirler.”
düzenlemesi yer almaktadır.
(Ek paragraf:RG-11/9/2013-28762) 6102
sayılı Kanuna göre, limited şirketin kanuni temsilcisi, şirket sözleşmesi ile
tayin edilmiş müdür sıfatını taşıyan bir veya birden fazla ortak veya tüm
ortaklar ya da üçüncü kişiler olabilecektir. Ancak üçüncü kişilere şirketin
yönetim ve temsilinin verilebilmesi için ortaklardan en az birinin şirketi
yönetim hakkının ve temsil yetkisinin bulunması gerekmektedir.
(Ek paragraf:RG-11/9/2013-28762) Buna
göre, limited şirket ortakları hakkında 6183 sayılı Kanun uyarınca yapılacak
takip; 35 inci madde hükümlerine göre sermaye hisseleri oranında, 6102 sayılı
Kanun hükümlerine göre tespit edilen kanuni temsilcileri hakkındaki takip ise
6183 sayılı Kanunun mükerrer 35 inci maddesine göre amme alacağının tamamından,
müşterek ve müteselsil sorumluluk esasına göre yürütülecektir.
(Ek paragraf:RG-11/9/2013-28762) Diğer
taraftan, 6102 sayılı Kanun 1/7/2012 tarihinde yürürlüğe girmiş olup amme
alacağının ödenmesinden müşterek ve müteselsil sorumluluğu bulunan kanuni
temsilcilerin tespitinde amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği tarihte
yürürlükte bulunan ilgili Kanun hükümleri dikkate alınacaktır.
9. 6183 sayılı Kanunun “Amme alacaklarının korunması” başlıklı
ikinci bölümünde yer alan teminat isteme, ihtiyati haciz, ihtiyati tahakkuk ve
diğer koruma hükümleri, yeterli şartların varlığı halinde bu tebliğdeki
düzenlemeler dikkate alınarak amme borçlusu sayılan ortak hakkında da
uygulanacaktır.
10. 6183 sayılı Kanunun 35 inci maddesinde 4369 sayılı Kanunla
yapılan değişiklik 29.07.1998 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu itibarla,
29.07.1998 tarihi ve bu tarihten sonraki dönemlere ait olan amme alacakları,
limited şirketten tahsil imkanı bulunmaması halinde yukarıda belirtilen esaslar
çerçevesinde ortaklardan takip ve tahsil edilecektir. Bu tarihten önceki
dönemlere ait amme alacakları ise ortaklardan kanun değişikliği öncesi
hükümlere göre takip ve tahsil edilecektir.
11. (Değişik:RG-11/9/2013-28762)
6183 sayılı Kanunda değişiklikler yapan 5766 sayılı Kanunun geçici
1 inci maddesinde “Bu Kanunla 6183 sayılı Kanunda yapılan değişiklikler ve
eklenen hükümler, hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla tahsil
edilmemiş bulunan amme alacakları hakkında da uygulanır.” hükmü yer almaktadır.
Bu hüküm uyarınca, 6183 sayılı Kanunun 5766 sayılı Kanunla değişik
35 inci maddesindeki değişiklik hükümleri, 5766 sayılı Kanunun yayımlandığı
tarih itibarıyla tahsil edilmemiş bulunan amme alacakları hakkında da
uygulanması gerekmektedir.
Ancak, 5766 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin Anayasa
Mahkemesinde dava konusu yapılması neticesinde verilen ve 14/5/2011 tarihli ve
27934 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan karar ile 5766 sayılı Kanunun geçici 1
inci maddesinin yürürlüğünün durdurulmasına, 15/10/2011 tarihli ve 28085 sayılı
Resmî Gazete’de yayımlanan karar ile de anılan maddenin iptaline karar
verilmiştir.
Dolayısıyla, 6183 sayılı Kanunun 35 inci maddesinde 5766 sayılı
Kanunla yapılmış olan düzenlemeler, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı
gereğince, 6/6/2008 tarihinden itibaren doğan ve ödenmesi gereken amme
alacakları için uygulanacaktır.
Anayasa Mahkemesinin maddenin iptaline ilişkin kararının
gerekçesinde, 5766 sayılı Kanunun yayımlandığı tarihten önceki dönemlere
ilişkin amme alacaklarının ödenmesine dair ikincil sorumluluk düzenlemelerinde
alacağın doğduğu tarihteki düzenlemelerin esas alınması gerektiği
belirtildiğinden, limited şirketlerin 5766 sayılı Kanunun yayımlandığı 6/6/2008
tarihinden önceki zamanlara ilişkin borçlarından sorumlu tutulacak ortakların
tespitinde alacağın doğduğu dönem esas alınacaktır.
Diğer taraftan, Anayasa Mahkemesinin söz konusu kararı gereğince,
5766 sayılı Kanunla, 6183 sayılı Kanunun 35 inci maddesine eklenen ikinci fıkra
hükmünün ise 6/6/2008 tarihinden itibaren yapılan hisse devirleri esas alınarak
uygulanması gerekmektedir.
IX. (Değişik
başlık:RG-29/6/2008-26921) Kanuni Temsilcilerin Sorumluluğu
1. 6183 sayılı Kanunun
mükerrer 35 inci maddesinde kanuni temsilcilerin sorumlulukları düzenlenmiştir.
Madde başlığında yer alan “kanuni temsilciler” ifadesi; tüzel kişilerin,
küçüklerin ve kısıtlıların kanuni temsilcilerini, tüzel kişiliği olmayan
teşekkülü idare edenleri, yabancı şahıs veya kurumların Türkiye’deki
mümessillerini kapsamaktadır.
6183 sayılı Kanunun 3
üncü maddesinde, Kanunun 1 ve 2 nci maddeleri kapsamına giren alacaklar amme
alacağı olarak tanımlanmış, amme borçlusu veya borçlu teriminin, amme alacağını
ödemek mecburiyetinde olan gerçek ve tüzel kişileri ve bunların kanuni
temsilcilerini veya mirasçılarını ve vergi mükelleflerini, vergi sorumlusunu,
kefili ve yabancı şahıs ve kurumlar temsilcilerini ifade ettiği hükme
bağlanmıştır.
6183 sayılı Kanunun
amme borçlusu saydığı kanuni temsilcilerin kimler olduğu ve sorumluluklarının
şekli Türk Medeni Kanunu, Borçlar Kanunu, Türk Ticaret Kanunu ve ilgili diğer
mevzuatta belirlenmiştir.
Buna göre, ilgili
mevzuatta belirlenen tüzel kişiliği haiz kuruluşlar için ayrıca ticaret
siciline tescil ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilen ana
sözleşmelerinde ve bu sözleşmelerde aynı usulle yapılan değişikliklerde tayin
edilen kanuni temsilciler, 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35 inci maddesi ile amme
alacağının ödenmesinden de sorumlu tutulmuşlardır.
Diğer taraftan,
kanuni temsilcilerin sorumluluğuna ilişkin olarak 213 sayılı Kanunun 10 uncu
maddesinde de aynı içerikte hükümler yer almaktadır.
2.
(Değişik:RG-11/9/2013-28762)
Mülga 6762 sayılı Kanunun
317 nci maddesinde; “Anonim şirket idare meclisi tarafından idare ve temsil
olunur.” hükmü, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 365 inci maddesinde ise
“Anonim şirket, yönetim kurulu tarafından yönetilir ve temsil olunur. Kanundaki
istisnai hükümler saklıdır.” hükmü yer almaktadır. Buna göre, gerek 6762 sayılı
gerekse 6102 sayılı Kanunlar gereğince anonim şirketin kanuni temsilcisi idare
meclisi, bir diğer ifade ile yönetim kuruludur.
Mülga 6762 sayılı
Kanunun 317 nci maddesi hükmü genel kuralı belirtmekte, ancak vazifelerin
azalar arasında ne şekilde taksim olunacağı 319 uncu maddede düzenlenmektedir.
Anılan maddede, “Esas
mukavelede idare ve temsil işlerinin idare meclisi azaları arasında taksim
edilip edilmeyeceği ve taksim edilecekse bunun nasıl yapılacağı tespit olunur.
İdare meclisinin en az bir azasına şirketi temsil salahiyeti verilir.
Esas mukavele ile
temsil salahiyetinin ve idare işlerinin hepsini veya bazılarını idare meclisi
azası olan murahhaslara veya pay sahibi olmaları zaruri bulunmayan müdürlere
bırakabilmek için umumi heyete veya idare meclisine salahiyet verilebilir. Bu
gibi kayıtlar bulunmadığı takdirde 317 nci madde hükmü tatbik olunur.” hükmü
yer almaktadır.
Mülga 6762 sayılı
Kanunun 319 uncu madde hükmü, yönetim kuruluna ait olan şirketi temsil ve idare
yetkisinin; esas sözleşme ile yönetim kurulu üyelerinden en az biri veya birden
fazlasına veya esas sözleşmede genel kurula veya yönetim kuruluna verilecek
yetki ile yönetim kurulu üyesi olmaları şartıyla murahhas üyelere veya şirkette
pay sahibi olmasalar bile sorumlu müdürlere devredilebileceğine ilişkindir.
Diğer taraftan, 6102
sayılı Türk Ticaret Kanunu yönetim hakkı ile temsil yetkisini birbirinden ayırarak
367 nci maddesinde yönetimin devri konusu düzenlenmiş, 370 inci maddesinde ise
şirketin temsil yetkisi “(1) Esas sözleşmede aksi öngörülmemiş veya yönetim
kurulu tek kişiden oluşmuyorsa temsil yetkisi çift imza ile kullanılmak üzere
yönetim kuruluna aittir.
(2) Yönetim kurulu,
temsil yetkisini bir veya daha fazla murahhas üyeye veya müdür olarak üçüncü
kişilere devredebilir. En az bir yönetim kurulu üyesinin temsil yetkisini haiz
olması şarttır.” şeklinde düzenlenmiştir. Söz konusu hüküm esas itibarıyla
mülga 6762 sayılı Kanunun 319 uncu maddesinde yer alan temsil yetkisi ve bu
yetkinin devrine ilişkin benzer hükümleri içermektedir.
6102 sayılı Kanunun
370 inci madde hükmü, aksi kararlaştırılmadıkça temsil yetkisini çift imza
kullanılmak suretiyle yönetim kuruluna, yönetim kurulunun da temsil yetkisini;
yönetim kurulu üyelerinden en az bir veya daha fazla murahhas üyeye veya müdür
olarak üçüncü kişilere devredilebileceğine ilişkindir. Yönetim kurulunun,
temsil yetkisini müdür olarak üçüncü kişilere devredebilmesi için en az bir
yönetim kurulu üyesinin de temsil yetkisinin bulunması şarttır. Ayrıca, 6102
sayılı Kanunun 359 uncu maddesi gereğince anonim şirketin yönetim kurulunun;
esas sözleşme ile atanmış veya genel kurul tarafından seçilmiş bir veya daha
fazla kişiden oluşması gerektiği hükme bağlandığından, anonim şirketin yönetim
kurulunun tek kişiden oluşması halinde, şirketin temsilinde her hal ve takdirde
bu kişinin bulunması gerektiği tabiidir.
Buna göre, 6183
sayılı Kanunun mükerrer 35 inci maddesi uygulamasında kanuni temsilci;
- Mülga 6762 sayılı
Kanuna göre şirket esas sözleşmesi ile temsile yetkilendirilmiş veya kaynağını
esas sözleşmeden alan yetki ile idare meclisi ya da genel kurulca temsil
yetkisi verilmiş kişi veya kişiler,
- 6102 sayılı Kanuna
göre şirket esas sözleşmesi ile atanmış veya genel kurul tarafından seçilmiş
yönetim kurulu üyeleri veya yönetim kurulu üyelerinden en az birinin bulunması
koşuluyla yönetim kurulu tarafından müdür olarak atanmış üçüncü kişiler,
olacaktır.
Burada dikkat
edilmesi gereken önemli bir husus da her iki kanun uygulamasında da temsil
yetkisi verilen kişi ya da kişilerden birinin mutlak surette yönetim kurulu
üyelerinden birisi olmasıdır.
3. (Değişik
ibare:RG-11/9/2013-28762) 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 323
üncü maddesinde, idare meclisinin şirketi temsile salahiyetli kimseleri tescil
edilmek üzere ticaret siciline bildireceği, temsil salahiyetine müteallik
kararın noterlikçe tasdik edilmiş suretinin de sicil memuruna verilmesinin şart
olduğu hükme bağlanmıştır.
Bu hükme göre;
- Temsil salahiyetine
ilişkin noter tasdikli yetkili organ (yönetim kurulu veya genel kurul) kararı,
- Şirketi temsil
salahiyeti verilen kişilerin kimler olduğu,
hususlarının ticaret sicilinde
tescil ve ilan edilmiş olması gerekmektedir. Aynı Kanunun 38 inci maddesi
gereğince de bu tescilin ilan tarihinden itibaren hüküm ifade edeceği tabiidir.
(Değişik
ibare:RG-11/9/2013-28762) 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 321 inci maddesinde,
“Temsile salahiyetli olanlar şirketin maksat ve mevzuuna dahil olan her nevi
işleri ve hukuki muameleleri şirket adına yapmak ve şirket unvanını kullanmak
hakkını haizdirler.
Temsil salahiyetinin
tahdidi, hüsnüniyet sahibi üçüncü şahıslara karşı hüküm ifade etmez. Ancak
temsil salahiyetinin sadece merkezin veya bir şubenin işlerine hasrolunduğuna
veya müştereken kullanılmasına dair tescil ve ilan edilen tahditler
muteberdir...”
hükmü yer almaktadır.
Bu madde ile temsil
salahiyetinin kapsamına işaret edilerek, temsile salahiyetli olanların şirketin
maksat ve mevzuuna dahil olan tüm işleri ve tüm hukuki işlemleri şirket adına
yapmaları gerektiği ve bu salahiyetin kapsam olarak sınırlandırılamayacağı
ifade edilmektedir.
Bu durumda, 6183 sayılı
Kanunun mükerrer 35 inci maddesinin uygulamasında, 319 uncu madde hükmüne göre
temsil yetkisi verilen kişi ya da kişilerin kanuni temsilci kabul edilebilmesi
için, şirketin maksat ve mevzuuna dahil olan tüm işlemlerde tam yetkili
olmaları zorunludur.
(Ek
paragraf:RG-11/9/2013-28762) 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 371 ve 373
üncü maddelerinde de aynı esaslar benimsenerek düzenleme yapılmıştır.
4. (Değişik
ibare:RG-11/9/2013-28762) 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununa ilişkin
yukarıda yer verilen açıklamalar dikkate alınarak, bir anonim şirketin kanuni
temsilcileri;
a) Öncelikle şirket
esas sözleşmesinde yönetim kurulu üyelerinden birinin veya birden fazlasının
şirketi temsile yetkili kılınıp kılınmadığı,
b) Şirketi temsile
yetkili üye esas sözleşmede belirlenmemiş ise sözleşmede yönetim kurulu veya
genel kurula, yönetim kurulu üyesi olması şartıyla murahhas üyeleri veya
şirkette pay sahibi olmayan sorumlu müdürleri temsilci olarak belirleme
konusunda yetki verilip verilmediği,
c) Esas sözleşmede
temsilci belirleme konusunda yetkisi bulunan organ tarafından bu yetki
çerçevesinde temsil salahiyetinin; yönetim kurulu üyelerinden biri veya
birkaçına ya da yönetim kurulu üyelerinden en az biri ile birlikte şirketin
sorumlu müdürü veya müdürlerine devredilip devredilmediği,
hususlarına göre
belirlenecektir.
(Ek
paragraf:RG-11/9/2013-28762) 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa ilişkin
yukarıda yer verilen açıklamalar dikkate alındığında anonim şirketlerde kanuni
temsilcilerin tespitinde de aynı esaslar dikkate alınacak olup 6102 sayılı
Kanunun yönetim kuruluna verdiği yetki çerçevesinde temsil yetkisinin
devredilip devredilmediği konusu da araştırılacaktır.
Bu hususların
varlığı, ticaret sicili kayıtlarına ve ilanın yapıldığı Türkiye Ticaret Sicili
Gazetesine bakılarak tayin olunacaktır.
5.
(Değişik:RG-11/9/2013-28762)
6762 sayılı Türk
Ticaret Kanununun 319 ve müteakip maddeleri ile 6102 sayılı Kanunun 370 ve
müteakip maddelerine göre temsil yetkisi murahhas azalara veya müdür olarak
üçüncü kişilere bırakılmamış ise yönetim kurulu üyeleri kanuni temsilci
sıfatını taşımaktadır.
Buna göre, amme
alacağının anonim şirket şeklinde örgütlenmiş tüzel kişiliğin mal varlığından
kısmen veya tamamen tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması
halinde tüzel kişiliğin kanuni temsilcisi konumundaki yönetim kurulu üyelerinin
şahsi malvarlıklarından takip ve tahsili cihetine gidilmeden önce, şirket esas
sözleşmesinin ve ticaret sicili kayıtlarının tetkik olunması, temsil
salahiyetinin aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olan murahhas bir veya birkaç
üyeye veya müdür olarak üçüncü kişilere bırakılmış olup olmadığının tespit
edilmesi gerekmektedir.
Yapılacak tespit
sonucunda; şirketi temsil salahiyetinin murahhas üye veya üyeler ile müdür
olarak üçüncü kişilere bırakıldığının anlaşılması halinde amme alacağının
bunlardan takip ve tahsiline gidilmesi, bu durumda diğer yönetim kurulu üyeleri
hakkında işlem yapılmaması icap etmektedir.
Şirket esas sözleşmesinde
bu şekilde bir görevlendirmeye ilişkin herhangi bir kayıt bulunmaması halinde,
6762 sayılı Kanunun 317 nci maddesi, 6102 sayılı Kanunun 365 inci maddesi hükmü
göz önüne alınacak, yönetimde bulunan tüm üyelerin müşterek ve müteselsil
sorumlulukları dikkate alınarak haklarında 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35 inci
maddesi uyarınca işlem yapılacaktır.
Diğer taraftan, 6102
sayılı Kanun 1/7/2012 tarihinde yürürlüğe girmiş olup amme alacağının ödenmesinden
müşterek ve müteselsil sorumluluğu bulunan kanuni temsilcilerin tespitinde amme
alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği tarihte yürürlükte bulunan ilgili
Kanun hükümleri dikkate alınacaktır.
6.
(Değişik.RG-29/6/2008-26921)
5766 sayılı Kanunun 4
üncü maddesiyle 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35 inci maddesine “Amme
alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya
teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme
alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur.” hükmü eklenmiştir.
Bu hükme göre, tüzel
kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği
olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen
veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme
alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda farklı kişilerin kanuni
temsilci veya teşekkülü idare edenler olması halinde söz konusu kişiler, amme
alacağından müteselsilen sorumlu tutularak, Kanunun mükerrer 35 inci maddesinin
birinci fıkrası uyarınca takip edilecektir.
7. 6183 sayılı Kanunun
54 ve müteakip maddelerine göre yapılan takip sonucunda amme borçlusunun mal
varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği
anlaşılan amme alacaklarının, yukarıda belirtildiği şekilde tayin olunan kanuni
temsilcilerin mal varlığından tahsil edilmesi gerekmektedir.
(Ek
paragraf:RG-29/6/2008-26921) 5766 sayılı Kanunun 1 inci maddesi ile 6183
sayılı Kanunun 3 üncü maddesine eklenen “tahsil edilemeyen amme alacağı” terimi ile “tahsil edilemeyeceği
anlaşılan amme alacağı” terimlerine ilişkin açıklamalar Tebliğin Birinci
Kısım, İkinci Bölüm VII. Limited Şirketlerin Amme Borçları başlıklı alt
bölümünün (4) numaralı bölümünde yer almaktadır.
(Ek
paragraf:RG-29/6/2008-26921) Amme borçlusu nezdinde sürdürülen takip
işlemleri sonucunda tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil
edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, Kanunun 3 üncü maddesinde yer alan
tanımlardaki hususlar dikkate alınmak suretiyle yapılacak işlemlere dayanılarak
tespit edilecek ve maddede belirtilen hallerden herhangi birinin varlığı
halinde kanuni temsilciler hakkında takip yapılabilmesi için yeterli şartların
oluştuğu kabul edilerek, takip işlemlerine kanuni temsilciler adına 6183 sayılı
Kanunun 55 inci maddesine göre düzenlenecek ödeme emri tebliği suretiyle
başlanılacaktır.
(Ek
paragraf:RG-29/6/2008-26921) Amme borçlusunun birden fazla kanuni
temsilcisi bulunduğu takdirde, ilgili kanunlara göre kanuni temsilcilerin
sorumluluk şekline bakılacak ve müşterek ve müteselsil sorumlu olanlar hakkında
tahsil edilemeyen veya edilemeyeceği anlaşılan amme alacağının tamamı için her
birine ayrı ayrı ödeme emri düzenlenmek suretiyle takibe geçilecektir.
8. (Değişik:RG-29/6/2008-26921)
5766 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi ile 6183 sayılı Kanunun
mükerrer 35 inci maddesine “Kanuni temsilcilerin sorumluluklarına dair 213
sayılı Vergi Usul Kanununda yer alan hükümler, bu maddede düzenlenen
sorumluluğu ortadan kaldırmaz.” hükmü eklenmiştir.
Bu hükme göre, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10 uncu maddesinde,
kanuni temsilcilerin sorumluluklarına ilişkin hükümlerin düzenlenmiş olması,
Vergi Usul Kanunu kapsamındaki amme alacaklarının takibinin 6183 sayılı Kanunun
mükerrer 35 inci maddesine göre yapılmasına engel teşkil etmeyecektir.
Dolayısıyla Vergi Usul Kanunu kapsamına giren amme alacakları dahil olmak üzere
tüm amme alacakları için mükerrer 35 inci madde uyarınca takip yapılması mümkün
bulunmaktadır.
9. Yeterli şartlar
oluştuğu takdirde 6183 sayılı Kanunun “Amme alacaklarının korunması” başlıklı
ikinci bölümünde yer alan teminat isteme, ihtiyati haciz, ihtiyati tahakkuk ve
diğer korunma hükümlerinin amme borçlusunun yanı sıra amme borçlusu sayılan
kanuni temsilciler hakkında da uygulanması cihetine gidilecektir. Kanuni
temsilciler hakkında sürdürülecek takip işlemlerinde yukarıda açıklanan
hususların yanı sıra, kanuni temsilci sıfatı olmayan şahıslar hakkında mükerrer
35 inci madde gereğince takip yapılmamasına özellikle dikkat edilecektir.
10. 6183 sayılı Kanunun
35 ve mükerrer 35 inci maddelerinde yer verilen sorumluluklar ile 213 sayılı
Kanunun 10 uncu maddesinde düzenlenen sorumluluk nedeniyle yapılacak takiplerde
ortak ve kanuni temsilcilerin takibinde bir öncelik sıralaması söz konusu
olmadığından, ortaklar ve kanuni temsilciler hakkında yapılacak takiplere aynı
zamanda başlanılması gerekmektedir.
11.
(Ek:RG-29/6/2008-26921) (Değişik:RG-11/9/2013-28762)
6183 sayılı Kanunda
değişiklikler yapan 5766 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinde “Bu Kanunla
6183 sayılı Kanunda yapılan değişiklikler ve eklenen hükümler, hükümlerin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla tahsil edilmemiş bulunan amme alacakları
hakkında da uygulanır.” hükmü yer almaktadır.
Bu hüküm uyarınca, 6183
sayılı Kanunun 5766 sayılı Kanunla değişik mükerrer 35 inci maddesindeki
değişiklik hükümleri, 5766 sayılı Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla tahsil
edilmemiş bulunan amme alacakları hakkında da uygulanması gerekmektedir.
Ancak, 5766 sayılı
Kanunun geçici 1 inci maddesinin Anayasa Mahkemesinde dava konusu yapılması
neticesinde verilen ve 14/5/2011 tarihli ve 27934 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan karar ile 5766 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin yürürlüğünün
durdurulmasına, 15/10/2011 tarihli ve 28085 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
karar ile de anılan maddenin iptaline karar verilmiştir.
Dolayısıyla, 6183
sayılı Kanunun mükerrer 35 inci maddesinde 5766 sayılı Kanunla yapılmış olan
düzenlemeler, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı gereğince, 6/6/2008 tarihinden
itibaren doğan ve ödenmesi gereken amme alacakları için uygulanacaktır.
Anayasa Mahkemesinin
maddenin iptaline ilişkin kararının gerekçesinde, 5766 sayılı Kanunun
yayımlandığı tarihten önceki dönemlere ilişkin amme alacaklarının ödenmesine
dair ikincil sorumluluk düzenlemelerinde alacağın doğduğu tarihteki
düzenlemelerin esas alınması gerektiği belirtildiğinden, asıl amme borçlusunun
5766 sayılı Kanunun yayımlandığı 6/6/2008 tarihinden önceki zamanlara ilişkin
borçlarından sorumlu tutulacak kanuni temsilcilerin tespitinde alacağın doğduğu
dönem esas alınacaktır.
(Mülga alt
bölüm:RG-11/9/2013-28762 – Burada bulunan “IX. Yurt Dışı Çıkış Tahdidi”
adlı alt bölüm başlığıyla birlikte yürürlükten kaldırılmıştır.)
ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM
Ödeme
I. Ödeme Zamanı
1. 6183 sayılı Kanunun
37 nci maddesinde, amme alacaklarının özel kanunlarda düzenlenmiş olan ödeme
sürelerinde ödeneceği ve ödeme süresinin son gününün amme alacağının vade günü
olduğu, özel kanunlarında ödeme zamanı tespit edilmemiş amme alacaklarının
Maliye Bakanlığınca belirtilecek usule göre yapılacak tebliğden itibaren bir ay
içinde ödeneceği hükme bağlanmıştır.
Bakanlığımızca bugüne
kadar yapılan düzenlemelerle çeşitli kanunlarda yer alan ve ödeme süresi gösterilmemiş
olan amme alacaklarının ilgililerden hangi usulle tebligat yapılarak
istenileceği belirlenmiş ve belirlenen bu usullere uygun yapılan tebliğler ile
borçlulardan 1 ay içerisinde amme alacağının ödenmesi istenmiştir.
2. 6183 sayılı Kanunun
37 nci maddesi uyarınca özel kanunlarında ödeme süresi belirtilmemiş idari para
cezalarının talik suretiyle tebliğ edilerek vadelerinin belirlenmesi yönünde
düzenleme yapılmış ise de, 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 26 ncı maddesi
ile idari yaptırım kararlarının 7201 sayılı Tebligat Kanununa göre tebliğ
edileceği hüküm altına alındığından, idari para cezalarının tebliğinde aksine
bir düzenleme yapılmadığı sürece Tebligat Kanununun hükümlerinin uygulanması
gerekmektedir. Ancak, idari para cezalarının takip ve tahsili için tahsil
daireleri tarafından yapılacak tebliğ işlemlerinde 6183 sayılı Kanun
hükümlerinin uygulanacağı tabiidir.
3. Adli para cezaları,
açılmış kamu davası neticesinde işlenen suçun niteliğine göre mahkemeler
tarafından verilen mali cezalardır.
5275 sayılı Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 5 inci maddesi gereğince
mahkemeler tarafından verilen ve kesinleşen kararların infazı, Cumhuriyet Savcılıklarınca
yerine getirilmektedir.
Adli para cezalarının
ne şekilde infaz edileceği aynı Kanunun 106 ncı maddesinde düzenlenmiştir.
Kanun maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca, Cumhuriyet Savcıları tarafından
hükümlüye adli para cezasının 30 gün içinde ödenmesi için 5275 sayılı Kanun
hükmüne göre düzenlenmiş ödeme emri tebliğ edilmektedir.
Bu süre içinde adli
para cezasının ödenmemesi halinde, ödenmeyen kısma karşılık gelen gün sayısınca
hükümlü hapsedilmekte, ancak, bu şekilde verilebilecek hapis süresi 3 yılı
geçememektedir.
İnfaz edilen hapsin
süresi, adli para cezasının tamamını karşılamamış olması durumunda, geri kalan
adli para cezası tutarı, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından tahsil dairesine
gönderilecek mahkeme kararı üzerine, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsil
dairelerince tahsil edilecektir.
Cumhuriyet
Savcılıklarının, 5275 sayılı Kanun hükmüne göre düzenleyerek tebliğ ettikleri
ödeme yapılmasına davet içerikli “ödeme emrinde” yer verilen 30 günlük ödeme
süresinin son günü vade tarihi olduğundan, tahsil dairesine tahsil edilmek
üzere bildirilen adli para cezaları için yeniden ödeme süresi belirlenmeyecek
ve bu yönde tebligat yapılmayacaktır.
Bu nedenle, tahsil
dairelerince adli para cezalarının takibine 6183 sayılı Kanunun 55 inci
maddesine göre düzenlenecek ödeme emrinin tebliği ile başlanılacaktır.
4. Mevzuatımızda yargı
harçları (karar ve ilam harçları hariç) ile mahkeme giderlerinin kesinleştikten
ne kadar süre sonra ödeneceği hakkında bir hüküm bulunmadığından, bu ilamların
borçlularına daha önce tefhim veya tebliğ edilmiş oldukları da dikkate alınarak
6183 sayılı Kanunun 37 nci maddesiyle Bakanlığımıza verilen yetkiye istinaden 1
aylık ödeme süresinin başlangıcı olacak tebligatın talik süretiyle yapılması
uygun görülmüştür.
Vergi dairelerince
yargı harcı ve mahkeme giderlerine ilişkin harç tahsil müzekkerelerinin
alınmasını müteakip talik suretiyle yapılacak tebliğlerde, borçlunun adı,
soyadı, unvanı, biliniyorsa T.C. kimlik/vergi kimlik numarası, bilinen son adresi
ile amme alacağının tutar ve türünü gösterir bir cetvel 10 gün süreyle vergi
dairesinin ilan koymaya mahsus mahalline asılacaktır. İlanın asılması ve
indirilmesi tutanakla tespit edilecek, söz konusu 10 günlük ilan süresinin
sonunda ilgiliye tebligat yapılmış sayılacaktır. Bu şekilde yapılan tebligat
tarihinden itibaren 1 aylık sürenin son günü, amme alacağının vade tarihi
olacaktır.
5.
(Değişik:RG-11/9/2013-28762)
492 sayılı Harçlar
Kanununun 11/6/2013 tarihli ve 6487 sayılı
Bazı Kanunlar ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun ile değişmeden önceki 28 inci maddesine göre, karar ve ilam
harçlarında harcın dörtte birinin peşin, geri kalanının ise kararın
verilmesinden itibaren 2 ay içinde ödenmesi gerektiğinden, bu harçların ödeme
süresinin belirlenmesine yönelik bir tebligat yapılmamakta, karar ve ilam
harcının vade tarihi, karar tarihinden itibaren 2 aylık sürenin son günü olarak
kabul edilmekte ve karar ve ilam harçlarının takibine 6183 sayılı Kanunun 55
inci maddesine göre düzenlenecek ödeme emrinin tebliği ile başlanılmakta ve
karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmediğinden tahsil edilmesine
müteakip durum ilgili mahkemeye bir yazı ile bildirilmekteydi.
6009 sayılı ve 6487
sayılı Kanunlar ile 492 sayılı Kanunun 28 inci maddesinde yapılan değişiklikler
sonrası anılan maddenin birinci fıkrasının (a) bendi “Karar ve ilam harçlarının
dörtte biri peşin, geri kalanı kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde
ödenir. Şu kadar ki, ölüm ve cismani zarar sebebi ile açılan maddi ve manevi
tazminat davalarında peşin alınan harcın oranı yirmide bir olarak uygulanır.
Bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olması, hükmün tebliğe çıkarılmasına,
takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmez.”
şeklini almıştır.
Buna göre, karar ve
ilam harçlarının peşin ödenmesi gereken kısmından bakiye kalan tutarların ödeme
zamanı mahkeme kararının ilgilisine tebliğinden itibaren bir ay olarak
belirlenmiş olduğundan, mahkemelerce vergi dairelerine gönderilen yazılarda
belirtilen tebligat tarihi esas alınarak hesaplanacak bir aylık sürenin bitim
tarihi bu alacakların vade tarihi olarak kabul edilecektir. Ödeme süresi
içerisinde ödenmeyen karar ve ilam harçlarının takibine 6183 sayılı Kanunun 55
inci maddesine göre düzenlenecek ödeme emrinin tebliği ile başlanılacak ve vade
tarihinden tahsil tarihine kadar geçen süre için gecikme zammı hesaplanacaktır.
Diğer taraftan, 492
sayılı Kanunda 6009 sayılı Kanunla yapılan değişiklik sonrası karar ve ilam
harcının ödenmemiş olması ilgiliye ilam verilmesine engel teşkil etmediğinden,
söz konusu harcın tahsiline ilişkin bilginin ilgili mahkemeye bildirilmesine
gerek bulunmamaktadır.
6. 3213 sayılı Maden
Kanununun 3 üncü maddesinde tanımlanan
madenden Devlet hakkı, işletmelerce birer yıllık dönemler halinde üretilen
madenlerin ocak başı fiyatları üzerinden hesaplanan ve takip eden yılın haziran
ayı sonuna kadar Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına beyan edilerek tahakkuk
ettirilen ve bu süre içerisinde ödenmesi gereken mali yükümlülüklerdir.
Devlet hakkı, ruhsat
sahibince her yılın haziran ayının sonuna kadar ödenir ve bu sürenin son günü
amme alacağının vade tarihidir.
Ruhsat sahiplerinin,
Devlet hakkını yatırdıklarına dair makbuz suretlerini Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğüne vermeleri gerekmektedir.
Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığına beyan edildiği halde süresinde (vadesinde) ödenmeyen
Devlet hakkının, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsil edilmesi için bir
yazı ile vergi dairesine bildirilmesi üzerine, vade tarihi olarak Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığınca bildirilen tarih esas alınacak ve bu alacağa vade
tarihinden ödeme tarihine kadar geçen süre için 6183 sayılı Kanuna göre gecikme
zammı hesaplanacaktır.
(Ek
paragraf:RG-23/12/2017-30279) Ayrıca, süresinde tahakkuk ettirilmeyen
Devlet hakkı ve bu alacak üzerinden hesaplanan faizin bir ay içinde ödenmesi
için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından borçluya bir tebligat
yapılacaktır. Verilen süre içinde ödenmeyen Devlet hakkı ve faiz alacakları
anılan Bakanlığın bildirimi üzerine ilgili tahsil dairesince, Devlet hakkı
alacağının aslına vade tarihinden tahsil edildiği tarihe kadar geçen süre için
6183 sayılı Kanuna göre gecikme zammı hesaplanarak takip ve tahsil edilecektir.
Devlet hakkının
takibine, ayrıca ödeme süresi verilmeksizin, 6183 sayılı Kanunun 55 inci
maddesine göre düzenlenecek ödeme emrinin tebliği ile başlanılacaktır.
(Mülga
paragraf:RG-23/12/2017-30279) (…)
(Mülga
paragraf:RG-23/12/2017-30279) (…)
7. 2886 sayılı Devlet
İhale Kanununun 75 inci maddesi gereğince tahsili
gereken ecrimisillerin ödeme süresi ilgili Kanunda yer almadığından, Milli
Emlak Müdürlükleri/Emlak Müdürlükleri/Malmüdürlükleri tarafından borçlusuna
tebliğ edilen ecrimisil ihbarnamesinde, eğer düzeltme talebinde bulunulmuş ise
ecrimisil düzeltme ihbarnamesinde, yer alan ödeme süresinin son günü ecrimisil
alacağının vade tarihi olacaktır. Süresinde ödenmeyen ecrimisilin vergi
dairelerince takibi istendiğinde, bu alacak için vergi dairesince yeniden ödeme
süresi verilmeyecek, takip işlemleri 6183 sayılı Kanunun 55 inci maddesine göre
düzenlenecek ödeme emri ile başlatılacaktır. Ecrimisil alacaklarının süresinde
ödenmemesi halinde, 6183 sayılı Kanuna göre gecikme zammı hesaplanacağı
tabiidir.
8. 353 sayılı Askeri
Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununun 255 inci
maddesi uyarınca askeri mahkemelerin haciz, istirdat ve tazminata dair
kararları üzerine tahakkuk ettirilecek alacakların muhasebe birimlerine (vergi
daireleri hariç) bildirimi üzerine, bu alacakların ödeme süresine ilişkin
ilgili Kanunda özel bir hüküm yer almadığından, muhasebe birimlerince, bu
alacakların süresinde ödenmemesi halinde gecikme zammına tabi olduğu da
belirtilmek suretiyle, borçlularına alma haberli bir yazı tebliği edilerek 6183
sayılı Kanunun 37 nci maddesine göre 1 aylık ödeme süresi verilmesi
gerekmektedir. Muhasebe birimlerine süresinde ödenmeyen alacaklar, 6183 sayılı
Kanunun 55 inci maddesine göre düzenlenecek ödeme emrinin tebliği suretiyle
takip ve tahsil edilmek üzere borçlunun ikametgahının bulunduğu yerdeki vergi
dairesine gönderilecektir.
9. 2548 sayılı Ceza
Evleriyle Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve
Mahkumlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanun hükümlerine
göre, mahkumlardan tahsili gereken yiyecek bedellerinin ödeme süresine ilişkin
anılan Kanunda bir hüküm bulunmadığından, bu alacakların süresinde ödenmemesi
halinde gecikme zammına tabi olduğu da belirtilmek suretiyle, borçlularına alma
haberli bir yazı tebliği ile 6183 sayılı Kanunun 37 nci maddesine göre 1 aylık
ödeme süresi verilmesi gerekmektedir.
10. 442 sayılı Köy
Kanununun 45 inci maddesi gereğince köy
parasını usulsüz sarf eden köy muhtarı ve ihtiyar meclisi üyeleri hakkında ilçe
idare kurulları tarafından verilen tazmin kararlarına istinaden tahakkuk
ettirilecek alacaklar ile aynı Kanunun 46 ncı maddesine istinaden mecburi
işleri gördürmeyen ve toplanması isteğe bağlı olmayan paraları toplamayan ve
toplattırmayan köy muhtarı ve ihtiyar meclisi üyelerine köyün bağlı bulunduğu
idare kurulunca verilen ve köy sandığına teslim edilmesi gereken para
cezalarının, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip ve tahsili gerekmektedir.
İlçe idare
kurullarınca tazminine hükmedilen ve köy sandığına ödettirilmesi gereken
köy paraları ile idare kurullarınca verilen karara istinaden tahsili gereken ve
5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesi gereğince Genel Bütçe geliri haline gelen
para cezalarının hangi süre içerisinde ödeneceğine ilişkin ilgili Kanunda bir
hüküm mevcut olmadığından, bu alacakların süresinde ödenmemesi halinde gecikme
zammına tabi olduğu da (para cezaları hariç) belirtilmek suretiyle,
borçlularına alma haberli bir yazı tebliği ile 6183 sayılı Kanunun 37 nci
maddesine göre 1 aylık ödeme süresi verilmesi gerekmektedir. İdare kurullarınca
verilen bu para cezalarının 5326 sayılı Kanun hükümlerine göre tebliğ edilmesi
gerektiği tabiidir.
442 sayılı Kanundan
kaynaklanan bu alacakların, anılan Kanunda yer alan düzenlemeler nedeniyle
vergi dairelerince takip ve tahsili gerekmektedir.
11. 6762 sayılı Kanunun
35 inci maddesine istinaden kanunen tescili zorunlu olan hususları ticaret
siciline tescil ettirmeyen ilgililer adına hükmolunan para cezaları, adli
nitelikli para cezaları olmakla birlikte inzibati mahiyette olduğundan
bunların, 5275 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsili mümkün olmayıp, bu
cezaların, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre vergi dairelerince takip ve
tahsil edilmesi gerekmektedir. Söz konusu idari para cezalarının ödeme süresi
ilgili Kanunda yer almadığından, borçlularına alma haberli bir yazı tebliği ile
6183 sayılı Kanunun 37 nci maddesine göre 1 aylık ödeme süresi verilmesi
gerekmektedir.
Ticaret Sicili
Nizamnamesi hükümleri gereğince, söz konusu para cezalarının tahsil edilip
edilmediğinin ilgili mahkemece bilinmesi gerektiğinden, anılan Kanun uyarınca
hükmolunan para cezalarından vergi dairelerince tahsil edilenlerin (vergi
dairesi alındısının tarih ve numarası da belirtilmek suretiyle) hükmü veren
mahkemeye bildirilmesi icap etmektedir.
(Ek
paragraf:RG-11/9/2013-28762) Söz konusu Nizamname 26/4/2013 tarihli ve
28629 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 11/3/2013 tarihli ve 2013/4478 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararına ekli “Ticaret Sicili Tüzüğünün Yürürlükten
Kaldırılmasına Dair Tüzük” ile yürürlükten kaldırılmıştır.
(Ek
paragraf:RG-11/9/2013-28762) Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret
Kanunun 33 üncü maddesine göre, tescili zorunlu olup da kanuni şekilde ve
süresi içinde tescili istenmemiş olan veya anılan Kanunun 32 nci maddenin
üçüncü fıkrasındaki şartlara uymayan bir hususu haber alan sicil müdürünün,
ilgilileri, belirleyeceği uygun bir süre içinde kanuni zorunluluklarını yerine
getirmeye veya o hususun tescilini gerektiren sebeplerin bulunmadığını ispat
etmeye çağıracağı, sicil müdürünce verilen süre içinde tescil isteminde
bulunmayan ve kaçınma sebeplerini de bildirmeyen kişinin, sicil müdürünün
teklifi üzerine mahallin en büyük mülki amiri tarafından idari para cezasıyla
cezalandırılacağı düzenlenmiş olup, anılan maddeye istinaden kesilen idari para
cezaları hakkında 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümlerinin uygulanması
gerekmektedir.
12. Bu bölümde yer alan
“alma haberli” tebliğ edilmesi uygun görülen yazılar, 213 sayılı Kanun hükümlerine
göre ilgilisine tebliğ edilecektir.
II. Ödeme Yeri
(Ek:RG-11/9/2013-28762)*
--------------
* 11/9/2013 tarihli
ve 28762 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan değişiklikle bu tebliğin Birinci
Kısım Üçüncü Bölümünün “I. Ödeme Zamanı” başlıklı bölümünden sonra gelmek üzere
“II. Ödeme Yeri” başlıklı aşağıdaki bölüm eklenmiş ve bölümde yer alan “Ödeme
Şekli”, “Hususi (Özel) Ödeme Şekilleri”, “Ödemenin Mahsup Edileceği Alacaklar”
bölüm başlıklarında yer alan numaralar sırasıyla “III. Ödeme Şekli”, “IV. Hususi
(Özel) Ödeme Şekilleri”, “V. Ödemenin Mahsup Edileceği Alacaklar” şeklinde
teselsül ettirilmiştir.
--------------
6183 sayılı Kanunun
31/5/2012 tarihli ve 6322 sayılı Kanunla değişik 39 uncu maddesinde “Hususi
kanunlarında ödeme yeri gösterilmemiş amme alacakları, borçlunun ikametgahının
bulunduğu yer tahsil dairesine ödenir.
Hususi kanunlarında
ödeme yeri gösterilmiş olsun olmasın borçlunun alacaklı tahsil dairesindeki
hesabı bildirmek şartıyla diğer tahsil dairelerine de ödeme yapılabilir. Bu
fıkra gereğince yapılacak ödemeler tahsildarlara yapılamaz.” hükmü yer
almaktadır.
6183 sayılı Kanunun
39 uncu maddesine göre hususi kanunlarında ödeme yeri gösterilmemiş amme
alacaklarının, borçlunun ikametgâhının bulunduğu yer tahsil dairesine ödenmesi
esastır. Ancak, hususi kanunlarında ödeme yeri gösterilmiş olsun olmasın
borçlunun alacaklı tahsil dairesindeki hesabını bildirmek suretiyle diğer
tahsil dairelerine de ödeme yapması mümkün bulunmaktadır.
III. Ödeme Şekli*
--------------
* 11/9/2013 tarihli
ve 28762 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan değişiklikle bu tebliğin Birinci
Kısım Üçüncü Bölümünün “I. Ödeme Zamanı” başlıklı bölümünden sonra gelmek üzere
“II. Ödeme Yeri” başlıklı aşağıdaki bölüm eklenmiş ve bölümde yer alan “Ödeme Şekli”,
“Hususi (Özel) Ödeme Şekilleri”, “Ödemenin Mahsup Edileceği Alacaklar” bölüm
başlıklarında yer alan numaralar sırasıyla “III. Ödeme Şekli”, “IV. Hususi
(Özel) Ödeme Şekilleri”, “V. Ödemenin Mahsup Edileceği Alacaklar” şeklinde
teselsül ettirilmiştir.
--------------
1. 6183 sayılı Kanunun
5035 sayılı Kanunla değişik 40 ıncı maddesinde;
- Ödemenin, alacaklı
tahsil dairesinin salahiyetli ve mesul memurları tarafından verilecek makbuz
karşılığı yapılacağı,
- Maliye Bakanlığının
ödemenin özel ödeme şekilleri kullanılmak suretiyle yapılması zorunluluğunu
getirmeye yetkili olduğu, bu yetkinin tahsil daireleri, amme alacağının türü,
ödeme zamanı ve bulunduğu safhalar itibarıyla topluca veya ayrı ayrı kullanılabileceği,
- Makbuz karşılığı
yapılmayan ödemelerle salahiyetli ve mesul memurlardan başkalarına yapılan
ödemelerin amme alacağına mahsup edilemeyeceği,
- Amme alacaklarının
tahsilinde kullanılan makbuzların şeklini ilgili amme idarelerinin tayin
edeceği,
- Borçluların,
makbuzlarını amme alacağının tahsil zamanaşımı müddeti sonuna kadar saklamaya
ve salahiyetli memurlarca istendiğinde göstermeye mecbur oldukları,
- Makbuzun borçluya
posta ile gönderilmesi gerektiği hallerde posta masrafının alacaklı amme
idaresine ait olduğu,
- Hususi
kanunlarındaki makbuz verilmesinden başka şekillerde yapılan tahsilata ait
hükümlerin mahfuz olduğu,
esaslarına yer
verilmiştir.
2. (Değişik:RG-29/6/2008-26921)
Yukarıda yer verilen hükümlerin Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye istinaden;
borçlusu, türü ve uygulamanın başlangıç tarihi aşağıdaki tabloda yer alan amme
alacaklarının yine aynı tabloda yer alan tarihlerden itibaren vergi dairesi
veznelerine nakden veya çekle ödenmesi yerine tahsilata yetkili kılınan
bankalara ödenmesi mecburiyeti getirilmiştir. Dolayısıyla, bankalara
ödenmesi mecburiyeti getirilen amme alacakları, bu mecburiyetin getirildiği
tarihten sonra vergi dairesi veznelerince nakden veya çekle tahsil
edilmeyecektir.
No
|
Amme Borçlusu
|
Amme Alacağının
Türü
|
Uygulamanın
Başlangıç Tarihi
|
1.
|
Kurumlar vergisi
mükellefi
|
Kanuni süresinde
beyan edilen kurumlar vergisi
|
01.01.2008
|
2.
|
Kurumlar vergisi
mükellefi
|
Kanuni süresinde
beyan edilen kurumlar vergisine mahsuben ödenecek geçici vergi
|
01.01.2008
|
3.
|
Kurumlar vergisi
mükellefi
|
Kanuni süresinde
beyan edilen (sorumlu sıfatıyla beyan edilenler dahil) katma değer vergisi
|
01.01.2009
|
4.
|
Kurumlar vergisi
mükellefi
|
Kanuni süresinde
beyan edilen kurum stopaj vergisi
|
01.01.2009
|
5.
|
Kurumlar vergisi
mükellefi
|
Kanuni süresinde
beyan edilen gelir stopaj vergisi
|
01.01.2009
|
IV. Hususi (Özel)
Ödeme Şekilleri*
--------------
* 11/9/2013 tarihli
ve 28762 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan değişiklikle bu tebliğin Birinci
Kısım Üçüncü Bölümünün “I. Ödeme Zamanı” başlıklı bölümünden sonra gelmek üzere
“II. Ödeme Yeri” başlıklı aşağıdaki bölüm eklenmiş ve bölümde yer alan “Ödeme
Şekli”, “Hususi (Özel) Ödeme Şekilleri”, “Ödemenin Mahsup Edileceği Alacaklar”
bölüm başlıklarında yer alan numaralar sırasıyla “III. Ödeme Şekli”, “IV.
Hususi (Özel) Ödeme Şekilleri”, “V. Ödemenin Mahsup Edileceği Alacaklar”
şeklinde teselsül ettirilmiştir.
--------------
1. 6183 sayılı Kanunun
41 inci maddesinde, mükelleflerin vergi borçlarını daha kolay ödemelerini
sağlamak yönünden özel ödeme şekilleri öngörülmüş ve Maliye Bakanlığının tayin
edeceği yerlerde nevilerini belirleyeceği amme alacaklarının bankalar veya
postaneler aracılığıyla ödenebileceği hükme bağlanmıştır.
2. 6183 sayılı Kanunun
41 inci maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden Devlete ait amme
alacaklarını takip ve tahsil ile görevli vergi daireleri adına tahsile yetkili
kılınan bankalarca vergi tahsil alındısı düzenlenmek suretiyle nakden veya
çekle yapılan ödemeler kabul edilmektedir.
Bankalarla yapılmış
bulunan protokoller çerçevesinde, Bakanlığımızın uygun gördüğü amme alacakları,
vergi dairesi adına yetkili kılınmış bankaların yurt genelindeki şubelerine,
vergi tahsil alındısı ile ödenebilmekte ve ödemenin vergi tahsil alındısının
düzenlendiği tarihte yapıldığı kabul edilmektedir.
Ayrıca, tahsilata
yetkili kılınmış bankaların internet bankacılığı ile sunduğu hizmetler arasında
vergi tahsilatının da yer alması halinde, internet bankacılığı ile de ödeme
yapılabilmektedir. Bu takdirde de, ödeme anında banka tarafından vergi tahsil
alındısı düzenlenmekte ve borçlunun banka şubesinden talebi üzerine bu alındı
kendisine teslim edilmektedir.
Diğer taraftan, amme
borçlusunun banka hesabından vergi dairesinin banka hesabına para gönderilmek
suretiyle ödeme yapılması halinde, amme alacağının ödeme tarihi, (Değişik
ibare:RG-8/6/2021-31505) paranın vergi dairesi hesabına geçtiği tarih
olacaktır.
Bankalar tarafından
yapılan tahsilatlara ilişkin bilgiler, elektronik ortamda Gelir İdaresi
Başkanlığına iletilmekte ve bu bilgiler vergi daireleri itibarıyla elektronik
ortamda mükellef hesaplarına işlenmektedir. Dolayısıyla, tahsilata yetkili
kılınmış bankalara vergi tahsil alındısı karşılığında yapılan ödemelerin, amme
alacağına mahsup edileceğine ilişkin herhangi bir tereddüte mahal
bulunmamaktadır.
3. 6183 sayılı Kanunun
41 inci maddesi uyarınca, amme alacaklarının tahsili konusunda Bakanlığımızın
yetkili kıldığı bankaların tahsil ettikleri paraları, tahsil ettikleri tarihten
itibaren azami 7 gün içerisinde Merkez Bankasına aktarmaları zorunlu
bulunmaktadır. Bakanlığımız bu süreyi aşmamak üzere bankalar itibarıyla farklı
süreler tayin etmeye yetkilidir.
4. Amme alacaklarının
tahsiline yetkili kılınan bankalar, tahsil ettikleri paraları Bakanlığımızca
belirlenen sürede Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına aktarmadıkları takdirde,
söz konusu amme alacağı, ilgili bankadan 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesi
hükmüne göre hesaplanacak gecikme zammı ile birlikte aynı Kanun hükümlerine
göre takip ve tahsil olunacaktır.
5. 6183 sayılı Kanunun
41 inci maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden, PTT Genel Müdürlüğü
ile yapılan protokolle bu tebliğin yayımlandığı tarih itibarıyla;
- 2918 sayılı
Karayolları Trafik Kanununa göre verilen trafik idari para
cezalarının,
- (Değişik:RG-11/9/2013-28762)
6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunun 30 uncu maddesine istinaden erişme
kontrollü karayollarından kaçak geçiş yapanlardan aranılan geçiş ücreti ve
idari para cezalarının,
PTT iş
yerlerince PTT alındısı/vergi tahsil alındısı düzenlenmek suretiyle tahsiline
yetki verilmiştir.
(Değişik
paragraf:RG-11/9/2013-28762) (Mülga cümle:RG-23/12/2017-30279) (…) Diğer taraftan,
Devlete ait alacaklardan vergi dairelerince tahsil edilenlerin PTT’ye bağlı
birimler aracılığıyla tahsil edilmesine yetki verildiği takdirde yetki verilen
amme alacakları da bu birimler tarafından tahsil edilebilecektir.
Amme alacaklarının
tahsiline yetkili kılınan PTT iş yerlerinin, tahsil ettikleri paraları Hazine
hesaplarına aktarma süresi azami 10 gündür. Tahsil edilen tutarların
Bakanlığımızca belirlenen sürede Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına
aktarılmaması halinde, söz konusu amme alacağı PTT’den 6183 sayılı Kanunun 51
inci maddesi hükmüne göre hesaplanacak gecikme zammı ile birlikte aynı Kanun
hükümlerine göre takip ve tahsil olunacaktır.
6. 6183 sayılı Kanunun
41 inci maddesi çizgili çek kullanılmak suretiyle ödemeyi özel ödeme şekilleri
arasında saymıştır. Maddenin Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden çekle
yapılacak ödemelerde aşağıda belirlenen esaslara göre işlem yapılması uygun
görülmüştür.
a) (Değişik
paragraf:RG-11/9/2013-28762) Çekle yapılacak ödemelerde, Türk Ticaret
Kanunu hükümlerine uygun olarak düzenlenmiş ve 3167 sayılı Çekle Ödemelerin
Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanunu mülga eden
20/12/2009 tarihli ve 27438 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren
5941 sayılı Çek Kanununun Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına verdiği yetkiye
istinaden bu banka tarafından yayımlanan tebliğlerle belirlenmiş şekil ve
esaslara uygun olarak bastırılmış ve kodlaması yapılmış ve bizzat amme borçlusu
tarafından keşide edilerek imzalanmış çekler kabul edilecektir.
Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankasının söz konusu tebliğlerine uygun bir şekilde bastırılmamış veya
kodlaması yapılmamış çekler ile ödeme yapılmak istenildiği takdirde, bu çekler
hiçbir şekilde işleme konulmayarak mükellefe iade edilecek ve ödeme yapılmamış
sayılacaktır.
b) Amme alacaklarına
karşılık düzenlenen çekler tahsil dairesine ve tahsile yetkili kılınmış
bankalara verilecek ve karşılığında vergi dairesi alındısı/vergi tahsil
alındısı alınacaktır.
c) Çeklerin vergi
dairesine veya bankaya verildiği tarihte ya da bundan en çok bir gün önceki
tarihte düzenlenmesi zorunludur. Daha eski tarihli çekler ödemelerde kabul
edilmeyecektir.
d) Çekle yapılan
ödemelerde, kural olarak çekin banka nezdinde bir karşılığının bulunup
bulunmadığı şartı aranılmadığından, amme alacağına karşılık düzenlenen çeklerin
arkalarına bankalarca “Bloke edilmiştir” veya “Karşılığı vardır” şeklinde bir
şerh verilmesine gerek bulunmamaktadır.
Ancak, Bakanlığımızın
gerek gördüğü hallerde, belirlediği amme alacakları için karşılığı bloke
edilmiş çekle ödeme yapılabilecektir.
7. 6183 sayılı Kanunun
44 üncü maddesi gereğince, çizgili çekin tahsil dairesine veya bankaya
verildiği tarihte ödeme yapılmış sayılacaktır. Çeklerin posta yoluyla tahsil
dairesine gönderilmesi halinde ise postaya verildiği tarih değil, tahsil
dairesi kayıtlarına intikal ettiği tarih ödeme tarihi olarak kabul edilecektir.
8. Çekle yapılan
ödemelerde çekin karşılıksız çıkması halinde, (Değişik
ibare:RG-11/9/2013-28762) 5941 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem
yapılacaktır.
Diğer taraftan,
borçlunun tahsil dairesine ibraz ettiği çekin karşılığının bankada mevcut
olmaması halinde, ödeme yapılmamış sayılacağından, borçlu hakkında 6183 sayılı
Kanunun 54 ve müteakip maddeleri uyarınca cebren takip ve tahsil işlemlerine
başlanılması gerektiği tabiidir.
V. Ödemenin Mahsup
Edileceği Alacaklar*
--------------
* 11/9/2013 tarihli
ve 28762 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan değişiklikle bu tebliğin Birinci
Kısım Üçüncü Bölümünün “I. Ödeme Zamanı” başlıklı bölümünden sonra gelmek üzere
“II. Ödeme Yeri” başlıklı aşağıdaki bölüm eklenmiş ve bölümde yer alan “Ödeme
Şekli”, “Hususi (Özel) Ödeme Şekilleri”, “Ödemenin Mahsup Edileceği Alacaklar”
bölüm başlıklarında yer alan numaralar sırasıyla “III. Ödeme Şekli”, “IV.
Hususi (Özel) Ödeme Şekilleri”, “V. Ödemenin Mahsup Edileceği Alacaklar”
şeklinde teselsül ettirilmiştir.
--------------
1. 6183 sayılı Kanunun
4369 sayılı Kanunla değişik 47 nci maddesinde borçlunun muhtelif borçlarına
karşılık rızaen yaptığı ödemelerle, tahsil dairelerince cebren tahsil olunan
paraların mahsup sırası düzenlenmektedir.
2. Madde ile mahsup
işlemlerinde; gerek rızaen yapılan ödemelerin gerekse cebren tahsil olunan
paraların alacak aslı ve fer’ilerinin tamamını karşılamaması halinde, ödemenin
alacak aslı ve fer’ilerine orantılı olarak mahsup edilmesi esası getirilmiştir.
3. Madde hükmüne göre,
amme borçlusunun ödeme süresi başlamış henüz vadesi geçmemiş borçlarına
karşılık yapacağı ödemeler öncelikle bu alacaklara mahsup edilecektir.
Ödeme süresi başlamış
henüz vadesi geçmemiş alacağın aynı vadeli birden fazla türden olması ve
yapılan ödemenin alacağın tamamını karşılamaması halinde ödemenin mahsubu;
borçlunun talebi doğrultusunda, talep bulunmaması halinde tamamı karşılanabilen
alacaktan başlanarak yapılacaktır.
Diğer taraftan, amme
alacaklarının ödeme zamanları belirli süreleri kapsamaktadır. Amme borçlusu,
borcunu bu sürenin herhangi bir gününde ödeyebilir. Bu husus dikkate alınarak
amme borçlusunun ödeme yaptığı tarihte, vadesi sona erecek borcu bulunmaması
halinde, vadesi geçmiş borçlarına karşılık ödeme yapması mümkündür.
4. Ödeme süresi
başlamış henüz vadesi geçmemiş aynı vadeli alacaklar içinde alacak asıllarının
yanı sıra gecikme faizi gibi fer'i alacakların bulunması halinde kısmi
ödemelerin mahsubunda aşağıda açıklandığı şekilde işlem yapılacaktır.
Ödeme süresi başlamış
henüz vadesi geçmemiş aynı vadeli birden fazla türden alacaklara karşılık yapılacak
kısmi ödemelerde;
-Aynı vadeli
alacakların, örneğin gelir vergisi ve damga vergisi gibi, sadece alacak
asıllarından oluşması halinde, tebliğin yukarıda belirtilen bölümü uyarınca,
-Aynı vadeli
alacakların asli ve fer'i alacaklardan, örneğin gelir vergisi, gecikme faizi,
gelir vergisine bağlı vergi ziyaı cezası, damga vergisi, gecikme faizi ve damga
vergisine bağlı vergi ziyaı cezasından oluşması halinde;
-Gelir vergisi ve
buna ait gecikme faizi bir grup, damga vergisi ve buna ait gecikme faizi ayrı
bir grup, gelir vergisi ve damga vergisine ait cezaların her biri de ayrı ayrı
birer grup olarak dikkate alınacak,
-Söz konusu
gruplardan borçlunun talebi bulunması halinde bu talep doğrultusunda, talep
bulunmaması halinde tamamı karşılanabilen alacak grubundan başlamak üzere,
-Orantı hükmü de göz
önünde bulundurularak,
mahsup yapılacaktır.
5. 6183
sayılı Kanunun 47 nci maddesi hükmüne göre, vadesi geçmiş alacaklar için rızaen
yapılan ödemeler, öncelikle ödemenin yapıldığı takvim yılı sonunda zamanaşımına
uğrayacak alacağa, bu takvim yılı sonunda zaman aşımına uğrayacak alacak birden
fazla ise her birine orantılı olarak yapılacaktır.
Zamanaşımına
uğrayacak alacağa yapılan mahsuptan sonra kalan tutar bulunması veya ödemenin
yapıldığı takvim yılı sonunda zaman aşımına uğrayacak alacağın bulunmaması
halinde yapılan ödeme, vadesi önce gelen ve teminatsız veya az teminatlı olan
alacağa mahsup edilecektir.
Mahsup işleminde, her
bir alacak aslının, fer’ileri ile birlikte tahsil edilmesi gerekmektedir. Ancak
mahsup edilecek tutarın alacak aslı ve fer’ilerinin tamamını karşılamaması
halinde mahsup, alacak aslı ve fer’ilerine orantılı olarak yapılacaktır.
Örnek 1- Ankara Vergi Dairesi
Başkanlığı Ostim Vergi Dairesi mükellefi (A), 26.02.2007 tarihinde borçlarına
karşılık 1.100,00 lira ödemede bulunmuştur. Mükelleften aranılan amme alacağına
ilişkin bilgiler aşağıdaki tablonun 1, 2 ve 3 no’lu sütunlarında
gösterilmiştir. Ödemenin mahsubu, tablonun 4 no’lu sütunundaki gibi
yapılacaktır.
Ödeme Tarihi
İtibarıyla Amme Alacağının
|
Ödemenin Mahsubu
|
Türü
|
(1)
Vadesi
|
(2)
Tutarı (lira)
|
(3)
Durumu
|
(4)
Mahsup (lira)
|
KDV
|
26.02.2007
|
100,00
|
----
|
100,00
|
Gelir V.
|
31.03.2006
|
750,00
|
Teminatsız
|
750,00
|
Gecikme zammı
|
|
207,51
|
“
|
207,51
|
KDV
|
26.04.2006
|
65,00
|
Teminatlı
|
----
|
Gecikme zammı
|
|
22,10
|
“
|
----
|
KDV
|
26.09.2006
|
80,00
|
Teminatsız
|
37,77
|
Gecikme zammı
|
|
10,00
|
“
|
4,72
|
G.
Stp.V.
|
26.10.2006
|
40,00
|
Teminatsız
|
----
|
Gecikme zammı
|
|
4,00
|
“
|
----
|
Toplam
|
1.278,61
|
|
1.100,00
|
Görüldüğü gibi
mükellefin ödeme yaptığı 26.02.2007 tarihi, 100,00 lira tutarlı Katma Değer
Vergisi borcunun ödeme süresinin son günüdür. Bu durumda yapılan ödemeden öncelikle
bu alacak tahsil edilecektir.
Mükellefin 2007 yılı
sonunda zamanaşımına uğrayacak borcu olmadığından, vadesi önce gelen 31.03.2006
vadeli teminatsız gelir vergisi ile bu verginin gecikme zammı için toplam
(750+207,51=)957,51 lira mahsup edilecektir.
KDV, gelir vergisi ve
bu verginin gecikme zammına yapılan mahsuplardan sonra
(1.100,00–1.057,51=)42,49 lira mahsup yapılabilecek tutar kalacaktır. İzleyen
26.04.2006 vadeli alacak teminatlı olduğundan, madde hükmüne göre kalan tutar, 26.09.2006
vadeli teminatsız katma değer vergisine mahsup edilecektir.
Ancak, 42,49 liralık
ödeme 26.09.2006 vadeli alacak aslı ve gecikme zammının tamamını
karşılamadığından mahsup, alacak aslı ve gecikme zammına orantılı olarak
yapılacaktır.
Bunun için öncelikle
borca hesaplanacak gecikme zammı ile bu alacağın asıl ve fer’i toplamı
bulunacaktır.
Gecikme zammı,
26.09.2006 ila 26.02.2007 tarihleri arasındaki 5 aylık süre için aylık % 2,5
oranı esas alınarak %12,5 oranında hesaplanacaktır. Buna göre, gecikme zammı
tutarı 80 X % 12,5 = 10,00 lira, toplam alacak ise 80,00+10,00= 90,00 lira
olacaktır.
Alacak aslı ve
gecikme zammına yapılacak mahsup tutarı aşağıdaki formüle göre bulunacaktır.
Her bir alacak için
yapılacak mahsup tutarı
|
=
|
Her bir alacak
tutarı
|
X
|
Yapılan ödeme
|
Toplam alacak
tutarı
|
Buna göre, 42,49
liranın;
Alacak aslına
mahsup edilecek tutarı
|
=
|
80,00 X 42,49
|
= 37,77 lira
|
90,00
|
Gecikme Zammına mahsup edilecek tutarı
|
=
|
10,00 X 42,49
|
= 4,72 lira
|
90,00
|
olacaktır.
Mahsuptan sonra kalan
42,23 lira alacak aslı ise vade tarihinden itibaren hesaplanacak gecikme zammı
ile birlikte takip ve tahsil edilecektir.
Örnek 2- İzmir Vergi Dairesi
Başkanlığı Basmane Vergi Dairesi mükellefi (K), vadesi geçmiş borçları için
11.02.2007 tarihinde 10.000,00 lira ödemede bulunmuştur. Mükelleften aranılan
amme alacağına ilişkin bilgiler aşağıdaki tablonun 1, 2 ve 3 no’lu sütunlarında
gösterilmiştir. Mükellefin ödemenin yapıldığı yıl içerisinde zamanaşımına
uğrayacak borcu yoktur. Mükellefin borçları; 2003 takvim yılı hesaplarının
incelenmesi sonucu kesinleşen kurumlar vergisi ve vergi ziyaı cezası olmak
üzere iki tür asli alacak, gecikme zammı ve gecikme faizi olmak üzere iki tür
fer’i alacaktan oluşmaktadır. Ödemenin mahsubu, 4 no’lu sütundaki gibi
yapılacaktır.
Ödeme Tarihi
İtibarıyla Amme Alacağının
|
Ödemenin
Mahsubu
|
Türü
|
(1)
Vadesi
|
(2)
Tutarı (lira)
|
(3)
Durumu
|
(4)
Mahsup (lira)
|
Kurumlar V.
|
25.04.2005
|
5.000,00
|
Teminatsız
|
2.451,96
|
Gecikme zammı
|
|
2.995,89
|
Teminatsız
|
1.469,16
|
Vergi Ziyaı
|
25.04.2005
|
5.000,00
|
Teminatsız
|
2.451,96
|
Gecikme zammı
|
|
2.995,89
|
Teminatsız
|
1.469,16
|
Gecikme faizi
|
25.04.2005
|
4.400,00
|
Teminatsız
|
2.157,76*
|
Toplam
|
20.391,78
|
|
10.000,00
|
*Mahsup sonucu kalan
tutarın tamamı bu alacağa ayrılmıştır.
Görüldüğü gibi
yapılan 10.000,00 lira ödeme, vadeleri aynı olan asıl alacaklar ve fer’ilerinin
tamamı olan 20.391,78 lirayı karşılamamaktadır. Bu durumda ödemenin mahsubunun
her bir alacak aslı ve fer’ilerine orantılı olarak yapılması gerekmektedir.
Bunun için asıl ve
fer’ileri itibarıyla her bir alacağa yapılacak mahsup tutarının hesaplanmasında
Örnek 1’deki formül kullanılacaktır.
Buna göre, 10.000,00
liranın;
Kurumlar Vergisine
mahsup edilecek tutarı
|
=
|
5.000,00 X
10.000,00
|
= 2.451,96 lira
|
20.391,78
|
Kurumlar Vergisinin
Gecikme Zammına mahsup edilecek tutarı
|
=
|
2.995,89 X
10.000,00
|
= 1.469,16 lira
|
20.391,78
|
olarak bulunacaktır.
Aynı formül
kullanılarak vergi ziyaı cezasına mahsup edilecek tutar 2.451,96 lira, vergi
ziyaı cezasının gecikme zammına mahsup edilecek tutar 1.469,16 lira olarak
bulunacak, ödemeden geriye kalan 2.157,76 lira gecikme faizine mahsup
edilecektir.
6. 6183 sayılı Kanunun
47 nci maddesi hükmüne göre, amme alacağına karşılık cebren tahsil edilen
paralar önce parayı tahsil eden dairenin artarsa aynı amme idaresinin takibe
iştirak etmiş olan diğer alacaklı tahsil dairelerinin takip konusu alacak aslı
ve fer’ilerine mahsup edilecektir. Tahsil edilen paranın alacak aslı ve
fer’ilerinin tamamını karşılamaması halinde, mahsup, alacak aslı ve
fer’ilerine orantılı olarak yapılacaktır.
Ödeme süresi geçmiş alacaklar
için cebren tahsil muameleleri, ödeme emri tebliği, teminatlı alacaklarda ise
borcun ödenmesi için bildirimde bulunulması ile başlanılmaktadır.
6183 sayılı Kanunun;
- 55 inci maddesine
göre, ödeme emri ile borçluya; (Değişik ibare:RG-23/12/2017-30279)(39)
15 gün içerisinde borcunu ödemesi ya da borca karşılık mal
bildiriminde bulunması, aksi halde borcun cebren tahsil edileceği ve mal
bildiriminde bulununcaya kadar 3 ayı geçmemek üzere hapis ile cezalandırılacağı
hususu,
- 56 ncı maddesi ile
de karşılığında teminat alınmış olan borcun (Değişik
ibare:RG-23/12/2017-30279)(39) 15 gün içinde
ödenmesi, aksi halde teminatın paraya çevrileceği ve diğer şekillerle cebren
tahsile devam edileceği,
bildirilmektedir.
Bu tebligatlar ile
borçluya yükümlülükleri ve bu yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde
karşılaşacağı müeyyideler hatırlatılmaktadır.
Borçlunun verilen bu
sürelerde borcunu ödememesi halinde amme alacağı; borçlunun mal bildiriminde
gösterilen veya tahsil dairesince tespit edilen mallarının haczi ve satışı,
teminatlı alacaklarda teminatın paraya çevrilmesi suretiyle tahsil edilecektir.
Bu durum dikkate
alınarak cebren tahsil olunan amme alacaklarının mahsubu, aşağıdaki şekilde
yapılacaktır.
a) Ödeme emri tebliği
veya teminatlı alacaklar için yapılan bildirim üzerine ödemeler
Ödeme emri tebliği
veya teminatlı alacaklar için yapılan bildirim üzerine verilen sürelerde veya
daha sonraki tarihlerde yapılacak ödemeler bu tebligatlarla istenilen
alacaklara mahsup edilecektir. Ödemenin alacak aslı ve fer’ilerini
karşılamaması halinde mahsup alacak aslı ve fer’ilerine orantılı olarak
yapılacaktır.
b) Haciz ve satış
işlemleri sırasında yapılan ödeme ve tahsilatlar
Cebri tahsil
işlemlerinde borçlunun; haciz ve satış işlemlerinin yaratacağı olumsuzlukları
gidermek amacıyla, haciz işlemi sırasında, haciz tarihinden hacizli malın
satışına kadar haczi yapan memura veya tahsil dairesine borcunu tamamen veya
kısmen ödemesi mümkündür. Yapılan bu ödemeler cebren tahsil hükmündedir.
Yapılan hacze rağmen
borç ödenmediği takdirde haczedilen her türlü mal satılarak paraya
çevrilmektedir. Haczedilen malların satışının ne şekilde yapılacağı her malın
özelliğine göre 6183 sayılı Kanunun ilgili maddelerinde düzenlenmiştir. Para, döviz,
teminat mektubu gibi likit kıymetlerin ihale yöntemiyle satılarak paraya
çevrilmesi söz konusu olmadığından, bu kıymetlerin paraya çevrilmesinden,
nakdin tahsil dairesi kayıtlarına intikal etmesi anlaşılacaktır.
Bu şekilde tahsil
olunan paralardan, aynı Kanunun 74 üncü maddesine göre önce ilan, nakil gibi
takip masrafları düşüldükten sonra geriye kalan kısım takip konusu alacak aslı
ve fer’ilerine orantılı olarak mahsup edilecektir.
Örnek 3- İstanbul Vergi Dairesi
Başkanlığı Mecidiyeköy Vergi Dairesi mükelleflerinden (B)’nin vadesi geçmiş
vergi borçları için cebri takibe geçilmiş ve haczedilen bir taşıt 25.02.2007
tarihinde 17.000,00 liraya satılarak, satış bedeli aynı gün tahsil edilmiştir.
Vergi dairesince satış işlemi gerçekleşinceye kadar 62,00 lira takip gideri
yapılmıştır. Mükelleften aranılan amme alacağına ilişkin bilgiler aşağıdaki
tablonun 1 ve 2 no’lu sütunlarında gösterilmiş olup, 17.000,00 lira tahsilatın
mahsubu, 3 no’lu sütunundaki gibi yapılacaktır.
Tahsilat
Tarihi İtibarıyla Amme Alacağının
|
Tahsilatın Mahsubu
|
Türü
|
(1)
Vadesi
|
(2)
Tutarı
(lira)
|
(3)
Mahsup
(lira)
|
Takip Gideri
|
----
|
62,00
|
62,00
|
Gelir V.
|
31.07.2005
|
5.000,00
|
5.000,00
|
Gecikme zammı
|
----
|
2.579,25
|
2.579,25
|
G.Stp.V.
|
26.08.2005
|
400,00
|
400,00
|
Gecikme
zammı
|
----
|
196,01
|
196,01
|
KDV
|
26.09.2005
|
1.500,00
|
1.500,00
|
Gecikme zammı
|
----
|
690,03
|
690,03
|
KDV
|
26.10.2005
|
7.000,00
|
4.596,24
|
Gecikme zammı
|
----
|
3.010,14
|
1.976,47
|
Toplam
|
20.437,43
|
17.000,00
|
Tabloda görüldüğü
gibi, tahsil olunan 17.000,00 liradan öncelikle 62,00 lira takip gideri düşüldükten
sonra kalan tutar mükellefin vadesi önce gelen 31.07.2005 vadeli gelir vergisi
ve buna ilişkin gecikme zammı borcundan başlayarak sırası ile 26.08.2005 vadeli
gelir stopaj vergisi, 26.09.2005 vadeli katma değer vergisi ve bu vergilere
ilişkin gecikme zamlarına mahsup edilecektir.
Bu mahsuplardan sonra
yapılan tahsilattan 6.572,71 lira kalacaktır. Ancak, kalan tutar 26.10.2005
vadeli Katma Değer Vergisi ve gecikme zammının tamamını karşılamadığından
mahsup alacak aslı ve gecikme zammına orantılı olarak yapılacaktır.
Bunun için öncelikle
borca uygulanacak gecikme zammı ile bu alacağın asıl ve fer’i toplamı
hesaplanacaktır.
Gecikme zammı,
27.10.2005 ile 25.02.2007 tarihleri arasında geçen süre için 3.010,14 lira
olduğundan, toplam alacak (7.000,00 + 3.010,14=) 10.010,14 lira olacaktır.
Alacak aslı ve
gecikme zammına yapılacak mahsup tutarlarının tespitinde aşağıdaki formül
kullanılacaktır.
Her bir alacak için
yapılacak
mahsup tutarı
|
=
|
Her bir alacak
tutarı
|
X
|
Yapılan ödeme
|
Toplam alacak
tutarı
|
Buna göre, 6.572,71
liranın;
Alacak aslına
mahsup edilecek
tutarı
|
=
|
7.000,00 X 6.572,71
|
= 4.596,24 lira
|
10.010,14
|
|
|
|
|
Gecikme zammına
mahsup edilecek
tutarı
|
=
|
3.010,14 X 6.572,71
|
= 1.970,47
lira
|
10.010,14
|
|
|
|
|
|
|
olacaktır.
Ancak, yukarıda
mahsup edilen 8 tür alacaktan sonra arta kalan tutar (17.000,00-15023,53=)
1.976,47 lira olduğundan, 3.010,14 lira gecikme zammı için 1.970,47 lira yerine
1.976,47 lira ayrılacaktır.
Mahsuptan sonra kalan
(7.000,00-4.596,24=)2.403,76 lira alacak aslı vade tarihinden itibaren
hesaplanacak gecikme zammı ile birlikte takip edilmeye devam edilecektir.
7. 6183 sayılı Kanunun
47 nci maddesinde 4369 sayılı Kanunla yapılan değişiklik 01.01.1999 tarihinde
yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla 01.01.1999 tarihinden itibaren rızaen ya da
cebren yapılan tüm tahsilatların mahsubu yukarıdaki esaslara göre
yapılmaktadır.
DÖRDÜNCÜ
BÖLÜM
Tecil,
Tehir, Gecikme Zammı
I. Tecil
A. Kanunun 48 inci
Maddesine Göre Tecil(40)
1. (Değişik:RG-29/6/2008-26921)
5766 sayılı Kanunun 6 ncı maddesiyle 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde 01.07.2008
tarihinden geçerli olmak üzere yapılan değişiklik uyarınca, amme alacağının vadesinde
ödenmesi, haciz uygulanması veya haczedilen malın paraya çevrilmesi hallerinin,
amme borçlusunu çok zor duruma düşüreceğinin anlaşıldığı durumlarda, Kanunun ve
alacaklı amme idarelerinin öngördüğü şartlarla, amme alacağının 36 ayı geçmemek
üzere tecil edilerek taksite bağlanabileceği hükmü yer almaktadır.
2. Tecil, talep
edilmesi halinde alacaklı amme idareleri veya tahsil daireleri tarafından
zorunlu olarak yerine getirilmesi gereken bir işlem değildir.
3. Amme idarelerinin
alacaklarının kanunlarda yer verilen sürelerde ödenmesi (tahsili) esastır.
Ancak, alacaklı amme idareleri, icra takibine başlama ya da icrayı devam
ettirme hallerinin varlığında borçlunun “çok zor” durumda kalacağını öngörür ve
takdir ederlerse maddedeki şartlarla amme alacağını tecil edebilirler.
Tecilin yapılması
sırasında amme alacağının tecil dolayısıyla tehlikeye girmemesi, teminat altına
alınması şartları göz önünde bulundurulacağı gibi, “çok zor” durumun takdirinde
de icra takibine başlanılması ya da takibin devamı halinde borçlunun gelir
kaynaklarının ortadan kalkmasına ya da faaliyetlerinin devamının engellenmesine
sebebiyet verilip verilmediğinin de bir ölçü olarak göz önünde bulundurulması
icap etmektedir.
4. (Değişik:RG-29/6/2008-26921)
Borçludan teminat alınması Kanunda sayılan tecil şartları arasındadır.
Teminatın alınmasında öncelikle 6183 sayılı Kanunun 10 uncu maddesindeki maddi
teminatın aranması, borçlu maddi teminat gösteremediği takdirde 11 inci maddeye
göre şahsi kefaletin, tahsil dairesince uygun görülmesi şartıyla, teminat
olarak kabulü mümkündür.
a) 6183 sayılı Kanunun
48 inci maddesine 01.07.2008 tarihinden geçerli olmak üzere 5766 sayılı Kanunla
eklenen ikinci fıkrada “Şu kadar ki, amme borçlusunun alacaklı tahsil
daireleri itibarıyla tecil edilen borçlarının toplamı ellibin Yeni Türk
Lirasını (bu tutar dahil) aşmadığı takdirde teminat şartı aranılmaz. Bu tutarın
üzerindeki amme alacaklarının tecilinde, gösterilmesi zorunlu teminat tutarı
ellibin Yeni Türk Lirasını aşan kısmın yarısıdır. Bakanlar Kurulu; bu tutarı on
katına kadar artırmaya, yarısına kadar indirmeye, yeniden kanuni tutarına
getirmeye ve alacaklı amme idareleri itibarıyla bu hadler arasında farklı tutar
belirlemeye yetkilidir.” hükmüne yer verilmiştir.
Buna göre; amme borçlusunun
alacaklı tahsil daireleri itibarıyla tecil edilecek borçlarının toplamının
50.000,- lirayı (bu tutar dahil) aşmaması şartıyla tecil edilecek borçlar için
teminat aranılmayacaktır. Teminat aranılmaksızın yapılacak tecil ve
taksitlendirmelerde, 50.000,- liralık sınır alacaklı amme idarelerinin her bir
tahsil dairesine olan tecile konu borç toplamları dikkate alınarak
belirlenecektir.
Tecil ve
taksitlendirilecek amme alacaklarının toplam tutarının 50.000,- lirayı aşması
durumunda, gösterilmesi zorunlu olan teminat tutarı 50.000,- lirayı aşan kısmın
yarısı olacaktır.
Teminat
aranılmaksızın yapılacak tecil ve taksitlendirmelere ilişkin olarak belirlenen
50.000,- liralık sınır, tecilli borçların toplamı esas alınarak
uygulanacağından, borçlunun tecil edilmiş ve tecil şartlarına uygun olarak
ödeme yaptığı borçları için bu sınır dikkate alınmış ise bu borçlar ödenmediği
sürece yeni tecil taleplerinde dikkate alınmayacaktır.
Amme borçlusunun
teminat aranılmaksızın tecil ve taksitlendirilmiş borçlarının bulunması halinde
borçlu, söz konusu borcunu taksitlendirme şartlarına uygun ödedikten sonra veya
tecil şartlarına uygun ödeme yapılmaması nedeniyle tecilin ihlal edilmiş olması
durumunda ve aynı tahsil dairesine teminatsız tecil uygulamasından yararlanmadığı
başka bir tecilli borcu bulunmadığı takdirde 50.000,- liralık teminatsız tecil
uygulamasından tekrar yararlanabilecektir.
Dolayısıyla, her bir
tahsil dairesince borçlunun tecil edilen borç toplamı 50.000,- liraya
ulaşıncaya kadar borçludan herhangi bir teminat göstermesi istenmeyecektir.
Ancak, tecil edilen borç toplamı 50.000,- lirayı aştıktan sonra ve tecil
şartlarına uygun ödemeler devam ettiği müddetçe borçlu tarafından yapılacak her
yeni tecil talebi sırasında, daha önce tecil edilmiş borçların 50.000,- liralık
kısmı için teminat aranılmamış olması nedeniyle, tecili talep edilen borcun
yarısı değerinde teminat gösterilmesi istenilecektir.
Örnek 1 - Mükellef (A)’nın
Yıldırım Beyazıt Vergi Dairesine 30.000,- lira ve Maltepe Vergi Dairesine de
45.000,- lira borcu bulunmaktadır.
Mükellef (A),
01.07.2008 tarihinde anılan vergi dairelerinden söz konusu borçlarının tecil ve
taksitlendirilmesini talep etmiş, vergi daireleri borcun taksitler halinde
ödenmesini uygun bulmuştur.
Bu durumda, mükellefin
her iki vergi dairesine olan ve tecili uygun görülen borçları, ayrı ayrı
50.000,- liranın altında kaldığı için vergi dairelerince herhangi bir teminat
aranılmaksızın taksitlendirme yapılacaktır.
Örnek 2 - Mükellef (B),
26.07.2008 tarihinde bağlı bulunduğu vergi dairesine müracaat ederek, 120.000,-
lira borcunun taksitlendirilmesini talep etmiş, vergi dairesi mükellefin
talebini değerlendirmiş ve borcun Ağustos 2008 ayından itibaren 6 ayda 6 eşit
taksitte ödenmesini uygun görmüştür.
Vergi dairesi,
mükelleften taksitlendirilen bu borcu için 50.000,- lirayı aşan kısmın yarısı
olan [(120.000–50.000=) 70.000/2=] 35.000,- lira değerinde teminat göstermesini
isteyecektir.
Örnek 3 - Mükellef (C),
26.08.2008 vadeli 40.000,- lira borcu için aynı tarihte tecil ve taksitlendirme
talep etmiştir. Mükellefin söz konusu borcu Eylül 2008 ayından başlamak ve 8
ayda 8 eşit taksitte ödenmek üzere tecil edilmiştir. Mükellef, mevcut tecilli
borcunu tecil şartlarına uygun ödemeye devam ederken, 26.10.2008 vadeli 30.000,-
lira borcu için aynı tarihte tecil ve taksitlendirme talebinde bulunmuştur.
Vergi dairesince mükellefin söz konusu borcu Kasım 2008 ayından başlamak ve 6
ayda 6 eşit taksitte ödenmek üzere tecil edilmiştir.
Teminat şartı
aranılmaksızın tecil edilebilecek borç tutarı 50.000,- lira olduğundan, vergi
dairesi mükellefin 26.08.2008 vadeli 40.000,- lira borcunu taksitlendirirken
mükelleften herhangi bir teminat istemeyecektir. 26.10.2008 vadeli borç tecil
edilirken 50.000 liralık sınır mükellefin tecilli borçlarının toplamı dikkate
alınarak uygulanacak ve tecil edilen borç toplamı 70.000,- liraya ulaştığından,
yeni tecili talep edilen borcun 10.000,- liralık kısmı için teminat
istenmeyecek, geri kalan kısmının yarısı tutarında [(30.000-10.000=) 20.000/2=10.000
lira] teminat göstermesi istenilecektir.
Örnek 4 - Mükellef (D),
26.09.2008 tarihinde 60.000,- lira borcu için tecil ve taksitlendirme talep
etmiştir. Mükellefin söz konusu borcu Ekim 2008 ayından başlamak ve
6 ayda 6 eşit taksitte ödenmek üzere tecil edilmiştir. Mükellef, mevcut tecilli
borcunu tecil şartlarına uygun ödemeye devam ederken, 26.12.2008 tarihinde
70.000,- lira borcu için tecil ve taksitlendirme talebinde bulunmuştur. Vergi
dairesince mükellefin 70.000,- liralık borcu da Ocak 2009 ayından
başlamak ve 5 ayda 5 eşit taksitte ödenmek üzere tecil edilmiştir.
Teminat şartı
aranılmaksızın tecil edilebilecek borç tutarı 50.000,- lira olduğundan, vergi
dairesi mükellefin 26.09.2008 vadeli 60.000,- lira borcunu taksitlendirirken,
tecil edilen borcun 50.000,- liralık kısmı için herhangi bir teminat istememiş,
50.000,- liranın üzerinde kalan tutarın yarısı olan [(60.000-50.000=)10.000/2=]
5.000,- lira için teminat almıştır.
Borçlu, ilk tecil
talebine istinaden tecil edilen borcu için 50.000,- liralık teminat
aranmaksızın tecil uygulamasından yararlandığından, 26.12.2008 vadeli borç
tecil edilirken borçludan tecili talep edilen borcun yarısı tutarında
(70.000/2=35.000 lira) teminat göstermesi istenilecektir.
b) 01.07.2008
tarihinden geçerli olmak üzere 5766 sayılı Kanunla değişik 6183 sayılı Kanunun
48 inci maddesinin beşinci fıkrasında “Haciz yapılmışsa mahcuz mal, değeri
tutarınca teminat yerine geçer. Tecil edilen amme alacakları ile ilgili olarak
daha önce tatbik edilen ve borcun tamamını karşılayacak değerde olan hacizler,
yapılan ödemeler nispetinde kaldırılır ve buna isabet eden teminat iade edilir.
Ancak, mahcuz malların değeri tecil edilen borç tutarından az, zorunlu teminat
tutarından fazla olması halinde, tatbik edilen hacizler, tecil şartlarına uygun
olarak yapılan ödemeler neticesinde kalan tecilli borç tutarı mahcuz mal
değerinin altına inmediği müddetçe kaldırılmaz. Tecilli borca karşılık alınan
teminat ise, tecil şartlarına uygun olarak yapılan ödemeler neticesinde kalan
tecilli borç tutarının zorunlu teminat tutarının altına inmesi durumunda,
yapılan ödemeler nispetinde kaldırılır.” hükmü yer almaktadır.
Söz konusu hükümde;
-borçlunun daha önce
tahsil dairesince haczedilmiş mallarının, tecil talep edilmesi halinde değeri
tutarınca teminat yerine geçeceğine,
-tahsil dairesince
borçlunun malları üzerine haciz tatbik edildikten sonra borcun tecil edilmesi
halinde, tecil edilen bu borçlar için tatbik edilmiş hacizlerin hangi şartlar
dahilinde kaldırılabileceğine,
-tecil edilen borca
karşılık teminat gösterilmiş olması durumunda, borçlu tarafından gösterilen
teminatların hangi şartlar dahilinde borçluya iade edileceğine,
ilişkin düzenlemelere
yer verilmiştir.
Buna göre, borçlunun
malları üzerine haciz tatbik edildikten sonra borcun tecil edilmesi halinde,
daha önce haczedilmiş malları, tecil ve taksitlendirilen borçları için değeri
tutarınca teminat yerine geçecektir.
Haklarında 6183
sayılı Kanun uyarınca yapılan takip muamelesi sonucunda malları haczedilmiş amme
borçlularından aranılan amme alacaklarının tecil edilmesi durumunda tecilden
önce tatbik edilen ve alacağın tamamını karşılayacak değerde olan
hacizler, yapılan ödemeler nispetinde kaldırılacak ve buna isabet eden
teminatlar bölünebilir nitelikte ise iade edilecektir. Dolayısıyla bu durumdaki
amme alacaklarının tecilinde, teminatsız tecil veya zorunlu teminat tutarı esas
alınarak teminat istenmesi uygulaması söz konusu olmayacaktır.
Borcun tecilinden önce
haczedilmiş malların değeri tecil edilen borç tutarından az, zorunlu teminat
tutarından fazla ise tatbik edilmiş olan hacizler, tecil şartlarına uygun
olarak ödenen taksitler sonucunda kalan borç tutarı, hacizli mal değerinin
altına inmediği sürece kaldırılmayacak, tecil şartlarına uygun olarak yapılan
ödemeler neticesinde kalan tecilli borç tutarı hacizli malın değerinin altına
indikten sonra, yapılan ödemeler nispetinde ve bölünebilir nitelikte olması
şartıyla kaldırılacaktır.
Amme borçlusunun tecil
ve taksitlendirilen borç tutarı teminat aranılmayacak 50.000,- liralık sınırın
altında olsa dahi tecilden önce haciz tatbik edilen hallerde yukarıda
açıklandığı şekilde tatbik edilmiş hacizler yapılan ödemeler nispetinde
kaldırılacaktır.
Borcun tecilinden
önce haczedilmiş malların değeri, tecil edilen borç tutarından ve madde hükmüne
göre istenilmesi gereken zorunlu teminat tutarından az ise haczedilen malların
değeri ile gösterilmesi gereken zorunlu teminat tutarı arasındaki fark kadar
teminat gösterilmesi istenilecektir. Bu durumda yapılan tecillerde istenilecek
zorunlu teminat tutarı belirlenirken 50.000,- liralık sınırın dikkate alınacağı
tabiidir.
6183 sayılı Kanunda
yapılan düzenlemeye göre tecilli borçlar için alınmış teminatların iadesi,
hacizli malların teminat yerine geçtiği durumlar ile haciz uygulaması
olmaksızın teminat alındığı durumlar açısından farklılık göstermektedir.
Tecil ve
taksitlendirmeden önce tatbik edilen hacizler hakkında tesisi gereken işlemler
yukarıda açıklanmıştır.
6183 sayılı Kanun
uyarınca herhangi bir haciz uygulaması olmadan tecil edilen borçlar için alınan
teminatlar; tecil şartlarına uygun olarak yapılan ödemeler sonucunda kalan
tecilli borç tutarının, zorunlu teminat tutarının altına inmesi durumunda
yapılan ödemeler nispetinde ve bölünebilir nitelikte olması şartıyla iade
edilecektir.
Bu hüküm, amme
borçlusunun tecilli borçlarına karşılık gösterdiği teminatların her bir tecil
için ayrı ayrı değerlendirilmesini ve tecil şartlarına uygun yapılan ödemeler
nispetinde teminatların iadesini gerektirmektedir.
Teminatların iade
edilmesi sırasında borçludan tahsili gereken amme alacaklarının tahsil
güvenliğini sağlamak üzere gerekli tedbirlerin alınacağı tabiidir.
Örnek 5 - Mükellef (E)’nin
muhtelif vadeli 100.000,- lira vergi borcu için vergi dairesi, mükellefin
90.000,- lira ve 60.000,- lira değerindeki iki adet gayrimenkulüne haciz tatbik
etmiştir. Mükellef vergi dairesinden borçlarının tecil ve taksitlendirmesini
talep etmiş, anılan vergi dairesince söz konusu borçlar 10 ayda ve 10 eşit
taksitte ödenmek üzere tecil edilmiştir.
Bu örnekte, tecil ve
taksitlendirmeden önce borcun tamamını karşılayacak değerde haciz tatbik
edilmiş olduğundan, zorunlu teminat tutarı belirlenmesi söz konusu olmayacak,
dolayısıyla tatbik edilmiş hacizler tecil yapılmasına rağmen
kaldırılmayacaktır.
Mükellefin, iki
taksiti ödemesi durumunda, kalan tecilli borç tutarı 80.000,- lira olacaktır.
Mükellefin gayrimenkulleri üzerine borcun tecilinden önce tatbik edilen
hacizler, taksit ödemeleri nispetinde kaldırılabileceğinden, kalan 80.000,-
lira ve hesaplanan tecil faizlerinden oluşan borcu, 90.000,- lira değerindeki
gayrimenkulün karşılaması halinde bu gayrimenkul üzerindeki haciz baki kalmak
kaydıyla 60.000,- lira değerindeki gayrimenkul üzerindeki haciz
kaldırılacaktır.
Örnek 6 - Mükellef (F)’nin
900.000,- lira borcu için vergi dairesince 575.000,- lira değerindeki
gayrimenkullerine haciz tatbik edilmiştir. Mükellef vergi dairesinden
borçlarının tecil ve taksitlendirmesini talep etmiş, söz konusu borçlar 18 ayda
ve 18 eşit taksitte ödenmek üzere tecil edilmiştir.
Haczedilen
gayrimenkullerin değeri tecil edilen borç tutarından az, ancak madde hükmüne
göre gösterilmesi zorunlu teminat tutarı olan [(900.000-50.000=) 850.000/2=]
425.000,- liradan fazladır. Bu nedenle mükelleften tecil edilen borçlara
karşılık teminat istenilmeyecektir.
Mükellef, ilk 7
taksit tutarı olan toplam 350.000,- lirayı ödedikten sonra kalan tecilli borç
tutarı (900.000 – 350.000= 550.000 lira) hacizli gayrimenkullerin değeri
olan 575.000,- liranın altına inmesine ve hacizli
gayrimenkullerin değerinin zorunlu teminat tutarı olan 425.000,- liranın
üstünde olmasına rağmen bölünebilir nitelikte olması koşuluyla kaldırılabilecek
haciz tutarı 25.000,- lira olacaktır. Mükellefin tecil şartlarına uygun olarak
yapacağı ödemeler üzerine malları üzerindeki hacizler, bölünebilir nitelikte
olması şartıyla yapılan ödemeler nispetinde kaldırılabilecektir. (Örnekte
tahsili gereken tecil faizi ihmal edilmiştir.)
Örnek 7 - Mükellef (G),
1.500.000,- lira tutarındaki borcu için tecil ve taksitlendirme talep etmiş,
söz konusu borç 12 ayda ve 12 eşit taksitte ödenmek üzere 30.07.2008 tarihinde
tecil edilmiştir.
Mükellef
taksitlendirilen borçları için [(1.500.000-50.000=)1.450.000/2=]
725.000,- lira tutarındaki zorunlu teminatı göstermiştir.
Mükellef vergi
dairesine ilk 7 taksit toplamı olan (125.000 x 7=) 875.000,- lira tutarında
ödeme yapmıştır. Bu durumda, mükellefin kalan tecilli borcu (1.500.000–
875.000=) 625.000,- lira olup, zorunlu teminat tutarı olan 725.000,- liranın
altına inmiş olacağından, zorunlu teminat tutarı ile kalan tecilli borç tutarı
arasındaki (725.000-625.000=) 100.000,- lira değerindeki teminat bölünebilir
nitelikte ise mükellefe iade edilebilecektir. Örnek, tahsili gereken tecil
faizi ihmal edilerek düzenlenmiştir.
Diğer taraftan, haciz
tatbik edilmemiş amme alacaklarının tecili sırasında istenecek zorunlu teminat
tutarının belirlenmesinde hesaplanacak tecil faizleri dikkate alınmamakla
birlikte, teminatların iadesinde ödenmesi gereken tecil faizlerinin de dikkate
alınması gerekmektedir.
c) 5766
sayılı Kanunun 6 ncı maddesiyle 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde yapılan değişikliklerin,
5766 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesi hükmü nedeniyle, 6183 sayılı Kanunun
48 inci maddesinde yapılan değişikliklerin yürürlüğe gireceği 01.07.2008
tarihinden önce tecil edilmiş bulunan amme alacakları hakkında da uygulanması
mümkün bulunmaktadır.
5. Kanunun tecil için
öngördüğü şartlardan borç ödemede iyi niyet sahibi olma şartına da tecil
taleplerinin değerlendirilmesi sırasında dikkat edilecek, öteden beri borç
ödeme alışkanlığı bulunmayan borçluların önerdikleri ödeme planlarının gerçekçi
olmadığı kanaatına ulaşılan hallerde tecil talepleri, çok zor durumda olmaları
halinde dahi, kabul edilmeyecektir.
6. 6183 sayılı Kanunun
48 inci maddesine göre tecil yapılabilmesi için borçlunun yazılı müracaatı
şarttır. Borçlu bu müracaatı bizzat yapabileceği gibi kanuni temsilcileri veya
bu konuda özel olarak vekalet verilen kişiler marifetiyle de yapabilecektir.
7. Tecil edilen amme
alacaklarının, belirlenen faiz oranı esas alınarak hesaplanan tecil faiziyle
birlikte ödenmesi gerekmektedir.
8. 6183 sayılı Kanunun
48 inci maddesine göre, Devlete ait amme alacaklarında, tecil yetkisini
kullanacak ve bu yetkiyi devredecek olanlar, ilgili bakanlardır.
Tecil yetkisi, il
özel idarelerine ait amme alacaklarında valilere, belediyelere ait amme
alacaklarında ise belediye başkanlarına aittir.
9. Devlete ait olup,
yukarıda yer verilen şartların yanında Bakanlığımız teşkilatınca 6183 sayılı
Kanun uyarınca takip ve tahsil edilen amme alacaklarıyla ilgili olarak
yapılacak tecil ve taksitlendirmenin şartları aşağıda belirtilmiştir.
a) Teşkilata devredilen
tecil ve taksitlendirme yetkisi, devrolunan makamlar tarafından, bulunmamaları
halinde vekilleri tarafından kullanılacaktır.
b) Tecil ve
taksitlendirme yetkisi kullanılırken, yetki devrinde belirlenmiş; sürelere,
tutarlara ve alacak türlerine uygun olarak işlem yapılacak, yetkiyi aşan
talepler yetkili makama bildirilecektir.
c) Tecil ve
taksitlendirme yetkisini kullanacak olan makama gelen talepler; borçlunun yükümlülüklerinin
takibini yapan birimlerin görüşleri de dikkate alınarak sonuçlandırılacaktır.
d) Tecili ve
taksitlendirmeyi yapacak makamlar, tecil şartlarına göre tayin ettikleri
taksitlendirme şartlarını belirleyeceklerdir. Tayin edilecek şartların borçlu
tarafından kabul edilmesi esastır. Kabul işlemi yazılı olarak yapılabileceği
gibi, hazırlanan ödeme planlarının idarede kalan nüshalarına imza atılmak
suretiyle de yapılabilecektir. Borçlu tarafından kendisine bildirilen tecil ve
taksitlendirme şartları kabul edilmediği takdirde tecil veya taksitlendirme
yapılmayacaktır.
e) (Değişik:RG-29/6/2008-26921)
Tecilin, tecil ve taksitlendirme şartlarının borçlu tarafından kabul
edilmesiyle hüküm ifade ettiği hususu da dikkate alınarak, 01.07.2008 tarihinden
itibaren yapılacak müracaatlara dayanılarak yapılan tecillere uygulanmak üzere,
“tecil edilen borç tutarının %10’u ödenmedikçe ilgili tahsil dairesine borcu
bulunmadığını gösteren yazının verilmemesi” tecil şartı olarak
belirlenmiştir. Kendilerine tecil ve taksitlendirme yetkisi verilmiş olanlar,
yaptıkları tecil ve taksitlendirme işlemlerinde getirilen bu şartı da ihtiva
eden örneği ekte yer alan talimat yazısını (Ek-6) kullanarak tecil
talebini sonuçlandıracaklar ve bu talimatta yer alan hususları borçluya tebliğ
edeceklerdir.
f) Borçluların tecil
için yaptıkları müracaat tarihinden, taleplerinin sonuçlandırılmasına kadar
belli bir süre geçebilmektedir. Bu süre içerisinde borçluların taleplerinde önerdikleri
taksit tutarlarını düzenli olarak ödemeleri gerekmekte olup, tecil taleplerinin
kabul edilmesi halinde önerilen taksit tutarlarından süresi geçen ve ödenmemiş
kısmın derhal ödenmesi istenilecektir. (Ek cümle:RG-29/6/2008-26921) Derhal
ödenecek tutarlara, tecil müracaat tarihinden derhal ödenmesi gereken tutarın
ödendiği tarihe kadar geçen süre için tecil faizi hesaplanacaktır.
g) Tecile yetkili olan
makamlar, tecil yetkilerini kullanırken;
- Borçlu tarafından
daha kısa bir süre önerilmemiş olması halinde, amme alacağının aylık taksitler
halinde taksitlendirilmesi,
- Borçlunun talep
dilekçesinde belirttiği taksit süresinden daha uzun taksit süresi verilmemesi,
- Taksit tutarları
belirlenirken ödemesiz aya yer verilmemesi,
- Taksit tutarlarının
mutlaka eşit olma şartının aranılmaması,
gerekmektedir.
h) Taksitlerin
hesaplanan tecil faiziyle birlikte tahsil edilmesi gerekmektedir. Taksit
tutarları ile hesaplanan tecil faizlerinin tam olarak ödenmemesi, tecilin ihlal
nedenidir.
i) (Değişik:RG-23/12/2017-30279)
Tecil yetkisini kullanan tarafından uygun görülen ödeme planında, taksitlerin
ödeme sürelerinin aylık olarak belirlenmiş olması durumunda, taksitlerin ayın
son gününe kadar ödenmesi gerekmektedir. Ancak, ayın son gününün resmi tatile
rastlaması halinde, tatili izleyen ilk iş günü mesai saati bitimine kadar
ödenebilmesi mümkündür.
j)
(Ek:RG-29/6/2008-26921) Tecil ve taksitlendirme talebinde bulunan amme
borçlusunun tecil edilen borçlarını taksit ödeme sürelerinden önce ödemesi mümkündür.
Bu durumda, erken ödenen tutara, tecil müracaat tarihinden ödemenin yapıldığı
tarihe kadar geçen süre için tecil faizi hesaplanacaktır.
10. (Değişik:RG-13/8/2024-32631)
6183 sayılı Kanunun 48
inci maddesi ile Bakanlığımıza tanınan yetkiye istinaden belirlenen tecil faiz
oranları aşağıda gösterilmiştir.
Genel Tebliğ No.
|
Uygulama
Dönemi
|
Yıllık Oran (%)
|
409
|
25.01.2000 –
20.12.2000 tarihleri arasında
|
48
|
412
|
21.12.2000 –
30.03.2001 tarihleri arasında
|
36
|
416
|
31.03.2001 –
01.02.2002 tarihleri arasında
|
72
|
421
|
02.02.2002 –
11.11.2003 tarihleri arasında
|
60
|
429
|
12.11.2003 –
03.03.2005 tarihleri arasında
|
36
|
434
|
04.03.2005 –
27.04.2006 tarihleri arasında
|
30
|
438
|
28.04.2006
– 20.11.2009 tarihleri arasında
|
24
|
Seri:C Sıra
No:1
|
21.11.2009
– 20.10.2010 tarihleri arasında
|
19
|
Seri:C Sıra
No:2
|
21.10.2010
– 05.09.2018 tarihleri arasında
|
12
|
Seri:C Sıra
No:3
|
06.09.2018
– 24.10.2019 tarihleri arasında
|
22
|
Seri:C
Sıra No:4
|
25.10.2019
– 29.12.2019 tarihleri arasında
|
19
|
Seri:C
Sıra No:5
|
30.12.2019
– 20.07.2022 tarihleri arasında
|
15
|
Seri:C
Sıra No:6
|
21.07.2022
– 13.11.2023 tarihleri arasında
|
24
|
Seri:C
Sıra No:7
|
14.11.2023
– 20.05.2024 tarihleri arasında
|
36
|
Seri:C
Sıra No:8
|
21.05.2024
tarihinden itibaren
|
48
|
11. Tecil faizi oranında
yapılan değişikliklerin tecil işlemlerine yansıtılması, farklı esaslara
bağlanmıştır.
a) Tecil faizi
oranındaki değişikliğin oranın indirilmesine yönelik olması halinde;
- Oran değişikliğinin
yürürlüğe girdiği tarihten önceki müracaatlara dayanılarak tecil edilecek olan
amme alacaklarına müracaat tarihlerinden değişiklik tarihine kadar (bu tarih
hariç) geçen süre için eski tecil faizi oranı, değişiklik tarihinden itibaren
de yeni tecil faizi oranının uygulanması,
- Tecil faizi
oranındaki değişiklikten önce tecil edilmiş ve tecil şartlarına uygun olarak
ödenmekte olan amme alacaklarına yeni tecil faizi oranının yürürlüğe girdiği
tarihe kadar eski tecil faizi oranları, bu tarihten sonra ödenmesi gereken
taksit tutarlarına ise yeni tecil faizi oranlarının uygulanması,
gerekmektedir.
b) Tecil faizi
oranındaki değişikliğin oranın yükseltilmesine yönelik olması halinde;
- Oran değişikliğinin
yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan müracaatlara dayanılarak tecil edilecek
olan amme alacakları ile tecil faiz oranındaki değişiklikten önce tecil edilmiş
ve tecil şartlarına uygun olarak ödenmekte olan amme alacaklarına tecil
şartlarına uygun olarak ödendikleri sürece müracaat tarihlerinden itibaren eski
tecil faiz oranlarının uygulanması,
- Tecil faizi
oranındaki değişikliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce tecil talebinde
bulunulmuş ve talep kabul edilerek tecil edilmiş amme alacaklarına yönelik
tecilin ihlal edilmiş olması ancak, yeni talepler üzerine yeniden tecil
yapılması (tecilin geçerli sayılması) halinde, yeni tecil faizi oranının
yürürlüğe girdiği tarihe kadar eski tecil faizi oranları, bu tarihten sonra
ödenmesi gereken taksit tutarlarına ise yeni tecil faizi oranlarının
uygulanması,
gerekmektedir.
Tecilin gerçekleşmesi
üzerine borcu tecil edilen mükelleflere yapılacak bildirimde; faiz oranının
belirlendiği kısmın altı çizilmek suretiyle hangi oranda tecil faizi
ödeneceğine dair gerekli uyarı yapılacaktır.
12. Tecil faizi oranı
yıllık olarak belirlenmektedir. Tecil faizi; basit faiz usulü uygulanarak ve
müracaat tarihinden ödeme tarihine (bu tarihler dahil) kadar geçen günler için,
ödenecek taksit tutarları üzerinden hesaplanacaktır. Amme borçlusunun, vade
tarihinden önce ya da vade tarihinde yaptığı müracaatlar üzerine tecil edilen
amme alacaklarına uygulanacak tecil faizinin hesaplanmasında ise, vade gününe
faiz alınması söz konusu olamayacağından, vade gününü takip eden tarih esas
alınacaktır.
Tecil faizinin
hesaplanmasında kullanılacak basit faiz usulü formülü aşağıda gösterilmiştir.
Tecil
Faizi =
|
Taksit Tutarı X Yıllık Tecil Faizi Oranı X
Gün Sayısı
|
36.000
|
Burada dikkat
edilmesi gereken husus, tecil faizinin borcun tamamı üzerinden değil, her taksit
için öngörülen tutar üzerinden hesaplanacağıdır. Her taksit için gün sayısının
hesaplanmasında yukarıda da belirtildiği gibi, müracaat tarihi esas alınacak ve
ödeme günü dahil geçen gün sayısı belirlenecektir.
Örnek 1- Mükellef (A) tarafından 30.4.2007
vadeli Kurumlar Vergisinden olan 10.000,- lira borcunun
26.4.2007 tarihinde 12 ay süreyle ödenmek üzere tecili talep edilmiştir.
Mükellefin bu talebi incelenmiş ve Mayıs-Haziran-Temmuz-Ağustos ve Eylül 2007
aylarında 5 ayda ve 5 eşit taksitte ödenmek üzere 10.5.2007 tarihinde tecil
edilmiştir. Tecil edilen bu borcun mükellef tarafından 30.5.2007, 28.6.2007,
31.7.2007, 27.8.2007 ve 28.9.2007
tarihlerinde ödenmesi uygun görülmüştür.
30.4.2007 vadeli
Kurumlar Vergisinden olan 10.000,- lira borç için vadesinden önce 26.4.2007
tarihinde tecil talebinde bulunduğundan tecil faizi vade tarihinden (vade
tarihi hariç) itibaren uygulanacaktır.
|
Tecil faizi
uygulanacak süre
|
|
Faiz Hesaplamasına
Esas Olan Tarih
|
Ödeme Günü
|
1.Taksit için
|
01.05.2007
|
30.05.2007=30 gün
|
2.Taksit
için
|
01.05.2007
|
28.06.2007=59 gün
|
3.Taksit için
|
01.05.2007
|
31.07.2007=92 gün
|
4.Taksit için
|
01.05.2007
|
27.08.2007=119 gün
|
5.Taksit için
|
01.05.2007
|
28.09.2007=151 gün
|
Taksit
tutarı 10.000/5= 2.000,- liradır.
Faiz hesabında;
Tecil
Faizi =
|
Taksit Tutarı X Yıllık Tecil Faizi Oranı X
Gün Sayısı
|
36.000
|
formülü
kullanılacaktır.
Buna göre;
1. Taksit için tecil faizi
|
=
|
2.000 x 24 x 30

36.000
|
=
|
40,00 lira
|
|
|
|
|
|
2. Taksit için tecil faizi
|
=
|
2.000 x 24 x 59

36.000
|
=
|
78,67 lira
|
|
|
|
|
|
3. Taksit için tecil faizi
|
=
|
2.000x 24 x 92

36.000
|
=
|
122,67 lira
|
|
|
|
|
|
4. Taksit için tecil faizi
|
=
|
2.000 x 24 x 119

36.000
|
=
|
158,67 lira
|
|
|
|
|
|
5. Taksit için tecil faizi
|
=
|
2.000 x 24 x 151

36.000
|
=
|
201,33 lira
|
olarak
hesaplanacaktır.
Bu mükelleften tecil
faizleriyle birlikte;
1. taksit
|
=
|
2.000,-
|
+
|
40,-
|
=
|
2.040,00 lira
|
2. taksit
|
=
|
2.000,-
|
+
|
78,67
|
=
|
2.078,67 lira
|
3. taksit
|
=
|
2.000,-
|
+
|
122,67
|
=
|
2.122,67 lira
|
4. taksit
|
=
|
2.000,-
|
+
|
158,67
|
=
|
2.158,67 lira
|
5. taksit
|
=
|
2.000,-
|
+
|
201,33
|
=
|
2.201,33 lira
|
TOPLAM
|
10.000,- lira
|
+
|
601,34 lira
|
=
|
10.601,34 lira
|
tahsil edilecektir.
Örnek 2- Antalya Kemer Vergi
Dairesi mükelleflerinden (E), 26 Şubat 2007 tarihinde ödemesi gereken 1.030,-
lira Gelir (Stp) Vergisini ve 49,- lira Damga Vergisini ödememiştir.
5 Nisan 2007
tarihinde vergi dairesine giderek toplam borcunu sormuş ve bu borcunu 8
taksitte ödemek istediğini bildirmiştir. Vergi dairesi mükellefin 5 Nisan 2007
tarihi itibarıyla toplam borcunu tespit etmiş ve mükellefin bu borcunu Nisan,
Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos aylarında olmak üzere 5 taksitte ödemesini
uygun görmüştür.
Öncelikle süresinde
ödenmeyen borca tecil talep tarihine kadar (talep tarihi hariç) geçen süre için
gecikme zammı hesaplanacaktır.
Borcun vade tarihinin
26.02.2007 olması ve taksit talep tarihinin de 05.04.2007 tarihi olması halinde
gecikme zammı 1 ay 9 günlük süre için uygulanacaktır.
Buna göre,
-27.02.2007-26.03.2007
tarihleri arasındaki 1 aylık süre için aylık esasa göre,
-27.03.2007-04.04.2007
tarihleri arasındaki 9 günlük süre için günlük esasa göre,
gecikme zammı
hesaplanacaktır.
-aylık gecikme zammı
oranı = 1x2,5=2,5
-günlük gecikme zammı
oranı= 2,5/100/30=0,000834x9=0.007506
Buna göre,
hesaplanacak gecikme zammı tutarı,
-
27.02.2007-26.03.2007 tarihleri arasındaki 1 aylık süre için aylık esasa göre
(%2,5 x 1.079,00=) 26,98
lira ve
-
27.03.2007-04.04.2007 tarihleri arasındaki 9 günlük süre için
günlük esasa göre
(0,000834 x 9 x
1.079,00=) 8,10 lira,
olmak üzere toplam 35,08
lira olacaktır.
Tecil edilecek toplam
borç = 1.079,00 + 35,08= 1.114,08 liradır.
Mükellefin bu borcunu
24.4.2007, 24.5.2007, 25.6.2007, 24.7.2007 ve 24.8.2007 tarihlerinde beş
taksitte ödediği kabul edildiğinde, tecil faizi aşağıdaki şekilde
hesaplanacaktır.
Borca uygulanan tecil
faizini hesaplamak için, taksit tutarının ve faiz uygulanacak sürenin bulunması
gereklidir. Bu sürenin belirlenmesinde, vadesinden sonra yapılan bir müracaat
olduğundan tecil talep tarihi ile ödeme günü süreye dahil edilecektir.
Taksit Tutarı=
1.114,08/5= 222,81 lira
(Küsuratlar ilk
taksit tutarına ilave edilerek hesaplama yapılmıştır)
|
Tecil faizi
uygulanacak süre
|
|
Talep Tarihi
|
Ödeme Günü
|
1.Taksit
için
|
05.04.2007
|
24.04.2007=20 gün
|
2.Taksit
için
|
05.04.2007
|
24.05.2007=50 gün
|
3.Taksit için
|
05.04.2007
|
25.06.2007=82 gün
|
4.Taksit için
|
05.04.2007
|
24.07.2007=111 gün
|
5.Taksit için
|
05.04.2007
|
24.08.2007=142
gün
|
Faiz hesabında;
Tecil Faizi =
|
Taksit Tutarı X Yıllık Tecil Faizi Oranı X
Gün Sayısı
|
36.000
|
formülü
kullanılacaktır.
1. Taksit için tecil faizi
|
=
|
226,08 x 24 x 20
36.000
|
=
|
3,01 lira
|
|
|
|
|
|
2. Taksit için tecil faizi
|
=
|
222 x 24 x 50
36.000
|
=
|
7,40 lira
|
|
|
|
|
|
3. Taksit için tecil faizi
|
=
|
222 x 24 x 82
36.000
|
=
|
12,14 lira
|
|
|
|
|
|
4. Taksit için tecil faizi
|
=
|
222 x 24 x 111
36.000
|
=
|
16,43 lira
|
|
|
|
|
|
5. Taksit için tecil faizi
|
=
|
222 x 24 x 142
36.000
|
=
|
21,02 lira
|
olarak bulunacaktır.
Bu mükelleften tecil
faizleriyle birlikte,
1. taksit
|
=
|
226,08
|
+
|
3,01
|
=
|
229,09 lira
|
2. taksit
|
=
|
222,00
|
+
|
7,40
|
=
|
229,40 lira
|
3. taksit
|
=
|
222,00
|
+
|
12,14
|
=
|
234,14 lira
|
4. taksit
|
=
|
222,00
|
+
|
16,43
|
=
|
238,43 lira
|
5. taksit
|
=
|
222,00
|
+
|
21,02
|
=
|
243,02 lira
|
TOPLAM
|
1.114,08 lira
|
+
|
60,- lira
|
=
|
1.174,08 lira
|
tahsil edilecektir.
13)
(Ek:RG-29/6/2008-26921) Tecil ve taksitlendirilmiş borçların tecil şartlarına
uygun ödenmemesi durumunda, tecil ihlal edilmiş sayılacaktır. Tecil şartlarını
ihlal eden borçluların, tecilin geçerli sayılması için tecile yetkili makamlara
yapacakları başvuru üzerine bu makamlarca gerekli değerlendirme yapıldıktan
sonra tecilin geçerli sayılmasına karar verilebilecektir.
Daha evvel tecil
edilen bir borca karşılık yapılan ödemelerin tecilli sayılması ve kalan tutarın
da belirlenen bir plan dahilinde ödenmesine izin verilmesi anlamına gelen
“tecilin geçerli sayılması” uygulamasında, tecil faizi geçerli sayılan tecil
için yapılmış ilk müracaat tarihi esas alınarak hesaplanacaktır.
Tecilin geçerli
sayılması durumunda da tecile yetkili makamların borçlunun ilk müracaat
tarihinden itibaren verilebilecek azami süreyi geçmeyecek şekilde ödeme süresi
vermeleri gerektiği tabiidir.
Örnek 1 - Mükellef (A),
15.04.2008 tarihinde bağlı olduğu vergi dairesine müracaat ederek borçlarını 15
ay süreyle ödemek üzere tecilini talep etmiştir. Vergi dairesi mükellefin
15.04.2008 tarihi itibarıyla (bu tarih hariç) gecikme zammı dahil toplam
60.000,- lira borcu olduğunu tespit etmiş ve söz konusu borcun Mayıs 2008
ayından başlamak üzere 12 ayda 12 eşit taksitte ödenmesini uygun görmüştür.
İlk 4 taksidini ödeme
planına uygun olarak ödeyen mükellef, Eylül 2008 ayında ödemesi gereken 5 inci
taksidini süresinde ödemeyerek tecili ihlal etmiştir. Bağlı bulunduğu vergi
dairesine 05.10.2008 tarihinde müracaat eden mükellef, elinde olmayan
nedenlerle ödeme yapamadığını belirterek tecilinin geçerli sayılmasını ve kalan
borcunun Ekim ayından başlamak üzere 12 ayda eşit taksitler halinde ödenmesine
imkan verilmesini talep etmiştir. Vergi dairesince mükellefin talebi
değerlendirilmiş ve söz konusu borç tecilli sayılarak kalan borcun Ekim 2008
ayından başlamak üzere 10 ayda ve 10 eşit taksitte ödenmesine karar
verilmiştir.
Örnek olayda tecil
ihlaline kadar tüm taksitler tecil faizleri ile birlikte ödenmiştir. Bu nedenle
mükellefin kalan borcu için ödeme tarihlerine göre tecil faizleri
hesaplanacaktır. Mükellefin, Ekim 2008 ayında ödemesi gereken taksidini
20.10.2008 tarihinde ödediği varsayıldığında tecil faizi aşağıdaki gibi
hesaplanacaktır.
Mükellefin talebi
kabul edilerek tecil geçerli sayıldığından, Ekim 2008 ayında ödenmesi geren
taksit için ilk müracaat tarihi olan 15.04.2008 ile ödeme günü olan 20.10.2008
tarihleri arasında geçen süreye;
4.000 x 24 x 189
36.000
|
=
|
504,- lira tecil
faizi hesaplanacaktır.
|
Bu mükellefin,
20.10.2008 tarihinde ödeyeceği taksit tutarı tecil faizi dahil toplam (4.000 +
504=) 4.504,- lira olacaktır.
Örnekte, mükellefin
daha sonra ödeyeceği taksitlere ilişkin tecil faizi hesaplamasına yer
verilmemiş olmakla birlikte bu taksitlerin ödenmesinde de aynı esaslar
dahilinde tecil faizi hesaplanacağı tabiidir.
14. 6183 sayılı Kanunun
48 inci maddesinin son fıkrasında yer alan “Tecil edilen amme alacağının
gecikme zammı tatbik edilmeyen alacaklardan olması halinde, ödenen tecil
faizleri iade veya mahsup edilmez.” şeklindeki hüküm uyarınca, tecil edilen
ancak tecil şartlarına uygun ödenmeyen amme alacağının gecikme zammı
uygulanmayan alacaklardan oluşması halinde bu alacaklar için tecilin bir bedeli
olarak ödenmiş bulunan tecil faizi borçlulara red ve iade edilemeyeceği gibi
borçlarına da mahsup edilmeyecektir.
Ancak, tecil edilen amme
alacağının bir kısmının gecikme zammı uygulanabilecek, bir kısmının da gecikme
zammı uygulanamayacak alacaklardan oluşması ve bu tür tecillerin ihlal edilmiş
olması halinde, ödenen tecil faizlerinden, gecikme zammı uygulanabilecek
alacağa isabet eden kısmı ödenmesi gereken gecikme zammından mahsup
edilecektir.
Örnek 1-
(Değişik:RG-11/9/2013-28762)
Gelir (Stopaj)
Vergisinden 6.000,00 lira, Kurumlar Vergisinden 50.000,00 lira ve Gecikme
Zammından 4.000,00 lira olmak üzere toplam 60.000,00 lira borç tecil edilmiş,
ancak belli bir süre geçtikten sonra tecil ihlal edilmiştir. Tecil süresince
tahsil edilen 30.000,00 liranın 24.000,00 lirası vergi aslından olan borçlara
ait olup ayrıca 10.000,00 lira tecil faizi için ödeme yapılmıştır.
Bu durumda, mahsup edilecek
tecil faizi tutarı aşağıdaki şekilde hesaplanacaktır.
Vergi Aslına İsabet
Eden Tecil Faizi
|
=
|
Ödenen Vergi Aslı
Tutarı x Tahsil Edilen Tecil Faizi
Tahsil Edilen
Toplam Borç Tutarı
|
Vergi Aslına İsabet
Eden Tecil Faizi
|
=
|
24.000,00 x
10.000,00
30.000,00
|
= 8.000,00 lira
Buna göre, 8.000,00
lira tutarındaki tecil faizi, vergi asılları için hesaplanacak gecikme
zammından mahsup edilecektir.
Diğer taraftan,
10.000,00 – 8.000,00 = 2.000,00 lira tecil faizi ise gecikme zammı uygulanmayan
amme alacağına ilişkin olduğundan bu tutar, borçluya red ve iade edilmeyeceği
gibi borçlarına da mahsup edilmeyerek gelir yazılacaktır.
15. 6183 sayılı Kanunun
48 inci maddesinin ikinci fıkrasında “Borcunun tecilini talep eden ancak,
talepleri uygun görülmeyerek reddedilen borçlular söz konusu borçlarını reddin
tebliği tarihinden itibaren idarece 30 gün kadar verilebilecek ödeme süresi
içinde ödedikleri takdirde bu amme alacağı ödendiği tarihe kadar faiz alınmak
suretiyle tecil olunur.” hükmü yer almaktadır.
Hükme göre, tecil ve
taksitlendirme yetkisinde olduğu gibi süreli ret uygulaması da ihtiyaridir.
Alacaklı amme idarelerinin tecile yetkili makamlarınca, tecil taleplerinin süre
verilerek reddedilmesinde hangi esasların uygulanacağının belirlenmesi mümkün
bulunmaktadır.
Tecile yetkili
makamlarca, borçlunun tecil talebinin süre verilerek reddedilmesi yetkisi
devredilebilir.
Süreli ret
uygulamasında amme alacağı aylık taksitler halinde ödeme planına bağlanmamakta
ancak, amme alacağının verilen sürede ödenmiş olması halinde müracaat
tarihinden ödeme tarihine kadar geçen süre için tecil faizi hesaplanmaktadır.
16. Tecil şartlarının
ihlal edilmiş olması, gerekli şartların oluşması halinde daha önce tecil
edilmiş olan alacağın yeniden tecil edilmesine engel teşkil etmemektedir.
17. (Ek:RG-11/9/2013-28762)
(Değişik:RG-23/12/2017-30279) 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesinin
altıncı fıkrası, 18/5/2017 tarihli ve 7020 sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 6 ncı maddesiyle yapılan değişiklikle
aşağıdaki şekli almıştır.
“Tecil salahiyetini
kullanacak ve bu salahiyeti devredecek olan makamlar; tecil edilecek amme
alacaklarını tür ve tutar olarak belirlemeye, amme borçlusunun faaliyetine
devam edip etmediğini esas alarak tecil edilecek alacakları tespit etmeye,
tecilde taksit zamanlarını ve diğer şartları tayin etmeye ayrıca 213 sayılı
Kanuna göre Maliye Bakanlığınca ilan edilen mücbir sebep hali kapsamındaki amme
borçlularının, mücbir sebep halinin sona erdiği tarihe kadar ödemeleri gereken
amme borçları ile mücbir sebep nedeniyle ödeme süreleri ertelenen amme
borçlarını faiz alınmaksızın veya yürürlükteki faiz oranından daha düşük faiz
oranıyla tecil etmeye yetkilidir.”
Tecil salahiyetini
kullanacak ve bu salahiyeti devredecek olan makamlar tarafından, Maliye
Bakanlığınca mücbir sebep halinin varlığı ilan edilen hallerde madde ile
tanınan yetki çerçevesinde amme alacakları faiz alınmaksızın veya yürürlükteki
faiz oranından daha düşük faiz oranıyla tecil edilebilecektir.
(Ek:RG-23/3/2018-30369)
B. Kanunun 48/A Maddesine Göre Tecil
1. 18/5/2017 tarihli
ve 7020 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda ve
Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun
7 nci maddesiyle 6183 sayılı Kanuna vergiye uyumlu mükelleflerin
borçlarının tecili başlıklı 48/A maddesi eklenmiş ve madde 1/1/2018 tarihinden
itibaren vadesi gelen alacaklara uygulanmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe
girmiştir.
Maddede, Devlete ait
olup Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince takip edilen ve 213 sayılı
Kanun kapsamına giren vergi, resim, harç ve cezalar ile bu alacaklara bağlı
gecikme faizi ve gecikme zammının vadesinde ödenmesi veya haczin tatbiki
veyahut haczolunmuş malların paraya çevrilmesi hallerinin amme
borçlusunu çok zor duruma düşüreceği anlaşıldığı takdirde Kanunun, Bakanlar
Kurulunun ve Maliye Bakanının belirlediği şartlarla tecil başvuru tarihi
itibarıyla vadesi 1 yılı geçmemiş alacakların teciline yönelik hükümlere yer
verilmiştir.
2. Maddeye göre
taksitlendirilebilecek alacaklar, Maliye Bakanlığına bağlı vergi daireleri
tarafından takip edilen ve 213 sayılı Kanun kapsamına giren vergi, resim, harç
ve vergi cezaları ile bu alacaklara bağlı gecikme faizi ve gecikme zammı ile
sınırlı tutulmuştur. Dolayısıyla, bu alacakların dışında kalan amme
alacaklarının bu madde kapsamında tecili mümkün değildir.
Maddeden
yararlanılabilmesi için mükelleflerin tecil başvuru tarihi itibarıyla maddede
yer verilen alacaklardan vadesi 1 yılı geçmiş borcunun bulunmaması
gerekmektedir.
Ancak, Kanunun 48
inci maddesi ile 48/A maddesine göre tecil edilen veya özel kanunlara göre
ödeme planına bağlanan borcun bulunması madde hükmünden yararlanılmasına engel
teşkil etmeyecektir.
3. Maddeden
yararlanılabilmesi için;
a) Tecil başvuru
tarihi itibarıyla aralıksız en az 3 yıl süreyle; ticari, zirai veya mesleki
faaliyetleri nedeniyle yıllık gelir veya kurumlar vergisi mükellefi olunması,
b) Tecil başvuru
tarihinden geriye doğru 3 yıla ait vergi beyannamelerinin kanuni sürelerinde
verilmiş olması (Kanuni süresinde verilen bir beyannameye ilişkin olarak kanuni
süresinden sonra düzeltme amacıyla veya pişmanlıkla verilen beyannameler bu
şartın ihlali sayılmaz.),
c) Kapsama giren
ve başvuru tarihi itibarıyla vadesi 1 yılı geçmemiş borcun, borç ödemede
hüsnüniyet sahibi olunmasına rağmen ödenememiş olması,
şartlarının bulunması
gerekmektedir.
Buna göre, madde
hükmünden ticari, zirai veya mesleki faaliyeti nedeniyle yıllık gelir veya
kurumlar vergisi mükellefi olan borçlular yararlanabilecek ve bu borçluların
tecil başvuru tarihinden geriye doğru 3 yıl içinde verilmesi gereken vergi
beyannamelerinin kanuni süresinde verilmiş olması şartı aranılacaktır.
Maddenin tecil için
öngördüğü şartlardan birisi olan borç ödemede hüsnüniyet sahibi olma şartına da
tecil taleplerinin değerlendirilmesi sırasında dikkat edilecektir. Vergi
kanunlarına uyum, borç ödeme alışkanlığı, vadesi 1 yılı geçmemiş borcun
ödenmeme gerekçeleri gibi hususlar mükellefin borç ödemede hüsnüniyet sahibi
olup olmadığının göstergeleri olacaktır.
4. Tebliğin bu
bölümünün (3) numaralı bölümünde belirtilen şartlara ilave olarak Kanunun
Maliye Bakanına verdiği yetkiye istinaden maddeden yararlanılabilmesi için;
a) Mükellef (tüzel
kişilerde kanuni temsilci) hakkında tecil talep tarihinden önceki 5 yıl içinde
213 sayılı Kanunun 359 uncu maddesine göre kesinleşmiş mahkûmiyet kararının
bulunmaması,
b) Yıllık gelir
vergisi/kurumlar vergisi yönünden faal mükellefiyetin bulunması,
c) Asıl amme
borçlusu olunması,
ç) Tür olarak tecili
uygun bulunan borçların tamamı için tecil talebinde bulunulması,
şartları getirilmiştir.
Buna göre, 213 sayılı
Kanun, 6183 sayılı Kanun ve diğer mevzuatta yer alan sorumluluk düzenlemeleri
nedeniyle asıl amme borçlusu dışında kalan kefiller, şirket ortakları ve kanuni
temsilciler gibi amme borçlusu sayılan kişiler, sorumlu oldukları tutarlar için
madde hükmünden yararlanamayacaklardır.
5. Madde
kapsamında tecil yapılabilmesi için mükellefin bağlı bulunduğu vergi dairesine
yazılı müracaatı şarttır. Mükellef bu müracaatı bizzat yapabileceği gibi kanuni
temsilcileri veya bu konuda özel olarak vekalet verilen kişiler
marifetiyle de yapabilecektir.
6. 48/A maddesinin
üçüncü fıkrasında “Bu madde kapsamında tecil edilen alacaklara, 48 inci maddeye
göre belirlenen oranda faiz tatbik edilir.” hükmü yer almaktadır.
Buna göre, 48/A
maddesi kapsamında tecil edilecek amme alacaklarına Kanunun 48 inci maddesi
kapsamında belirlenmiş olan faiz oranı esas alınarak faiz uygulanacaktır.
Ancak, madde hükmü ile Bakanlar Kuruluna, çok zor durum halinin tespitinde
kullanılacak kriterleri belirleme ve belirlenen kriterlere bağlı
olarak tecil süresini ve faiz oranını farklılaştırma yetkisi verilmiştir.
24/2/2018 tarihli
ve 30342 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 22/1/2018 tarihli ve 2018/11284
sayılı Bakanlar Kurulu Kararına ekli “Karar” ile konuya ilişkin aşağıdaki
belirlemeler yapılmıştır.
a) Söz konusu Bakanlar
Kurulu Kararı (BKK) ile maddeden yararlanacak ticari, zirai ve mesleki
faaliyeti nedeniyle yıllık gelir veya kurumlar vergisi mükellefi olan
borçlular; bilanço esasına göre defter tutanlar, işletme/zirai işletme hesabı
esasına göre defter tutanlar, ticari kazancı basit usulde tespit edilenler ve
serbest meslek kazanç defteri tutanlar şeklinde gruplandırılmak suretiyle çok
zor durum halinin tespitinde kullanılacak kriterler belirlenmiştir.
Çok zor durum halinin
tespiti için yapılacak mali durum analizlerinde, 213 sayılı Kanunun 175 inci ve
mükerrer 257 nci maddelerinin Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye
dayanılarak yapılan düzenlemeler esas alınacaktır.
Buna göre;
i)
Bilanço
esasına göre defter tutan yıllık gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin
çok zor durum halinin tespitinde aşağıdaki mali göstergeler kullanılacaktır.
Nakit
Oranı :
|
Hazır
Değerler + Menkul Kıymetler
Kısa
Vadeli Yabancı Kaynaklar
|
Likidite
Oranı :
|
Dönen
Varlıklar – Stoklar
Kısa
Vadeli Yabancı Kaynaklar
|
Kaldıraç
Oranı :
|
Kısa
Vadeli Yabancı Kaynaklar + Uzun Vadeli Yabancı Kaynaklar
Toplam
Varlıklar
|
ii) İşletme/zirai
işletme hesabı esasına göre defter tutan, ticari kazancı basit usulde tespit
edilen ve serbest meslek kazanç defteri tutan mükelleflerin çok zor durum
halinin tespitinde aşağıdaki mali göstergeler kullanılacaktır.
Nakit
Oranı :
|
Kasa +
Banka
Kısa
Vadeli Borçlar
|
Likidite
Oranı :
|
Kasa +
Banka + Kısa Vadeli Alacaklar
Kısa
Vadeli Borçlar
|
Kaldıraç
Oranı :
|
Kısa
Vadeli Borçlar + Uzun Vadeli Borçlar
Toplam
Varlıklar
|
iii) Mükelleflerin
mali durumlarının değerlendirilmesi sonucu; nakit oranının 0,1 veya 0,1’den küçük,
likidite oranının 0,7 veya 0,7’den küçük ve kaldıraç oranının 0,7 veya 0,7’den
büyük olması ve bu şartların bir arada bulunması halinde mükelleflerin çok zor
durumda oldukları kabul edilecektir.
b) 48/A maddesi
kapsamında mükelleflerin çok zor durum derecesinin belirlenmesinde, aşağıdaki
likidite ve kaldıraç oranlarının kullanılması BKK ile uygun görülmüştür.
Likidite
Analizi Tablosu
|
|
Kaldıraç
Analizi Tablosu
|
Derece
(L)
|
Oran
(X)
|
|
Derece
(K)
|
Oran
(Y)
|
1
|
0,7 ? X
? 0,6
|
|
1
|
0,7 ? Y ? 0,8
|
2
|
0,6
> X ? 0,5
|
|
2
|
0,8 < Y ? 0,9
|
3
|
0,5
> X ? 0,4
|
|
3
|
0,9 < Y ? 1
|
4
|
0,4
> X ? 0,3
|
|
4
|
1 < Y ? 1,1
|
5
|
0,3
> X
|
|
5
|
1,1 < Y
|
Mükelleflerin,
likidite ve kaldıraç analiz tablolarına göre ayrı ayrı tespit edilen
dereceler toplanarak “Çok Zor Durum Derecesi” bulunacaktır. Bu dereceye göre
azami tecil süresi ile 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesine göre belirlenen
tecil faizinin (Yürürlükteki Tecil Faiz Oranı=TFO) belirli bir yüzdesi esas
alınarak bulunan faiz oranı “Tecil Süresi ve Faiz Oranı Belirleme Tablosu”ndan
tespit edilecektir.
Tecil Süresi ve
Faiz Oranı Belirleme Tablosu
|
Çok Zor Durum
Derecesi (L+K)
|
Azami Tecil Süresi
|
Tecil Faizi Oranı
|
2 - 3
|
18 aya kadar
|
TFO
x 0,75
|
12 aya kadar
|
TFO
x 0,7
|
6 aya kadar
|
TFO
x 0,65
|
4 - 5
|
24 aya kadar
|
TFO
x 0,7
|
18 aya kadar
|
TFO
x 0,6
|
12 aya kadar
|
TFO
x 0,5
|
6 aya kadar
|
TFO
x 0,4
|
6 - 7
|
36 aya kadar
|
TFO
x 0,7
|
24 aya kadar
|
TFO
x 0,6
|
18 aya kadar
|
TFO
x 0,5
|
12 aya kadar
|
TFO
x 0,4
|
6 aya kadar
|
TFO
x 0,3
|
8 - 9
|
48 aya kadar
|
TFO
x 0,6
|
36 aya kadar
|
TFO
x 0,5
|
24 aya kadar
|
TFO
x 0,4
|
18 aya kadar
|
TFO
x 0,3
|
12 aya kadar
|
TFO
x 0,2
|
6 aya kadar
|
TFO
x 0,1
|
10
|
60 aya kadar
|
TFO
x 0,5
|
48 aya kadar
|
TFO
x 0,4
|
36 aya kadar
|
TFO
x 0,3
|
24 aya kadar
|
TFO
x 0,2
|
18 aya kadar
|
TFO
x 0,15
|
12 aya kadar
|
TFO
x 0,1
|
6 aya kadar
|
TFO
x 0,05
|
Kanunun 48/A maddesi
kapsamında tecil talebinde bulunan mükelleflerin vermiş oldukları bilgi ve belgeler
değerlendirilerek, nakit, likidite ve kaldıraç oranları tespit edilecektir.
Tecile yetkili makamlar, mükelleflerin vermiş oldukları mali durumlarını
gösteren bilgi ve belgelerin doğruluğunu araştırma yetkisine sahip olup, bu
kapsamda mükelleften ve üçüncü kişilerden ilave bilgi talebinde
bulunabilecektir. Değerlendirmeler sonucunda mükellefin madde hükmünden
yararlanması için gerekli şartların varlığı anlaşıldığı takdirde, çok zor durum
derecesine göre tecil ve taksitlendirme yapılabilecektir.
BKK ile
belirlenen kriterlerden tecil süresi azami süreyi göstermekte olup,
tecile yetkili makamlarca, mükellefin talep ettiği tecil süresinden daha kısa
sürede tecil yapılması mümkündür.
Örnek 1- Mükellef
(H), 29/6/2018 tarihinde gelir (stopaj) vergisinden olan 1.200.000,-
lira borcunun 48/A maddesine göre 18 ay süreyle tecil ve taksitlendirilmesi
amacıyla bağlı olduğu vergi dairesine müracaat etmiştir. Örnekte, gecikme zammı
yerine hesaplanması gereken Yİ-ÜFE tutarı ihmal edilmiştir.
Tecile yetkili makam
tarafından yapılan değerlendirmede tecil başvuru tarihi (29/6/2018) itibarıyla
mükellefin;
- Tecilini talep
ettiği borcun 213 sayılı Kanun kapsamında olduğu ve vadesinden itibaren 1 yılı
geçmediği,
- Ticari kazançtan
dolayı son 3 yıldır aralıksız faal gelir vergisi mükellefiyetinin bulunduğu,
- Mükellefiyetinin
olduğu vergi dairelerine 29/6/2015 tarihinden (Tecil talep tarihi
olan 29/6/2018 tarihinden geriye doğru 3 üncü yılın başladığı tarihtir.)
itibaren 213 sayılı Kanun kapsamında verilmesi gereken tüm vergi
beyannamelerini süresinde verdiği,
- Mükellefiyetinin
olduğu vergi dairelerine 213 sayılı Kanun kapsamına giren ve
vadesi 29/6/2017 tarihinden (Tecil talep tarihi olan 29/6/2018
tarihinden geriye doğru 1 inci yılın başladığı tarihtir.) önce olan herhangi bir
borcunun bulunmadığı,
- 213 sayılı Kanunun
359 uncu maddesine göre son 5 yıl içinde hakkında verilmiş kesinleşmiş
mahkûmiyet kararı bulunmadığı,
- Sunmuş olduğu bilgi
ve belgeler ile tecile yetkili makamın yapmış olduğu araştırmalar neticesinde
nakit oranının (0,05), likidite oranının (0,55) ve kaldıraç oranının ise (0,95)
olduğu,
tespit edilmiş
ve yapılan araştırmalarda borç ödemede hüsnüniyet sahibi olduğu görüldüğünden,
talebinin madde kapsamında değerlendirilmesi için gerekli şartların oluştuğu
anlaşılmıştır.
Mükellefin, likidite
oranı (0,55) karşılığı olan 2 derecesi ile kaldıraç oranı (0,95) karşılığı olan
3 derecesinin toplanması neticesinde çok zor durum derecesi 5 olarak tespit
edilmiştir.
BKK ile çok zor durum
derecesi 5 olan mükellefler için belirlenen azami tecil süresi ve faiz oranları
aşağıda yer almaktadır.
Çok Zor
Durum Derecesi
|
Azami Tecil Süresi
|
Tecil
Faiz Oranı
|
4-5
|
24 aya kadar
|
TFO
x 0,7
|
18 aya kadar
|
TFO
x 0,6
|
12 aya kadar
|
TFO
x 0,5
|
6 aya kadar
|
TFO
x 0,4
|
Tecile yetkili makam,
söz konusu borcun 12 ayda 12 eşit taksitte ödenmesini uygun bulmuştur.
Bu durumda, tecil
edilen borç için yürürlükteki tecil faiz oranının %50’si esas alınarak faiz
hesaplanması (Yıllık %12 olan tecil faizi oranı yerine yıllık % 6 tecil faizi
oranı uygulanacaktır.) gerekmektedir.
Ayrıca, tecil edilen
borç için asgari [(1.200.000-500.000=)700.000x0,25=]175.000,- lira değerinde
teminat gösterilmesi icap etmektedir.
7. 48/A maddesine göre
yapılan tecillerde hesaplanan tecil faizi taksit tutarları ile birlikte ödenecektir.
Taksit tutarları ile hesaplanan tecil faizlerinin tam olarak ödenmemesi tecilin
ihlal nedenidir.
Tecil faizinin
hesabında bu Tebliğin Birinci Kısım Dördüncü Bölüm “I.Tecil” başlıklı bölümün
“A. Kanunun 48 inci Maddesine Göre Tecil” başlıklı bölümünün 9/f ve 9/j ile 11
inci ve 12 nci bölümlerinde yapılan açıklamalar dikkate alınacaktır.
8. BKK ile tecil
edilecek gecikme zammının, Türkiye İstatistik Kurumunun her ay için belirlediği
Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksinin (Yİ-ÜFE) aylık değişim oranları esas alınarak
Yİ-ÜFE tutarı olarak hesaplanması uygun görülmüştür.
Madde kapsamında
tecil başvurusunda bulunulması üzerine tecil edilecek alacak aslına uygulanması
gereken gecikme zammı yerine alacağın, vade tarihinden, tecil başvuru tarihine
kadar (bu tarih hariç) geçen süre için Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas
alınarak Yİ-ÜFE tutarı hesaplanacaktır.
Yİ-ÜFE tutarı, diğer
alacaklarla toplanarak madde kapsamında tecil edilecek alacak tutarı
bulunacaktır.
Madde hükmü ile
sadece gecikme zammı yerine Yİ-ÜFE tutarı hesaplanmasına imkan verildiğinden,
gecikme faizi yerine Yİ-ÜFE tutarı hesaplanmayacak ve gecikme faizleri tecil
edilecek alacak tutarına herhangi bir tutar değişikliği
yapılmadan dahil edilecektir.
Yİ-ÜFE tutarı
hesaplamalarında ilk aya ilişkin esas alınacak Yİ-ÜFE aylık değişim oranı,
alacağın vadesinin rastladığı ay için açıklanmış olan oran olacaktır. Tecil
başvurusunun yapıldığı tarihte, başvuru tarihinden önceki aya ilişkin Yİ-ÜFE
aylık değişim oranının açıklanmamış olması halinde bir önceki aya ilişkin
Yİ-ÜFE aylık değişim oranı esas alınacaktır.
Yİ-ÜFE tutarının
hesaplanmasında, 6183 sayılı Kanunun 51 ve 53 üncü maddelerine göre hesaplanan
gecikme zammının hesaplama yöntemi ve hesaplama süreleri değiştirilmeyecek,
sadece aylık gecikme zammı oranı yerine Yİ-ÜFE aylık değişim oranları
kullanılacaktır.
Yİ-ÜFE aylık değişim
oranlarının eksi değer çıkması durumunda bu oranlar da hesaplamada eksi değer
olarak dikkate alınacaktır. Hesaplamaya konu döneme ilişkin olarak Yİ-ÜFE aylık
değişim oranlarının toplamı eksi değer olduğu takdirde gecikme zammı yerine
alınması gereken Yİ-ÜFE tutarı sıfır kabul edilecektir.
Yİ-ÜFE tutarının
tecil şartlarına uygun ödenmesi halinde alacağa uygulanan gecikme zammının
tahsilinden vazgeçilecektir.
Örnek 2- Mükellef (G),
6183 sayılı Kanunun 48/A maddesine göre 27/9/2018 tarihinde 26/6/2018
vadeli 2.000.000,- lira gelir (stopaj) vergisinin tecilini talep etmiştir.
Bu durumda, söz
konusu alacak için tecil müracaat tarihine kadar 84.000,- lira gecikme zammı
hesaplanmıştır.
Tecil talebinin uygun
bulunması halinde gecikme zammı yerine;
-27/6/2018-26/7/2018
dönemine Haziran 2018 ayına ilişkin,
-27/7/2018-26/8/2018
dönemine Temmuz 2018 ayına ilişkin,
-27/8/2018-26/9/2018
dönemine Ağustos 2018 ayına ilişkin,
açıklanmış olan Yİ-ÜFE
aylık değişim oranları esas alınarak Yİ-ÜFE tutarı hesaplanacaktır.
Örnek olayda, Yİ-ÜFE
aylık değişim oranı her ay için 0,8 kabul edilmiş olup, toplam %2,4 oranı esas
alınarak (2.000.000x%2,4=)48.000,- lira Yİ-ÜFE tutarı hesaplanacaktır.
Alacak aslı ile
Yİ-ÜFE tutarının toplamı olan 2.048.000,- lira tecil edilecektir. Bu tutarın
tecil faizi ile birlikte tecil şartlarına uygun ödenmesi halinde 84.000,- lira
tutarındaki gecikme zammının tahsilinden vazgeçilecektir.
9. 48/A maddesinin
altıncı fıkrasında, Maliye Bakanına tecil edilecek amme alacağını tür ve tutar
olarak belirlemeye, tecilde taksit zamanlarını, ödemelerin başlayacağı ayı
tecil talep tarihini takip eden aydan başlamak üzere 12 ayı geçmeyecek şekilde
belirlemeye, ödeme dönemlerini azami altı ayda bir yapılacak şekilde
düzenlemeye yetki verilmiştir.
Madde hükmüne göre,
Maliye Bakanı tarafından belirlenen alacaklar 48/A maddesi kapsamında tecil
edilebilecek ve taksit zamanları, ödemelerin başlayacağı ay, ödeme dönemleri,
Bakan tarafından belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde tayin edilecektir.
Tecile yetkili makam
tarafından uygun görülen ödeme planında yer alan taksit ödeme sürelerinin son
gününün resmi tatile rastlaması halinde, taksitin tatili izleyen ilk iş günü
mesai saati bitimine kadar ödenebilmesi mümkündür.
10. 48/A maddesinin
yedinci fıkrasında “Maliye Bakanı, tecil yetkisini, sınırlarını açıkça
belirtmek ve yazılı olmak şartıyla oluşturulacak tecil komisyonlarına
devredebilir. Komisyonların teşkili ile çalışma usul ve esasları Maliye
Bakanınca belirlenir.” hükmü yer almaktadır.
Madde ile tecil
yetkisi Maliye Bakanına verilmiş olup, Bakan tarafından bu yetkinin tecil
komisyonlarına devredilebileceği hususunda da düzenleme yapılmıştır. Buna göre,
Maliye Bakanı veya yetkili kıldığı tecil komisyonları 48/A maddesi kapsamında
yapılan tecil başvurularını değerlendirerek karar verecektir.
Tecile yetkili
makamlar, alacağın vadesinde ödenmesi, icra takibine başlanması ya da icranın
devam ettirilmesi hallerinin varlığında borçlunun çok zor durumda kalacağını
öngörmeleri ve takdir etmeleri halinde maddedeki şartlarla amme alacağını tecil
edebilecektir.
Bu nedenle, amme
alacağının tecilinin talep edilmesi, tecile yetkili makamlar tarafından zorunlu
olarak yerine getirilmesi gereken bir işlem değildir.
11. Tecile yetkili
makamlar, tecil şartlarına göre tayin ettikleri taksitlendirme şartlarını
belirleyeceklerdir. Tayin edilecek şartların borçlu tarafından kabul edilmesi
esastır. Kabul işlemi yazılı olarak yapılabileceği gibi, hazırlanan ödeme
planlarının idarede kalan nüshalarına imza atılmak suretiyle de
yapılabilecektir. Borçlu tarafından kendisine bildirilen tecil ve
taksitlendirme şartları kabul edilmediği takdirde tecil yapılmayacaktır.
12. 48/A maddesine
göre taksitlendirilen amme alacağı ödeme planına uygun olarak ödenmekteyken,
mükelleflerce tecil süresinin uzatılmasına yönelik talepte bulunulması ve bu
talebin tecile yetkili makamlar tarafından uygun bulunması halinde, çok zor
durum derecesine uygun azami tecil süresi aşılmamak kaydıyla, mevcut tecil
süresi uzatılabilecektir. Bu durumda yeni tecil süresi, faiz oranında
değişiklik yapılmasını gerektirdiği takdirde kalan taksit tutarlarına yeni faiz
oranı uygulanacaktır.
Madde kapsamında
tecil edilen borçların tamamının, mevcut tecil süresinden önce ve faiz oranı
daha düşük bir sürede ödenmesi halinde, erken ödenen taksit tutarlarına
ödemenin yapıldığı süre için öngörülmüş olan faiz oranı esas alınarak tecil
faizi hesaplanacaktır.
Örnek 3- Mükellef
(Y), 15/5/2018 tarihinde bağlı olduğu vergi dairesine müracaat
ederek, 26/4/2018 vadeli damga vergisinden olan 120.000,- lira borcunun 48/A
maddesine göre aylık dönemler halinde ödenmek üzere 18 ay süreyle tecil ve
taksitlendirilmesini talep etmiştir.
Tecile yetkili makam
tarafından mükellefin madde hükmünden yararlanabilmesi için gerekli şartlara
sahip olduğu anlaşılmış ve çok zor durum derecesi 2 olarak tespit edilmiştir.
Mükellefin
borçlarının, yürürlükteki tecil faiz oranının %70’i oranında tecil faizi
alınmak ve 12 eşit taksitte ödenmek üzere 12 ay süreyle tecili uygun
görülmüştür.
Söz konusu damga
vergisine tecil müracaat tarihine kadar geçen süre için hesaplanan 1.008,72
lira gecikme zammı yerine Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak 576,00
lira Yİ-ÜFE tutarı (Örnek olayda, Nisan 2018 ayına ilişkin Yİ-ÜFE aylık değişim
oranı 0,8 kabul edilmiştir.) hesaplanmıştır.
Mükellef ilk 2
taksiti ödeme planında yer alan süreler içinde, kalan taksit tutarlarının
tamamını 3 üncü taksit ödeme süresi içinde ödemiştir.
Bu durumda, ödenen
ilk 2 taksit için yürürlükteki tecil faizi oranının %70’i oranında tecil faizi
uygulanacak, geri kalan taksitlerin tamamının faiz oranı daha düşük bir süre
olan 6 ay içinde ödenmesi nedeniyle, erken ödenen taksit tutarlarına ödemenin
yapıldığı süre için öngörülmüş olan yürürlükteki tecil faizi oranının %65’i
oranında tecil faizi uygulanacaktır.
Ödeme
Tarihi
|
Taksit
Tutarı
|
Tecil
Faiz Oranı
|
Ödenen
Tecil Faizi
|
Ödenen
Toplam Tutar
|
31/5/2018
|
10.048,00
|
(%12x0,70=)%8,4
|
39,85
|
10.087,85
|
29/6/2018
|
10.048,00
|
107,84
|
10.155,84
|
31/7/2018
|
100.480,00
|
(%12x0,65=)%7,8
|
1.698,11
|
102.178,11
|
TOPLAM
|
1.845,80
|
122.421,80
|
13. 48/A maddesinin
dördüncü fıkrasında “Amme borçlusunun alacaklı tahsil daireleri itibarıyla
tecil edilen borçlarının toplamı beşyüz bin Türk lirasını (bu tutar
dâhil) aşmadığı takdirde teminat şartı aranmaz. Bu tutarın üzerindeki amme
alacaklarının tecilinde, gösterilmesi zorunlu teminat
tutarı beşyüz bin Türk lirasını aşan kısmın %25’idir.” hükmü yer
almaktadır.
Buna göre, 48/A
maddesi kapsamında tecil edilecek amme alacaklarının 500.000,- lirayı (bu
tutar dahil) aşmaması halinde teminat aranılmaksızın tecil yapılması
mümkün bulunmaktadır. Tecil edilecek amme alacağının toplam tutarının 500.000,-
lirayı aşması durumunda, gösterilmesi zorunlu olan teminat tutarı 500.000,-
lirayı aşan kısmın %25’i olacaktır. Ayrıca, alınacak teminat tutarının
tespitinde, gecikme zammı yerine, Yİ-ÜFE tutarı dikkate alınacaktır.
Hükmün uygulaması
sırasında teminat tutarına yönelik düzenlemeler dikkate alınarak bu Tebliğin
Birinci Kısım Dördüncü Bölüm “I.Tecil” başlıklı bölümünün “A. Kanunun 48 inci
Maddesine Göre Tecil” başlıklı bölümün 4-a bölümünde yapılan açıklamalara göre
işlem yapılacaktır.
Örnek 4- Mükellef (E),
6183 sayılı Kanunun 48/A maddesi kapsamında yapmış olduğu tecil müracaatı
üzerine, bu madde kapsamında tecili mümkün olan Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı
Gemlik Vergi Dairesine 400.000,- lira ve Çekirge Vergi Dairesine 800.000,- lira
borcu olduğu tespit edilmiştir.
Buna göre, mükellefin
tecil talebinin uygun bulunması halinde, teminatsız tecil uygulaması her bir
vergi dairesi için ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğinden,
mükellef (E)’nin Gemlik Vergi Dairesine olan borçlarına karşılık teminat
aranılmayacak, Çekirge Vergi Dairesine olan borçlarına karşılık,
[(800.000-500.000=)300.000x0,25=]75.000,- lira değerinde teminat göstermesi
gerekecektir.
14. 48/A maddesinin
dokuzuncu fıkrasında “Haciz yapılmışsa mahcuz mal, değeri tutarınca teminat
yerine geçer. Tecil edilen amme alacakları ile ilgili olarak daha önce tatbik
edilen ve borcun tamamını karşılayacak değerde olan hacizler, yapılan ödemeler
nispetinde kaldırılır ve buna isabet eden teminat iade edilir. Ancak, mahcuz
malların değeri tecil edilen borç tutarından az, zorunlu teminat tutarından
fazla olması hâlinde, tatbik edilen hacizler, tecil şartlarına uygun olarak
yapılan ödemeler neticesinde kalan tecilli borç tutarı mahcuz mal değerinin
altına inmediği müddetçe kaldırılmaz. Tecilli borca karşılık alınan teminat
ise, tecil şartlarına uygun olarak yapılan ödemeler neticesinde kalan tecilli
borç tutarının zorunlu teminat tutarının altına inmesi durumunda, yapılan
ödemeler nispetinde kaldırılır.” hükmü yer almaktadır.
Bu hükmün
uygulamasında bu Tebliğin Birinci Kısım Dördüncü Bölüm “I.Tecil” başlıklı
bölümünün “A. Kanunun 48 inci Maddesine Göre Tecil” başlıklı bölümün 4-b
bölümünde yapılan açıklamalar dikkate alınacaktır.
15. 48/A maddesinin
onuncu fıkrasında “Tecil edilen amme alacağının ikimilyon Türk
lirasını (bu tutar dâhil) aşmaması, mahcuz malın 10 uncu maddenin birinci
fıkrasının (5) numaralı bendinde sayılan mal olması ve bu Kanuna göre
belirlenmiş değerinin %50’sinden aşağı olmamak üzere satış bedelinin %50’sinin
tahsil dairesine ödenmesi şartıyla mahcuz malın satışına izin verilir. Bu
takdirde, kalan tecilli borç tutarı için zorunlu teminat tutarını karşılayacak
mahcuz mal ve/veya teminat bulunması şartıyla satılan mal üzerindeki haciz
kaldırılır. Bu hüküm ikimilyon Türk lirasını aşan tecilli borçlarda,
değeri ikimilyon Türk lirasına kadar olan mahcuz mallar için
uygulanır.” hükmü yer almaktadır.
Bu hüküm, tecil
edilen amme alacağına karşılık haczedilmiş olan malın hangi hallerde amme
borçlusu tarafından satışına izin verilebileceğine yöneliktir.
Madde kapsamında amme
borçlusu tarafından satışına izin verilebilecek hacizli malın 6183 sayılı
Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde sayılan
menkul veya gayrimenkul mallardan olması gerekmektedir.
Alacaklı tahsil
dairesince mahcuz malın amme borçlusu tarafından satılmasına izin verilerek
haczin kaldırılabilmesi için;
- Tecil edilen borç
tutarının 2 milyon lirayı (bu tutar dâhil) aşmaması,
- Tecil edilen borç
tutarının 2 milyon liradan fazla olması halinde satışına izin verilecek mahcuz
malın 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen değerinin 2 milyon lirayı aşmaması,
- 6183 sayılı Kanuna
göre menkul mallarda haczi yapan memurun (borçlunun müracaatı veya tahsil
dairesince lüzum görüldüğü takdirde yeniden bilirkişiye değer biçtirilebilir),
gayrimenkul mallarda satış komisyonunun belirlediği değerin %50’sinden aşağı
olmamak üzere satış bedelinin %50’sinin tahsil dairesine ödenmesi,
- Satış sonrasında
tecil talebi üzerine hesaplanan zorunlu teminat tutarını karşılayacak mahcuz
mal ve/veya teminat bulunması (Söz konusu mahcuz mal veya teminatlar, yapılan
ödemeler sonrasında kalan tecilli borç tutarının zorunlu teminat tutarının
altına inmesi durumunda ödemeler nispetinde ve bölünebilir nitelikte olması
şartıyla iade edilir.),
gerekmektedir.
Madde kapsamında
borçları tecil edilen mükellefin hacizli menkul veya gayrimenkul malları için
satış izni alması halinde, vergi dairesince borçluya “söz konusu malın satışına
hacizler baki kalmak şartıyla muvafakat edildiğine” yönelik bir yazı verilecek,
bu malların resmi sicile kayıtlı olması halinde ise, söz konusu şerhi içerecek
bir yazı ilgili sicile gönderilerek satışa muvafakat verildiği bildirilecektir.
Mükellef tarafından,
söz konusu malın maddede belirtilen şartlara uygun olarak satılması sonucunda
satış bedelinden vergi dairesine gerekli ödemelerin yapılması ve tecil talebi
üzerine hesaplanan zorunlu teminat tutarını karşılayacak mahcuz mal ve/veya
teminat bulunması halinde satışa konu mal üzerindeki hacizler kaldırılacaktır.
Örnek 5- Mükellef
(K)’nin muhtelif vadeli 1.850.000,- lira borcu için vergi dairesince
1.500.000,- lira değerindeki (satış komisyonu tarafından takdir edilen bedel)
bir adet gayrimenkulüne haciz tatbik edilmiştir. Mükellef borçlarının 48/A
maddesi kapsamında tecil ve taksitlendirilmesini talep etmiş, talebi uygun
görülerek söz konusu borçlar 24 ayda ve 24 eşit taksitte ödenmek üzere tecil
edilmiştir.
Haczedilen
gayrimenkulün değeri tecil edilen borç tutarından az, ancak madde hükmüne göre
gösterilmesi zorunlu teminat tutarı olan
[(1.850.000-500.000=)1.350.000x0,25=]337.500,- liradan fazladır. Bu nedenle,
mükelleften tecil edilen borçlara karşılık ilave teminat istenilmeyecektir.
Mükellef tarafından
söz konusu mahcuz malın satılması amacıyla vergi dairesinden talepte bulunulması
üzerine vergi dairesince Kanunda aranılan şartlar kendisine bildirilmek
suretiyle gayrimenkulün satışına izin verilmiştir. Mükellef, belirtilen
gayrimenkulü 2.000.000,- liraya satmış ve vergi dairesine satış bedelinden
1.000.000,- lira ödeme yapmıştır.
Mükellefin yapılan bu
ödeme neticesinde (1.850.000-1.000.000=)850.000,- lira borcu kalmıştır.
Satış sonrasında
tecil talebi üzerine hesaplanan zorunlu teminat tutarını karşılayacak mahcuz
mal ve/veya teminat bulunması gerektiğinden, gayrimenkul üzerindeki haczin
kaldırılabilmesi için [(1.850.000-500.000=)1.350.000x0,25=]337.500,- lira
tutarında teminat gösterilmesi icap etmektedir.
Örnek olaydaki
gayrimenkulün borçlu tarafından 1.250.000,- liraya satılması durumunda, vergi
dairesine satış bedelinden ödenmesi gereken tutar, gayrimenkulün takdir edilen
bedeli olan 1.500.000,- liranın yarısından (750.000,- lira) aşağı
olamayacaktır.
16. 48/A maddesinin
onuncu fıkrasında “… Bu hüküm ikimilyon Türk lirasını aşan tecilli
borçlarda, değeri ikimilyon Türk lirasına kadar olan mahcuz mallar
için uygulanır.” hükmü yer almaktadır.
Bu hükümde, tecil
edilen borç tutarının 2 milyon liradan fazla olması halinde satışına izin
verilecek mahcuz malın 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen değerinin 2 milyon
lirayı aşmaması durumunda bu malların satışına vergi dairesince izin
verilebileceği düzenlenmiştir.
Dolayısıyla, 48/A
maddesi kapsamında 2 milyon lirayı aşan borçları tecil edilen mükelleflerin,
6183 sayılı Kanuna göre belirlenmiş değeri 2 milyon lirayı aşmayan (bu tutar
hariç) menkul veya gayrimenkul mallarının satışına izin verilmesini talep
etmeleri durumunda bu malların satışına izin verilmesi mümkün bulunmaktadır. Bu
takdirde, madde kapsamında satışına izin verilecek hacizli malların her birinin
değerinin 2 milyon liranın altında olması gerekmektedir.
Örnek 6- Mükellef
(S)’nin muhtelif vadeli 25.000.000,- lira borcu için vergi dairesince
sırasıyla değerleri 500.000,-, 750.000,-, 1.900.000,-, 3.500.000,- ve
9.000.000,- lira değerinde 5 adet gayrimenkulü haczedilmiştir. Mükellef
borçlarının 48/A maddesi kapsamında tecil ve taksitlendirilmesini talep etmiş,
talebi uygun görülerek söz konusu borçlar 18 ayda ve 18 eşit taksitte ödenmek
üzere tecil edilmiştir.
Haczedilen
gayrimenkullerin toplam değeri (15.650.000,- lira) tecil edilen borç tutarından
az, ancak madde hükmüne göre gösterilmesi zorunlu teminat tutarı olan
[(25.000.000-500.000=)24.500.000x0,25=]6.125.000,- liradan fazladır. Bu nedenle
mükelleften tecil edilen borçlara karşılık ayrıca bir teminat
istenilmeyecektir.
Mükellef tarafından
hacizli gayrimenkullerin satışına izin verilmesi talep edilmiştir. Talep tarihi
itibarıyla tecilli borca karşılık 4.200.000,- lira taksit ödemesi yapılmıştır.
Hacizli
gayrimenkullerin değerleri dikkate alındığında, değeri 2.000.000,- liranın altında
olan satışına izin verilebilecek 3 adet (500.000,-, 750.000,- ve 1.900.000,-
lira değerindeki) gayrimenkul bulunmaktadır.
Mükellefin
gayrimenkul satışına ilişkin talebinin vergi dairesince uygun bulunması
üzerine, mükellef tarafından 3 adet gayrimenkulün satıldığı varsayıldığında,
vergi dairesine ödenecek asgari tutar aşağıda gösterilmiştir.
|
Satış
Komisyonu Tarafından Takdir Edilen Bedel (Lira)
|
Satış
Bedeli
(Lira)
|
Vergi
Dairesine Ödenecek Asgari Tutar (Lira)
|
1
|
500.000,-
|
800.000,-
|
400.000,-
|
2
|
750.000,-
|
600.000,-
|
375.000,-
|
3
|
1.900.000,-
|
2.200.000,-
|
1.100.000,-
|
Toplam
|
3.150.000,-
|
3.600.000,-
|
1.875.000,-
|
Mükellefin tecilli
borca ilişkin olarak daha önce yaptığı 4.200.000,- lira ödeme ile
gayrimenkullerin satışından yapılan 1.875.000,- lira tahsilat sonucunda
tecilli borç (25.000.000-6.075.000=)18.925.000,- liraya inmiştir.
Satış sonrasında
tecil talebi üzerine hesaplanan zorunlu teminat tutarını karşılayacak mahcuz
mal ve/veya teminat bulunması gerektiğinden, gayrimenkul üzerinden haczin kaldırılabilmesi
için [(25.000.000-500.000=)24.500.000x0,25=]6.125.000,- lira tutarında teminat
bulunması gerekmektedir.
Hacizli diğer
gayrimenkullerin toplam değeri olan (3.500.000+9.000.000=) 12.500.000,- lira
zorunlu teminat tutarının üzerinde bulunduğundan, mükelleften ilave teminat
istenilmeyecektir. Ayrıca, 48/A maddesinin dokuzuncu fıkrası gereğince tecilli
borç tutarı hacizli gayrimenkullerin değerinin altına düşmediği müddetçe söz
konusu gayrimenkuller üzerindeki hacizler devam edecektir. Ancak, tecilli borç
tutarının 9.000.000,- liranın altına düşmesi halinde 3.500.000,- lira
değerindeki gayrimenkul üzerindeki haczin kaldırılacağı tabiidir.
Örnek olayda, tahsili
gereken tecil faizleri ihmal edilmiş, gayrimenkuller üzerinde vergi dairesi
haczi dışında herhangi bir takyidatın ve vergi dairesine tecil edilen
borçlar dışında başkaca bir borcun bulunmadığı varsayılmıştır.
17. Hacizli menkul
veya gayrimenkul malların 48/A maddesinin onuncu fıkrasına göre borçlu
tarafından satışına izin verilebilmesi için borçlunun Maliye Bakanlığına bağlı
diğer vergi dairelerine olan borç durumunun dikkate alınması gerekmektedir.
Madde kapsamında
alacaklı tüm vergi dairelerine olan borçların tamamının tecil edildiği hallerde
haciz tatbik eden vergi dairelerinin her birinin ayrı ayrı satış izni
vermesi gerekmektedir. Ancak, satış bedelinden ödenecek tutar bu dairelerin
alacaklarına yetmediği takdirde satış bedelinden ödenen tutar ilk haczi koyan
vergi dairesi tarafından tahsil edilerek haczi bulunan tüm daireler arasında
ödenmesi gereken tecilli alacak tutarı dikkate alınarak garametentaksim
edilecektir.
Madde kapsamında
borçlunun tüm borçlarının tecil edilmediği hallerde ise tecil edilmeyen alacak
tutarlarına karşılık tatbik edilmiş hacizler, borcu karşılayacak değerde mal
bulunmadığı sürece kaldırılmayacak dolayısıyla satış izni verilemeyecektir.
18. 6183 sayılı
Kanunun;
- 48/A
maddesinin onikinci fıkrasında “Bu madde kapsamında tecil edilen amme
alacakları hakkında 48 inci maddenin yedinci fıkrası hükümleri uygulanır ve
tecil edilen gecikme zammının (Yİ-ÜFE) aylık değişim oranları esas alınarak
hesaplanmış olması hâlinde gecikme zammı hesabı 51 inci maddeye göre
düzeltilir.” hükmü,
- 48 inci maddesinin
yedinci fıkrasında “Tecil şartlarına riayet edilmemesi, değerini kaybeden teminatın
veya mahcuz malların tamamlanmaması veya yerlerine başkalarının gösterilmemesi
hallerinde amme alacağı muaccel olur. Tecil edilen amme alacağının gecikme
zammı tatbik edilmeyen alacaklardan olması halinde, ödenen tecil faizleri iade
veya mahsup edilmez.” hükmü,
yer almaktadır.
Buna göre, 48/A
maddesi kapsamında tecil edilen ancak tecil şartlarına uygun ödenmeyen amme
alacakları ile ilgili olarak 48 inci maddenin yedinci fıkrası hükmü
uygulanacaktır. Konu ile ilgili açıklamalar bu Tebliğin Birinci Kısım Dördüncü
Bölüm “I.Tecil” başlıklı bölümünün “A. Kanunun 48 inci Maddesine Göre Tecil”
başlıklı bölümün (14) numaralı bölümünde yer almaktadır.
Diğer taraftan, tecil
şartlarının ihlal edildiği durumlarda 48/A maddesi hükümlerine göre gecikme
zammı yerine hesaplanan Yİ-ÜFE tutarına karşılık ödenen tutarlar, amme
alacağına ilişkin olarak ödeme tarihlerine göre hesaplanacak gecikme zamlarına
mahsup edilecektir.
19. 48/A maddesinin
sekizinci fıkrasında “Tecil şartlarına riayet edilmemesi nedeniyle muaccel olan
amme alacağının tecili, talep edilmesi hâlinde en fazla iki defa geçerli
sayılabilir.” hükmü yer almaktadır.
Buna göre, 48/A
maddesi kapsamında tecil edilen ancak tecil şartlarına uygun ödenmeyen amme
alacaklarının tecili, talep edilmesi halinde en fazla iki defa geçerli
sayılabilecektir. Konu ile ilgili bu Tebliğin Birinci Kısım Dördüncü Bölüm
“I.Tecil” başlıklı bölümünün “A. Kanunun 48 inci Maddesine Göre Tecil” başlıklı
bölümün (13) numaralı bölümünde yer alan açıklamaların dikkate alınması
gerekmektedir.
Mükellefin talebi
üzerine tecilin geçerli sayılması ve tecil süresinde herhangi bir değişiklik
olmaması durumunda tatbik edilecek faiz oranında da değişiklik yapılmayacaktır.
Ancak tecilin geçerli sayılmasıyla birlikte tecil süresinin faiz oranı değişik
bir süre olarak belirlenmesi halinde, bakiye tutara yeni süre dikkate alınarak
faiz tatbik edilecektir.
Örnek 7- Mükellef
(C) 8/5/2018 tarihinde 30/4/2018 vadeli kurumlar vergisi ile buna
ilişkin gecikme zammından olan 600.000,- lira borcunun 48/A maddesine göre 24
ay süreyle tecil ve taksitlendirilmesini talep etmiştir. Yapılan
değerlendirmede mükellefin madde hükmünden yararlanabilmesi için gerekli olan
şartlara sahip olduğu tespit edilmiştir.
Mükellefin, nakit
oranı (0,08), likidite oranı (0,35) ve kaldıraç oranı ise (1,1) olarak
hesaplanmıştır.
Likidite oranı (0,35)
karşılığı olan 4 derecesi ile kaldıraç oranı (1,1) karşılığı olan 4 derecesinin
toplanması neticesinde mükellefin çok zor durum derecesi 8 olarak tespit
edilmiştir.
Mükellefin talebi
tecile yetkili makam tarafından değerlendirilmiş ve kurumlar vergisi ile bu
vergiye ilişkin gecikme zammı yerine hesaplanan Yİ-ÜFE tutarından oluşan
borcun, taksit tutarlarına yürürlükteki tecil faiz oranının %10’u oranında faiz
hesaplanmak ve ilk taksit Haziran 2018 ayından başlamak üzere aylık dönemler
halinde 6 eşit taksitte ödenmek üzere tecili uygun görülmüştür.
Mükellef ilk 3
taksiti hesaplanan tecil faiziyle birlikte süresinde ödemiş, ancak 4 üncü
taksiti süresinde ödeyemeyerek tecili ihlal etmiş ve tecilin aynı şartlarla
geçerli sayılmasını talep etmiştir. Tecile yetkili makam tarafından yapılan
değerlendirmede kalan taksit tutarlarının evvelce öngörülen süreler içinde
ödenmek üzere tecili geçerli sayılmıştır.
Bu durumda, ilk tecil
müracaat tarihinden itibaren azami tecil süresi olan 6 ayda herhangi bir
değişiklik olmadan tecil geçerli sayıldığından, tecil faizinde de herhangi bir
değişiklik olmayacaktır.
Örnekte, ihlal
durumunda olan söz konusu tecilin ilk müracaat tarihinden itibaren 12 ay
süreyle yeniden tecil edilerek geçerli sayılmasının talep edilmesi ve bu
talebin tecile yetkili makam tarafından kabul edilmesi halinde, yapılan taksit
ödemelerine yürürlükteki tecil faiz oranının %10’u oranında, tecilin geçerli
sayılmasından sonra yapılacak taksit ödemelerine ise 8 çok zor durum
derecesinde 12 aylık tecil süresi karşılığı olan yürürlükteki tecil faizi
oranının %20’si oranında tecil faizi uygulanacaktır.
20. 48/A
maddesinin onbirinci fıkrasında “Tecil şartlarına riayet edilmemesi
hâlinde tecil talep tarihinden itibaren 5 yıl geçmedikçe bu madde
hükümlerinden, sekizinci fıkra hükümleri saklı kalmak kaydıyla,
yararlanılamaz.” hükmü yer almaktadır.
Buna göre, 48/A
maddesi kapsamında yapılan tecillerde öngörülen tecil şartlarına uyulmaması
halinde tecil talep tarihinden itibaren 5 yıl geçmedikçe bu madde kapsamında
tecil yapılmayacaktır. Bu hüküm, alacaklı vergi daireleri itibarıyla
ayrı ayrı uygulanacaktır.
21. 48/A
maddesinin onüçüncü fıkrasında, muhtelif kanunlarda vergi borcu
bulunmadığına ilişkin şartları içeren hükümler çerçevesinde 48 inci maddeye
yapılan atıfların 48/A maddesine de yapılmış sayılacağı hükmü yer almaktadır.
Bu hükme göre, vergi borcu bulunmadığına ilişkin belge taleplerinde 48/A maddesi
hükmü de dikkate alınacaktır.
Ancak 48/A maddesi
kapsamında tecil edilen borçlar için, borcun bulunmadığını gösteren belgenin
verilmesinde borç tutarının belirli bir kısmının ödenmesi şartı
aranılmayacaktır.
II- Tecil Edilmiş
Amme Alacağı İle İlgili Olarak Yürütmenin Durdurulması Karar Verilmesi
1. 6183 sayılı Kanunun
49 uncu maddesinde, tecil edilmiş amme alacakları ile ilgili olarak yargı
mercilerince yürütmenin durdurulması kararı verilmesi halinde tecil
uygulamasının nasıl yapılacağı hususu düzenlenmiştir.
Söz konusu madde
hükmüne göre, tecil edilmiş amme alacağı ile ilgili olarak verilmiş olan
yürütmeyi durdurma kararının devam ettiği süre tecil süresinden uzun ise tecil
geçersiz hale gelecek, tecil süresi yürütmenin durdurulduğu süreden uzun ise
yürütmenin durdurulduğu süre içinde tahsil edilmemiş olan taksitlerin kalan
sürede ödenmesi halinde tecil ihlal edilmiş sayılmayacaktır.
III. Gecikme Zammı
1. 6183 sayılı Kanunun
5035 sayılı Kanunla değişik 51 inci maddesinde “Amme alacağının ödeme
müddeti içinde ödenmeyen kısmına vadenin bitim tarihinden itibaren her ay için
ayrı ayrı % 4 oranında gecikme zammı tatbik olunur. Ay kesirlerine isabet eden
gecikme zammı günlük olarak hesap edilir.
Gecikme zammı
birmilyon liradan az olamaz.
Gecikme zammı; 213
sayılı Vergi Usul Kanununa göre uygulanan vergi ziyaı cezalarında bu madde
uyarınca belirlenen oranda, mahkemeler tarafından verilen ve ceza mahiyetinde
olan amme alacaklarında ise bu oranın yarısı ölçüsünde uygulanır. Bunların
dışındaki ceza mahiyetinde olan amme alacaklarına gecikme zammı tatbik edilmez.
Bakanlar Kurulu,
gecikme zammı oranlarını aylar itibarıyla topluca veya her ay için ayrı ayrı,
yüzde onuna kadar indirmeye, gecikme zammı oranı ile gecikme zammı asgari
tutarını iki katına kadar artırmaya, ayrıca gecikme zammı oranını aylar
itibarıyla farklı olarak belirlemeye ve gecikme zammını bileşik faiz usulüyle
aylık, üç aylık, altı aylık veya yıllık olarak hesaplatmaya yetkilidir.” hükmü yer
almaktadır.
2. Madde hükmüne göre,
amme alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına vadenin bitim tarihinden
itibaren ödeme tarihine kadar geçen süre için maddede belirtilen oranda her ay
için ayrı ayrı gecikme zammı uygulanması gerekmektedir.
3. 6183 sayılı Kanunun
51 inci maddesine göre, ay kesirlerine isabet eden gecikme zammının günlük
olarak hesap edilmesi gerektiğinden, vadesinde ödenmeyen amme alacaklarına vade
tarihinden ödendiği/tahsil edildiği tarihe kadar geçecek süre için uygulanacak
gecikme zammı tam aylar için aylık esasa; ay kesirleri için ise günlük esasa
göre hesaplanacaktır.
Bu hesaplamalarda
ödeme tarihinin süreye dahil edilmesi, vade tarihinin ise süreye dahil
edilmemesi gerekmektedir.
4.
(Değişik:RG-8/6/2021-31505)
Vadesinde ödenmeyen
amme alacaklarına uygulanacak gecikme zammı oranları yıllar itibarıyla
aşağıdaki gibidir.
Bakanlar Kurulu
Kararı/
Cumhurbaşkanı
Kararı
|
Uygulama Dönemi
|
Aylık Gecikme
Zammı Oranı (%)
|
2001/2175 sayılı BKK
|
29.03.2001 – 30.01.2002 tarihleri
arasında
|
10
|
2002/3550 sayılı BKK
|
31.01.2002 – 11.11.2003 tarihleri
arasında
|
7
|
2003/6345 sayılı BKK
|
12.11.2003 – 01.03.2005 tarihleri
arasında
|
4*
|
2005/8551 sayılı BKK
|
02.03.2005 – 20.04.2006 tarihleri
arasında
|
3
|
2006/10302 sayılı BKK
|
21.04.2006 – 18.11.2009 tarihleri
arasında
|
2,5
|
2009/15565 sayılı BKK
|
19.11.2009 – 18.10.2010 tarihleri
arasında
|
1,95
|
2010/965 sayılı BKK
|
19.10.2010 – 04.09.2018 tarihleri
arasında
|
1,40
|
62 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı
|
05.09.2018 – 30.06.2019 tarihleri
arasında
|
2
|
1266 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı
|
01.07.2019 – 01.10.2019 tarihleri
arasında
|
2,5
|
1592 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı
|
02.10.2019 – 29.12.2019 tarihleri
arasında
|
2
|
(Mülga satır:RG-13/8/2024-32631)
|
|
|
(Ek satır:RG-13/8/2024-32631) 1947 sayılı
Cumhurbaşkanı Kararı
|
30.12.2019 – 20.07.2022 tarihleri
arasında
|
1,6
|
(Ek
satır:RG-13/8/2024-32631) 5801 sayılı
Cumhurbaşkanı Kararı
|
21.07.2022 – 13.11.2023 tarihleri
arasında
|
2,5
|
(Ek
satır:RG-13/8/2024-32631) 7782 sayılı Cumhurbaşkanı
Kararı
|
14.11.2023 – 20.05.2024 tarihleri
arasında
|
3,5
|
(Ek
satır:RG-13/8/2024-32631) 8484 sayılı
Cumhurbaşkanı Kararı
|
21.05.2024 tarihinden itibaren
|
4,5
|
* 2/1/2004
tarihinde yürürlüğe giren 5035 sayılı Kanunla kanuni oran haline gelmiştir.
|
5. Sürelerin
Hesaplanması ile Aylık ve Günlük Esaslar
a) 6183 sayılı Kanunun
8 inci maddesi ile Vergi Usul Kanununa atıfta bulunularak, aksine bir hüküm
bulunmadıkça bu Kanunda yazılı sürelerin hesaplanmasında anılan Kanun hükümlerinin
uygulanacağı belirtilmiştir.
213 sayılı Kanunun 18
inci maddesinin (2) numaralı bendinde “Süre hafta veya ay olarak belli
edilmişse başladığı güne son hafta veya ayda tekabül eden günün tatil saatinde
biter. Sürenin bittiği ayda başladığı güne tekabül eden bir gün yoksa süre o
ayın son gününün tatil saatinde biter.” hükmü yer almaktadır.
Buna göre, amme
alacaklarının vade tarihleri ayın son günleri dışında olan bir tarihe rastladığı
takdirde, izleyen aylarda sürenin başladığı güne tekabül eden bir gün
bulunduğundan gecikme zammı hesabında herhangi bir problemle
karşılaşılmamaktadır.
Örneğin, vade tarihi
26 Nisan olan bir amme alacağı bu tarihte ödenmediği takdirde, izleyen her ayın
26 ncı günleri esas alınarak, aylık dönemler halinde ödeme tarihine kadar
gecikme zammı hesaplanacaktır.
Ancak, amme
alacaklarının vade tarihlerinin ayın son günlerine rastlaması halinde, izleyen
ayın 30 veya 31 gün sürmesi gecikme zammı hesabını etkilememekte, ayın son günü
ödeme yapıldığı takdirde bir aylık gecikme zammı alınması gerekmektedir. Buna
göre, ayın son gününün 30 veya 31 olması ve hatta Şubat ayının 28 ya da 29 gün
olması sürenin hesabını etkilememesi, vadenin bitim tarihini izleyen her ayın
son günleri esas alınarak aylık devreler halinde gecikme zammı hesaplanması
gerekmektedir.
b) 213 sayılı Kanunun
18 inci maddesinin (4) numaralı bendinde “Resmi tatil günleri süreye
dahildir. Şu kadar ki, sürenin son günü resmi tatile rastlarsa tatili takibeden
ilk iş gününün tatil saatinde biter.” hükmü yer almaktadır.
Buna göre herhangi
bir sürenin son gününün resmi tatile rastladığından söz edilebilmesi için o
sürenin, vergi kanunlarında ya da amme alacağının doğmasına neden olan özel kanunlarında
yer alması gerekmektedir.
Dolayısıyla, ödeme
süresinin son günü olan vade tarihinin tatile rastlaması halinde süre, tatili
takip eden ilk iş gününün tatil saatine kadar uzamaktadır. Bunun dışında,
gecikme zammı hesaplanması sırasında vade tarihini izleyen aylardan herhangi
birinde vade tarihine tekabül eden günün tatile rastlaması hesabı
etkilememekte, başka bir anlatımla sürenin uzadığını kabul etmeye imkan
bulunmamaktadır.
Örneğin; gerçek
usulde vergilendirilenlerden alınan gelir vergisinin birinci taksidinin ödeme
süresinin son günü 31 Mart tarihidir. Bu tarihin resmi tatile rastlaması
halinde tatili izleyen ilk iş gününün sonuna kadar yapılan ödemelerden gecikme
zammı tahsil edilmemektedir.
Ancak gelir vergisi
birinci taksidinin, Mart ayını izleyen nisan ayının 30 uncu gününün resmi tatil
olması nedeniyle 2 Mayıs tarihinde ödenmesi halinde; 30 Nisan tarihinin, vergi
kanunlarında yazılı ödeme süresi ile bir ilgisi olmadığından, bu şekildeki
ödemelerde 1 ay 2 gün üzerinden gecikme zammı
hesaplanması gerekmektedir.
c) 6183 sayılı Kanunun
8 inci maddesi ile Vergi Usul Kanununa yapılan atıf nedeniyle, Vergi Usul
Kanununda yer alan ve amme alacağının tahakkuk aşamasındaki süreleri uzatan
hükümlerinin de gecikme zammı tatbiki bakımından aşağıda belirtilen esaslar
çerçevesinde dikkate alınması gerekmektedir.
- 213 sayılı Kanunun
15 inci maddesinde, 13 üncü maddede yazılı mücbir sebeplerden herhangi birinin
bulunması halinde, bu sebep ortadan kalkıncaya kadar sürenin işlemeyeceği, bu
takdirde tarh zamanaşımının işlemeyen süreler kadar uzayacağı hükme
bağlanmıştır.
Bu hükme göre,
mücbir sebep nedeniyle tahakkuku geciken amme alacağının tahakkuktaki gecikme
kadar ödeme süresinin de uzayacağı tabiidir.
Örneğin, 15 Nisan
2007 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasında ağır yaralanan mükellef 6 Mayıs
2007 tarihinde hastaneden taburcu olmuştur.
Bu mükellefin, Mart
2007 dönemine ilişkin katma değer vergisi beyannamesini
24 Nisan 2007 tarihi sonuna kadar vermesi
gerekirken mücbir sebep nedeniyle işlemeyen bakiye 10 günlük beyanname verme
süresi mücbir sebep halinin bittiği süreye ilave edilecektir.
Bu durumda mükellef,
16 Mayıs 2007 tarihinin bitimine kadar beyannamesini verecek ve beyanname verme
süresinin son gününe kadar borcunu ödeyebilecektir. Bu nedenle, 16 Mayıs 2007
tarihi amme alacağının vade tarihi olacaktır.
Örnek olaydaki mücbir
sebep halinin, beyanname verme süresinin son günü olan 24 Nisan 2007 tarihinden
sonra ancak vade tarihi olan 26 Nisan 2007 tarihinde veya bu tarihten önce
meydana gelmesi halinde, verginin tahakkuk süresi uzamayacağından, ödeme süresi
de uzamayacaktır.
- 213 sayılı Kanunun
17 nci maddesinde düzenlenen zor durum dolayısıyla borçluya süre verildiği
takdirde, verilen sürenin son günü alacağın vadesi günü olarak kabul
edilecektir.
- 213 sayılı Kanunun
111 inci maddesine göre, Maliye Bakanlığınca vergilerin ödeme sürelerinin
uzatılması halinde uzayan sürelerin son günü verginin vadesi yerine geçecektir.
- 213 sayılı Kanuna
5615 sayılı Kanunla eklenen mükerrer 28 inci maddenin Maliye Bakanlığı Gelir
İdaresi Başkanlığına verdiği yetkiye istinaden beyanname verme ve ödeme
sürelerinin uzatılması halinde de belirlenen ödeme süresinin son günü verginin
vadesi yerine geçecektir.
Yukarıda yer verilen
hükümler çerçevesinde, vade tarihinin değişmesi halinde, gecikme zammının
hesaplanmasında bu şekilde belirlenen yeni vade tarihlerinin esas alınması
gerekmektedir.
d) Aylık esasa
göre gecikme zammının hesaplanması;
Kanuni süresinde
ödenmeyen amme alacaklarına ilişkin gecikme zammı tam aylar için, aylık esasa
göre, aşağıdaki formüle göre hesaplanacaktır.
Aylık esasa göre gecikme zammı tutarı
|
=
|
Aylık gecikme zammı oranı
|
x
|
Ay sayısı
|
x
|
Gecikme zammı
uygulanacak tutar
|
e) Günlük esasa göre
gecikme zammının hesaplanması;
Ay kesirleri için
gecikme zammı, 5035 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 02.01.2004 tarihinden
itibaren günlük esasa göre hesaplanacaktır.
Günlük gecikme zammı
oranının belirlenmesi: Günlük esasa göre gecikme zammı oranının belirlenmesinde
aşağıdaki hususlara uyulacaktır.
- 1 ay 30 gün olarak
dikkate alınacaktır.
- Günlük gecikme
zammı oranı (Geçerli Aylık Oran/30) formülüyle bulunacaktır.
- Bulunan bu
katsayının virgülden sonraki ilk 6 hanesi hesaplamalarda kullanılacaktır.
- Katsayının
virgülden sonraki 7. veya devam eden hanelerinde bir sayı bulunması halinde 6.
hane bir üst sayıya tamamlanacaktır.
- Katsayının
virgülden sonraki 7. veya devam eden hanelerinde bir sayı yok ise altıncı hane
değiştirilmeyecektir.
Örnek 1- Aylık gecikme zammı
oranı %4 olduğunda, yukarıdaki formüle göre günlük gecikme zammı oranı
[(4/100)/30 =] 0,001333 3 333 olarak bulunmaktadır.
Ancak bu örnekte,
virgülden sonraki yedinci hanede bir sayı (3 sayısı) bulunduğundan, altıncı
hanedeki (3) sayısı (4) sayısına tamamlanarak günlük gecikme zammı oranı
0,001334 olarak dikkate alınacaktır.
Halen uygulanmakta
olan gecikme zammı oranı %2,5 olup, bu oran üzerinden tespit edilen günlük
gecikme zammı oranı 0,000834’tür.
Günlük esasa göre
gecikme zammının hesaplanmasında aşağıdaki formül kullanılacaktır.
Günlük esasa göre gecikme zammı tutarı
|
=
|
Günlük gecikme zammı oranı
|
x
|
Gün sayısı
|
x
|
Gecikme zammı uygulanacak tutar
|
Örnek 2- Samsun Vergi Dairesi
Başkanlığı Terme Vergi Dairesi mükelleflerinden (Z), 10.000,- lira tutarlı ve
31.07.2006 vadeli gelir vergisi ikinci taksidini ve buna ilişkin gecikme
zammını 05.10.2006 tarihinde ödediği takdirde,
Gecikme zammı;
01.08.2006-31.08.2006
tarihleri arasındaki bir aylık süre için (%2,5 oranında) aylık esasa
göre,
01.09.2006-30.09.2006
tarihleri arasındaki bir aylık süre için (%2,5 oranında) aylık esasa
göre,
01.10.2006-05.10.2006
tarihleri arasındaki 5 günlük süre için ise günlük esasa göre,
hesaplanacaktır.
Aylık esasa göre
gecikme zammı, gecikme zammının tatbik edilmesi gereken süredeki 2 tam aylık
süre için hesaplanacaktır.
Buna göre aylık esasa
göre gecikme zammı tutarı(=Aylık gecikme zammı oranı x ay sayısı x gecikme
zammı tatbik edilecek tutar) formülüne göre, (%2,5 x 2 x 10.000=) 500,- lira
olacaktır.
Günlük esasa göre,
gecikme zammının tatbik edilmesi gereken 01.10.2006-05.10.2006 tarihleri
arasındaki 5 günlük ay kesri için gecikme zammı tutarı ise aşağıdaki
şekilde hesaplanacaktır.
Günlük gecikme
zammı oranı: (2,5/100/30=)0.000833 3 3333 ? 0,000834
|
Günlük esasa göre
gecikme zammı tutarı=
(günlük gecikme zammı
oranı) x (gün sayısı) x (gecikme zammı uygulanacak tutar)
= (0,000834) x 5 x
10.000 = 41,70 lira olacaktır.
Böylece mükellef
(Z)’den, 10.000,- lira gelir vergisi 2 nci taksit borcunun yanında,
(500+41,70=) 541,70 lira gecikme zammı da tahsil edilmesi gerekmektedir.
Örnek 3- Kırıkkale ili Kaletepe
Vergi Dairesi mükelleflerinden (K), 26.12.2006 vadeli ve 2.000,- lira
tutarındaki Katma Değer Vergisi borcunu 08.01.2007 tarihinde ödemek üzere vergi
dairesine başvurmuştur.
Bunun üzerine, Vergi
Dairesi mükellef (K)’den bu borcu ile birlikte 27.12.2006-08.01.2007 tarihleri
arasındaki süre için aşağıdaki şekilde gecikme zammını da hesaplayarak tahsil
edecektir.
27.12.2006-08.01.2007
tarihleri arasındaki toplam 13 günlük ay kesri için gecikme zammı günlük
esasa göre hesaplanması gerektiğinden, bu mükelleften;
(günlük gecikme zammı
oranı) x (gün sayısı) x (gecikme zammının hesaplanacağı tutar) formülü ile
0,000834 x 13 x 2.000 = 21,68 lira tutarında gecikme zammı tahsil
edilmesi gerekmektedir.
Örnek 4- Ankara Vergi Dairesi
Başkanlığı Veraset ve Harçlar Vergi Dairesi mükelleflerinden (T), 30.11.2006
vadeli 5.000,- lira tutarlı Veraset ve İntikal Vergisi ikinci taksidini
15.01.2007 tarihinde ödemek üzere vergi dairesine başvurmuştur.
Mükellefin vadesinde
ödemediği bu vergi borcu için ayrıca 01.12.2006-15.01.2007 tarihleri arasındaki
süre için gecikme zammı hesaplanması gerekmektedir.
Buna göre,
hesaplanacak gecikme zammı tutarı,
-01.12.2006-31.12.2006
tarihleri arasındaki 1 aylık süre için aylık esasa göre,
(%2,5 x 5.000=)125,00
lira ve
-01.01.2007-15.01.2007
tarihleri arasındaki 15 günlük süre için günlük esasa göre
(0,000834 x 15 x
5.000=) 62,55 lira,
olmak üzere toplam 187,55
lira olacaktır.
Bu itibarla,
mükellef (T) 5.000,- lira tutarındaki vergi borcuyla birlikte 187,55 lira
tutarında gecikme zammını da ödemek zorundadır.
Örnek 5- İstanbul Vergi
Dairesi Başkanlığı Hocapaşa Vergi Dairesi mükelleflerinden (R), 30.01.2007
vadeli borcunu 02.03.2007 tarihinde gecikme zammıyla birlikte öderse,
mükellefin bu borcu için hesaplanacak gecikme zammına ilişkin süreler aşağıdaki
şekilde olacaktır.
-
31.01.2007-29.02.2007 tarihleri arasındaki 1 aylık süre için aylık esasa göre,
-
01.03.2007-02.03.2007 tarihleri arasındaki 2 günlük süre için günlük esasa
göre,
gecikme zammı
hesaplanacaktır.
30 Günlük Ay
Kesirlerinde Gecikme Zammının Hesaplanması
Ay kesrinin 30 gün
olduğu hallerde, bu ay kesri tam ay olarak dikkate alınarak gecikme zammı aylık
esasa göre hesaplanacaktır.
Örnek 6- 31.12.2006 vadeli ve 1.000,-
lira tutarlı bir borcun 30.01.2007 tarihinde ödenmesi halinde, gecikme zammı
günlük esasa göre hesaplanması gerektiği halde 30 günlük bu ay kesrinin tam ay
olarak dikkate alınması ve gecikme zammının aylık esasa göre hesaplanması
gerekmektedir.
Buna göre, ay
kesrinin 30 gün olduğu hallerde bu süre tam ay gibi kabul edilerek hesaplama
aylık esasa göre yapılacaktır.
Örnek 7- Mersin Vergi Dairesi
Başkanlığı Silifke Vergi Dairesi mükelleflerinden (B), 30.04.2007 vadeli
5.000,- lira tutarlı Kurumlar Vergisi borcunu;
a) 31.05.2007
tarihinde ödemesi,
b) 30.05.2007
tarihinde ödemesi,
hallerinde bu
borç için aşağıdaki şekilde gecikme zammı hesaplanacaktır.
Bu itibarla,
a)
01.05.2007-31.05.2007 tarihleri arasındaki 1 aylık süre için aylık esasa göre
gecikme zammı hesaplanması gerekmektedir.
Bu durumda gecikme
zammı tutarı [(%2,5) x (1) x (5.000)=] 125,00 lira olacaktır.
b)
01.05.2007-30.05.2007 tarihleri arasındaki 30 günlük süre için günlük esasa göre
gecikme zammının hesaplanması gerektiği halde, ay kesrinin 30 gün olması
nedeniyle bu sürenin de 1 ay olarak dikkate alınması ve gecikme zammının aylık
esasa göre hesaplanması gerekmektedir.
Bu durumda gecikme
zammı tutarı [(%2,5) x (1) x (5.000)=] 125,00 lira olacaktır.
f) Asgari gecikme
zammı tutarı
5035 sayılı Kanunla
değişik 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesinin ikinci fıkrasıyla gecikme zammı
asgari tutarı 1 lira olarak belirlenmiştir.
Buna göre, 5035
sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin yürürlüğe girdiği 02.01.2004 tarihi itibarıyla
ödenmemiş olan amme alacaklarına tahsil edildikleri tarih itibarıyla
uygulanacak gecikme zammının 1 liradan az olması halinde, bu alacaklar için
asgari 1 lira gecikme zammı uygulanacaktır.
Örnek 8- 25.12.2006 vadeli ve
10 lira tutarlı amme alacağının 25.02.2007 tarihinde ödenmesi halinde gecikme
zammı aşağıdaki şekilde hesaplanacaktır.
Gecikme zammının
hesaplanması gereken 26.12.2006-25.02.2007 tarihleri arasındaki tam iki ay
için, aylık %2,5 oranında olmak üzere, %5 oranında tatbik edilen gecikme zammı
(%5x10 lira=)0,50 lira olacaktır.
Ancak, anılan Kanun
hükmü ile gecikme zammı asgari tutarı 1,00 lira olarak tespit edildiğinden, 10
lira vergi aslı ile birlikte 1 lira tutarında gecikme zammı tahsil
edilmesi gerekmektedir.
6. Gecikme zammı
oranının değişmesi
6183 sayılı Kanunun
51 inci maddesinin dördüncü fıkrasında “Bakanlar Kurulu, gecikme zammı
oranlarını aylar itibarıyla topluca veya her ay için ayrı ayrı, yüzde onuna kadar
indirmeye, gecikme zammı oranı ile gecikme zammı asgari tutarını iki katına
kadar artırmaya, ayrıca gecikme zammı oranını aylar itibarıyla farklı olarak
belirlemeye ve gecikme zammını bileşik faiz usulüyle aylık, üç aylık, altı
aylık veya yıllık olarak hesaplatmaya yetkilidir.” hükmü yer almaktadır.
6183 sayılı Kanunun
51 inci maddesinin bu hükmüne istinaden Bakanlar Kurulu Kararıyla aylık gecikme
zammı oranının yeniden belirlendiği hallerde, gecikme zammı hesaplamasında
aşağıda belirtilen açıklamalara göre işlem yapılacaktır.
-Aylık Esasa Göre: Aylık esasa göre
gecikme zammının hesaplanacağı bir aylık süre içindeki bir tarihte oran
değişikliği yapılırsa, bu bir aylık sürenin tamamına eski oran tatbik
edilecektir.
- Günlük Esasa Göre: Ay kesirleri için
gecikme zammının hesaplanması günlük esasa göre yapıldığından, Bakanlar Kurulu
Kararının yürürlüğe girdiği gün dahil olmak üzere daha sonraki günler için yeni
oran, yürürlük tarihinden önceki günler için ise eski oran tatbik edilecektir.
Örnek 9- Gaziantep Vergi
Dairesi Başkanlığı Şehit Kamil Vergi Dairesi mükelleflerinden (C), 26.12.2004
vadeli 120,- lira tutarlı Katma Değer Vergisi borcunu 15.05.2005 tarihinde
gecikme zammı ile birlikte ödemiştir. Uygulanmakta olan aylık gecikme zammı
oranı 02.03.2005 tarihinde %4’ten %3’e indirilmiştir.
Mükellefin vergi aslı
ile birlikte ödemesi gereken gecikme zammı;
-27.12.2004-26.01.2005
tarihleri arasındaki bir aylık süre için (%4 oranında) aylık esasa göre (eski
oran),
-27.01.2005-26.02.2005
tarihleri arasındaki bir aylık süre için (%4 oranında) aylık esasa göre (eski
oran),
-27.02.2005-26.03.2005
tarihleri arasındaki bir aylık süre için (%4 oranında) aylık esasa göre (eski
oran),
-27.03.2005-26.04.2005
tarihleri arasındaki bir aylık süre için (%3 oranında) aylık esasa göre (yeni
oran),
-27.04.2005-15.05.2005
tarihleri arasındaki 19 günlük süre için ise günlük esasa göre (yeni oran),
uygulanmak suretiyle
hesaplanacaktır.
Borcun 4 tam aylık
süre için gecikme zammı tutarı;
= (%4+%4+%4+%3) x 120
lira
= %15 x 120 lira
=18 liradır.
Bu borca 27.04.2005-15.05.2005
tarihleri arasındaki 19 günlük ay kesri için hesaplanan gecikme zammı tutarı
ise;
Günlük gecikme zammı
oranı: (3/100/30=)0,001
(günlük gecikme zammı oranı) x (gün sayısı) x (gecikme zammı uygulanacak tutar)
=
= (0,001) x 19 x 120
lira
= 2,28 liradır.
Böylece mükellef
(C)’den, 120 lira Katma Değer Vergisinin yanında ayrıca (18+2,28=)20,28 lira
gecikme zammı tutarının da tahsil edilmesi gerekmektedir.
Örnek 10- İzmir Vergi Dairesi
Başkanlığı Menemen Vergi Dairesi mükelleflerinden (N), 26.11.2004 vadeli
Ekim/2004 döneminden kaynaklanan 250.000,- lira Gelir (Stopaj) Vergisini
gecikme zammıyla birlikte 05.03.2005 tarihinde ödemiştir. Aylık gecikme zammı
oranı 02.03.2005 tarihinde %4’ten %3’e indirilmiştir.
Mükellefin 250.000,-
lira vergi aslının yanında ödemesi gereken gecikme zammı aşağıdaki şekilde
hesaplanacaktır.
Buna göre;
-27.11.2004-26.12.2004
tarihleri arasındaki bir aylık süre için (%4 oranında) aylık esasa göre
(eski oran),
-27.12.2004-26.01.2005
tarihleri arasındaki bir aylık süre için (%4 oranında) aylık esasa göre
(eski oran),
-27.01.2005-26.02.2005
tarihleri arasındaki bir aylık süre için (%4 oranında) aylık esasa göre
(eski oran),
-27.02.2005-01.03.2005
tarihleri arasındaki 3 günlük süre için günlük esasa göre (eski
oran),
-02.03.2005-05.03.2005
tarihleri arasındaki 4 günlük süre için günlük esasa göre (yeni
oran),
dikkate alınacaktır.
Aylık Esasa Göre:
Borcun 3 tam aylık süre için gecikme zammı tutarı =
= (%4+%4+%4) x
250.000 lira
= %12 x 250.000 lira
=30.000,- liradır.
Günlük Esasa Göre:
Borcun 27.02.2005-05.03.2005 tarihleri arasındaki 7 günlük ay kesri için
gecikme zammı tutarı, oran değişikliği dikkate alınarak aşağıdaki şekilde
hesaplanacaktır.
-
27.02.2005-01.03.2005 tarihleri arasındaki 3 günlük süre için eski orana göre
günlük gecikme zammı tutarı:
Günlük gecikme zammı
oranı: (4/100/30=)0.001333 3 3333
0,001334
(günlük gecikme zammı oranı) x (gün sayısı) x (gecikme zammı uygulanacak
tutar) =
= (0,001334) x 3 x
250.000 lira
= 1.000,50 liradır.
- 02.03.2005-05.03.2005
tarihleri arasındaki 4 günlük süre için yeni orana göre günlük gecikme zammı
tutarı:
Günlük gecikme zammı
oranı: (3/100/30=)0,001
(günlük gecikme zammı oranı) x (gün sayısı) x (gecikme zammı uygulanacak tutar)
=
= (0,001) x 4 x
250.000 lira
= 1.000,- liradır.
Böylece mükellef
(N)’den, 250.000 lira Gelir (Stopaj) Vergisinin yanında ayrıca
(30.000+1.000,50+1.000=)32.000,50 lira gecikme zammı tahsil edilecektir.
Örnek 11- Samsun Vergi
Dairesi Başkanlığı Havza Vergi Dairesi mükellefi (H), 17.02.2005 vadeli
650.000,- lira vergi borcunu gecikme zammıyla birlikte 02.03.2005 tarihinde
ödemiştir. Aylık gecikme zammı oranı 02.03.2005 tarihinde %4’ten %3’e
indirilmiştir.
Mükellefin 650.000,-
lira vergi aslının yanında ödemesi gereken gecikme zammı aşağıdaki şekilde
hesaplanacaktır.
Buna göre;
-18.02.2005-01.03.2005
tarihleri arasındaki 12 günlük süre için günlük esasa göre (eski oran),
-02.03.2005 tarihi
için günlük esasa göre (yeni oran),
dikkate alınacaktır.
-
18.02.2005-01.03.2005 tarihleri arasındaki 12 günlük süre için eski oran
üzerinden günlük gecikme zammı tutarı:
Günlük gecikme zammı
oranı: (4/100/30=)0.001333 3 3333
0,001334
(günlük gecikme zammı oranı) x (gün sayısı) x (gecikme zammı uygulanacak tutar)
=
= (0,001334) x 12 x
650.000 lira
= 10.405,20 liradır.
- 02.03.2005 tarihi
için yeni orana göre günlük gecikme zammı tutarı:
Günlük gecikme zammı
oranı: (3/100/30=)0.001
(günlük gecikme zammı oranı) x (gün sayısı) x (gecikme zammı uygulanacak tutar)
=
= (0,001) x 1 x
650.000 lira
= 650,- liradır.
Böylece mükellef
(H)’den, 650.000,- lira vergi aslının yanında ayrıca (10.405,20+650=)11.055,20
lira gecikme zammı tahsil edilecektir.
Örnek - 12 Ankara Vergi Dairesi
Başkanlığı Beypazarı Vergi Dairesi mükellefi (A), 01.03.2005 vadeli 970,- lira
vergi borcunu gecikme zammıyla birlikte 03.03.2005 tarihinde ödemiştir. Aylık
gecikme zammı oranı 02.03.2005 tarihinde %4’ten %3’e indirilmiştir.
Mükellefin 970,- lira
vergi aslının yanında ödemesi gereken gecikme zammı;
02.03.2005-03.03.2005
tarihleri arasındaki 2 günlük ay kesri için günlük esasa göre yeni oran tatbik
edilerek,
Günlük gecikme zammı
oranı: (3/100/30=)0,001
(günlük gecikme zammı oranı) x (gün sayısı) x (gecikme zammı uygulanacak tutar)
=
= (0,001) x 2 x 970
lira
= 1,94 lira olarak
bulunacaktır.
7. 6183 sayılı Kanunun
51 inci maddesinin üçüncü fıkrasında “Gecikme zammı; 213 sayılı Vergi
Usul Kanununa göre uygulanan vergi ziyaı cezalarında bu madde uyarınca
belirlenen oranda, mahkemeler tarafından verilen ve ceza mahiyetinde olan amme
alacaklarında ise bu oranın yarısı ölçüsünde uygulanır. Bunlar dışındaki ceza
mahiyetinde olan amme alacaklarına gecikme zammı tatbik edilmez.” hükmü yer
almaktadır.
Söz konusu madde
hükmü gereğince, mahkemelerce verilen adli para cezalarına, 6183 sayılı Kanunun
51 inci maddesinde belirlenen gecikme zammı oranının yarısı oranında gecikme
zammı uygulanacaktır.
213 sayılı Kanuna
göre uygulanan vergi ziyaı cezalarına ise maddede belirtilen oranda gecikme
zammı uygulanması gerekmektedir.
IV. Gecikme Zammının
Tatbik Müddeti
1. 6183 sayılı Kanunun
52 nci maddesine göre, amme alacağının vade tarihinden itibaren;
- Amme alacağının
tecilinde, tecilin yapıldığı,
- Borçlunun iflası
halinde, iflasın açıldığı,
- Aciz halinde bu
durumun tespit edildiği,
tarihe kadar gecikme
zammı hesaplanacaktır.
a) Amme alacağının
tecil edilmesi halinde bu tebliğin Birinci Kısmının Dördüncü Bölümünün Birinci
Alt Bölümünde belirtildiği gibi, gecikme zammı, müracaat tarihine kadar (bu
tarih hariç) tatbik edilecektir. Dolayısıyla, amme alacağının tecilinde,
tecilden sonra tecil şartlarına uygun ödeme yapıldığı sürece gecikme zammı
tatbik edilmeyecektir.
b) Amme borçlusunun
iflasının açılmasına karar verilmesi halinde, iflasın açıldığı tarih, mahkeme
kararında gösterilmektedir. Dolayısıyla, iflasın açıldığı tarihe kadar (bu
tarih hariç) gecikme zammı tatbik edilecek, bu tarihten sonra tatbik
edilmeyecektir.
İflasın devam
ettiği müddet içerisinde vade tarihi iflas tarihinden önce ya da sonra olan
amme alacaklarına gecikme zammı uygulanmayacaktır. İflasın kapanma ile
sonuçlanması halinde, amme alacağına herhangi bir nedenle gecikme zammı tatbik
edilmesi mümkün bulunmamaktadır.
İflasın kaldırılması
halinde, iflasın açılması ile tatbiki durdurulan gecikme zammı, iflasın
kaldırılma tarihinden itibaren (bu tarih dahil) işlemeye devam edecektir.
c) 6183 sayılı Kanunun
75 inci maddesine göre aciz hali tespit edilen amme borçlusundan
aranılan amme alacaklarına aciz fişinin tanzim edildiği tarihe kadar (bu tarih
hariç) gecikme zammı tatbik edilecek, bu tarihten sonra tatbik edilmeyecektir.
Aciz hali devam
ettiği müddet içerisinde, vade tarihi aciz halinin tespit edildiği tarihten
önce veya sonra olan amme alacaklarına gecikme zammı uygulanmayacaktır.
Aciz hali tespit
edilen amme borçlusu hakkında zamanaşımı süresince yapılan takip sırasında amme
alacağını karşılayacak değerde mal edindiğinin tespit edilmesi veya borçlunun
edindiği malları kendisinin bildirmesi ve bildirilen malların amme alacağını
karşılayacak değerde olması halinde, aciz hali ortadan kalkacağından, mal
edinme tarihinden itibaren (bu tarih dahil) gecikme zammı işlemeye devam
edecektir.
2. Amme alacağının
aslının ödenmiş olması, gecikme zammının takip ve tahsiline engel teşkil
etmemektedir. Gecikme zammı tutarının önceden amme borçlusuna bildirilmesi
gerekmez.
V. Köylerde Gecikme
Zammı Uygulaması
6183 sayılı Kanunun
“Köylerde gecikme zammı” başlıklı 53 üncü maddesinde “Maliye Bakanlığınca
tespit ve ilan edilecek vergiler hariç olmak üzere belediye sınırları dışındaki
köylerde tahsildarlar tarafından tahsil olunan amme alacakları ödeme süresi
içinde ödenmediği takdirde bunlar için yalnız %10 gecikme zammı uygulanır.
Ödeme müddeti geçmiş
olmasına rağmen tahsildarların gidemediği köylerdeki borçlulara bu zam,
tahsildarın ilk uğradığı zaman içinde borçlarını ödemedikleri takdirde tatbik
olunur.”
hükmü yer almaktadır.
Bu hükümle, köylerde
uygulanmakta olan %10 oranındaki gecikme zammının hangi vergiler hakkında
tatbik edileceğini tespit etme yetkisi Maliye Bakanlığına verilmiştir.
Bu itibarla,
ikametgahı veya kanuni ya da iş merkezi köylerde olan amme borçlularının;
-
Gelir Vergisi (geçici vergi dahil),
-
Kurumlar Vergisi (geçici vergi dahil),
-
Katma Değer Vergisi,
-
Özel Tüketim Vergisi,
-
Motorlu Taşıtlar Vergisi,
-
Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi,
-
Özel İletişim Vergisi,
-
Şans Oyunları Vergisi,
-
Damga Vergisi,
borçlarının ödeme
müddeti içinde ödenmemesi halinde 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesine göre
gecikme zammı uygulanması uygun görülmüştür.
Diğer amme
alacaklarına ise Kanunun 53 üncü maddesine göre gecikme zammı tatbik
edilecektir.
İKİNCİ
KISIM
Amme
Alacağının Cebren Tahsili
BİRİNCİ
BÖLÜM
Cebren
Tahsil ve Takip Esasları
I- Cebren Tahsil ve
Şekilleri
1. 6183 sayılı Kanunun
54 üncü maddesinde, ödeme süresi içerisinde ödenmeyen amme alacağının tahsil
dairesince cebren tahsil olunacağı ve cebren tahsilin;
- Amme borçlusu
tahsil dairesine teminat göstermişse, teminatın paraya çevrilmesi veya kefilin
takibi,
- Amme borçlusunun
borcuna yetecek miktardaki mallarının haczedilerek paraya çevrilmesi,
- Gerekli şartlar
bulunduğu takdirde borçlunun iflasının istenmesi,
şekillerinden birinin
tatbik edilmesi suretiyle yapılacağı hükme bağlanmıştır.
II- Ödeme Emri ve Mal
Bildirimi
1. Vadesinde borcunu
ödemeyenlere bir ödeme emri tebliğ edilerek cebri icra işlemlerine başlanılması
gerekmektedir.
Ödeme emirlerinde
hangi hususların bulunması gerektiği 6183 sayılı Kanunun 55 inci maddesinde
belirtilmiştir. Ayrıca, madde metninde yer almamakla birlikte, borçlunun
hukukunu koruma açısından ödeme emrinde; ödeme emrine karşı hangi sürede, hangi
yargı merciine başvurulabileceği hususlarına da yer verilmesi
gerekmektedir. Buna göre, alacaklı amme idarelerinin, matbu ödeme emirlerinde,
Kanunun 55 inci maddesinde yer alan hususlarla birlikte bu hususlara da yer
vermeleri gerekmektedir.
Ödeme emri ile amme
borçlusundan, (Değişik ibare:RG-23/12/2017-30279)(39) 15
gün içinde borcunu ödemesi veya mal bildiriminde bulunması istenir. Amme
borçluları, tebliğ edilen ödeme emri üzerine (Değişik
ibare:RG-23/12/2017-30279)(39) 15 gün içinde
borçlarını ödemedikleri takdirde, bu süre içinde mal bildiriminde bulunmak
mecburiyetindedir.
Ödeme emrine karşı
mal bildiriminde bulunulmaması veya gerçeğe aykırı bildirimde bulunulması
halinde hapis cezaları; malının bulunmadığı yönünde beyanda bulunanların ise
Kanunun 114 üncü maddesindeki bilgileri bildirmemeleri halinde hapis veya para
cezası ile cezalandırılmaları söz konusudur.
Ödeme emrinde amme
borçlusuna bildirilen cezalar, borçtan kaynaklı bir ceza olmayıp,
yükümlülüklerin süresinde yerine getirilmemesinden kaynaklı cezalardır. Bu
cezalar Kanuna, borçluyu mal bildiriminde bulunmaya ve gerçeği beyan etmeye
davet etmek üzere konulmuş hükümlerdir.
Mal beyanında bulunan
ya da haczi kabil mal veya gelirinin bulunmadığını beyan eden borçlulara bu
cezalar uygulanmayacaktır.
2. Ödeme emirlerinin
borçlulara 213 sayılı Kanun hükümlerine göre tebliğ edilmesi esastır. Ancak, bu
tebliğin 6183 sayılı Kanunun 8 inci maddesine yönelik açıklamaların yer aldığı
bölümde de açıklandığı üzere, 213 sayılı Kanunda öngörülen tebliğ usullerine
uyulmakla birlikte, gerekli görülen hallerde, postada oluşabilecek gecikme ve
tebliğ imkansızlıklarının önlenmesi, icra takiplerinin geciktirilmemesi ve amme
alacağını vadesinde ödemeyen borçlulara ilişkin cebri takip ve tahsil
işlemlerinin daha hızlı bir şekilde yürütülmesi için yapılacak tebliğlerde, 213
sayılı Kanunun 107 nci maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden,
posta yoluna başvurmadan memur eliyle tebliğ yaptırılması mümkündür.
Bununla birlikte,
6183 sayılı Kanunun 55 inci maddesinde yer alan “Belediye hududu dışındaki
köylerde bulunan borçlulara ödeme emirleri muhtarlıkça tebliğ olunur. Ödeme
emirlerinin muhtarlığa tevdii tarihinden itibaren 15 gün içinde tebligat
yapılmadığı takdirde ödeme emirleri tebliğ edilmemiş olan borçluların isimleri
ödeme emri hüküm ve mahiyetindeki bir “ödeme cetveline” alınarak borçlular
borçlarını ödemeye ve mal bildiriminde bulunmaya çağırılırlar.
Ödeme cetveli köy
ihtiyar kurulu kapısına bir örneği de köyde herkesin görebileceği umumi bir
mahalle 10 gün müddetle asılmak suretiyle tebliğ olunur ve cetvelin asıldığı
Köy muhtarlığınca münadi vasıtasiyle ilan olunur. Cetvel asılırken ve
indirilirken keyfiyet muhtarlıkça zabıt varakasıyle tesbit edilir. Cebren
tahsil ve takip ödeme emrinin tebliği veya ödeme cetvelinin indirilmesi
tarihinde başlamış olur.” hükmüne istinaden köylerde ödeme emirlerinin köy
muhtarlıkları vasıtasıyla tebliğ edilmesi gerekmektedir.
3. 6183 sayılı Kanunun
59 uncu maddesi mal bildiriminin mahiyetini açıklamaktadır.
Madde metninde yer
alan tanıma göre, mal bildirimi; amme borçlusunun, amme alacağını karşılayacak
miktarda, gerek kendi elindeki, gerekse üçüncü şahıslar elindeki menkul ve
gayrimenkul malları ile alacak ve haklarının; nev’ini, mahiyetini ve miktarını
veya malı olmadığını ve yaşayış tarzına göre geçim kaynakları ile buna nazaran
borcunu ne şekilde ödeyebileceğini tahsil dairesine yazılı veya sözlü olarak
beyan etmesidir.
4. 6183 sayılı Kanunun
59 uncu maddesinin ikinci fıkrasının Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden,
köylerde mal bildirimi;
-
Gelir Vergisi (geçici vergi dahil),
-
Kurumlar Vergisi (geçici vergi dahil),
-
Katma Değer Vergisi,
-
Özel Tüketim Vergisi,
-
Motorlu Taşıtlar Vergisi,
-
Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi,
-
Özel İletişim Vergisi,
-
Şans Oyunları Vergisi,
-
Damga Vergisi,
dışında kalan amme
borçları için köy muhtarlığına da yapılabilecektir.
5. Madde hükmüne göre asıl
olan borcu karşılayacak miktarda mal bildiriminde bulunmaktır. Mal bildirimi
servet beyanı olmadığından, borcuna yetecek miktarda mal bildiren amme
borçlusunun daha fazlasını bildirmeğe zorlanması mümkün değildir.
Kendisine ödeme emri
tebliğ edilen borçlu (Değişik ibare:RG-23/12/2017-30279)(39) 15
gün içinde borcunu ödemek veya mal bildiriminde bulunmak
mecburiyetindedir. Mal bildirimi mutlaka bir malın bildirilmesini ifade etmez.
Haczi kabil malı olmayan borçluların malları olmadığını bildirmeleri de mal
bildirimi hükmündedir.
6. Borçlu mal
bildiriminde malın değerini de bildirmekle beraber, bildirilen malın borcu
karşılayıp karşılayamayacağının takdiri tahsil dairesine ait bulunmaktadır.
Tahsil dairesince mal
bildirimindeki malların borcu karşılayamayacağına veya haciz ve satışının çok
güç olacağına kanaat getirilmesi halinde, borçludan ilave bildirimde bulunması
istenebilecektir. Borçludan ilave mal bildirimi isteği, ikinci bir ödeme emri
marifetiyle yapılmayıp, yazılı veya sözlü yapılması lazımdır. Hazırlanan
yazının ilgiliye tebliğ edilmesi, sözlü taleplerde de durumun bir tutanakla
tespit edilmesi, ileride gerektiği takdirde, borçlunun gerçeğe aykırı
bildirimde bulunması sebebiyle cezai sorumluluğuna başvurulabilmesi için
gereklidir.
7. Tahsil dairesi,
alacağını borçlunun mallarının haczi ve satışı suretiyle tahsil etmek istediği
takdirde, mutlaka borçlunun mal bildirimindeki mallarını haczetmek
mecburiyetinde değildir.
Kanunun 62 nci
maddesinde yer alan hüküm dolayısıyla, tahsil dairesi, mal bildirimi dışında
kendisi tarafından tespit edilen malları da, mal bildirimindeki mallarla
birlikte veya onlara tercihan haczedebilir.
Ancak, Kanunun 62 nci
maddesinin son fıkrasına göre tahsil dairesi alacaklı amme idaresi ile
borçlunun menfaatlerini mümkün olduğu kadar telif etmekle mükellef olduğundan,
haciz esnasında ve özellikle de satışta, alacağın kolaylıkla tahsiline
yarayacak mallar tercih edilmekle beraber, alacak garanti edildikten sonra amme
borçlusunun mağdur edilmesinin engellemesinin gerektiği tabiidir.
8. 6183 sayılı Kanun
borca yetecek miktarda mal bildirimini esas aldığından, 59 uncu maddede yer
alan borçlunun “her türlü gelirlerini” ve “yaşayış tarzına göre geçim
kaynaklarını” ve “buna nazaran borcunu ne suretle ödeyebileceğini” ibareleri
ile istenen bildirim, borca yetecek kadar mal bildiriminde bulunmayanları
kapsamaktadır. Borcuna yetecek kadar mal bildiriminde bulunan borçluların,
Kanun maddesinin bu hükümlerinden kaynaklı bildirimleri yapma mecburiyetleri
bulunmamaktadır.
9. 6183 sayılı Kanunun
111 inci maddesindeki cezalar; kasten gerçeğe aykırı bildirimde bulunanlarla,
bildirilen malları borca yetmediği veya haciz ya da satışının çok güç olması
nedeniyle ilave mal bildiriminde bulunması uyarısına rağmen, başka malı olduğu
halde eksik bildirimde bulunanlara ve geçim kaynağı ve buna bağlı yaşayış tarzı
bildirimlerini gerçeğe aykırı bir şekilde yapmış olanlara yönelik olarak
düzenlenmiştir.
Borçlunun; başkasının
mallarını kendi malı olarak bildirmesi veya bildirdiği mallar üzerinde üçüncü
şahısların haklarını da aynı zamanda bildirmemesi, malı olduğu halde beyan
ettiğinden başka malları olmadığını bildirmesi gibi haller, borçlunun gerçeğe
aykırı bildirim yaptığı hususundaki kastının karinesidir.
10. Mal bildirimine
yazılan; borcun belirli bir süre içinde veya taksitle ödeneceği yahut hiç bir
şekilde ödenmeyeceği yönündeki cevap ve beyanlar tahsil dairesini
bağlamayacaktır.
Mal bildirimine bu
şekilde cevap verenlerin durumlarının tahsil dairelerince tetkik edilmesi ve bu
beyanlara aykırı kanaatler edinildiği takdirde, borçlunun beyanları ile bağlı
kalınmayarak tespit edilecek mallarının haciz ve satışı suretiyle amme
alacağının tahsilinin sağlanması gerekir.
Diğer taraftan, bildirimlerinin
doğru olup olmadığının tetkiki sonunda gerçeğe aykırı bildirimde bulundukları
anlaşılanlar veya yaşayış tarzları mal bildirimlerine uymayanlar hakkında da
6183 sayılı Kanunun 111 ve 115 inci maddeleri gereğince işlem yapılması
zaruridir.
11. 6183 sayılı Kanunun
61 inci maddesine göre, malı olmadığını veya borcu karşılayacak miktarda malı
olmadığını beyan eden amme borçlusu, daha sonra edindiği mallar ile
gelirlerindeki artışları edinme ve artış tarihinden itibaren 15 gün içinde
tahsil dairesine bildirmekle yükümlüdür. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyen
borçlular hakkında Kanunun 112 nci maddesine göre işlem yapılır.
12. Kendisine ödeme emri
tebliğ edildiği halde (Değişik ibare:RG-23/12/2017-30279)(39) 15
gün içinde borcunu ödemeyen ve mal bildiriminde de bulunmayan borçlular
hakkında, 6183 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesi uyarınca hapsen tazyik talebinde
bulunulur. Borçlunun hapsen tazyiki için, tahsil dairesince bir yazı ile icra
mahkemesine başvurulur.
Bu şekilde alınan
hapsen tazyik kararları, infaz için derhal yetkili Cumhuriyet Savcılığına
gönderilir.
6183 sayılı Kanunun
60 ıncı maddesiyle düzenlenen hapis cezası gerektiren suç ile ilgili davalara
icra mahkemesince bakıldığından, bu davalarla ilgili hak düşürücü sürelerin
2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 347 nci maddesine göre tespiti
gerekmektedir.
2004 sayılı Kanunun
347 nci maddesinde “Bu Bapta yer alan fiillerden dolayı şikâyet hakkı,
fiilin öğrenildiği tarihten itibaren üç ay ve her halde fiilin işlendiği
tarihten itibaren bir yıl geçmekle düşer.” hükmü yer almaktadır.
Borçlu hakkında
hapsen tazyik kararı verilebilmesi için tahsil dairesince icra mahkemesine
yapılacak başvurular için anılan maddeye göre öncelikle suçun işlendiği tarihin
ve idarenin suçu öğrendiği tarihin tespiti önem arz etmektedir.
Buna göre, ödeme
emrinin borçluya tebliğ edildiğini gösteren tebliğ alındısının, tahsil
dairesine intikal ettiği tarihin suça ıttıla tarihi (suçu öğrenme günü) olarak
kabul edilmesi gerekmekte, her halükarda suçun işlendiği tarihten itibaren bir
yılı geçmemek kaydıyla suçu öğrenme tarihinden itibaren üç ay içerisinde icra
mahkemesine şikayet yoluna gidilmesi icap etmektedir.
13. Amme borçlusunun
tüzel kişi olması halinde, mal bildiriminde bulunma yükümlülüğü kanuni
temsilcisine ait olduğundan, bu yükümlülüğü yerine getirmeyen kanuni
temsilciler hakkında hapsen tazyik kararı alınarak uygulanması gerekmektedir.
III- Ödeme
Emrine Dava Açılması
1. (Değişik:RG-11/9/2013-28762)
6183 sayılı Kanunun
“Ödeme emrine itiraz” başlıklı 58 inci maddesinde “Kendisine ödeme emri tebliğ
olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına
uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren (Değişik
ibare:RG-23/12/2017-30279)(39) 15 gün içinde
alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu
nezdinde itirazda bulunabilir. İtirazın şekli, incelenmesi ve itiraz
incelemelerinin iadesi hususlarında Vergi Usul Kanunu hükümleri tatbik olunur.
Borcun bir kısmına itiraz
eden borçlunun o kısmın cihet ve miktarını açıkça göstermesi lazımdır, aksi
halde itiraz edilmemiş sayılır.
(Mülga üçüncü fıkra:
28/1/2010-5951/1 md. Yürürlük: 05/02/2010)
İtiraz komisyonu bu
itirazları en geç 7 gün içinde karara bağlamak mecburiyetindedir.
(Değişik
cümle:RG-13/8/2024-32631) (İptal fıkra: Anayasa Mahkemesinin 21.04.2022 tarihli ve
E.No:2021/119, K.No:2022/48 sayılı kararı ile.)
İtiraz
komisyonlarının bu konudaki kararları kesindir.
Borcun tamamına bu
madde gereğince vaki itirazların tamamen veya kısmen reddi halinde, borçlu ret
kararının kendisine tebliği tarihinden itibaren (Değişik
ibare:RG-23/12/2017-30279)(39) 15 gün içinde mal
bildiriminde bulunmak mecburiyetindedir.
Borcun bir kısmına
karşı bu madde gereğince vaki itirazlar mal bildiriminde bulunma müddetini
uzatamaz.” hükmü yer almaktadır.
2. 20.01.1982 tarihli
ve 17580 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 2576 sayılı Bölge
İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve
Görevleri Hakkında Kanunun yürürlüğe girmesini müteakiben vergi itiraz
komisyonlarının görevleri sona ermiş ve 2576 sayılı Kanunun yürürlüğe
girmesiyle vergi itiraz komisyonlarının görevleri vergi mahkemelerine
verilmiştir.
Vergi davalarında
ihtilafların görüm ve çözümünde uygulanacak hükümleri düzenleyen ve Vergi Usul
Kanununda yer alan hükümler de 2577 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılması
nedeniyle, ödeme emrine karşı dava açılması halinde, bu davaların görüm ve
çözüm usulleri 2577 sayılı Kanunda yapılan düzenlemelere tabi kılınmıştır.
Dolayısıyla, ödeme
emrine karşı açılan davalarda, 2577 sayılı Kanun hükümleri uygulanacağından ilk
derece mahkemesinin verdiği kararlar, kesin olmayıp üst yargı mercii nezdinde
temyiz veya itiraza konu olabilecektir.
3. 6183 sayılı Kanun 55
inci maddesine göre ödeme süresi içinde ödenmeyen bir amme alacağının takibi
için düzenlenerek muhatabına tebliğ edilmiş olan ödeme emirlerine karşı borçlu
tarafından (Değişik ibare:RG-23/12/2017-30279)(39) 15
gün içinde ilgili idari yargı merciinde (mahkemesinde) Kanunun 58 inci
maddesine göre ancak;
a) Böyle bir borcun
olmadığı,
b) Borcun kısmen
ödendiği,
c) Borcun
zamanaşımına uğradığı,
gerekçeleriyle dava
açılması mümkün bulunmaktadır.
Ödeme emrine karşı
dava açma gerekçelerinin sınırlandırılmış olması, tahsil edilmesi gereken
safhaya gelen amme alacaklarının sürüncemede bırakılmadan en kısa sürede
alacaklı amme idarelerine intikal ettirilmesinin sağlanmak istenmesinden
kaynaklanmaktadır.
Amme alacaklarının
tahsili için düzenlenen ödeme emirlerinin 6183 sayılı Kanunun 58 inci maddesine
göre dava konusu yapılabilmesi için Kanunda öngörülen ve aşağıda açıklanan 3
şarttan herhangi birinin var olması gerekmektedir.
i) Böyle bir borcun
olmadığı yönündeki iddialar:
Kendisine ödeme emri
tebliğ edilen borçlunun böyle bir borcunun olmadığını iddia edebilmesi için,
borcun hukuken hiç doğmaması ya da borç doğduktan sonra tamamen ödenmesi veya
sair bir nedenle ortadan kalkması gerekmektedir.
ii) Borcun kısmen
ödendiği yönündeki iddialar:
Bu iddia; borçlunun,
borcun varlığını kabul etmekle birlikte, borç tutarının ödeme emriyle talep
edilen tutar kadar olmadığını ileri sürmesi durumunda gündeme gelmektedir.
iii) Borcun
zamanaşımına uğradığı yönündeki iddialar:
Zamanaşımı kanunlarda
belirlenmiş olan belli bir sürenin geçmesi nedeniyle bir hakkın elde edilmesi
veya bir hakkın kaybedilmesidir. Amme alacaklarının tahsil zamanaşımı 6183
sayılı Kanunun 102 nci maddesinde düzenlenmiş olup, bu iddiaya göre amme
alacağının bu madde hükmüne göre zamanaşımına uğramış olması gerekmektedir.
4.
(Değişik:RG-11/9/2013-28762)
6183 sayılı Kanunun
58 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “İtirazda bulunan borçlu bu
kanuna göre teminat gösterdiği takdirde takip muamelesi itirazlı borç miktarı
için ve itiraz komisyonunca bu hususta karar verilinceye kadar durdurulur.”
hükmü 5/2/2010 tarihli ve 27484 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe
giren 5951 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 1 inci maddesiyle yürürlükten
kaldırılmıştır.
Bu itibarla, 2577
sayılı Kanunun 27 nci maddesinin (Değişik ibare:RG-13/8/2024-32631) dördüncü
fıkrası uyarınca ödeme emrine karşı açılan davalarda, yargı mercilerince
yürütmenin durdurulması kararı verilmediği müddetçe takibatın devam ettirilmesi
gerekmektedir.
5. (Değişik:RG-13/8/2024-32631)
6183 sayılı Kanunun 58 inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “İtirazında
tamamen veya kısmen haksız çıkan borçludan, hakkındaki itirazın reddolunduğu
miktardaki amme alacağı %10 zamla tahsil edilir.” hükmü, 2/8/2022 tarihli ve
31911 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 21/4/2022 tarihli
ve E.No:2021/119, K.No:2022/48 sayılı kararı ile iptal edildiğinden, ödeme
emrine karşı açılan davaların reddi halinde haksız çıkma zammı alınmayacaktır.
6. 6183 sayılı Kanunun
58 inci maddesinin yedi ve sekizinci fıkralarında “Borcun tamamına bu madde
gereğince vaki itirazların tamamen veya kısmen reddi halinde, borçlu ret
kararının kendisine tebliği tarihinden itibaren (Değişik
ibare:RG-23/12/2017-30279)(39) 15 gün içinde mal
bildiriminde bulunmak mecburiyetindedir.
Borcun bir kısmına
karşı bu madde gereğince vaki itirazlar mal bildiriminde bulunma müddetini
uzatamaz.” hükmü
yer almaktadır.
Madde hükmüne göre,
amme borçlusunun ödeme emri ile istenen alacağın tamamına karşı dava açması
halinde mal bildiriminde bulunma süresi, ilk derece mahkemesinin nihai kararına
kadar uzamaktadır.
Açılan davanın kısmen
ya da tamamen borçlu aleyhine sonuçlanması durumunda, borçlunun ayrıca bir
bildirimi beklemeksizin ret kararının kendisine tebliğ tarihinden itibaren (Değişik
ibare:RG-23/12/2017-30279)(39) 15 gün içinde ret olunan
tutar kadar mal bildiriminde bulunması gerekmektedir.
Bu madde hükmüne
uymayan borçlular hakkında Kanunun 60 ıncı maddesine göre işlem yapılacağı
tabiidir. Ancak, davanın devamı sırasında, yürütmenin durdurulması kararı
verilmediği müddetçe takip işlemleri süreceğinden, borcu karşılayacak değerde
mal haczi yapılmış olması halinde, borçlunun dava sonucunda ayrıca mal
bildiriminde bulunmasına gerek bulunmamaktadır.
Öte yandan, borçlu
tarafından ödeme emri ile takip edilen borcun bir kısmına dava açılması
halinde, dava konusu yapılmayan amme alacağı kısmı için, ödeme emri tebliği
üzerine (Değişik ibare:RG-23/12/2017-30279)(39) 15 gün
içinde mal bildiriminde bulunma yükümlüğüne yönelik süre uzatımı söz konusu
değildir.
IV. Teminatlı
Alacaklarda Takip
1. 6183 sayılı Kanunun
56 ncı maddesi, teminata bağlanmış olan alacağın takip usulünü belirlemektedir.
Bu madde hükmüne göre, karşılığında teminat gösterilmiş bulunan amme
alacağının vadesinde ödenmemesi halinde borcun (Değişik
ibare:RG-23/12/2017-30279)(39) 15 gün içinde ödenmesi,
aksi takdirde teminatın paraya çevrileceği veya diğer şekillerle cebren tahsile
devam olunacağı hususlarının borçluya bir yazıyla bildirilmesi gerekmektedir.
Teminatlı alacaklar için bu madde hükmüne göre takip yapılacağından ayrıca
ödeme emri tebliğ edilmeyecektir.
Borçlu tarafından,
amme alacağının (Değişik ibare:RG-23/12/2017-30279)(39) 15
gün içinde ödenmemesi halinde, borca karşılık alınmış olan teminat, 6183 sayılı
Kanun hükümlerine göre paraya çevrilerek amme alacağı tahsil edilecektir.
V. Kefil ve Yabancı
Şahıs veya Kurumlar Mümessillerini Takip
1. 6183 sayılı Kanunun
57 nci maddesi hükmüne göre, kefil ve yabancı şahıs veya kurumların
mümessilleri, bu Kanun hükümlerine göre ve aynen asıl borçluların tabi
tutuldukları usullere göre takip edilecektir.
Şahsi kefalet
müessesesi tebliğin ilgili bölümünde açıklanmış olduğundan bu bölümde ayrıca
şahsi kefaletin alımına yönelik açıklama yapılmamıştır.
Asıl amme
borçlusundan takip ve tahsili gereken amme alacağının şahsi kefilden müştereken
ve müteselsilen aranılması gerektiğinden, bu alacağın takibine asıl borçlu ile
birlikte eş zamanlı olarak kefil hakkında da başlanılacaktır. Bu takibe, 6183
sayılı Kanunun 56 ncı maddesine dayanılarak hazırlanan bir yazının kefile, alma
haberli tebliği suretiyle başlanılacak, yazı ile verilen (Değişik
ibare:RG-23/12/2017-30279)(39) 15 günlük süre içerisinde
ödeme yapılmaması halinde, Kanunun 62 ve devam eden maddelerine göre işlem
yapılacaktır.
VI- Haciz
1. 6183 sayılı Kanunun
62 nci maddesinin birinci fıkrasında “Borçlunun mal bildiriminde gösterilen
veya tahsil dairesince tespit edilen borçlu veya üçüncü şahıslar elindeki
menkul malları ile gayrimenkullerinden, alacak ve haklarından amme alacağına
yetecek miktarı tahsil dairesince haczolunur.” hükmü yer almaktadır.
Bu hükme göre, amme
alacağının takibinde haciz tatbiki için borçlunun mal bildiriminde bulunması
şart değildir. Kendisine ödeme emri tebliğ edilen borçlunun Kanunda belirtilen
süre içerisinde mal bildiriminde bulunmaması halinde, tahsil dairesince tespit
edilen borçlu veya üçüncü şahıslar elindeki menkul ve gayrimenkul malları ile
alacak ve haklarından amme alacağını karşılayacak miktarının derhal haczi
gerekmektedir.
Ödeme emri tebliği
üzerine mal bildiriminde bulunmayan borçlunun, Kanunun 60 ıncı maddesine göre
hapsen tazyik edilmesi, borçluya ait malların tahsil dairesince haczine engel
değildir.
Bu itibarla, amme
alacağını süresi içerisinde ödemediği için aynı Kanunun 55 inci maddesi
gereğince kendisine ödeme emri tebliğ edilen borçlunun (Değişik
ibare:RG-23/12/2017-30279)(39) 15 gün içerisinde
borcunu ödememesi veya mal bildiriminde bulunmaması halinde, hakkında bir
taraftan 60 ıncı maddeye göre işlem yapılmakla beraber diğer taraftan da tahsil
dairesince tespit edilecek olan malların 62 nci maddeye göre haczedilerek 84
üncü ve müteakip maddelerde açıklandığı şekilde paraya çevrilmesi ve bu suretle
amme alacağının tahsilinin sağlanması gerekir.
2. Mal varlığı
araştırması (Değişik:RG-11/9/2013-28762)
6183 sayılı Kanunun
62 nci maddesinde, borçlunun, mal bildiriminde gösterilen veya tahsil
dairesince tespit edilen borçlu veya üçüncü şahıslar elindeki menkul malları
ile gayrimenkullerinden, alacak ve haklarından, amme alacağına yetecek
miktarının tahsil dairesince haczolunacağı belirtilmiş ve maddeye 5228 sayılı
Kanun ile ikinci fıkra olarak “Maliye Bakanlığı amme alacaklarının takibinde
haczolunacak malların tespiti amacıyla yapılacak mal varlığı araştırmasının
şekli, alanı ve kapsamı ile araştırma yapılacak amme alacaklarının türü ve
tutarını belirlemeye yetkilidir. Bu yetki alacaklı amme idaresi itibarıyla da
kullanılabilir.” hükmü eklenmiştir.
Madde hükmünün
Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden, tahsil dairelerinin işgücü ve zaman
kaybını önlemek, kırtasiye ve posta masraflarını azaltmak amacıyla Devlete ait
amme alacaklarının takip ve tahsili için yapılacak mal varlığı araştırmasının
aşağıda belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde yürütülmesi uygun görülmüştür.
a) Devlete ait olup
Bakanlığımıza ya da Gümrük ve Ticaret Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince
takip ve tahsil edilen amme alacakları için tür ayrımı yapılmaksızın yurt
çapında mal varlığı araştırması yapılacaktır. Amme borçlusunun menkul ve
gayrimenkul malları ile her türlü hak ve alacaklarından borcuna yetecek tutarda
olan kısmının tespiti ve haczi için yurt çapında yapılacak mal varlığı
araştırmasının, fer’ileri ile birlikte toplam tutarı 5.000,- lira ve üzerindeki
amme alacakları için yapılması uygun görülmüştür. Takip konusu amme alacağı
belirlenen tutarın altında kaldığı sürece yurt çapında mal varlığı araştırması
yapılmayacaktır. Ancak, mal varlığı araştırmasının elektronik ortamda
yapılabilmesi durumunda takip konusu tüm amme alacakları için tutar sınırı
olmaksızın yurt çapında mal varlığı araştırması elektronik ortamda
yapılacaktır.
b) Yurt çapında mal
varlığı araştırmasının amme borçlusunun haczi kabil mal varlığının tespit
edilerek haczedilmesini sağlamak amacıyla yapıldığı dikkate alınarak; alacaklı
tahsil dairelerince bu araştırmaların bulundukları illerde doğrudan veya bu
konuda görevlendirilmiş dairelerce, diğer illerde ise aynı nev’iden tahsil
daireleri aracılığı ile 6183 sayılı Kanunun haczin tatbik şekline ilişkin
hükümlerine göre yapılması gerekmektedir. Alacaklı tahsil daireleri, ivedilik
arz eden durumlarda, bulundukları illerin dışında tespit ettikleri ve haciz
bildirisi düzenlenmek suretiyle haczedilmesi gereken malları doğrudan
haczedebileceklerdir.
Alacaklı tahsil
daireleri, haciz bildirisi düzenlenmek suretiyle haczedilebilecek mallardan
elektronik ortamda araştırması yapılabilecek olanları, elektronik ortamda
araştıracak, yetki alanlarına bağlı kalmaksızın doğrudan haciz bildirisi tebliğ
etmek suretiyle haczedebileceklerdir. Bu mallar için ayrıca yazılı ortamda
malvarlığı araştırması yapılmayacaktır.
Maliye Bakanlığına
bağlı tahsil daireleri, haciz bildirisi düzenlenmek suretiyle haczedilebilecek
mallardan elektronik ortamda haczi mümkün olanları yetki alanlarına bağlı
kalmaksızın, elektronik ortamda haciz bildirilerinin tebliği ile ilgili kurulan
sisteme göre, doğrudan ya da elektronik ortamda Gelir İdaresi Başkanlığı
aracılığıyla haciz bildirisi tebliğ etmek suretiyle haczedebileceklerdir.
Haciz bildirisi
düzenlenmek suretiyle haczedilecek mallara (bankalar nezdindeki hak ve
alacaklar, tapu, trafik siciline kayıtlı mallar v.b.) ilişkin araştırmalar, bu
kayıtlara elektronik ortamda ulaşılamaması halinde en fazla 50 amme borçlusunun
borçlarını içerecek listeler şeklinde düzenlenmiş haciz bildirilerinin tebliği
suretiyle yapılacaktır. Haciz bildirileri alacaklı tahsil dairelerince veya
alacaklı dairenin bulunduğu ilde bu konuda görevlendirilmiş dairelerce doğrudan
ilgili idareye tebliğ edilecektir.
Maliye Bakanlığına
bağlı tahsil daireleri, bankalar ve Merkezi Kayıt Kuruluşu A.Ş. nezdindeki hak
ve alacakların haczi için tanzim edilen haciz bildirilerinin ilgili kurumlara
tebliği hususunda 6183 sayılı Kanunun 79 uncu maddesine ilişkin olarak bu
Tebliğde yapılan açıklamalara göre işlem yapacaktır.
Diğer taraftan,
alacaklı tahsil dairelerince, bankalar ve Merkezi Kayıt Kuruluşu A.Ş.
nezdindeki hak ve alacakların haczi için düzenlenen ve elektronik ortamda
tebliğ edilen haciz bildirileri, Bakanlığımız ile bu konuda protokol yapmamış
bankalara, amme borçlusu sayısı sınırlaması olmaksızın bir yazı ekinde liste
şeklinde tebliğ edilecektir.
Amme borçlusunun
PTT’ye bağlı birimler nezdindeki posta çeki hesaplarında yer alan
varlıklarının, ülke genelinde tek bir merkezden sorgulanması mümkün olduğundan,
bu varlıkların araştırılması alacaklı tahsil dairesinin bulunduğu yerdeki PTT
merkezine haciz bildirisinin tebliği suretiyle yapılacaktır. Söz konusu
bilgilere elektronik ortamda ulaşılabilmesi halinde gerekli araştırma
elektronik ortamda yapılacak, tespit edilen varlıklar alacaklı tahsil
dairelerince doğrudan haciz bildirisi düzenlenmek suretiyle
haczedilebilecektir. PTT ile 6183 sayılı Kanunun 79 uncu maddesine istinaden
protokol yapılarak posta çeki hesaplarında yer alan varlıkların haczi için
düzenlenen haciz bildirilerinin elektronik ortamda tebliğinin sağlanması
durumunda elektronik ortamda tebligat yapılarak cevapları elektronik ortamda
alınacaktır.
Amme borçlusu adına
kayıtlı gayrimenkullere yönelik mal varlığı araştırmaları, tapu sicil
müdürlüklerine haciz bildirisinin tebliği suretiyle yapılacaktır. Bu kayıtlara
elektronik ortamda ulaşılabilmesi durumunda malvarlığı araştırması elektronik
ortamda yapılacak ve tespit edilen gayrimenkul kayıtlarına haciz konulmak üzere
alacaklı tahsil dairesince tanzim edilen haciz bildirileri ilgili tapu sicil
müdürlüğüne doğrudan tebliğ edilecektir.
Bakanlığımız ile Tapu
ve Kadastro Genel Müdürlüğü arasında yapılan protokol çerçevesinde sicil
kayıtlarındaki bilgilere elektronik ortamda ulaşıldığından, Bakanlığımıza bağlı
tahsil daireleri tarafından, amme borçlusuna ait gayrimenkullere yönelik
malvarlığı araştırmaları elektronik ortamda yapılacaktır.
Emniyet Genel
Müdürlüğüne bağlı trafik birimlerinin birbirleri ile bilgisayar ağ bağlantısı
bulunduğundan, amme borçlusunun, Karayolları Trafik Kanununa göre trafik şube
veya bürolarına kayıtlı taşıtlarının haczi için alacaklı tahsil dairesinin
bulunduğu yerdeki şube veya bürodan araştırma yapılması yeterli olacaktır.
Ancak, motorlu taşıtların haczi için düzenlenen haciz bildirilerinin, 6183
sayılı Kanunun 77 nci maddesine ve/veya 2918 sayılı Kanunun 5 inci maddesine
istinaden Emniyet Genel Müdürlüğü ile yapılan protokoller sonucunda, elektronik
ortamda tebliğ edilmesi elektronik ortamda motorlu taşıtların sicillerine erişilerek
haciz konulabilmesi halinde, trafik şube veya bürolarından yazılı ortamda mal
varlığı araştırması yapılmayacaktır. (Ek cümle:RG-14/6/2018-30451) 2918
sayılı Kanunun Ek 18 inci maddesine göre araç sicilinin Türkiye Noterler
Birliğince tutulmaya başlanılması halinde, araçlara ilişkin yapılacak
malvarlığı araştırması işlemleri buna göre sürdürülecektir.
2918 sayılı Kanunun
22 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde iş makinesi türünden
araçların tescillerinin ne şekilde yapılacağı belirtilmiştir. Madde hükmüne
göre gerçek veya özel hukuk tüzel kişilerine ait olan iş makinelerinin tescil
kayıtları ilgisine göre ziraat odalarında, ticaret odasında, sanayi odasında
veya ticaret ve sanayi odasında tutulmaktadır. Amme borçlusuna ait iş makinesi
bulunup bulunmadığına ilişkin araştırmaların ilgili odalardan yapılması
gerektiğinden, bu nev’iden malların haczi için yapılacak araştırmanın amme
borçlusunun;
- Bağlı olduğu tahsil
dairesinin bulunduğu,
- Birden fazla tahsil
dairesinde kayıtlı olması halinde (mükellefiyetini terk ettiği iller dahil) bu
dairelerin bulunduğu,
- Tahsil dairesince
bilinen ikametgah ve iş yeri adreslerinin bulunduğu, ayrıca gerçek kişilerin
nüfusa kayıtlı olduğu,
- Mal varlığının
bulunduğu yönünde bilgi edinilen,
il veya illerdeki
odalardan yapılması uygun görülmüştür.
Ancak, amme
borçlusunun sahip olduğu iş makinelerinin tescil kayıtlarındaki bilgilere
elektronik ortamda ulaşılabilmesi halinde araştırmalar elektronik ortamda
yapılacak ve tespit edilen iş makinelerinin kayıtlarına haciz konulmak üzere
alacaklı tahsil dairesince tanzim edilen haciz bildirileri ilgili odalara
doğrudan tebliğ edilecektir.
Amme borçlusu adına
kayıtlı; hava araçlarının haczi için düzenlenen haciz bildirileri, Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığına bağlı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğüne,
deniz taşıtlarının haczi için düzenlenen haciz bildirileri, Uluslararası Gemi
Siciline ve Milli Gemi Siciline kayıtlı deniz taşıtlarında aynı Bakanlığa bağlı
Deniz ve İçsular Düzenleme Genel Müdürlüğüne, Bağlama Kütüğüne kayıtlı deniz
taşıtları için belediyelerde ve liman başkanlıklarında ayrı ayrı kayıt
tutulduğundan, belediye ve/veya liman başkanlığına gönderilecektir. Ancak, amme
borçlusunun sahip olduğu hava araçları ile deniz taşıtlarının tescil kayıtlarındaki
bilgilere elektronik ortamda ulaşılabilmesi halinde araştırmalar elektronik
ortamda yapılacak ve tespit edilen varlıkların sicil/kütük kayıtlarına haciz
konulmak üzere alacaklı tahsil dairesince tanzim edilen haciz bildirileri
ilgili idareye doğrudan tebliğ edilecektir.
Diğer taraftan,
alacaklı tahsil dairelerince amme borçlusunun fiilen tutanak tanzimi suretiyle
haczedilebilecek sair menkul malları sadece borçlunun tahsil dairesince bilinen
ikametgâh ve iş yeri adreslerinde, mal varlığının bulunduğu yönünde bilgi
edinilen yerlerde yapılacak ve tespit edilebilecek malların haczi için 6183
sayılı Kanunun 5 inci maddesinde düzenlenmiş olan niyabeten takip hükümleri göz
önünde bulundurulacaktır.
Amme borçlusunun
menkul ve gayrimenkulleri dışında sahip olabileceği patent, marka, tasarım veya
telif hakkı ya da maden işletme, radyo ve televizyon yayın hakkı gibi haklarına
yönelik mal varlığı araştırmaları faaliyetleri nedeniyle bu haklara sahip
olabilecek amme borçluları ile bu haklara sahip oldukları yönünde bilgi
edinilen amme borçluları için yapılacaktır. Bu konuda yapılacak araştırma,
alacaklı tahsil dairelerince doğrudan hakların kayıtlarının tutulduğu yerlere
haciz bildirilerinin tebliği suretiyle yapılacaktır.
Amme borçlusunun,
yukarıda belirtilenler dışındaki üçüncü şahıslar nezdinde bulunan ve 6183
sayılı Kanunun 79 uncu maddesine göre haczedilmesi gereken mal, hak ve
alacaklarının haczine yönelik mal varlığı araştırması ise alacaklı tahsil
dairelerince amme borçlusunun mal, hak ve alacağının bulunabileceği yönünde
bilgi edinilen üçüncü şahıslara 6183 sayılı Kanunun 79 uncu maddesine istinaden
düzenlenen haciz bildirilerinin doğrudan tebliğ edilmesi suretiyle
yapılacaktır.
c) Yurt çapında mal
varlığı araştırması yapılmayacak tutardaki amme alacakları için amme
borçlusunun;
- Bağlı olduğu tahsil
dairesinin bulunduğu,
- Birden fazla tahsil
dairesinde kayıtlı olması halinde (mükellefiyetini terk ettiği iller dahil) bu
dairelerin bulunduğu,
- Tahsil dairesince
bilinen ikametgâh ve iş yeri adreslerinin bulunduğu, ayrıca gerçek kişilerin
nüfusa kayıtlı olduğu,
- Mal varlığının
bulunduğu yönünde bilgi edinilen,
il veya illerde mal
varlığının araştırılması yukarıda belirtilen usullerle yapılacaktır.
3. Amme borçlularının,
mal varlığına dahil olan menkul veya gayrimenkul malları ile hak ve
alacaklarına haciz tatbik edilebilmesi için hacze yetki veren haciz varakasının
düzenlenerek onaylanması gerekmektedir.
Amme borçlusu
tarafından gerek mal bildiriminde gösterilen mallar gerekse mevzuatta yer
verilen gerekçeler nedeniyle gösterilen teminatlar ile tahsil dairesi
tarafından tespit edilen mallar haciz varakalarına istinaden haczedilir.
6183 sayılı Kanunun
64 üncü maddesinde 4108 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, haciz
varakalarının alacaklı amme idaresinin mahalli en büyük memuru veya tevkil
edeceği memur tarafından tasdik edileceği düzenlendiğinden, haciz varakalarının
bizzat ve mutlaka alacaklı amme idaresinin mahalli en büyük memuru tarafından
imzalanması gerekmez.
Yetkili makamın
tasdik yetkisini devretmiş olması halinde, devrolunan makam tarafından haciz
varakalarının tasdiki de mümkündür. Haciz varakalarının, yetki devrolunan
makamın mührü bulunması halinde bu makamın mührüyle, aksi takdirde devreden
makamın mührüyle mühürlenmesi gerekmektedir.
(Ek
paragraf:RG-11/9/2013-28762) Haciz varakalarının yetkili makam, yetki
devri halinde devrolunan makam tarafından 15/1/2004 tarihli ve 5070 sayılı
Elektronik İmza Kanununa göre alınmış elektronik imza kullanılmak suretiyle
imzalanması mümkündür. Elektronik imza ile onaylanmış haciz varakaları alacaklı
tahsil dairelerinin mührü ile mühürlenecektir.
4. 6183 sayılı Kanunun
62 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…amme alacağına yetecek miktarı
tahsil dairesince haczolunur.” hükmünde açıkça belirtildiği üzere, amme
alacağını tahsil etmek amacıyla tatbik edilecek hacizlerde, alacak tutarından
daha fazla değerde haciz yapılmaması ve borçlunun haczi kabil mal varlığının
haczinde daha kolay paraya çevrilme olasılığı bulunan malların haczine öncelik
verilmesi gerekmektedir. Alacak tutarından fazla değerde yapılan hacizlerin ise
kaldırılacağı tabiidir.
5. 6183 sayılı Kanunun
65 inci maddesinde, köylerde ve Köy Kanunu tatbik edilen bucaklarda menkul mal
haczinin, haciz varakası üzerine köy ihtiyar kurullarınca yapılacağı
belirtilmiş, ikinci fıkrasında ise, bu yerlerde gerek görülen hallerde Maliye
Bakanlığınca tespit ve ilan edilecek vergiler için muhtarın veya ihtiyar kurulu
üyelerinden birinin huzuruyla tahsil dairesine menkul mal haczi yaptırmaya o
mahallin en büyük mal memurunun yetkili olduğu hükme bağlanmıştır.
Maddenin
Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden köylerde ve Köy Kanunu uygulanan
yerlerde gerekli hallerde,
-
Gelir Vergisi (geçici vergi dahil),
-
Kurumlar Vergisi (geçici vergi dahil),
-
Katma Değer Vergisi,
-
Özel Tüketim Vergisi,
-
Motorlu Taşıtlar Vergisi,
-
Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi,
-
Özel İletişim Vergisi,
-
Şans Oyunları Vergisi,
-
Damga Vergisi,
için muhtar veya
ihtiyar kurulu üyelerinin birinin huzurunda tahsil dairesine menkul mal haczi
yaptırmaya o mahallin en büyük mal memuru yetkili kılınmıştır. Gelir İdaresi
Başkanlığına doğrudan bağlı olarak kurulan vergi dairesi başkanlıklarında bu
yetki, 5345 sayılı Kanunun 33 üncü maddesi gereğince vergi dairesi başkanına
aittir.
6. 6183 sayılı Kanuna
göre, haciz tatbiki ve haczolunan malların paraya çevrilmesi hususları “Amme
Alacağının Cebren Tahsili” başlıklı ikinci kısmının ikinci ve üçüncü
bölümlerinde açıklandığından bu bölümde bu hususlar hakkında açıklama
yapılmamıştır.
VII- Hacze Karşı
İstihkak İddiaları
1. Hacze karşı istihkak
iddiaları; 6183 sayılı Kanunun “Borçlu elinde haczedilen mallara karşı istihkak
iddiaları” başlıklı 66 ncı ve “Üçüncü şahıs elinde haczedilen mallara karşı
istihkak iddiaları” başlıklı 67 nci maddesinde istihkak iddiaları ile ilgili
diğer hükümler ise 68 inci maddesinde düzenlenmiştir.
Borçlu, üçüncü şahıs
ya da alacaklı amme idarelerince anılan maddelere göre açılacak davalara
bakmaya, haczi yapan tahsil dairesinin bulunduğu yer sulh hukuk/asliye hukuk
mahkemeleri görevlidir.
2. İstihkak davalarının
açılması icra takibini durdurmamaktadır. Davacı takibin tehirini mahkemeden
talep edebilir. Davaya bakan mahkeme tarafından mevcut delillerin mahiyetine
göre ve muhtemel zararlara karşı yeterli teminat alınmak suretiyle takibin
tehirine karar verebilir.
İstihkak davası
üzerine, takibin tehirine karar verilir ve neticede dava ret olunursa, davanın
konusunu oluşturan hacizli malın değerinin %10’u tutarında tazminata
hükmolunur.
Mahkeme kararlarında
gerekli şartlar olduğu halde, %10 tazminata hükmedilmemiş olması halinde
alacaklı amme idarelerinin yetkili birimlerince temyiz yoluna başvurulacağı
tabiidir.
3. Mahkemece hükmolunan
tazminatın takip ve tahsiline, 6183 sayılı Kanunun 55 inci maddesine göre
düzenlenecek ödeme emrinin tebliği suretiyle başlanılacaktır. Bu tazminata,
süresinde ödenmemesi halinde gecikme zammı tatbik edilmeyecektir.
VIII- Alacaklı Amme
İdareleri Arasında Hacze İştirak
1. 6183 sayılı Kanunun
69 uncu maddesinde, her amme idaresinin diğer amme idareleri tarafından yapılan
hacizlere, alacağı bu haciz tarihinden önce tahakkuk etmiş olmak şartıyla
haczedilen mallardan herhangi biri paraya çevrilinceye kadar iştirak
edebileceği düzenlenmiştir.
2. Amme idareleri
arasında hacze iştirak edilmesi halinde hacizli malın bedelinden ilk önce haczi
yapan dairenin alacağı tahsil olunur. Artanı hacze iştirak tarihi sırasıyla
alacaklarına mahsup edilmek üzere hacze iştirak eden diğer dairelere ödenir.
IX- Haczedilemeyecek
Mallar
1. 6183 sayılı Kanunun
70 inci maddesinde haczedilemeyecek mallar sayılmış ve maddenin (1) numaralı
bendinde özel kanunlarında haczedilemeyeceği belirtilen malların da haczi
yasaklanmıştır.
Dolayısıyla, tahsil
dairelerince haciz tatbiki sırasında haczedilmeyecek mallara dikkat edilmesi
gerekmektedir.
X- Kısmen
Haczedilebilen Gelirler
1. 6183 sayılı Kanunun
71 inci maddesi hükmüne göre aylıklar, ödenekler, her çeşit ücretler, intifa
hakları ve hasılatı, ilama bağlı olmayan nafakalar, emeklilik aylıkları,
sigorta ve emeklilik sandıkları tarafından bağlanan gelirler kısmen
haczedilebilmektedir.
Madde hükmünde
sayılan gelirler dışındakilerin kısmen haczi söz konusu olmayıp, bu tür
gelirlerin tamamının haczedilmesi gerekmektedir
Kanun hükmü, bu
maddeye göre haczedilecek gelirlerin haciz tutarını sınırlamıştır. Buna göre,
haciz tatbik edilecek tutar bu gelirlerin üçte birinden çok dörtte birinden az
olmayacaktır. Ancak, asgari ücreti aşmayan aylık gelirlerin onda birinden
fazlasının haczi mümkün değildir.
2. (Değişik:RG-11/9/2013-28762)
4632 sayılı Bireysel
Emeklilik ve Yatırım Sistemi Kanununun 5684 sayılı Kanunun 41 inci
maddesiyle değişik 17 nci maddesinin ikinci fıkrasında, “Bireysel emeklilik
hesabındaki fon paylarından, katılımcının sistemde bulunduğu ay sayısı ile
asgarî ücret tutarının çarpımına karşılık gelen birikim tutarı ve bu Kanunun 6
ncı maddesi kapsamında bireysel emeklilik sisteminden emekli olanlara yapılan
yıllık gelir sigortası ödemelerinin aylık ödemeye isabet eden miktarının nafaka
borçları hariç olmak üzere asgari ücret tutarına kadar olan kısmı haczedilemez,
rehnedilemez, iflas masasına dahil edilemez. Bu fıkradaki hükümlerin
uygulanmasında rehin, haciz veya iflas tarihinde geçerli brüt asgari ücret
tutarı esas alınır…” hükmü,
Aynı Kanunun “Devlet
katkısı” başlıklı Ek 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasında “Bireysel emeklilik
sisteminden emeklilik hakkı kazananlar ile bu sistemden vefat veya malûliyet
nedeniyle ayrılanlar devlet katkısı hesabındaki hesabın tamamına hak kazanır.
Devlet katkısı hesabındaki tutarlardan hak kazanılan tutarlar sistemden ayrılma
veya emeklilik durumunda katılımcıya ödenir.” hükmü,
yer almaktadır.
Buna göre, amme
borçlularının 4632 sayılı Kanun kapsamındaki bireysel emeklilik hesaplarındaki
birikimlerinin;
- Henüz emeklilik
hakkı kazanmamış olanların sistemde bulundukları ay sayısı ile haciz tarihinde
geçerli brüt asgari ücret tutarının çarpımına karşılık gelen birikim tutarının
üzerindeki kısmına,
- Emeklilik hakkı
kazanarak yıllık gelir sigortası çerçevesinde kendilerine maaş bağlanan veya
hazırlanan bir program çerçevesinde düzenli ödeme yapılanların, bu şekildeki
ödemelerin aylık ödemeye isabet eden miktarının aylık brüt asgari ücret
tutarının üzerinde kalan kısmına,
nafaka
alacaklılarının hakları saklı kalmak üzere haciz tatbik edilecektir.
Ancak, katılımcıların
bireysel emeklilik sisteminden ayrılmaları halinde, sistemden alacakları
tutarın, haczini engelleyen bir düzenleme bulunmadığından, amme alacağını
karşılayacak kadar kısmının haczedilmesi mümkün bulunmaktadır.
Diğer taraftan,
bireysel emeklilik sisteminden emeklilik hakkı kazananlar ile bu sistemden
vefat veya malûliyet nedeniyle ayrılanların devlet katkısı hesabındaki, hesabın
tamamına hak kazanacağı, devlet katkısı hesabındaki tutarlardan hak kazanılan
tutarlar sistemden ayrılma veya emeklilik durumunda katılımcıya ödeneceği
dikkate alındığında hak kazanılma tarihlerinden önce emeklilik hesabında yer
alan devlet katkısı tutarlarının haczedilemeyeceği tabiidir.
XI(45)-
Haczin Neticeleri
1. 6183 sayılı Kanunun
73 üncü maddesinde “Borçlu, alacaklı amme idaresinin muvafakatini almaksızın
hacizli mallarda tasarrufta bulunamaz. Haczi koyan tahsil dairesi buna aykırı
hareketin cezayı mucip olduğunu borçluya ihtar eder.
Haczedilmiş olan mal
üzerinde üçüncü şahsın zilyedlik hükümlerine istinaden hüsnüniyetle elde ettiği
haklar mahfuzdur.
Hüsnüniyet
kaidelerine aykırı olarak hacizli mal üzerinde üçüncü şahsın elde ettiği
hakların, alacaklının haczi ile o mala taallük eden hakların ihlal ettiği
nispette butlanına mahkemece hükmolunur.” hükmüne yer verilmiştir.
Madde hükmüne göre,
borçlu alacaklı amme idaresinin muvafakatını almaksızın hacizli mallarda
tasarrufta bulunamayacaktır. Bu nedenle, haczi koyan tahsil dairesinin buna
aykırı hareketin cezayı gerektirdiğini borçluya bildirmesi gerekmektedir.
Maddede bahsi geçen
ceza, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 289 uncu maddesine tekabül
etmektedir. Dolayısıyla, suçu öğrenen amme idaresinin yetkili birimlerince,
zanlının yargılanmasını temin etmek üzere, Cumhuriyet Savcılığına gerekli suç
duyurusunda bulunulacaktır.
XII- Haczedilen
Malların Paraya Çevrilmesi
1. 6183 sayılı Kanunun
74 üncü maddesinde, haczedilen her türlü malların satılarak paraya çevrileceği
hükme bağlanmıştır.
Madde hükmüne göre,
satıştan elde edilen bedelden, takip masrafları ve takip edilen amme alacağı
düşüldükten sonra geriye kalan kısım borçlunun ödeme zamanı gelmiş veya muacceliyet
kesbetmiş borçlarına mahsup edilir ve artanı, hacze iştirak etmiş başka daire
yoksa borçluya verilir, hacze iştirak etmiş başka daire varsa, artan kısımdan
evvela bu dairelerin alacakları ayrıldıktan sonra, bakiyesi borçluya verilir.
Satışa çıkarılan
hacizli malın, satışından elde edilecek bedelin amme alacağından önce ödenmesi
gereken borçlarla, takip giderlerini geçmeyeceğinin kesin olarak anlaşıldığı
hallerde, madde hükmü tahsil dairesine satışı erteleme yetkisi vermektedir.
Ancak, tahsil dairesinin
satışı ertelemesinin, amme idaresi alacağından önce alacağı bulunan kişilerin
takip haklarını etkilemeyeceği tabiidir.
XIII- Bazı Hallerde
Haczin Kaldırılması (Ek bölüm:RG-14/6/2018-30451)(42)
1. 21/3/2018 tarihli ve
7103 sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 2 nci maddesiyle 6183 sayılı Kanuna “Bazı
hallerde haczin kaldırılması” başlıklı 74/A maddesi eklenmiş ve madde 1/4/2018
tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir.
Madde ile Maliye
Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince amme alacağına karşılık haczedilmiş olan
mallar üzerindeki haczin, maddede sayılan şartların sağlanması halinde,
kaldırılmasına imkan sağlanmaktadır.
2. Anılan maddeye göre,
Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairesince mahcuz mal üzerindeki haczin
kaldırılması için;
a) İlk sırada haciz
tatbik eden tahsil dairesine borçlunun (malın üçüncü şahsa ait olması halinde
borçlu veya üçüncü şahsın) yazılı olarak müracaatta bulunması,
b) Mahcuz malın 6183
sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde
sayılan menkul ve gayrimenkul mallardan olması,
c) Mahcuz mala
biçilen değer ile %10 fazlasının, ilk sırada haciz tatbik eden tahsil dairesine
ödenmesi,
ç) Mahcuz mala
ilişkin takip masraflarının ayrıca ödenmesi,
d) Hacze karşı dava
açılmaması veya açılmış davalardan vazgeçilmesi,
gerekmektedir.
Örnek 1- Borçlunun
Ankara Vergi Dairesi Başkanlığına bağlı Ostim ve Yeğenbey ile İstanbul Vergi
Dairesi Başkanlığına bağlı Yeditepe Veraset ve Harçlar Vergi Dairelerine olan
borçlarından dolayı sahip olduğu gayrimenkul üç vergi dairesince de
haczedilmiştir. İlk haciz Ostim Vergi Dairesince tatbik edilmiştir. Buna göre,
madde hükmünden yararlanmak isteyen borçlunun Ostim Vergi Dairesine başvuruda
bulunması gerekmektedir.
3. 6183 sayılı
Kanunun 74/A maddesinde haczedilen malın değer tespitinin 6183 sayılı Kanun
hükümlerine göre yapılacağı düzenlenmiştir.
Buna göre, haczedilen
mala karşılık ödenecek tutarın tahsil dairesince belirlenebilmesi için
öncelikle 6183 sayılı Kanunun ilgili hükümlerine göre değer tespitinin
yapılması gerekmektedir. Ancak, 74/A maddesine istinaden haczi kaldırılacak
menkul mallar için yapılacak değer tespiti sırasında tahsil dairesince her
halükarda bilirkişiye değer biçtirilecektir.
4. Madde
kapsamında haczin kaldırılabilmesi için mahcuz mala biçilen değer ile %10
fazlasının ve hacizli mala ilişkin yapılan takip masraflarının ilk sırada haciz
tatbik eden tahsil dairesine ödenmesi gerekmektedir.
Ayrıca, mahcuz mal
üzerinde haczi bulunan diğer tahsil dairelerinin yapmış olduğu takip
masraflarının da tahsil edilmesi gerektiğinden, ilk sırada haciz tatbik eden
tahsil dairesince ilgili dairelerden gerekli bilgi temin edilecektir.
5. 6183 sayılı
Kanunun 74/A maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde “2. Mahcuz
mala biçilen değer ile %10 fazlasının, ilk sırada haciz tatbik eden tahsil
dairesine ödenmesi (Şu kadar ki, madde kapsamında ödenecek tutar, Maliye
Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine olan ödeme zamanı gelmiş, tecil edilmiş
veya muacceliyet kesbetmiş borçların toplamından fazla olamaz.).” hükmü yer
almaktadır.
Bu hüküm
çerçevesinde, 74/A maddesi kapsamında yapılacak tahsilat, amme borçlusunun
Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine olan;
- ödeme zamanı gelmiş
henüz vadesi geçmemiş,
- tecil edilmiş (6183
sayılı Kanun veya özel kanunlar kapsamında tecil edilmiş),
- muaccel hale
gelmiş,
borçlarının
toplamından fazla olamaz.
Bu çerçevede, ilk
haczi tatbik eden tahsil dairesinin borçlunun bağlı olduğu tüm tahsil
dairelerinden madde kapsamındaki borçlara ve takip masraflarına ilişkin
bilgileri temin etmesi ve borçludan tahsil edilmesi gereken tutarı buna göre
belirlemesi gerekmektedir. Dolayısıyla, mahcuz mala biçilen değer ile %10
fazlası borçlu tarafından ödenmesi gereken azami tutarı (takip masrafları
hariç) ifade ettiğinden, amme alacağı toplamının bu tutardan az olması halinde
borçludan amme alacağı ile varsa takip masrafı kadar ödemede bulunması talep
edilecektir.
6183 sayılı Kanunun
74/A maddesi kapsamında tahsil dairesine gerekli ödeme yapıldıktan sonra, mal
üzerindeki hacizler kaldırılacaktır. Mahcuz mala birden fazla tahsil dairesince
haciz tatbik edilmiş olması durumunda, ilk haczi tatbik eden tahsil dairesinin
bildirimi üzerine diğer dairelerce de hacizler kaldırılacaktır.
Örnek 2- Örnek 1’deki
borçlunun Ostim Vergi Dairesine 150.000,- lira, Yeğenbey Vergi Dairesine
30.000,- lira, Yeditepe Veraset ve Harçlar Vergi Dairesine 15.000,- lira vadesi
geçmiş borcu bulunmaktadır. Hacizli gayrimenkule 6183 sayılı Kanunun 91 inci
maddesine göre takdir edilen değer 160.000,- liradır. Mahcuz mala ilişkin
yapılan takip masrafı 2.000,- liradır. Borçlunun madde kapsamında 160.000,-
lira ve %10 fazlası olan 16.000,- lira ile 2.000,- lira takip masrafı toplamı
178.000,- lirayı Ostim Vergi Dairesine ödemesini müteakip Ostim Vergi Dairesi
ve bu dairenin bildirimi üzerine diğer vergi daireleri hacizleri kaldıracaktır.
Ancak, borçlunun diğer malları üzerindeki vergi dairesi hacizlerinin amme
alacakları tamamen tahsil edilmedikçe kalkmayacağı tabiidir.
6. 6183 sayılı
Kanunun 74/A maddesi ile yapılan düzenleme, rızaen ödeme esasına dayalı olarak
mahcuz mal üzerindeki Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince tatbik
edilen hacizlerin kaldırılmasına imkan verdiğinden, mahcuz mal üzerinde Maliye
Bakanlığına bağlı tahsil daireleri tarafından tatbik edilen hacizler dışında
başkaca takyidat bulunması, borçlunun madde hükmünden yararlanmasına engel
teşkil etmemektedir.
Buna göre, Maliye Bakanlığına
bağlı tahsil daireleri tarafından tatbik edilen hacizler madde kapsamında
yapılacak tahsilatı müteakip kaldırılacak ancak, bulunması halinde diğer
takyidatlar hakkında bu maddenin bir etkisi olmayacaktır. Dolayısıyla, madde
kapsamında yapılan tahsilatların yine maddede düzenlenen alacaklar dışında
herhangi bir kişi veya kurum alacağına mahsubu söz konusu değildir.
7. 6183 sayılı
Kanunun 74/A maddesinin beşinci fıkrasında “Tahsil edilen paralar, söz konusu
malın aynından doğan motorlu taşıtlar vergisi ve bu vergiye bağlı fer’i
alacaklar ile vergi cezalarına, mahcuz mala haciz tatbik etmiş dairelerin
sırasıyla; takip konusu olan, muaccel hale gelmiş bulunan, ödeme zamanı gelmiş
henüz vadesi geçmemiş olan ve tecil edilmiş bulunan alacaklarına, haciz
sırasına göre mahsup edildikten sonra haciz tatbik etmemiş dairelerin bu
fıkrada belirtilen alacaklarına garameten taksim edilir.” hükmüne yer
verilmiştir.
Fıkra hükmüne göre,
hacizli menkul veya gayrimenkul mala karşılık tahsil edilen tutardan takip masrafları
düşüldükten sonra kalan tutardan varsa haczi kaldırılan mala ilişkin motorlu
taşıtlar vergisi ve bu vergiye bağlı fer’i alacaklar ile vergi cezalarına pay
ayrılacaktır.
Kalan tutar haciz
tatbik etmiş daireler arasında haciz sırasına göre dağıtılacaktır. İlk haczi
tatbik eden dairenin sırasıyla; takip konusu olan, muaccel hale gelmiş bulunan,
ödeme zamanı gelmiş henüz vadesi geçmemiş olan ve tecil edilmiş bulunan
alacaklarına pay ayrıldıktan sonra kalan tutardan aynı usullere göre haciz
tatbik etmiş diğer dairelerin alacaklarına pay ayrılacaktır.
Bu şekilde pay
ayrıldıktan sonra kalan tutar, haciz tatbik etmemiş tahsil dairelerinin muaccel
hale gelmiş bulunan, ödeme zamanı gelmiş henüz vadesi geçmemiş olan ve tecil
edilmiş bulunan alacaklarına garamaten taksim edilecektir.
Söz konusu dağıtım
işlemleri mal üzerine Maliye Bakanlığına bağlı tahsil daireleri arasında ilk
sırada haciz tatbik eden tahsil dairesince yapılacaktır.
Örnek 3- Örnek 1’deki borçlu
tarafından Ostim Vergi Dairesine ödenen 178.000,- liralık tutardan sırasıyla;
- Takip masraflarına
karşılık 2.000,- lira,
- Maliye Bakanlığına
bağlı tahsil daireleri arasında ilk sırada haciz tatbik eden Ostim Vergi
Dairesinin alacağına karşılık 150.000,- lira,
- İkinci sırada
motorlu taşıtlar vergisi için haciz tatbik eden Yeğenbey Vergi Dairesinin
30.000,- lira alacağına karşılık 26.000,- lira,
mahsup edilecektir.
Yeğenbey Vergi
Dairesinin alacağının tamamına karşılık tahsilat yapılmamış, Yeditepe Veraset
ve Harçlar Vergi Dairesine de herhangi bir pay ayrılmamış olmasına rağmen bu
vergi dairelerince de hacizler kaldırılacaktır. Ancak, bu alacakların anılan
vergi dairelerince takip ve tahsiline devam edileceği tabiidir.
Diğer taraftan, örnek
olaydaki mahcuz malın taşıt olması durumunda, Yeğenbey Vergi Dairesince ilk
sırada haciz tatbik edilmemesine rağmen, borçludan tahsil edilen tutardan takip
masraflarına pay ayrıldıktan sonra malın aynından doğan motorlu taşıtlar
vergisi ve bu vergiye bağlı fer’i alacaklar ile vergi cezalarına pay
ayrılacaktır. Maddede yer alan öncelik hükmü malın aynından doğan alacağı olan
vergi dairelerince haciz tatbik edilmemiş olması halinde de uygulanacaktır.
8. 6183 sayılı Kanunun
74/A maddesi kapsamında haczin kaldırılması halinde aynı mala, haczin
kaldırıldığı tarihten itibaren üç ay müddetle Maliye Bakanlığına bağlı tahsil
dairelerince haciz tatbik edilmeyecektir. Ancak, 6183 sayılı Kanunun 13 üncü
maddesi çerçevesinde ihtiyati haciz tatbiki gerektiren hallerde, bu mala
ihtiyati haciz tatbik edilmesi mümkündür.
Amme borçlusu lehine
üçüncü şahıslar tarafından teminat olarak gösterilen mal üzerindeki haczin 74/A
maddesi kapsamında kaldırılması halinde, üçüncü şahsın amme borçlarından dolayı
bu malına tahsil dairelerince üç aylık süre sınırlaması olmaksızın haciz tatbik
edilebilecektir.
9. 6183 sayılı
Kanunun 74/A maddesi hükmünden yararlanılabilmesi için hacze ilişkin olarak
dava açılmaması, açılmış davalardan vazgeçilmesi ve kanun yollarına
başvurulmaması, başvurulmuşsa vazgeçilmesi şart olduğundan, amme borçlusunun
veya malı teminat olarak gösteren üçüncü şahsın, açmış oldukları davalardan
ve/veya kanun yollarından feragat ettiklerine ilişkin dilekçeyi ilgili
mahkemesine vermeleri ve feragatlerine ilişkin belgeyi ilk sırada haczi tatbik
eden tahsil dairesine ibraz etmeleri gerekmektedir.
İlk sırada haciz
tatbik etmiş olan tahsil dairesince; feragate konu olacak davaların tespiti
için mahcuz mala haciz tatbik etmiş olan diğer tahsil dairelerinden haciz
işlemlerine karşı dava açılıp açılmadığı araştırılacak, açılmış davalardan
feragate ilişkin belgeler temin edildikten sonra belgelerin örneği ilgili
tahsil dairelerine gönderilecektir. Hacze ilişkin açılmış davalardan
vazgeçilmemesi halinde madde hükmünden yararlanılamayacaktır.
Ayrıca, 74/A
maddesinde, maddeden yararlanmak üzere başvuruda bulunarak hacze karşı açtığı
davalardan vazgeçen borçlunun, haczi kaldırılan mal ile ilgili açtığı davaların
mahkemelerce incelenmeyeceği ve herhangi bir sebeple incelenerek karara
bağlanması halinde bu kararın hükümsüz sayılacağı hükme bağlanmıştır. Tahsil
dairelerince maddenin uygulanması sırasında bu hususun da dikkate alınması
gerekmektedir.
10. 6183 sayılı
Kanunun 13 üncü maddesi kapsamında tatbik edilmiş ihtiyati haciz, Kanunun 74/A
maddesine dayanılarak kaldırılmayacaktır. Ancak, ihtiyati haczin Kanunun 16 ncı
maddesi kapsamında teminat alınması halinde kaldırılabileceği tabiidir.
11. 6183 sayılı
Kanunun 74/A maddesinden yararlanmak üzere başvuruda bulunulması takip
işlemlerini durdurmayacaktır.
XIV- Aciz Hali ve
Aczin Neticeleri
1. 6183 sayılı Kanunun
75 ve 76 ncı maddelerinde aciz hali ve aczin neticeleri düzenlenmiştir. Buna
göre, yapılan takip sonunda, borçlunun haczi caiz malı olmadığı veya bulunan
malların satış bedeli borcunu karşılamadığı takdirde borçlu aciz halinde
sayılmaktadır.
2. Borçlunun aciz hali,
yapılan takip aşamalarıyla bakiye borç tutarı bir aciz fişinde gösterilerek
tespit olunur.
3. Aciz halindeki
borçlu hakkında teminat ve faiz aranmadan 48 inci madde hükmü tatbik
olunabilir.
Aciz hali tespit
edilmiş borçlunun borçları talebi üzerine faiz ve teminat aranmaksızın
ertelenebilir. Mükellefin mal edindiğinin tespiti halinde aciz hali ortadan
kalkar ve takibat işlemlerine devam edilir.
4. Alacaklı tahsil
dairesi aciz halindeki borçlunun mali durumunu zamanaşımı süresi içinde devamlı
olarak takip eder.
5.
Borçlunun alacaklıları tarafından genel icrada yapılan takipler sonucunda icra
dairelerince düzenlenmiş aciz vesikaları, 6183 sayılı Kanunun 75 inci maddesine
göre borçlunun aciz halini göstermediğinden, bu vesikaların alınması üzerine
borçlunun aciz hali tespit edilmeyecek ve bu alacaklara gecikme zammı
uygulaması da durdurulmayacaktır. Ancak, 75 inci maddenin 1 inci fıkrasına göre
yapılacak araştırma sonucunda aciz hali bulunup bulunmadığı tespit edilecektir.
6. Borçlunun mal
edindiğinin saptanması halinde haciz varakalarına istinaden gerekli haciz
yapılır. Haczedilen malların değerinin takipli alacağı karşıladığının tespiti
halinde aciz hali kaldırılır.
İKİNCİ
BÖLÜM
Menkul
Malların Haczi ve Satışı
I. Menkul malların
haczi
1.
(Değişik:RG-11/9/2013-28762)
6183 sayılı Kanunun
5904 sayılı Kanunla değişik 77 nci maddesinde, “Her türlü menkul mallar cins ve
nevileri, vasıfları, alametleri, sayı ve miktarları ve tahmin edilen değerleri
haciz zaptında tesbit edilmek suretiyle haczolunur.
Resmi sicile kayıtlı
olan menkul malların haczi, sicillerine işlenmek üzere sicilin tutulduğu
daireye tebliğ edilmek suretiyle de yapılır. Tahsil dairelerince düzenlenen
haciz bildirileri, alacaklı tahsil dairelerince ya da alacaklı amme idaresi
vasıtasıyla, posta yerine elektronik ortamda tebliğ edilebilir ve bu tebligata
elektronik ortamda cevap verilebilir. Elektronik ortamda yapılacak tebliğe ve
cevapların elektronik ortamda verilebilmesine ilişkin usul ve esasları
belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.” hükmü yer almaktadır.
Buna göre, her türlü
menkul malların; cins ve türleri, özellikleri, işaretleri, sayı ve miktarları
ve tahmin edilen değerlerinin, haciz tutanağında (zaptında) tespit edilerek
haczedilmesi gerekmektedir. Resmi sicile kayıtlı olan menkul malların haczinin,
sicillerine işlenmek üzere sicilin tutulduğu daireye tebliğ edilmek suretiyle
de yapılması gerekmektedir.
6183 sayılı Kanunun
77 nci maddesinde tahsil dairelerince düzenlenen haciz bildirilerinin, alacaklı
tahsil dairelerince ya da alacaklı amme idaresi vasıtasıyla, posta yerine
elektronik ortamda tebliğ edilebilmesine ve bu tebligatlara elektronik ortamda
cevap verilebilmesine imkan verilmiş, elektronik ortamda yapılacak tebliğe ve
cevapların elektronik ortamda verilebilmesine ilişkin usul ve esasları
belirlemeye Bakanlığımız yetkili kılınmıştır.
Bu hükme istinaden,
Emniyet Genel Müdürlüğü trafik şube ve bürolarına kayıtlı araçların haczi için,
alacaklı amme idarelerinin Bakanlığımızın (Gelir İdaresi Başkanlığının) uygun
görüşünü de almak suretiyle Emniyet Genel Müdürlüğü ile yapacakları anlaşmalar
çerçevesinde, elektronik imza ya da şifre kullanılmak suretiyle haciz
bildirilerinin elektronik ortamda anılan kuruma tebliğ edilmesi ve elektronik
ortamda cevaplarının alınması, elektronik ortamda tebliğ edilecek haciz
bildirilerinde birden fazla amme borçlusu için tebligat yapılabilmesi ve
cevaplarının alınması uygun görülmüştür.
Diğer taraftan, 2918
sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (9) numaralı
alt bendinde “Ülke çapında taşıtların ve sürücülerin sicillerini tutmak,
bunlara ilişkin teknik ve hukuki değişiklikleri işlemek, işlettirmek,
istatistiksel bilgileri toplamak ve değerlendirmek” Emniyet Genel Müdürlüğü
trafik kuruluşlarının görev ve yetkileri arasında sayılmış, anılan maddenin son
fıkrasında da “Sürücülere ait bilgilerde meydana gelebilecek değişiklikler ve
araçlar üzerinde meydana gelebilecek teknik veya hukukî değişiklikler ile
haciz, rehin, ihtiyatî tedbir ve belge iptali gibi kısıtlayıcı şerhlerin;
elektronik ortamda tutulan siciller üzerine işlenilmesi ve kaldırılması
işlemleri, bu değişiklik veya şerhlere karar veren yargı ve icra birimleri ile
kamu kurum veya kuruluşları tarafından elektronik sistemle yapılabilir.”
hükmüne yer verilmiştir.
Buna göre, Emniyet
Genel Müdürlüğü tarafından sicil kayıtları tutulan motorlu taşıtların haczinin,
6183 sayılı Kanunun 77 nci maddesine ve/veya 2918 sayılı Kanunun 5 inci maddesine
istinaden Emniyet Genel Müdürlüğü ile yapılan protokoller sonucunda, düzenlenen
haciz bildirilerinin elektronik ortamda tebliğ edilmesi suretiyle veya
elektronik ortamda motorlu taşıtların sicillerine erişilerek haciz konulması
suretiyle yapılması uygun görülmüştür.
(Ek
paragraf:RG-14/6/2018-30451) 2918 sayılı Kanunun Ek 18 inci maddesine
göre araç sicilinin Türkiye Noterler Birliğince tutulmaya başlanılması halinde,
araçlara ilişkin yapılacak haciz işlemleri buna göre sürdürülecektir.
(Ek paragraf:RG-23/12/2017-30279) Diğer taraftan, 6183
sayılı Kanunun 77 nci maddesinin ikinci fıkrasının verdiği yetkiye istinaden
diğer menkul mallara ilişkin düzenlenecek haciz bildirilerinin elektronik
ortamda tebliğ edilmesine ilişkin olarak Gelir İdaresi Başkanlığı ilgili
kurumlarla protokol yapmaya yetkilidir
2. 6183 sayılı Kanunun
“Haciz sırasında bulunacaklar ve haciz zaptı” başlıklı 78 inci maddesinde, “Haciz
sırasında borçlu veya zilyed veya bunların; vekilleri, işçi, müstahdem veya
aileleri efradından birisi kendilerini temsilen bulunur. Bunlar haciz yerinde
bulunmaz veya o sırada bulundurulmaları sağlanamazsa gıyapta haciz yapılır.
Gıyapta yapılan hacizlerde zabıta memuru veya muhtar veya ihtiyar kurulu
üyelerinden biri veya borçlunun veya zilyedin komşularından iki kişi hazır
bulundurulur.
Tanzim edilen haciz
zaptında, hacze esas olan haciz varakasının tarih ve numarası, haczin yapıldığı
yer, gün ve saat, haczedilen malların neler olduğu, tahmin edilen değerleri,
haciz sırasında bulunan kimseler, varsa üçüncü şahısların iddiaları vesair
lüzumlu hususlar belirtilir, hazır bulunanlarca imzalanarak haciz işi
tamamlanır. (Ek
cümleler:RG-13/8/2024-32631) (Ek: 27.12.2023-7491/4 md.) Haciz zaptı
elektronik ortamda düzenlenebilir. Elektronik ortamda düzenlenecek haciz
zaptına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Hazine ve Maliye Bakanlığı
yetkilidir.
Gıyapta yapılan
hacizlerde zaptın bir örneği borçlu veya zilyede derhal tebliği olunur.
Güneş battıktan doğuncaya
kadar ve tatil günlerinde haciz yapılamaz. Tatil günlerinde veya geceleri
çalışılan yerlerde yapılacak hasılat haczi ile borçlunun mal kaçırdığının
anlaşıldığı haller bu hükümden müstesnadır.” hükmü yer almaktadır.
Menkul mallara tatbik
edilecek haciz işlemlerinde, Kanunun bu maddesinde yer verilen hükümlere riayet
edilmesi gerekmektedir.
(Ek
paragraf:RG-13/8/2024-32631) 7491 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 4 üncü maddesiyle 6183
sayılı Kanunun 78 inci maddesinin ikinci fıkrasına eklenen hüküm sonucunda
haciz zaptının elektronik ortamda düzenlenebilmesine imkan sağlanmıştır. Aynı
maddede, elektronik ortamda düzenlenecek haciz zaptına dair usul ve esasları
belirlemeye Bakanlığımız yetkili kılınmıştır.
(Ek
paragraf:RG-13/8/2024-32631)Buna göre, elektronik alt yapıları uygun olan
alacaklı amme idareleri, haciz zaptını elektronik ortamda düzenleyebilecektir.
Elektronik ortamda düzenlenecek haciz zaptında asgari 6183 sayılı Kanunun 78
inci maddesinde belirlenen hususlara yer verilecektir. Haciz zaptı, yetkili
memur tarafından mobil cihazlar aracılığıyla elektronik ortamda oluşturulacak
ve haciz sırasında hazır bulunanlara imzalatılacaktır. Elektronik ortamda
oluşturulan haciz zaptı, hazır bulunanların elektronik imza aracı bulunması
durumunda bu araç kullanılmak suretiyle, bu aracın bulunmaması halinde ise
ıslak imzayla ya da alacaklı amme idareleri tarafından belirlenecek usullerle
imzalanacaktır.
(Ek
paragraf:RG-13/8/2024-32631) Haciz zaptının; elektronik ortamda
düzenlenmesi, imzalanması, onaylanması, iletilmesi, elektronik ortamda
düzenlenmesinin mümkün olmaması durumunda yapılacak işlemler ile elektronik
ortamda düzenlenecek haciz zaptına ilişkin diğer hususlar alacaklı amme
idareleri tarafından belirlenecektir.
3. 2918 sayılı
Karayolları Trafik Kanununun 20 nci maddesinin (d) bendi hükmüne göre, motorlu
taşıtların her türlü satış ve devirlerinin noter satış senedine dayanması
gerekmektedir. Aynı Kanun hükümlerine göre, Emniyet Genel Müdürlüğü nezdinde
motorlu araçların sicil kayıtları tutulmakta olup, noter satış senedi ile
mülkiyeti devredilen araçların sicil kayıtları mülkiyetin karinesi olarak kabul
edilmektedir.
Dolayısıyla, amme
alacağının takip ve tahsili için borçluların sahip oldukları motorlu taşıtların
trafik kayıtlarına haciz bildirisi ile haciz tatbik edilmesi hukuken geçerli
bir haciz işlemidir.
Bununla birlikte,
noter satış senedi ile satılan araçların noter satış senedi tarihinden sonra
eski malikinin borçlarından dolayı sicil kayıtlarına haciz tatbik edilmesine
imkan bulunmamaktadır.
Emniyet Genel
Müdürlüğüne bağlı trafik şube ve bürolarına kayıtlı araçların sicillerine haciz
tatbikiyle yetinilmemelidir. Söz konusu araçların çalınması, kaybolması ve
hasar görmesi ihtimalini ortadan kaldırmak ve amme alacağının biran evvel
tahsilini sağlamak amacıyla, 6183 sayılı Kanunun 78 inci maddesi uyarınca fiili
haczinin gerçekleştirilmesi ve 82 nci maddesi uyarınca gerekli muhafaza tedbirlerinin
alınması gerekmektedir.
(Ek
paragraf:RG-11/9/2013-28762) 2918 sayılı Kanunun 22 nci maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendinde iş makinesi türünden araçların tescillerinin ne şekilde
yapılacağı belirtilmiştir. Madde hükmüne göre gerçek veya özel hukuk tüzel
kişilere ait olan iş makinelerinin tescil kayıtları ilgisine göre ziraat
odalarında, ticaret odasında, sanayi odasında veya ticaret ve sanayi odasında
tutulmakta olup, amme borçlusuna ait iş makinelerinin sicillerine haciz
tatbikiyle yetinilmemelidir. Söz konusu iş makinelerinin çalınması, kaybolması
ve hasar görmesi ihtimalini ortadan kaldırmak ve amme alacağının biran evvel
tahsilini sağlamak amacıyla, 6183 sayılı Kanunun 78 inci maddesi uyarınca fiili
haczinin gerçekleştirilmesi ve 82 nci maddesi uyarınca gerekli muhafaza
tedbirlerinin alınması gerekmektedir.
II- Üçüncü
Şahıslardaki Menkul Malların, Alacak ve Hakların Haczi
1. 6183 sayılı Kanunun
79 uncu maddesinde üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların
haczi düzenlenmiştir.
2. Hamiline yazılı
olmayan veya cirosu kabil senede dayanmayan alacaklar ile maaş, ücret, kira
vesaire gibi her türlü haklar ve fiilen tutanak düzenlemek suretiyle haczi
kabil olmayan üçüncü şahıslardaki menkul mallar, borçlu veya zilyed olan
veyahut alacak ve hakları ödemesi gereken gerçek ve tüzel kişiler ile kurumlara
haciz keyfiyetinin tebliği suretiyle haczedilecektir.
3. Tahsil dairesi
tarafından tebliğ edilecek haciz bildirisinde; üçüncü şahısların bundan böyle
borcunu ancak tahsil dairesine ödeyebileceği ve amme borçlusuna yapılacak
ödemenin geçerli olmayacağı veya elinde bulundurduğu menkul malı ancak tahsil
dairesine teslim edeceği ve malın amme borçlusuna verilmemesi gerektiği, aksi
takdirde amme borçlusuna yapılan ödemeler ile malın bedelini tahsil dairesine
ödemek zorunda kalacağı hususları ile 79 uncu maddenin üç, dört ve beşinci
fıkra hükümlerinin üçüncü şahıslara bildirilmesi gerekmektedir.
4. Haciz bildirisini
alan üçüncü şahıslarca, amme borçlusuna borcu olmadığı veya malın yedinde
bulunmadığı veya haczin tebliğinden önce borcun ödendiği veya malın tüketildiği
ya da kusuru olmaksızın telef olduğu veya alacak borçluya veya emrettiği yere
verilmiş olduğu gibi ileri sürülecek iddiaların haciz bildirisinin kendilerine
tebliğinden itibaren 7 gün içinde tahsil dairesine yazılı olarak yapılması
zorunlu olup, bu zorunluluğun yerine getirilmemesi halinde mal ellerinde ve
borç zimmetlerinde sayılacak ve haklarında 6183 sayılı Kanun hükümleri
uygulanacaktır.
5. Üçüncü şahısların
kendilerine tebliğ edilen haciz bildirilerine karşılık alacaklı tahsil
dairesine yazılı olarak verecekleri cevapları, elden teslim etmeleri ya da
taahhütlü posta yoluyla göndermeleri gerekmektedir. Kanun ile üçüncü şahıslara
tanınan 7 günlük cevap verme süresinin hesaplanmasında; cevapların elden
teslimi halinde alacaklı tahsil dairesi kayıtlarına intikal ettiği tarihin,
taahhütlü postayla gönderilmesi halinde postaya verildiği tarihin esas
alınacağı tabiidir.
6. 6183 sayılı Kanunun
79 uncu maddesinde tanınan 7 günlük sürede alacaklı tahsil dairesine itirazda
bulunmayan üçüncü şahıslara diğer bir hak tanınarak, haciz bildirisinin
tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası
açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla borçlu olmadığını
veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek imkanı verilmektedir.
Maddede, menfi tespit
davası açılması durumunda amme alacağının takibinin durmayacağı ancak,
mahkemece 6183 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinde sayılan türden teminat
karşılığında takip işlemlerinin durdurulmasına karar verilebileceği hükme
bağlanmıştır. Buna göre, üçüncü şahıslarca menfi tespit davasının açılması, bu
şahıslar hakkında sürdürülen takibin durdurulması için yeterli olmayıp bu
konuda ayrıca mahkemenin takibin durdurulmasına karar vermiş olması
gerekmektedir.
Madde hükmüne göre,
teminatlar alacaklı tahsil dairelerince alınacak ve haciz varakalarına
istinaden haczedilecektir. Mahkeme kararı üzerine teminat gösterilmemiş olması
ya da gösterilen teminatın takip konusu alacağı karşılamaması halinde takip
muamelesi durmayacaktır. Dava konusu tutarı karşılayacak nitelikte teminat
gösterdiğini iddia eden üçüncü şahsın, bu iddiasını takip işlemini durduran
mahkemeye intikal ettirmesi gerektiği tabiidir.
7. Açılan menfi tespit
davası sonucunda haksız çıkan üçüncü şahıs aleyhine, haksız çıktığı tutarın
%10’u oranı üzerinden ayrıca inkar tazminatına mahkemelerce hükmedilecektir.
Mahkeme kararlarında inkar tazminatına hükmedilmemiş olması halinde yetkili
birimlerce temyiz yoluna başvurulması gerekmektedir. Söz konusu tazminatın
takibine, 6183 sayılı Kanunun 55 inci maddesine göre düzenlenecek olan ödeme
emrinin tebliği ile başlanılacaktır. Bu tazminata, süresinde ödenmemesi halinde
gecikme zammı tatbik edilmeyecektir.
8. 6183 sayılı Kanunun
79 uncu maddesine göre amme borçlusu sayılan üçüncü şahıslar hakkında takip
işlemlerine aynı Kanun hükümlerine göre tanzim edilecek ödeme emrinin tebliği
ile başlanılacaktır.
Üçüncü şahıslarca
tebliğ edilen ödeme emrine karşı idari yargı mercilerinde dava açılması halinde
yürütmeyi durdurma kararı verilmediği, genel mahkemelerde menfi tespit davası
açılması halinde ise mahkemece takibin durdurulmasına karar verilmediği sürece
amme alacağının takibine devam edilecektir.
9. (Değişik:RG-13/8/2024-32631)
6183 sayılı Kanunun 58 inci maddesinin beşinci fıkrası, Anayasa
Mahkemesinin 21/4/2022 tarihli ve E.No:2021/119, K.No:2022/48 sayılı
kararı ile iptal edildiğinden, üçüncü şahısların kendilerine tebliğ edilen
ödeme emirlerine karşı açtıkları davaların aleyhlerine sonuçlanması halinde
haksız çıkma zammı alınmayacaktır.
10. Üçüncü şahıslar
hakkında sürdürülen takip muamelelerinin durdurulmasına ilişkin yargı
kararları, asıl amme borçlusu hakkında sürdürülen takibi durdurmayacaktır.
Takip konusu amme
alacağının asıl amme borçlusundan tahsil edilmiş olması ya da üçüncü şahsın
açtığı menfi tespit davasının lehine sonuçlanması halinde ise üçüncü şahıs
hakkında sürdürülen takip muamelesine son verileceği tabiidir.
11. 6183 sayılı Kanunun
79 uncu maddesinde düzenlenen bir diğer husus ise, üçüncü şahsın, haciz
bildirisi üzerine 7 gün içinde alacaklı tahsil dairesine itiraz etmesi halinde,
alacaklı amme idaresinin; bir yıl içinde, üçüncü şahsın yaptığı itirazın aksini
genel mahkemelerde açacağı davada ispat ederek, üçüncü şahsın İcra ve İflas
Kanununun 338 inci maddesinin birinci fıkrasına göre cezalandırılmasını ve
borçlu bulunduğu tutarın ödenmesine hükmedilmesini isteyebileceğine yöneliktir.
Bu hükümden hareketle
alacaklı tahsil dairelerince üçüncü şahısların itirazının yerinde olmadığına
yönelik ispat edici bilgi ve belgeler tespit edilmesi halinde, üçüncü
şahısların itirazının iptali için dava açılmak üzere durum amme idarelerinin
yetkili birimlerine intikal ettirilir ve gerekli dava açılır.
Üçüncü şahısların
yaptığı itirazın iptali talebi ile alacaklı amme idaresince açılan davanın
kabul edilmesi halinde hükmedilen tutarın, üçüncü şahıstan takip ve tahsiline
6183 sayılı Kanunun 55 inci maddesine göre düzenlenecek ödeme emrinin tebliği
suretiyle başlanılacaktır.
Takip konusu amme
alacağının asıl amme borçlusundan tahsil edilmiş olması halinde, üçüncü şahıs
tarafından yapılan itirazın iptali için alacaklı amme idaresince genel
mahkemelerde açılmış olan davaların sürdürülmemesini sağlamak üzere yetkili
birimlere bilgi verilecektir.
12. 6183 sayılı Kanunun
79 uncu maddesine göre üçüncü şahıslar nezdinde yapılan takip sırasında
haczedilen menkul malların aynen teslimi mümkün olmadığı takdirde haciz konusu
malın değerinin ödenmesi gerekmektedir. Bu durumda üçüncü şahıs hakkında
yapılacak takibin de mal bedeli ile sınırlı olacağı tabiidir.
Madde ile haklarında
amme borçlusu olarak takip yapılan üçüncü şahısların genel hükümler gereğince
asıl borçluya rücu hakları saklı tutulmuştur.
13. 6183 sayılı Kanunun
79 uncu maddesinde yapılan düzenleme ile tahsil dairelerince düzenlenen haciz
bildirilerinin; amme borçlusunun hak ve alacaklarının bulunabileceği bankaların
şubelerine doğrudan veya mahallindeki tahsil dairesi aracılığı ile tebliğ edileceği
gibi Maliye Bakanlığınca belirlenecek tutarın üzerindeki alacaklar için
doğrudan bankaların genel müdürlüklerine de tebliğ edilebileceği, haciz
bildirisinin bankanın genel müdürlüğüne tebliğ edilmiş olması halinde tüm
şubelerini kapsayacak şekilde beyanda bulunma yükümlülüğünün bankanın genel
müdürlüğüne ait olduğu hükme bağlanmıştır.
Bu hüküm gereğince
6183 sayılı Kanunun 13 ve 62 nci maddelerine dayanılarak uygulanacak haciz ve
ihtiyati hacizlere yönelik haciz bildirilerinin, amme borçlusunun hak ve
alacaklarının bulunduğu veya bulunabileceği banka şubesine doğrudan veya o
mahaldeki tahsil dairesi aracılığı ile tebliğ edilmesi işlemlerine devam
edilecek, bankalara tebliğ edilecek ihtiyati haciz ve haciz bildirilerinin,
amme borçlusunun tebliğ tarihinde muhatap banka nezdinde mevcut olan
varlıklarını kavrayacağına ilişkin ihtiyati haciz bölümünde yapılan
açıklamalara göre işlem yapılacaktır.
14. Ödeme müddeti
içerisinde ödenmeyen amme alacaklarının cebren tahsilini temin etmek ya da
alacağın tahsil güvenliğini sağlamak amacıyla tahsil dairelerince alınan haciz
ve ihtiyati haciz kararları üzerine, 6183 sayılı Kanunun 79 uncu maddesi
hükmüne dayanılarak borçlunun bankalar nezdindeki hak ve alacaklarının da haczi
yoluna gidilmektedir.
(Değişik paragraf:RG-11/9/2013-28762)
6183
sayılı Kanunun 79 uncu maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden;
Bakanlığımıza bağlı tahsil daireleri tarafından takip edilen amme alacaklarında
tutara bakılmaksızın, Gümrük ve Ticaret Bakanlığına bağlı tahsil daireleri
tarafından takip edilen amme alacaklarında 50.000,- lira ve üzeri için, il özel
idareleri ve belediyelere ait amme alacaklarında ise 10.000,- lira ve üzeri
için tanzim edilen haciz bildirilerinin bankaların genel müdürlüklerine tebliğ
edilmesi uygun görülmüştür.
Bu kapsamda posta
yoluyla yapılacak tebligatlarda;
- Haciz
bildirilerinin her amme borçlusu için ayrı ayrı düzenlenmesi,
- Haciz bildirisine
konu amme alacağı aslı ve fer’ilerinin toplamının dikkate alınması,
- Haciz bildirilerinin
banka genel müdürlüklerine 7 günlük süre içinde cevap verilmesini engelleyecek
şekilde topluca gönderilmemesi,
gerekmektedir.
15. 6183 sayılı Kanunun
79 uncu maddesinde tahsil dairelerince düzenlenen haciz bildirilerinin,
alacaklı tahsil dairelerince ya da alacaklı amme idaresi vasıtasıyla, posta
yerine elektronik ortamda tebliğ edilebilmesine ve bu tebligatlara elektronik
ortamda cevap verilebilmesine imkan verilmiş, elektronik ortamda yapılacak
tebliğe ve cevapların elektronik ortamda verilebilmesine ilişkin usul ve
esasları belirlemeye Bakanlığımız yetkili kılınmıştır.
Bu hükme istinaden,
ayrıca bir düzenleme yapılıncaya kadar, alacaklı amme idarelerinin
Bakanlığımızın (Gelir İdaresi Başkanlığının) uygun görüşünü de almak suretiyle
banka genel müdürlükleri ve Merkezi Kayıt Kuruluşu A.Ş. ile yapacakları
anlaşmalar çerçevesinde, elektronik imza ya da şifre kullanılmak suretiyle
haciz bildirilerinin elektronik ortamda sadece bu kurumlara tebliğ edilmesi ve
elektronik ortamda cevaplarının alınması, elektronik ortamda tebliğ edilecek
haciz bildirilerinde yukarıda belirlenen tutar ile sınırlı kalınmaması, birden
fazla amme borçlusu için tebligat yapılması ve cevaplarının alınması uygun
görülmüştür.
(Ek
paragraf:RG-11/9/2013-28762) Bu kapsamda kurulan elektronik ortamda haciz
bildirisi tebliğ sistemine dahil olan banka genel müdürlükleri ile Merkezi
Kayıt Kuruluşu A.Ş.’ne, elektronik ortamda tebliğ edilen haciz bildirileri,
sisteme dahil olmayan banka genel müdürlüklerine bir haciz bildirisi ekinde liste
olarak posta yoluyla tebliğ edilecektir. Elektronik ortamda haciz bildirisi
tebliği sistemine dahil olan banka genel müdürlükleri ve şubeleri ile Merkezi
Kayıt Kuruluşu A.Ş.’ne zorunlu olmadıkça (çok ivedilik taşıyan durumlar ile
sistemin işletilememesi hali) haciz bildirileri posta yoluyla veya memur eliyle
tebliğ edilmeyecektir.
(Ek
paragraf:RG-11/9/2013-28762) Diğer taraftan 6183 sayılı Kanunun 79 uncu
maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden, alacaklı amme idarelerinin
Bakanlığımızın (Gelir İdaresi Başkanlığının) uygun görüşünü de almak suretiyle,
PTT ile yapacakları anlaşmalar çerçevesinde, elektronik imza ya da şifre
kullanılmak suretiyle haciz bildirilerini elektronik ortamda anılan kuruma
tebliğ etmeleri ve elektronik ortamda cevaplarını almaları, elektronik ortamda
tebliğ edilecek haciz bildirilerinde birden fazla amme borçlusu için tebligat
yapmaları ve cevaplarını almaları uygun görülmüştür.
16. 6183 sayılı
Kanunun 79 uncu maddesi uyarınca haczedilecek maaş, ücret, kira, istihkak alacakları
gibi süreklilik arz eden alacak borç ilişkisi bulunması halinde ileriye matuf
haciz yapılması gerektiği tabiidir.
III- Haczedilen
Menkul Malların Değerlemesi ve Korunması
1. 6183 sayılı Kanunun
81 inci maddesinde, haczedilen menkul malların değerlerinin haczi yapan memur
tarafından tespit edileceği, ancak borçlunun müracaatı ya da tahsil dairesinin
gerekli görmesi halinde bu malların yeniden bilirkişiden alınacak mütalaaya
göre değerlerinin tespitinin mümkün olduğu hüküm altına alınmıştır.
2. 6183 sayılı Kanunun
82 nci maddesi ile haczedilen para, kıymetli maden, mücevher, ticari senet,
hisse senedi ve tahvil gibi menkul malların kaybolmalarının ve
değiştirilmelerinin önlenebilmesi için tahsil dairelerine bunları bizzat
gerekli tedbirleri almak suretiyle muhafaza görevi verilmiştir.
Haczedilen diğer
menkul malların ise uygun bir yerde muhafaza altına alınması veya güvenilir bir
şahsa ya da güvenilir bir şahsın kefaleti altında borçlunun ya da zilyedin
kendisine bırakılması mümkündür.
3. 6183 sayılı Kanunun
83 üncü maddesinde, “Borçlular, zilyedler, güvenilir şahıslar 82 nci madde
gereğince kendilerine bırakılan malları, alacaklı amme idarelerince yapılacak
ilk talep üzerine derhal ve kendilerine teslim edildiği zamandaki durumları ile
geri vermek mecburiyetindedirler.
Bu mecburiyeti yerine
getirmeyenler, haklarında yapılacak ceza takibinden başka, bu malların
kendilerine atfolunamayacak bir sebepten dolayı telef veya zayi olduğunu ispat
edemedikleri takdirde, geri verilmeyen malların değerleri tutarınca borçlu
sayılıp bu kanun hükümleri gereğince takip olunurlar.” hükmü yer almaktadır.
4. Maddede bahsi geçen
ceza, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 289 uncu maddesine tekabül etmektedir.
Dolayısıyla, suçu öğrenen amme idaresi şüphelinin yargılanmasını temin etmek
üzere yetkili birimleri aracılığı ile görevli Cumhuriyet Savcılığına gerekli
suç duyurusunda bulunur.
5. Madde hükmüne göre,
alacaklı amme idaresinin talebi üzerine, hacizli malların derhal ve kendilerine
teslim edildiği zamandaki durumlarıyla vermeyen ve bu malların kendilerine
atfolunamıyacak bir sebepten dolayı telef veya zayi olduğunu ispat
edemeyenlerden, geri verilmeyen malların değeri takip ve tahsil edilecektir.
Takip ve tahsilat
işlemlerine, 6183 sayılı Kanunun 37 nci maddesine istinaden ilgilisine 213
sayılı Kanun hükümlerine göre tebligat yapılarak bir aylık ödeme süresi
verilmek suretiyle başlanılması, bu süre içerisinde ödeme yapılmaması halinde
55 ve müteakip maddelerine göre işlem yapılması gerekmektedir.
6. Güvenilir şahısların
sorumluluğu geri verilmeyen malların değeri ile sınırlı olduğundan, haklarında
yapılacak takipte ayrıca mal bedeli üzerinden gecikme zammı uygulanmayacaktır.
IV- Menkul Malların
Satışı (Değişik:RG-8/6/2021-31505)
1. 6183 sayılı Kanunun
menkul malların satılmasına dair hükümlerine göre, menkul malların satışının
esas olarak alacaklı tahsil dairelerince yapılması gerekmektedir.
15/4/2021 tarihli ve
7316 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 1 inci maddesiyle 6183 sayılı Kanunun 85
inci maddesinde menkul malların fiziki ortamda satışına ilave olarak elektronik
ortamda da satışına imkan veren değişiklik yapılmıştır.
Buna göre, menkul
malların satışının alacaklı tahsil dairelerince esas itibarıyla açık artırma
usulüne göre fiziki veya elektronik ortamda yapılması gerekmektedir.
2. 6183 sayılı Kanunun
84 üncü maddesi uyarınca menkul malların haczedildikleri tarihin üçüncü
gününden itibaren üç ay içerisinde satışa çıkarılması gerekmektedir. Ancak,
hacizli menkul malın bu sürede satışa çıkarılmamış olmasının, bu sürenin
sonrasında satışa çıkarılamayacağı anlamına gelmeyeceği tabiidir.
Bozulma, çürüme ve
benzeri sebeplerle muhafazasına imkan olmayan veya beklediği takdirde önemli
bir değer değişikliğine uğraması ihtimali bulunan malların derhal satılarak
paraya çevrilmesi gerekmektedir.
Ayrıca, 7316 sayılı
Kanunun 1 inci maddesiyle muhafazası tehlikeli veya masraflı olan malların da
derhal satılarak paraya çevrilmesi kuralı getirilmiştir.
Muhafazası tehlikeli,
dolayısıyla can ve mal güvenliği açısından mahsurlu mal türlerine yanıcı,
patlayıcı, aşındırıcı, oksitleyici, radyoaktif, zehirli ve bulaşıcı maddeler
örnek olarak verilebilir.
Muhafazası masraflı
olan mallar, özel saklama koşulları nedeniyle diğer mallara göre muhafaza
ücreti çok daha yüksek olan mallardır.
3. 6183 sayılı Kanunun
85 ila 87 nci maddelerinde, haczedilen menkul malların satış şekli, artırma
usulü, satış ilanları, müşterinin malı almaktan vazgeçmesi ve satılamayan
menkul mallar hakkında ne gibi işlem yapılacağı hususları düzenlenmiştir.
6183 sayılı Kanunun
85 inci maddesinde 7316 sayılı Kanunla yapılan değişiklik sonucunda menkul
malların artırmasına iştirak edeceklerden menkul mala biçilen değerin %5’i
nispetinde paranın teminat olarak artırmadan önce alınması gerekmektedir. Buna
göre, 7316 sayılı Kanunun yayımlandığı 22/4/2021 tarihinden itibaren yapılacak
menkul mal satışlarına iştirak edeceklerden teminat alınması icap
etmektedir.
Kendisine menkul mal
ihale edilen kişiden alınan teminat tutarı ihale bedelinden mahsup edildikten
sonra kalan tutarın ihale alıcısı tarafından ödenmesini müteakip mal kendisine
teslim edilecektir.
Ancak, mal kendisine ihale
edilenin malı almaktan vazgeçmesi veya bedelin tamamını ödememesi durumunda,
6183 sayılı Kanunun 86 ncı maddesi kapsamında bu kişiden aranılacak bedelin;
- teminat tutarından
yüksek olması halinde teminat mahsup edildikten sonra bakiyesinin bu Kanuna
göre takip edilmesi,
- teminat tutarından
düşük olması halinde teminattan mahsup yapıldıktan sonra artan tutarın 6183
sayılı Kanunun 97 nci maddesine istinaden bütçeye gelir kaydedilmesi,
gerekmektedir.
Diğer taraftan,
artırmaya katılmak için teminat yatırdığı halde mal kendisine ihale edilmeyen
kişilerden alınan teminatların iade edileceği tabiidir.
7316 sayılı Kanunla
6183 sayılı Kanunun 85 inci maddesine ikinci fıkra olarak eklenen hükümle
alacaklı amme idarelerine menkul malın türü veya değeri ile satış şeklini esas
alarak teminat alınmayacak halleri belirlemeye, para yerine (Değişik
ibare:RG-7/7/2022-31889) 6183 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin birinci
fıkrasının (2) numaralı bendinde yazılı teminatların alınmasına karar
vermeye yetki verilmiştir.
Bu kapsamda,
Bakanlığımıza bağlı tahsil dairelerince yapılacak menkul mal satışlarında;
- menkul malın rayiç
değerinin 10.000,- lira ve altında olması halinde teminat alınmaması,
- menkul malın rayiç
değerinin 10.000,- liranın üzerinde olması halinde teminatın para veya teminat
mektubu (Ek ibare:RG-7/7/2022-31889) ya da sigorta şirketlerince
verilen kefalet senedi olarak alınması,
uygun bulunmuştur.
4. 6183 sayılı Kanunun
85 inci maddesine göre, haczedilen menkul malların tahsil dairelerinin satış mahallinde
artırma usulü ile satılması esastır. Ancak, haczedilen malın satış mahalline
naklinin çok zor olması, nakli sırasında önemli bir değer kaybına uğramasının
muhtemel olması gibi nedenlerle alacaklı tahsil dairesince uygun görüldüğü
hallerde, malın mahallinde satışının yapılması mümkün olabilecektir.
6183 sayılı Kanunun
85 inci maddesi hükmüne göre, menkul malların artırmasında üç defa bağırma
mecbur olup, ilk artırmada teklif edilen en yüksek bedelin, menkulün tespit
edilen değerinin %75’inden aşağı olmaması şartının aranılması zorunludur. Bu
bedele ulaşılamaması halinde satış yapılmayacaktır.
5. 7316 sayılı Kanunla
yapılan değişikle 6183 sayılı Kanunun 85 inci maddesinde menkul malların
elektronik ortamda da satılabileceği ve aynı Kanunla 6183 sayılı Kanuna eklenen
97/A maddesiyle de menkul ve gayrimenkul malların elektronik ortamda satışının
ne şekilde yapılacağının Bakanlığımızca belirleneceği düzenlenmiştir.
Elektronik ortamda satışa ilişkin hususlar bu Tebliğin İkinci Kısım,
“Elektronik Ortamda Satış” başlıklı Dördüncü Bölümünde açıklanmış olup,
alacaklı amme idarelerinin teknik alt yapılarının hazır olmasını müteakip
menkul malların satışı elektronik ortamda da yapılabilecektir.
6. Bozulma, çürüme ve
benzeri sebeplerle korunması mümkün olmayan ya da beklediği zaman önemli bir
değer düşüklüğüne uğrayacağı anlaşılan mallar ile muhafazası tehlikeli veya
masraflı olan mallar ise artırma usulüne başvurulmadan pazarlık usulüne göre
satılabilecektir.
7. Altın, zirai ürün ve
hisse senedi gibi borsası bulunan malların satışının borsalarda yapılması
mümkündür. Bu takdirde, mal açık artırmaya çıkarılmadan doğrudan borsada
satılabilecektir.
8. 6183 sayılı Kanunun
87 nci maddesinde, ilk artırmada teklif edilen en yüksek bedelin, menkulün
tespit edilen değerinin %75’inden aşağı olması veya hiç alıcı çıkmaması halinde
yapılacak işlem açıklanarak, satılamayan menkul malların ilk artırma tarihinden
başlayarak 15 gün içinde uygun görülen zamanlarda tekrar satışa çıkarılacağı ve
bu artırmada verilen bedel ne olursa olsun satışın yapılacağı düzenlenmiştir.
Ancak, fiziki ortamda
yapılan birinci artırmada alıcı çıkmaması nedeniyle satışın gerçekleşmemesi
halinde, malların ikinci artırmasının bir başka il veya ilçede yapılması
mümkündür.
Aynı madde hükmüne
göre, menkul mallar yerinde veya başka bir mahalle götürüldüğü halde yine
satılamaz veya taşıma giderlerinin çokluğu nedeniyle başka yere götürülmesi
uygun görülmezse, ilk artırma tarihinden başlayarak 15 günlük sürenin
bitmesinden itibaren 6 ay içinde pazarlıkla satılacaktır.
6183 sayılı Kanunun
97/A maddesine göre, elektronik ortamda iki defa artırmaya çıkarılmasına rağmen
satılamayan menkul mallar, pazarlık usulüyle yukarıda belirtilen süre içinde
fiziki veya elektronik ortamda satılabilecektir.
Pazarlık usulü ile de
satılamayan mallar borçluya geri verilebileceği gibi uzun bir süre geçtiği
halde satılamayan menkul malların yeniden değerleri tespit edilmek suretiyle
tekrar 6183 sayılı Kanunun 85 inci ve müteakip maddelerine göre fiziki veya
elektronik ortamda satışa çıkarılması da mümkün bulunmaktadır.
9. 6183 sayılı Kanunun
85 inci veya 87 nci maddeleri çerçevesinde satışı yapıldığı halde, menkul malı
satın alan kişinin malı almaktan vazgeçmesi veya satış bedelini ödememesi hali
Kanunun 86 ncı maddesinde düzenlenmiştir.
86 ncı madde hükmüne
göre;
a) 6183 sayılı
Kanunun 85 inci maddesine göre satıldığı halde müşterinin malı almaktan
vazgeçmesi veya verilen mühlet içerisinde bedelin tamamını ödememesi durumunda,
malın ikinci defa artırmaya çıkarılması gerekmektedir.
Maddede bu artırmanın
hangi sürede yapılacağına ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Bununla birlikte,
hacizli malların bir an evvel paraya çevrilerek amme alacağının tahsil
edilebilmesi için mümkün olan en kısa sürede artırmaya çıkarılması ve satış
için süre belirlenmesinde Kanunun 87 nci maddesinde düzenlenen 15 günlük
sürenin esas alınması uygun olacaktır.
İkinci defa yapılan
bu artırmada malın en çok artırana ihale olunması gerekmektedir.
Mal birinci defa
kendisine ihale edilen kimseden,
i) iki ihale bedeli
arasındaki menfi fark ve diğer zararlar ile fark üzerinden hesaplanacak tecil
faizi oranında faizin,
ii) ikinci artırmada
talip çıkmaması halinde ise birinci ihale bedeli ve diğer zararlar ile birinci
ihale bedeli üzerinden hesaplanacak tecil faizi oranında faizin,
derhal 6183 sayılı
Kanun hükümlerine göre tahsil edilmesi gerekmektedir. Takip işlemlerine,
teminat alınmış olması halinde teminatın mahsubu yapıldıktan sonra kalan alacak
için ödeme emri tebliği ile başlanılacaktır. Ayrıca, bu alacağa ihale bedelinin
ödenmesi gerektiği günden (bu tarih hariç) itibaren ödeme tarihine kadar (bu
tarih dahil) geçen süre için basit faiz usulüyle yıllık tecil faizi oranında
faiz hesaplanması gerekmekte olup, ayrıca gecikme zammı tatbik edilmeyecektir.
İkinci ihalede
talipli çıkmaması nedeniyle satışın yapılamaması durumunda, sorumlu olan ilk
ihale alıcısından Kanunun aradığı tüm bedelin tahsil edilmesini müteakip malın
kendisine terk edilmesi gerekmektedir.
b) 6183 sayılı
Kanunun 87 nci maddesinde, ilk artırmada malın satılamaması halinde yapılacak
ikinci artırmaya ilişkin işlemler açıklanmıştır. Bu maddeye göre, ilk artırmada
satılamayan malın 15 gün içerisinde ikinci artırmaya çıkarılması ve bu artırmada
en yüksek bedeli teklif edene ihale edilmesi gerekmektedir. Ancak, ikinci
artırmada mal kendisine ihale olunan kimsenin malı almaktan vazgeçmesi veya
verilen mühlet içinde bedelin tamamını ödememesi durumunda, kişi hakkında
Kanunun 86 ncı maddesinin ikinci fıkrasına göre işlem yapılacaktır.
Ayrıca, birinci
artırmada mal ihale olunmasına rağmen malın alınmasından vazgeçilmesi veya
bedelin tamamının ödenmemesi nedeniyle yapılan ikinci artırmada mal kendisine
ihale olunan kişinin malı almaktan vazgeçmesi veya bedeli ödememesi halinde, bu
kişi hakkında da Kanunun 86 ncı maddesinin ikinci fıkrasına göre işlem
yapılacaktır.
Buna göre, mal ikinci
artırmada kendisine ihale olunmasına rağmen malı almaktan vazgeçen veya bedelin
tamamını ödemeyen kimseden, ikinci ihale bedeli ve diğer zararlar ile ikinci
ihale bedeli üzerinden hesaplanacak tecil faizi oranında faizin derhal 6183
sayılı Kanun hükümlerine göre tahsil edilmesi gerekmektedir. Takip işlemlerine,
teminat alınmış olması halinde teminatın mahsubu yapıldıktan sonra kalan alacak
için ödeme emri tebliği ile başlanılacaktır. Ayrıca, bu alacağa ihale bedelinin
ödenmesi gerektiği günden (bu tarih hariç) itibaren ödeme tarihine kadar (bu
tarih dahil) geçen süre için basit faiz usulüyle yıllık tecil faizi oranında
faiz hesaplanması gerekmekte olup, ayrıca gecikme zammı tatbik edilmeyecektir.
Aranan bedellerin tamamının tahsilini müteakip mal kendisine terk edilecektir.
7316 sayılı Kanunla
yapılan değişiklik sonucunda 6183 sayılı Kanunun 86 ncı maddesine göre hesaplanması
gereken faizin, %5 oranı yerine tecil faizi oranının dikkate alınarak
hesaplanması gerekmektedir. Buna göre, 7316 sayılı Kanunun yayımlandığı
tarihten itibaren yapılacak satışlara bu yeni düzenlemenin uygulanması
gerekmektedir. Ayrıca, tecil faiz oranında yapılacak değişikliklerin faiz
hesabında dikkate alınacağı tabiidir.
10. 6183 sayılı Kanun
hükümlerine göre, değer tespiti yapılarak satışa çıkarılan menkullerin
satışında izlenecek usul ve aranılacak bedel belirlenmiş olmakla birlikte, 86
ncı ve 87 nci madde hükümlerine göre yapılacak satışlarda, tahsil dairesinin
Kanunun 62 nci maddesinde yer alan “Tahsil dairesi alacaklı amme idaresi ile
borçlunun menfaatlerini mümkün olduğu kadar telif etmekle mükelleftir.”
hükmünün de satış bedeli açısından dikkate alacağı tabiidir. Ayrıca, 74 üncü
maddede yer alan hükümler çerçevesinde satış bedelinin amme alacağına rüçhanlı
olan alacaklar ile takip giderlerini aşmaması halinde de tahsil dairesi
satıştan vazgeçebilecektir.
ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM
Gayrimenkul
Malların Haczi ve Satışı
I- Gayrimenkul
Malların ve Gemilerin Haczi
1. (Değişik:RG-11/9/2013-28762)
6183 sayılı Kanunun
5904 sayılı Kanunla değişik 88 inci maddesinde, “Her türlü gayrimenkul
malların, gemilerin haczi sicillerine işlenmek üzere haciz keyfiyetinin tapuya
veya gemi sicillerinin tutulduğu daireye tebliğ edilmesi suretiyle yapılır.
Tahsil dairelerince düzenlenen haciz bildirileri, alacaklı tahsil dairelerince
ya da alacaklı amme idaresi vasıtasıyla, posta yerine elektronik ortamda tebliğ
edilebilir ve bu tebligatlara elektronik ortamda cevap verilebilir. Elektronik
ortamda yapılacak tebliğe ve cevapların elektronik ortamda verilebilmesine
ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
Gayrimenkul haczi,
bunların hasılat ve menfaatlerine de şamildir. Ancak borçlunun başkaca bir
geliri yoksa kendisinin ve ailesinin geçimleri için kafi miktarda mahsulden
veya satıldıkça bedelinden münasip miktarı borçluya bırakılır.
Alacaklı tahsil
dairesi, haczedilen gayrimenkul ve gemilerin idaresi ve işletilmesi, menfaat ve
hasılatın toplanması için gereken tedbirleri alır.” hükmü yer almaktadır.
Bu hükme istinaden,
gayrimenkul mallar ve gemilerin haczi için, haciz keyfiyetinin tapuya veya gemi
sicillerinin tutulduğu daireye tebliğ edilmesi gerekmektedir. 5904 sayılı
Kanunla maddede yapılan değişiklikle Bakanlığımıza verilen yetkiye istinaden,
alacaklı amme idarelerinin Bakanlığımızın (Gelir İdaresi Başkanlığının) uygun
görüşünü de almak suretiyle ilgili idarelerle yapacakları anlaşmalar
çerçevesinde, elektronik imza ya da şifre kullanılmak suretiyle haciz
bildirilerinin elektronik ortamda bu idarelere tebliğ edilmesi ve elektronik
ortamda cevaplarının alınması, elektronik ortamda tebliğ edilecek haciz
bildirilerinde birden fazla amme borçlusu için tebligat yapılabilmesi ve
cevaplarının alınması uygun görülmüştür.
2. Gayrimenkul ve
gemilerin, gerek teminat olarak alınmaları ve gerekse ihtiyati veya kat’i
olarak haczedilmeleri durumlarında, tahsil dairelerince amme alacağı tutarının
haciz bildirilerinde mutlaka bildirilmesi zorunludur. Düzenlenecek haciz
bildirilerinin amme alacağının aslını ve fer’ilerini kapsamasına dikkat
edilmesi gerekmektedir.
Bu şekilde hacze konu
olan amme alacağı tutarının haciz tarihinden sonra artması halinde re'sen;
borçlusu tarafından ödemede bulunulmak veya diğer şekillerde tahsilat yapılmak
suretiyle azalması halinde de ilgililerin talebi üzerine son durumları (bakiye
tutarı) ilgili tapu veya gemi siciline bildirilir.
3. 6183 sayılı Kanunun
88 inci maddesi hükmü gereğince, gayrimenkulün haczi onun hasılat ve
menfaatlerini de kapsamaktadır. Bu nedenle tahsil dairesinin, haczettiği
gayrimenkulün hasılat ve menfaatlerini toplaması, idare ve işletilmesi için
lazım gelen tedbirleri bizzat alması gerekir.
4. 6183 sayılı Kanun
hükümlerine göre, teminat olarak gösterilen gayrimenkullerin teminat olarak
kabulü, ihtiyaten veya kat’i hacizleri sırasında aşağıdaki açıklamaların
dikkate alınması gerekmektedir.
a) 4721 sayılı Türk
Medeni Kanununun 684 üncü maddesi ile bir şeye malik olan kimsenin o şeyin
bütünleyici parçasına da malik olacağı, bütünleyici parçanın (mütemmim cüz),
yerel âdetlere göre asıl şeyin temel unsuru olan ve o şey yok edilmedikçe,
zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiştirilmedikçe ondan ayrılmasına olanak
bulunmayan parça olduğu hükme bağlanmıştır. Örneğin, bir binadan tahripsiz
olarak ayrılmayan veya ayrıldığı takdirde tesis ve inşaatın büyük hasar
görmesine neden olacak olan kalorifer, su ve elektrik tesisatı gibi.
Eklenti (teferruat)
ise aynı Kanunun 686 ncı maddesine göre, asıl şey malikinin anlaşılabilen
arzusuna veya yerel âdetlere göre, işletilmesi, korunması veya yarar sağlaması
için asıl şeye sürekli olarak özgülenen ve kullanılmasında birleştirme, takma
veya başka bir biçimde asıl şeye bağlı kılınan taşınır maldır. Bir şeye ilişkin
tasarruflar, aksi belirtilmedikçe onun eklentisini de kapsar. Örneğin, bir otel
binasının içindeki möbleler ve bir tekstil fabrikasının içindeki tezgahlar
gibi.
4721 sayılı Kanunun
684 üncü maddesi gereğince, bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici
parçalarına da (mütemmim cüzlerine de) malik olur. Bu sebeple bütünleyici
parçalar asıl şeyin tabi olduğu hukuki hükümlere tabidir ve bunlar asıl şeyden
ayrılmadıkça üzerlerinde bağımsız bir hak tesis edilemeyeceği gibi temlik ve
haciz edilemez. Eklenti ise, yukarıda belirtildiği üzere müstakil varlığı olan
menkul bir maldır.
Ancak, 4721 sayılı
Kanunun 686 ncı maddesinin birinci fıkrasında “Bir şeye ilişkin
tasarruflar, aksi belirtilmedikçe onun eklentisini de kapsar.” hükmü yer
almaktadır. Dolayısıyla, yapılan bir ipotek işleminde eklentinin hariç
bırakıldığı kararlaştırılmış ve bu karar tapu siciline kayıt ettirilmiş ise o
takdirde eklenti ipoteğe dahil olmayacağından müstakilen haczi mümkündür.
4721 sayılı Kanunun
862 nci maddesinde, “Rehin, taşınmazı bütünleyici parçaları ve eklentileri
ile birlikte yükümlü kılar. Rehnin kuruluşu sırasında makine, otel döşeme
eşyası gibi açıkça eklenti olarak gösterilen ve tapu kütüğünde beyanlar
sütununa yazılan şeyler, kanuna göre bu nitelikte olamayacakları ispat
edilmedikçe eklenti sayılır. Üçüncü kişilerin eklentiler üzerindeki hakları
saklıdır.” hükmü yer almaktadır.
b) Fabrika ve benzeri müesseselerin
makine ve mallarının teminat olarak gösterilmesi halinde,
- Bunların kabulünden
önce mahiyetleri ile hukuki durumlarının araştırılması,
- Yapılacak bu
araştırmalar esnasında bina ile makinelerin iktisadi bir bütünlük teşkil
ettiğinin (binanın makinelere uygun bir şekilde yapıldığının, bütün makinelerin
betonla yere veya duvarlara sabitlendiğinin, bunların çıkarılmasının binayı
tahrip etmeden mümkün olmayacağının ve bu işlemlerin binanın kıymetini
azaltacağının) tespit edilmesi halinde, söz konusu gayrimenkulün bütünleyici
parçası sayılması,
- Şayet bu makineler
mahalli örfe ve malikin sarih arzusuna göre fabrikanın işletilmesi veya
muhafazası için daimi bir tarzda tahsis edilmiş ve takılmışsa ve bunların
fabrikadan çıkarılması halinde binanın tahribi mevzubahis değilse bu
makinelerin eklenti olarak kabul edilmesi,
gerekmektedir.
Dolayısıyla, fabrika
içindeki makineler veya sair mallar teminat olarak gösterildiği durumlarda
öncelikle bunların mahiyetlerinin (bütünleyici parça mı, eklenti mi yoksa bu
kavramların kapsamına dahil olmayan başka bir mal mı olduğunun) tespit edilmesi
ve eklenti olduğunun tespit edilmesi durumunda hukuki durumunun araştırılması
lazımdır.
Bu nedenle,
eklentinin tabi olduğu gayrimenkulün üçüncü bir şahsa ipotekli bulunup
bulunmadığı, ipotekli ise, eklentinin ipoteğe dahil olup olmadığı, hakkında
tapu sicilinde bir kaydın bulunup bulunmadığı hususları tapu idarelerinden (ve
ayrıca mal sahibinden) sorularak tespit edilir.
Yapılan bu
araştırmayı müteakip;
- Gayrimenkul
ipotekli değilse,
- Gayrimenkul eklenti
hariç tutulmak suretiyle ipotek edilmişse,
teminat olarak
verilmek istenilen eklentinin, menkul mallar gibi haczedilerek teminat olarak
kabul edilmesi, aksi halde bunların teminat olarak kabul edilmemesi gerekir.
c) Teminat olarak
alınacak menkul mallar, tapu kaydına eklenti olarak kaydettirilmemişse
haczinden evvel bunların sahibinden eklenti olduğunun tapu kütüğünün beyanlar
hanesine kaydettirilmesi istenecek ve gerekli tescil yaptırıldıktan sonra da bu
mallar haczedilecektir.
Düzenlenen haciz
tutanağı ile haciz varakası tahsil dairesince Tapu Sicil Müdürlüğüne ayrıca bir
yazı ile gönderilerek, 4721 sayılı Kanunun 796 ncı maddesi çerçevesinde varsa
gayrimenkul üzerindeki intifa hakkının tapu kütüğüne yeni tescil edilmiş
eklentileri kavramayacağı ve aynı Kanunun 1010 uncu maddesi gereğince bunların
hacizli olduğu, ileride gayrimenkulün rehni halinde hacze konu olan eklentinin
rehinden istisna edilmesi gerektiği hususunun tapu siciline şerhi temin edilir.
d) 1447 sayılı Ticari
İşletme Rehni Kanununun “Rehin hakkının doğumu” başlıklı 5
inci maddesinin birinci fıkrasında, “Rehin hakkı ticari işletme sahibinin veya
kredi müessesesinin veya alacaklının yazılı talebi üzerine ticari işletmenin
kayıtlı bulunduğu Ticaret veya Esnaf ve Sanatkar Siciline tescil ile doğar.”
aynı maddenin dördüncü fıkrasında “Ticaret veya Esnaf ve Sanatkar
Sicilindeki kayda istinat ederek rehin hakkı iktisabedenin bu iktisabı
muteberdir.”,
Aynı Kanunun 4 üncü
maddesinde de, “…Sözleşmede, rehne dair unsurların tam listesi de
ayırdedilmelerini mümkün kılacak özellikleri ile birlikte yer alır.”
hükümlerine yer verilmiştir.
Öte yandan, 21.08.1972
tarih ve 14238 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Ticari
İşletme Rehni Sicili Tüzüğünün 4 üncü maddesinde; “Ticari işletme rehni
sicili alenidir. Herkes sicilde bir kayıt bulunup bulunmadığı ve varsa mahiyeti
hakkında, sözlü ve yazılı bilgi verilmesini sicil memurundan isteyebilir.”
ve 6 ncı maddesinin (a) bendinde; “Ticaret veya esnaf ve sanat sicili
memuru, … ticari işletmenin üzerinde faaliyet gösterdiği gayrimenkul işletme
sahibine ait ise bu gayrimenkulün tapu kütüğündeki beyanlar hanesine işlenmek
üzere tapu sicil muhafızlığı veya memurluğuna yazı ile bilgi verir.”
hükmüne yer verilmiştir.
1447 sayılı Ticari
İşletme Rehni Kanunu ile Ticari İşletme Rehni Sicili Tüzüğünün yukarıda
belirtilen hükümlerine göre rehin hakkı, ticari işletmenin kayıtlı bulunduğu
Ticaret veya Esnaf ve Sanatkar Siciline tescil edilmesi ile doğacağından, bu
hakkın doğduğu tarihten itibaren herkese karşı ileri sürülebilmesi mümkündür.
Ticari işletme rehninde rehin hakkının doğabilmesi için bu hakkın ticari
işletmenin üzerinde faaliyet gösterdiği gayrimenkulün beyanlar hanesine şerh
edilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır.
Dolayısıyla, fabrika,
otel gibi işletmelerin içinde bulunan menkul malların haczi sırasında bu
malların eklenti olup olmadığına bakılacağı gibi tapu kütüğünde bir kayıt
olmasa da borçluya ait bu malların rehinli olup olmadıklarının Ticaret Sicil
Memurluklarından araştırılması gerekmektedir.
(Ek
paragraf:RG-8/6/2021-31505) Diğer taraftan, teslimsiz taşınır rehin hakkının güvence
olarak kullanımının yaygınlaştırılması amacıyla 20/10/2016 tarihli ve 6750
sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu 28/10/2016 tarihli ve 29871
sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak 1/1/2017 tarihinde yürürlüğe girmiş olup,
anılan Kanunun 17 nci maddesiyle 1447 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmıştır.
(Ek
paragraf:RG-8/6/2021-31505) Ancak, 6750 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin
ikinci fıkrasında 1/1/2017 tarihinden önce ticari işletme veya esnaf
işletmeleri üzerinde tesis edilen rehin haklarına ilişkin ilgili mevzuat
hükümlerinin uygulanmaya devam edeceği hüküm altına alındığından, 1/1/2017
tarihinden önce kurulmuş ticari işletme veya esnaf işletmeleri üzerinde tesis
edilen rehin haklarının tespiti açısından yukarıda yer verilen açıklamalar
çerçevesinde işlemlerin tekemmül ettirilmesi gerekmektedir.
(Ek
paragraf:RG-8/6/2021-31505) 6750 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci
fıkrasında, rehin hakkının tesisi amacıyla Rehinli Taşınır Sicili kurulduğu,
aynı maddenin ikinci fıkrasında Rehinli Taşınır Sicilinin aleni olduğu hükmüne
yer verilmiştir.
(Ek
paragraf:RG-8/6/2021-31505) 31/12/2016 tarihli ve 29935 üçüncü mükerrer sayılı Resmî
Gazete’de yayımlanarak 1/1/2017 tarihinde yürürlüğe giren Rehinli Taşınır Sicili
Yönetmeliğinin 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında “Sicil hizmetlerinin ifası
amacıyla Taşınır Rehin Sicil Sistemi kurulur. Bu Sistem kısaca TARES olarak
adlandırılır.” hükmü, 17 nci maddesinin ikinci fıkrasında “Sicile tescil edilen
hususlar alenidir...” hükmü, 30 uncu maddesinin birinci fıkrasında “İlgisini
ispat eden herkes sicilde sorgulama işlemi yapabilir.” hükmü, aynı maddenin
ikinci fıkrasında “Sorgulama işlemleri, herhangi bir sicil birimi aracılığıyla
ya da elektronik ortamda yapılabilir.” hükmü yer almaktadır.
(Ek
paragraf:RG-8/6/2021-31505) 6750 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında
rehin hakkının, rehin sözleşmesinin Rehinli Taşınır Siciline tescil edilmesiyle
kurulacağı, aynı maddenin altıncı fıkrasında rehin sözleşmesinde, tarafların
kimler olduğu, borcun konusu ve tutarının ne olduğu, rehne konu varlık ile bu
varlığın ayırt edici özelliklerinin neler olduğu hususlarının yer alması
gerektiği hüküm altına alınmıştır.
(Ek
paragraf:RG-8/6/2021-31505) 6570 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci
fıkrasında, üzerinde rehin hakkı kurulabilecek taşınır varlıklar tadadi olarak
sayılmış olup, aynı maddenin ikinci fıkrasında, ticari işletme ve esnaf
işletmesinin tamamı üzerinde rehin kurulması halinde, rehnin kuruluşu anında işletmenin
faaliyetine tahsis edilmiş olan her türlü varlığın rehnedilmiş sayılacağı
hükmüne yer verilmiştir.
(Ek
paragraf:RG-8/6/2021-31505) Diğer taraftan, 6750 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin
beşinci fıkrasında ise “Tapu kütüğüne herhangi bir nedenle tescil edilen
taşınırlar bu Kanun kapsamında değildir.” hükmü yer almaktadır.
(Ek
paragraf:RG-8/6/2021-31505) 6750 sayılı Kanunun yukarıda belirtilen hükümlerine göre
rehin hakkı, Rehinli Taşınır Siciline tescil edilmesi ile doğacağından, bu
hakkın doğduğu tarihten itibaren herkese karşı ileri sürülebilmesi mümkündür.
6750 sayılı Kanun kapsamında rehin hakkının doğabilmesi için de bu hakkın
ticari işletmenin üzerinde faaliyet gösterdiği gayrimenkulün beyanlar hanesine
şerh edilmesi zorunluluğu bulunmamakla birlikte, tapu kütüğüne herhangi bir
nedenle tescil edilen taşınırlar için 6750 sayılı Kanun kapsamında rehin hakkı
kurulması da mümkün bulunmamaktadır. Dolayısıyla, 6750 sayılı Kanun kapsamında
rehnedilmesi mümkün olan taşınırların haczi sırasında bu taşınırlar için tapu
kütüğünde herhangi bir kayıt olmaması durumunda bu malların rehinli olup
olmadıklarının Rehinli Taşınır Sicilinden araştırılması gerekmektedir.
e) Fabrika içinde
bulunan makineler ya da otel işletmelerinde kullanılan menkul malların teminat
olarak alınması suretiyle borçları gerek 6183 sayılı Kanuna göre tecil edilmesi
nedeniyle gerekse 2577 sayılı Kanununa göre, teminat karşılığında verilmiş
yürütmeyi durdurma kararları üzerine takibi durdurulmuş bulunan borçluların,
teminatlarının durumları yukarıda açıklandığı şekilde gözden geçirilecek,
bunların ipoteğe dahil bulunduğu veya üzerinde işletme rehni olduğu anlaşıldığı
takdirde, borçludan derhal teminat vermesi istenecektir.
Borçlu, mevcut borcu
karşılayacak şekilde 6183 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinde sayılan mallardan
herhangi birisini teminat olarak verdiği takdirde evvelce teminat olarak alınan
eklenti serbest bırakılarak tecil işlemi devam ettirilecek veya yürütmeyi
durdurma kararının gereği yerine getirilecektir. Aksi halde aynı maddenin son
fıkrası gereğince teminatın değerini kaybettiği kabul edilerek amme alacağının
tahsili cihetine gidilecektir.
f) Bu bölümde açıklanan
hususlara ilave olarak, yapılacak menkul hacizlerinde 6183 sayılı Kanunun 12
nci maddesi hükmü de göz önünde bulundurulacaktır.
5. 6183 sayılı Kanunun
89 uncu maddesine göre, gayrimenkul haczedildiğinde, gayrimenkul kendilerine
rehnedilmiş alacaklılara tapu idaresince haciz hakkında bilgi verilmesi
gerekmektedir.
II- Gayrimenkullerin
Satışı
1. (Değişik:RG-8/6/2021-31505)
6183 sayılı Kanunun 7316 sayılı Kanunla
değiştirilen 90 ıncı maddesinde “Gayrimenkuller, satış komisyonlarınca fiziki
veya elektronik ortamda açık artırma ile satılır. Satış komisyonunun oluşumu alacaklı
amme idarelerince belirlenir. Komisyonun çalışma usul ve esaslarını belirlemeye
Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilidir.” hükmü yer almaktadır.
Buna göre, tahsil dairelerince haczedilmiş
olan gayrimenkullerin satılmalarına ilişkin olarak aşağıda yapılan
açıklamaların dikkate alınması gerekmektedir.
a) 6183 sayılı Kanuna göre haczedilmiş olan
gayrimenkuller satış komisyonları tarafından fiziki veya elektronik ortamda
açık artırma usulüne göre satılabilecektir.
Elektronik ortamda satışa ilişkin hususlar bu
Tebliğin İkinci Kısım, “Elektronik Ortamda Satış” başlıklı Dördüncü Bölümünde
açıklanmış olup, alacaklı amme idarelerinin teknik alt yapılarının hazır
olmasını müteakip gayrimenkul malların satışı elektronik ortamda da
yapılabilecektir.
b) 6183 sayılı Kanunun 90 ıncı maddesinde
7316 sayılı Kanunla yapılan değişiklik sonrasında satış komisyonlarının
oluşumunun alacaklı amme idarelerince belirlenmesi gerekmektedir. Buna göre,
Devlet, il özel idareleri ve belediyeler satış komisyonlarını kendi çalışanları
arasından teşkil etmeye yetkilidir.
Bu kapsamda,
Bakanlığımıza bağlı tahsil dairelerince haczedilen gayrimenkullerin
satışlarında yetkili olacak satış komisyonları aşağıda belirtilen şekilde
oluşturulacaktır.
Alacaklı Tahsil
Dairesi
|
Satış Komisyonu
|
Başkan
|
Üye
|
Üye
|
Büyük Mükellefler Vergi Dairesi
Başkanlığı
|
Tahsilattan Sorumlu Grup Müdürü
|
Tahsilat Müdürlüğünden Sorumlu Müdür
|
Tahsilat Müdürlüğünde Görevli Memur
|
Eskişehir Vergi Dairesi Başkanlığı
|
Tahsilattan Sorumlu Grup Müdürü
|
Satış Müdürlüğünden Sorumlu Müdür
|
Satış Müdürlüğünde Görevli Memur
|
Vergi Dairesi Müdürlüğü
|
Vergi Dairesi Başkanlığı;
a)Bulunan Yerlerde Tahsilattan
Sorumlu Grup Müdürü
b)Bulunmayan Yerlerde Gelir Müdürlüğünün Bağlı Olduğu Defterdar Yardımcısı
|
Alacaklı/Niyabeten Takibi Yapan
Vergi Dairesinin Müdürü
|
Alacaklı/Niyabeten Takibi Yapan
Vergi Dairesinin Kovuşturma Bölümünden Sorumlu Müdür Yardımcısı
|
Malmüdürlüğü
|
Vergi Dairesi Başkanlığı;
a)Bulunan Yerlerde Tahsilattan
Sorumlu Grup Müdürü
b)Bulunmayan Yerlerde Gelir Müdürlüğünün Bağlı Olduğu Defterdar Yardımcısı
|
Alacaklı/Niyabeten Takibi Yapan Malmüdürlüğünün
Müdürü
|
Alacaklı/Niyabeten Takibi Yapan Malmüdürlüğünün
Gelir Servisi Şefi
|
Satış komisyonu başkan
veya üyelerinin görevlerinin başında bulunmaması veya belirlenen unvanlarda
memur bulunmaması halinde bunlara vekalet edenler başkan veya üye sıfatıyla
komisyonda görev yaparlar. (Ek cümle:RG-7/7/2022-31889) Şu kadar ki,
satış komisyonuna başkanlık yapacak defterdar yardımcısının olmadığı yerlerde
satış komisyonuna defterdar başkanlık yapar.
Satış komisyonu başkanının birden fazla satış
komisyonunda görev yapması gereken hallerde, vergi dairesi başkanları ve vergi
dairesi başkanlığının bulunmadığı yerlerde defterdarlar, bu kişi yerine aynı
unvana sahip memuru satış komisyonu başkanı olarak görevlendirebilirler.
c) 6183 sayılı Kanunun 90 ıncı maddesinde
satış komisyonlarının çalışma usul ve esaslarının Bakanlığımızca belirleneceği
düzenlenmiş olup, bu komisyonların aşağıdaki şekilde çalışmaları uygun
bulunmuştur.
Buna göre, satış komisyonları;
i) Başkan ve üyelerden oluşur.
ii) Başkanın daveti üzerine toplanır.
iii) Çalışmalarına üyelerin katılması
zorunludur.
iv) Çalışmalarına mazereti olan üyelerin
yerine yedek üyeler katılır.
v) Üye tam sayısıyla toplanır.
vi) Oybirliği ile karar alır.
vii) Başkan ve üyeleri 6183 sayılı Kanunun
108 inci maddesi hükmünü dikkate alarak görev yapar.
viii) Çalışmalarının sekretarya hizmetleri
alacaklı amme idaresince uygun görülen birimlerce yürütülür.
Bakanlığımıza bağlı
tahsil dairelerince takip edilen alacaklar için oluşturulan satış
komisyonlarının sekreterya hizmetleri alacaklı tahsil dairesince yürütülür.
Ancak, vergi dairesi başkanları ve vergi dairesi başkanlığının bulunmadığı
yerlerde defterdarlar, gerek görmeleri halinde sekreterya hizmetlerini,
ilgisine göre tahsilat grup müdürlüğüne bağlı müdürlüğe/gelir müdürlüğüne
yaptırabilirler. Sekreterya hizmetlerinin bu müdürlüklere verilmesi halinde
komisyon üyesi olan “Alacaklı/Niyabeten Takibi Yapan Vergi Dairesinin
Kovuşturma Bölümünden Sorumlu Müdür Yardımcısı” ve “Alacaklı/Niyabeten Takibi
Yapan Malmüdürlüğünün Gelir Servisi Şefi” yerine ilgilisine göre tahsilat grup
müdürlüğüne bağlı müdür/gelir müdürü görevlendirilebilir.
(Ek
paragraf:RG-13/8/2024-32631) Komisyon, satışın gayrimenkulün bulunduğu
yerdeki tahsil dairesinin satış mahalli yerine vergi dairesi
başkanlığının/defterdarlığın satış mahallinde yapılmasına karar verebilir.
2. 6183 sayılı Kanunun
91 inci maddesine göre de, satışa çıkarılacak gayrimenkullere bilirkişinin
mütalaası alınmak suretiyle satış komisyonu tarafından rayiç değer biçilmesi
gerekmektedir.
3. 6183 sayılı Kanunun 92
nci maddesinde gayrimenkullerin satış şartnamesinde hangi kayıtların yer alması
gerektiği hükme bağlanmıştır. Madde hükmüne göre tahsil dairesince satılacak
gayrimenkul mallar için her bir gayrimenkul itibarıyla ayrı şartname
düzenlenmesi gerekmekte olup, şartname örneği tebliğ ekinde (EK-7) yer
almaktadır.
Şartnamede
gösterilecek hususlar ekli örnekte belirtilmiş olup, şartnamenin
hazırlanmasında ayrıca aşağıdaki açıklamaların da dikkate alınması
gerekmektedir.
Şartnamenin;
- 3 numarasında gayrimenkulün
tapu kaydı, varsa kadastro çapı, sair evsafı, durumu ve hususi vasıfları
tafsilatlı bir şekilde gösterilecek, müştemilatı ve eklentileri açıkça
belirtilecektir.
- 6 numarasında,
teminatın gayrimenkule biçilmiş değerin %7,5’u oranında olacağı ve teminat
olarak 94 üncü madde gereğince 10 uncu maddenin 1-4 üncü bentlerinde yazılı
bulunan teminatların kabul edileceği belirtilecektir.
- 7 numarasında,
gayrimenkul üzerindeki irtifak hakları, gayrimenkul mükellefiyetleri,
ipotekler, ipotekli borç senetleri, irad senetleri hakkında tapu kaydında
mevcut bilgiler gösterilecektir.
- 8 numarasında,
satılığa çıkarılan gayrimenkulün üzerinde mevcut olan irtifak hakkı,
gayrimenkul mükellefiyeti, ipotek, ipotekli borç senedi ve irad senedinden
hangileriyle birlikte satılacağı yazılacaktır.
Satış şartnamesinin,
isteyenlere verilmek veya gösterilmek üzere, yeterli sayıda örneği
hazırlanacaktır. Şartnamenin tasdikli bir örneği gayrimenkule ait satış dosyası
ile birlikte satış komisyonuna gönderilecek, tasdikli bir örneği de borçluya
ait takibat dosyasına konulacaktır.
4. Gayrimenkul Satış
İlanı
6183 sayılı Kanunun
93 üncü maddesinde, gayrimenkul satış ilanlarının yer, süre ve şekillerine ait
genel esasların Bakanlığımızca belirleneceği hükme bağlanmıştır. Anılan madde
ile Bakanlığımıza verilen yetkiye istinaden, gayrimenkul satışında ilanların
aşağıda gösterilen esaslar çerçevesinde yapılması uygun görülmüştür.
4.1. İlanda Yer
Alacak Hususlar
Gayrimenkul satış
ilanında:
1- Satışa çıkarılan
gayrimenkulün bulunduğu mahalle, cadde, sokak, kapı ve daire numarası,
2- Satışa çıkarılan
gayrimenkulün durumu, tapu kaydı, varsa kadastro çapı, evsafı ile hususi
vasıfları, müştemilat ve eklentileri,
3- Gayrimenkulün artırılmasına
esas olmak üzere satış komisyonunca biçilen rayiç değer,
4- Artırmaya iştirak
için alınacak teminatın tutarı ve nelerin teminat olarak alınacağı,
5- Gayrimenkulün
satışının yapılacağı yer, gün ve saat,
6- Gayrimenkul satış
şartnamesinin nereden alınabileceği veya nerede görülebileceği,
7- (Değişik:RG-8/6/2021-31505)
Teminatın yatırıldığına ilişkin makbuzun nereye ve hangi tarihe kadar ibraz
edileceği, malın ihale edilmesi halinde alınan teminatın ihale bedelinden
mahsup edileceği, malın alınmasından vazgeçilmesi veya bedelin tamamının
ödenmemesi durumunda 6183 sayılı Kanun kapsamında doğacak yükümlülüklerin
teminattan mahsup edileceği, mahsup sonrasında teminattan artan bir tutar
olması halinde ise bu tutarın doğrudan bütçeye irat kaydedileceği,
8- Gayrimenkul malın
satışında verilen bedel, gayrimenkule biçilen rayiç değerin %75’ini bulmadığı
ve şayet artırılan bedel amme alacağına rüçhanı olan alacakların tutarından
fazlaya çıkmadığı ve yapılmış ve/veya yapılacak masrafları karşılamadığı
takdirde, en çok artıranın taahhüdü baki kalmak şartıyla artırmanın 7 gün daha
uzatılarak, 7 gün sonraki tarih de belirtilmek suretiyle, gayrimenkulün aynı
mahalde ve aynı saatte tekrar artırmaya çıkarılacağı,
9- İş bu ilanın tapu
kaydında adresi bulunmayan ilgililer ile tapu kaydında ad ve adresleri geçip de
tebliğ edilemeyen ilgililere de tebliğ yerine kaim olduğu,
hususları yer
alacaktır.
(Değişik alt bölüm:RG-13/8/2024-32631)(48) Gayrimenkul satışı, artırma tarihinden en az 15 gün önce
başlamak şartıyla aşağıdaki usullerde ilan edilir.
1- Gayrimenkule biçilen rayiç değerin 750 bin liranın (bu tutar
dâhil) altında olması halinde gayrimenkulün satış ilanı; tahsil dairesinin
ilana mahsus alanlarına asılacaktır. Ayrıca, Bakanlığımıza bağlı tahsil
dairelerinin bu ilanları, ilgili vergi dairesi başkanlığının/defterdarlığın ve
Gelir İdaresi Başkanlığının internet sitelerinde, diğer amme idarelerinin satış
ilanları ise kendi internet sitelerinde, ihalenin bitimine kadar
yayımlanacaktır.
2- Gayrimenkule biçilen rayiç değerin 750 bin liranın üzerinde
ancak 5 milyon liranın altında olması halinde, gayrimenkul satış ilanı; (1)
numaralı bentte belirtilen ilandan başka gayrimenkulün bulunduğu yerde
yayımlanan yerel bir gazetede veya internet haber sitesinde bir defa
yayımlatılacaktır. Gayrimenkulün bulunduğu yerde yerel bir gazete veya internet
haber sitesi merkezinin bulunmaması hâlinde satış ilanı, tahsil dairesinin
belirleyeceği aynı il mülki sınırları içinde bulunan başka bir yerdeki yerel
bir gazete veya internet haber sitesinde yayımlatılacaktır.
3- Gayrimenkule biçilen rayiç değerin 5 milyon lira ve üzerinde
olması halinde gayrimenkul satış ilanı; (1) ve (2) numaralı bentlerde açıklanan
esaslar çerçevesinde yapılan ilanlara ilave olarak Resmî İlan ve Reklam
Yönetmeliğine göre genel kategoride yer alan internet haber sitesinde bir defa
yayımlatılacaktır.
4- Bu bölümde, satış ilanının yapılacağı yerin tayini için esas
alınan tutarlar, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere bir önceki yıl
için 213 sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve
ilân edilen yeniden değerleme oranında artırılır. Bu şekilde hesaplanan tutarın
5 bin lirayı aşmayan kısmı dikkate alınmaz.
5- Gazeteler ve internet haber sitelerinden başka vasıtalarla
yapılan ilanlarda ilanın yapıldığı ayrıca tanzim edilecek tutanakla
belgelendirilecektir.
4.3. İlanın Tebliği
6183 sayılı Kanunun
93 üncü maddesine göre hazırlanan gayrimenkul satış ilanının birer örneği;
borçluya veya vekil ya da mümessiline ve gayrimenkulün tapu sicilinde hakkı
kayıtlı bulunanlardan adresi belli olanlara tebliğ edilecektir.
Bu hükme göre,
borçluya veya vekil ya da mümessiline satış ilanının tebliği zorunlu olup,
yapılacak tebliğlerde 213 sayılı Kanun hükümleri uygulanacaktır. Gayrimenkul
satış ilanı, gayrimenkulün tapu sicilinde hakkı kayıtlı bulunanların tapu
sicilindeki adreslerine tebliğ edilecektir. Tebligat yapılamaması halinde,
gayrimenkulün satış ilanı, tapu kaydında adresi bulunmayan ilgililer ile tapu
kaydında ad ve adresleri geçip de tebliğ edilemeyen ilgililere de tebliğ yerine
geçecektir.
5. 6183 sayılı Kanun,
gayrimenkullerin ihale yöntemiyle satışını ve bu satışlarda artırma usulünü
benimsemiştir.
Kanunun 94 ila 98
inci maddelerinde, haczedilen gayrimenkul malların artırma ve ihalesi,
artırmanın uzatılması, ihalenin yapılamaması hallerinde uygulanacak hükümler,
gayrimenkul satış bedelinin tahsili, gayrimenkullerin teferruğu ve geri
verilmesi hususları düzenlenmiştir.
Gayrimenkulün ilk
ihalesini düzenleyen 94 ve 95 inci maddelerde artırma usulü ve artırmalarda
aranılacak bedel açıklanmıştır.
- 94 üncü madde ile,
gayrimenkul artırmasında üç defa bağırma mecburiyeti getirilmiş, ilk artırmada
teklif edilen en yüksek bedelin gayrimenkulün rayiç değerinin
% 75’inden aşağı olmaması
ve rüçhanlı alacaklar ile takip masraflarını aşması şartı aranılmıştır. İlk
artırmada Kanunun aradığı bedele ulaşılamaması halinde satış yapılmayacaktır.
- 95 inci madde ile
de, ilk artırmada 94 üncü maddenin aradığı bedelin elde edilememesi halinde
yapılacak işlem açıklanarak, artırmanın uzatılması olarak ifade edilen ikinci
artırma düzenlenmiştir.
Buna göre, ilk
artırmada satılamayan gayrimenkulün, ilk artırmada en çok artıranın taahhüdü
baki kalmak kaydıyla, ilk artırma tarihini takip eden 7 nci günün aynı saatinde
ikinci artırması yapılacaktır. Bu artırmada da teklif edilen bedelin rüçhanlı
alacaklar ile takip masraflarını aşması koşuluyla, ilk artırmada önerilen bedel
de dikkate alınarak en yüksek bedeli önerene satış yapılacaktır.
İlk artırmada
herhangi bir pey sürülmemiş olması veya hiçbir alıcının iştirak etmemiş olması
hali de, Kanunun 94 üncü maddesinin aradığı bedele ulaşılamaması hali olarak
kabul edilecek ve 95 inci madde hükmüne göre ikinci artırmaya geçilecektir.
- Kanunun 96 ncı
maddesinde, 94 ve 95 inci maddelerine göre yapılan artırmalarda istekli
çıkmaması veya teklif edilen bedelin 95 inci maddede yazılı bedele ulaşmaması
halinde, amme idaresince teferruğ edilinceye kadar gayrimenkul üzerindeki
haczin devam edeceği hükme bağlanmıştır. Ancak bu hükümde yer alan teferruğ
edilinceye kadar haczin devam edeceğine ilişkin belirleme her hal ve takdirde
amme alacağının tahsil edilememiş olması halini kavramaktadır. Hacze konu amme
alacağının ve diğer takipli alacakların tahsili halinde haczin kaldırılacağı
tabiidir.
Aynı maddede haciz
devam ettiği sürece hacizli gayrimenkule yeni bir alıcı çıkması halinde
alacaklı amme idarelerinin takdirine dayalı olarak satış için bir gün
belirlenebileceği, belirlenen günden 7 gün önce ilan yapılarak gayrimenkulün
Kanunun 95 inci maddesine göre artırmaya çıkarılacağı ve artırmada en yüksek
bedeli önerene satışın yapılacağı belirtilmiştir.
Öte yandan maddede, gayrimenkul
teferruğ edilinceye kadar bir istekli çıkmadığı takdirde tahsil dairesinin
hacizli malı uygun gördüğü zamanlarda satışa çıkarabileceği, bu takdirde satış
ve ilan hakkındaki madde hükümleri ve ihale için de Kanunun 95 inci madde
hükmünün tatbik olunacağı hüküm altına alınmıştır.
Kanun hükümlerine
göre, rayiç değer tespiti yapılarak satışa çıkarılan gayrimenkullerin satışında
izlenecek usul ve aranılacak bedel ifade edilmiş olmakla birlikte, 95 inci
madde hükümlerine göre yapılacak satışlarda, satış komisyonları, Kanunun 62 nci
maddesinde yer alan “Tahsil dairesi alacaklı amme idaresi ile borçlunun
menfaatlerini mümkün olduğu kadar telif etmekle mükelleftir.” ifadesi
ile alacaklı amme idarelerinin söz konusu gayrimenkulü teferruğ etmeleri halinde
ödeyecekleri bedelleri de göz önünde bulundurarak, teklif edilen bedelin
gayrimenkulün değerinin çok altında olması halinde satışı yapmayabilecektir.
Ayrıca, ilk ihaleden
sonra geçen zaman içerisinde gayrimenkulün vasıflarında değişiklik olması veya
değerinde önemli bir artış veya azalış olması halinde yeniden değer takdiri
yapılması ve takdir edilen bedel üzerinden 94 ve müteakip maddeler hükümlerine
göre artırmanın yapılması mümkün bulunmaktadır.
Alacaklı amme
idarelerince teferruğ kararı verilebilmesi için maddede öngörülen şartların
yanı sıra bütçelerinde bu işleme yönelik ödeneğin de bulunması gerekmektedir.
6. 6183 sayılı Kanunun
gayrimenkullerin satışlarını düzenleyen maddelerinde, satış bedelinin derhal
veya verilen mühlet içinde ödenmesi hususu düzenlendiği halde, verilecek süreye
ilişkin açık bir belirleme yapılmamıştır. Dolayısıyla, satış bedelinin ödenmesi
için mühlet talep edildiği hallerde, verilebilecek mühlet satış komisyonlarınca
takdir edilecektir.
7.
(Değişik:RG-8/6/2021-31505) 7316 sayılı Kanun ile değiştirilen 6183 sayılı Kanunun
97 nci maddesinde, “Gayrimenkul kendisine ihale olunan kimse derhal veya
verilen mühlet içinde parayı vermezse ihale kararı feshedilir ve gayrimenkul,
satış komisyonunca hemen 7 gün müddetle artırmaya çıkarılır. Bu artırmayı
alakadarlara tebliğe hacet olmayıp yalnız ilanla iktifa olunur ve çok artırana
ihale edilir.
İhale bedelinin tamamını ödememek suretiyle
ihalenin feshine sebep olan kimse teklif ettiği bedel ile bir sonraki ihale
bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve fark üzerinden hesaplanacak
tecil faizi oranında faizden sorumludur. Bu tutar ayrıca hükme hacet
kalmaksızın teminattan mahsubu yapıldıktan sonra bakiyesi tahsil dairesince
tahsil olunur. Aradaki farkın amme alacağını aşan miktarını bundan mesul olan
şahıstan tahsil edebilmek üzere malı satılan amme borçlusuna dairece bir vesika
verilir.
Bu madde ile 86 ncı madde kapsamında
mesuliyeti bulunan kişilerden alınan teminattan gerekli mahsup yapıldıktan
sonra bakiye teminat tutarı irat kaydedilir.” hükmü yer almaktadır.
Maddeye göre, gayrimenkul kendisine ihale
olunan kimsenin derhal veya verilen mühlet içinde parayı vermemesi halinde
ihalenin feshedilmesi, ilana çıkarılarak gayrimenkulün 7 gün müddetle artırmaya
çıkarılması ve en çok artırana ihale edilmesi gerekecektir.
Bu durumda, ihalenin feshine neden olan kişi
teklif ettiği bedel ile bir sonraki ihale bedeli arasındaki menfi farktan,
diğer zararlardan ve bu fark üzerinden hesaplanacak tecil faizi oranında
faizden sorumlu olacak ve bu tutarlar derhal 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre
takip edilecektir. Takip işlemlerine, teminatın mahsubu yapıldıktan sonra kalan
alacak için ödeme emri tebliği ile başlanılacaktır. Ayrıca, bu alacağa ihale
bedelinin ödenmesi gerektiği günden (bu tarih hariç) itibaren ödeme tarihine
kadar (bu tarih dahil) geçen süre için basit faiz usulüyle yıllık tecil faizi
oranında faiz hesaplanması gerekmekte olup, ayrıca gecikme zammı tatbik
edilmeyecektir. Faiz hesabında, bu Tebliğin İkinci Kısım, İkinci Bölümünde yer
alan “IV- Menkul Malların Satışı” başlıklı bölümünün (9) numaralı alt bölümünde
yapılan açıklamaların dikkate alınması gerekmektedir.
İhale olunan malın alınmasından vazgeçilmesi
veya malın bedelinin tamamının ödenmemesi durumunda, 6183 sayılı Kanunun 97 nci
maddesinin üçüncü fıkrası gereğince, artırmaya katılmak için alınmış olan
teminattan, mal kendisine ihale edilen kişinin sorumluluğuna ilişkin tutarlar
mahsup edildikten sonra teminattan artan bir tutar bulunması halinde bu tutar
doğrudan bütçeye irat kaydedilir.
Diğer taraftan,
artırmaya katılmak için teminat yatırdığı halde mal kendisine ihale edilmeyen
kişilerden alınan teminatların iade edileceği tabiidir.
8. 6183 sayılı Kanunun
99 uncu maddesinde, satış komisyonu tarafından gayrimenkul kendisine ihale
edilen alıcının o gayrimenkulün mülkiyetini iktisap etmiş olacağı
belirtildikten sonra ihalenin feshinin hangi mahkemeden ve hangi sürede
istenebileceği açıklanmış, tescil için tapu dairesine yapılacak tebligatın
Kanunda öngörülen şikayet için gerekli sürenin geçmesinden ve şikayet edilmiş
ise şikayetin sonuçlanmasından sonra yapılacağı hükme bağlanmıştır.
İhalenin ilgililere
tebliğ tarihi, şikayet için belirlenmiş olan 7 günlük sürenin başlangıcı
sayıldığından, ihale (satış) kararının borçluya ve diğer ilgililere tebliği
gerekmektedir.
İhale kararının bir
örneği borçluya veya vekil ya da mümessiline ve gayrimenkulün tapu sicilinde
hakkı kayıtlı bulunanlardan adresi belli olanlara tebliğ edilecektir. Borçluya
veya vekil ya da mümessiline yapılacak tebliğlerde 213 sayılı Kanun
hükümlerinin tatbik edileceği tabiidir.
Diğer ilgililere,
tapu kayıtlarındaki adresler esas alınarak tebliğ yapılması; tapu kaydında
adreslerinin bulunmaması veya kayıtlı adreslerde ilgilinin bulunamaması halinde
ise ayrıca bir tebliğ yapılmaması, gerekmektedir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM (44)
Elektronik Ortamda
Satış
(Ek:RG-8/6/2021-31505)
I. Elektronik Ortamda Satış
1. 7316 sayılı Kanun ile 6183 sayılı Kanuna eklenen
97/A maddesinde “Menkul ve gayrimenkul mallar bu Kanun hükümlerine göre
elektronik ortamda açık artırma ile satılabilir.
Açık artırma, ilanda belirtilen gün ve saat
aralığında teklif verme yoluyla yapılır. Elektronik ortamda satışı yapılacak
menkul mallar için her halükarda satış ilanı yapılır. Satışa ilişkin farklı
mecralarda yapılan ilan ile elektronik ortamda yapılan ilan metinleri arasında
farklılık bulunması halinde elektronik ortamda yapılan ilan esas alınır.
Elektronik ortamda satışa sunulan mala ilişkin artırma sonucu, izleyen ilk iş
günü elektronik ortamda ilan edilir. Elektronik ortamda satılamayan menkul
mallar bu Kanun hükümlerine göre pazarlık usulüyle fiziki veya elektronik
ortamda satılabilir.
Artırma tarihinden önce teklif almaya, tekliflerde
asgari artırım bedelini, teklif verme sürelerini, alınacak teminat türünü,
artırma sonucunu belirten ilanda yer alacak hususlar ile elektronik ortamda
yapılacak satışa ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye Hazine ve Maliye
Bakanlığı yetkilidir.” hükmü yer almaktadır.
Bu hüküm ile menkul ve gayrimenkul malların
fiziki ortamda satılabilmelerinin yanında elektronik ortamda da
satılabilmelerine imkan sağlanmıştır.
Maddenin Bakanlığımıza verdiği yetkiye
istinaden elektronik ortamda yapılacak satışların aşağıda yer verilen usul ve
esaslar çerçevesinde yapılması uygun görülmüştür.
2. Elektronik ortamda menkul ve gayrimenkul
malların satışı 6183 sayılı Kanunun ilgili hükümleri dikkate alınmak suretiyle
yapılır.
Alacaklı amme idarelerinin teknik alt
yapısının elektronik ortamda satışa imkan vermesi halinde bu yönteme göre satış
yapılabilecektir.
2.1. Elektronik ortamda menkul ve gayrimenkul
malların satışı, alacaklı amme idarelerinin bu amaçla oluşturdukları elektronik
satış platformunda açık artırma suretiyle yapılır. Ayrıca, gerekli şartların
oluşması halinde menkul mallar bu platformda pazarlıkla satılabilir.
Satışın, elektronik ortamda yapılmasına
ilgisine göre alacaklı tahsil dairesi veya satış komisyonları karar verir.
Satışa yetkili tahsil dairesi/satış komisyonu
verilen son teklifi 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre değerlendirerek
artırmanın sonucunda malın ihale edilip edilmediğine karar verir ve artırma
sonucu, artırmanın son gününü izleyen ilk iş günü aynı platformda ilan edilir.
2.2. Açık artırma, ilanda belirtilen gün ve saat
aralığında teklif verme yoluyla yapılır. Açık artırmada, teklif verme süresi 5
günü geçmeyecektir.
Elektronik satış platformunda ve diğer
mecraalarda yapılan ilan metinleri arasında farklılık bulunması halinde,
elektronik ortamda yapılan ilan esas alınır.
Açık artırma süresinin bitimine on dakika
kala yeni bir teklifin verilmesi halinde açık artırma bir defaya mahsus olmak
üzere bir saat uzatılır.
Tekliflerde artış aralığı, satışa çıkarılan malın
rayiç değerinin binde beşinden az olamaz. Verilen en son teklif artırmaya
katılanlara sistemde gösterilir.
Artırmaya katılacak olanların kişisel
bilgilerini, teminatın yatırıldığına ilişkin bilgileri sisteme girmeleri
zorunludur. Verilen bilgiler kontrol edilir ve artırmaya katılmak için gerekli
şartları sağlayamayan alıcıların artırmaya katılmaları sistem tarafından
engellenir. Teklif verenlerin kişisel verileri hiçbir şekilde üçüncü kişilerle
paylaşılmayacaktır.
Teklif veren, teklifini geri çekemeyecektir.
Menkul malların pazarlık yöntemiyle
elektronik ortamda satışında alıcılar oluşturulan platform üzerinden teklifte
bulunabilir. Teklifi kabul edilen alıcıya durum bildirilir.
3. Elektronik Ortamda Yapılacak Satışlara
İlişkin İlan
Elektronik ortamda yapılacak satışlara
ilişkin ilanlar satılacak malın; menkul mal olması halinde elektronik ortamda,
gayrimenkul mal olması halinde 6183 sayılı Kanunun 93 üncü maddesi hükmüne göre
yapılacak ilanla birlikte elektronik ortamda yapılır.
Elektronik ortamda yapılacak satış ilanları,
Bakanlığımıza bağlı tahsil dairelerinin ilana mahsus alanlarına da asılacaktır.
Elektronik ortamda yapılacak ilanlarda
bulunması gereken hususlar aşağıda belirtilmiştir.
3.1. Menkul Mal Satışlarına İlişkin İlan
Elektronik ortamda satışı yapılacak menkul
mallara ilişkin ilanlar, elektronik satış platformunda, artırmanın başlangıç
tarihinden en az onbeş gün önce yapılır.
Menkul mal satış ilanında;
1 - Menkul malın elektronik ortamda
elektronik satış platformunda satılacağı,
2 - Satılacak malın cinsi, mahiyeti, önemli
vasıfları, rayiç değeri, bulunduğu yer ve görselleri, satışa konu malın
alıcısında özel nitelik aranılması durumunda bu nitelikler ile hangi
masrafların alıcıya ait olacağı,
3 - Birinci ve ikinci artırmanın yapılacağı
gün ve saat aralığı,
4 – (Değişik:RG-7/7/2022-31889) Artırmaya
iştirak için teminat alınıp alınmayacağı, teminat alınması durumunda; alınacak
teminat tutarını ilgili tahsil dairesinin banka hesabına veya veznesine
yatırabilecekleri, teminat mektubunun veya sigorta şirketlerince verilen
kefalet senedinin teminat olarak verilmesi halinde bunları tahsil dairesine
tevdi etmeleri veya gerekli teyit işlemlerinin yapılabilmesi amacıyla
elektronik satış platformunda mektup veya senet bilgilerinin girişini yapmaları
gerektiği, teminatın hangi tarihe kadar yatırılabileceği veya teminat
mektubunun veya kefalet senedinin hangi tarihe kadar verilebileceği,
5 - Elektronik satış platformunda ve diğer
mecraalarda yapılan ilan metinleri arasında farklılık bulunması halinde
elektronik ortamda yapılan ilanın esas olduğu, bu farklılığın ihalenin
geçerliliğini etkilemeyeceği,
6 - Açık artırma süresinin bitimine on dakika
kala yeni bir teklifin verilmesi halinde açık artırmanın bir defaya mahsus
olmak üzere bir saat uzayacağı,
7 - Elektronik ortamda verilecek tekliflerin
haczedilen malın rayiç değerinin birinci artırmada %75’ini, ikinci artırmada
ise rüçhanlı alacakla birlikte takip masraflarını aşması kaydıyla malın en
yüksek teklif verene ihale edileceği,
8 - Artırma için teminat alınmış olması
halinde, en yüksek teklif verene malın ihale edilmesi üzerine alınan teminatın
ihale bedelinden mahsup edileceği, malın alınmasından vazgeçilmesi veya bedelin
tamamının ödenmemesi durumunda Kanun kapsamında doğacak yükümlülüklere karşılık
teminatın mahsup edileceği, mahsup sonrasında teminattan artan bir tutar olması
halinde ise bu tutarın doğrudan bütçeye irat kaydedileceği,
9 - Birinci artırmada alıcı çıkmaması ya da
verilen tekliflerin malın rayiç değerinin %75’ini bulmaması veya en yüksek
teklif verenin malı almaktan vazgeçmesi veya bedelin tamamını ödememesi
sebebiyle ihalenin yapılamadığı veya iptal edildiği hallerde açık artırmanın 15
gün içinde tekrar yapılacağı,
10 - Artırma sonucunun ilanda belirtilen son
artırma gününü izleyen ilk iş günü aynı platformda ilan edileceği,
11 - İhale alıcısının, ihalenin
gerçekleştiğine ilişkin elektronik satış platformunda ilanın yapıldığı tarihten
itibaren en geç 3 gün içinde ihale bedelinin tamamını ilgili tahsil dairesinin
banka hesabına veya veznesine yatırması gerektiği,
hususları yer alacaktır.
3.2. Gayrimenkul Mal Satışlarına İlişkin İlan
Elektronik ortamda satışı yapılacak gayrimenkullere
ilişkin olarak 6183 sayılı Kanunun 93 üncü maddesi hükmüne göre (Mülga ibare:RG-13/8/2024-32631)(48)
yapılacak ilan ile elektronik ortamda yapılacak ilanda aşağıdaki hususlara yer
verilecek ve ilan artırmanın başlangıç tarihinden en az onbeş gün önce başlamak
suretiyle yapılacaktır. Ayrıca, (Mülga ibare:RG-13/8/2024-32631)(48)
yapılacak ilanlarda, bu Tebliğin İkinci Kısım, Üçüncü Bölüm, “II-
Gayrimenkullerin Satışı” başlıklı bölümünün (4.2.) ve (4.3.) numaralı alt
bölümlerinde yapılan açıklamalar da dikkate alınacaktır.
Gayrimenkul mal satış ilanında:
1 - Gayrimenkul malın elektronik ortamda
elektronik satış platformunda satılacağı,
2 - Satışa çıkarılan gayrimenkulün bulunduğu
mahalle, cadde, sokak, kapı ve daire numarası,
3 - Satışa çıkarılan gayrimenkulün durumu,
tapu kaydı, varsa kadastro çapı, evsafı ile hususi vasıfları, müştemilat ve
eklentileri ile elektronik ortamda yapılacak ilanda gayrimenkulün görselleri,
satışa konu malın alıcısında özel nitelik aranılması durumunda bu nitelikler
ile hangi masrafların alıcıya ait olacağı,
4 - Gayrimenkulün artırılmasına esas olmak
üzere satış komisyonunca biçilen rayiç değer,
5 – (Değişik:RG-7/7/2022-31889) Artırmaya
iştirak için alınacak teminatın tutarı ve nelerin teminat olarak alınacağı,
ayrıca para olarak alınacak teminatın ilgili tahsil dairesinin banka hesabına
veya veznesine yatırılabileceği, teminat mektubunun veya sigorta şirketlerince
verilen kefalet senedinin teminat olarak verilmesi halinde bunları tahsil
dairesine tevdi etmeleri veya gerekli teyit işlemlerinin yapılabilmesi amacıyla
elektronik satış platformunda mektup veya senet bilgilerinin girişini yapmaları
gerektiği, teminatın hangi tarihe kadar yatırılabileceği veya teminat
mektubunun veya kefalet senedinin hangi tarihe kadar verilebileceği, Devlet iç
borçlanma senetleri ile bu senetler yerine düzenlenen belgelerin teminat olarak
verilmesi halinde bunların vergi dairesine teslim edileceği,
6 - Gayrimenkulün satışının yapılacağı yer,
gün ve saat aralığı,
7 - Gayrimenkul satış şartnamesinin nereden
alınabileceği veya nerede görülebileceği,
8 - Elektronik satış platformunda ve diğer
mecraalarda yapılan ilan metinleri arasında farklılık bulunması halinde
elektronik ortamda yapılan ilanın esas olduğu, bu farklılığın ihalenin
geçerliliğini etkilemeyeceği,
9 - Malın ihale edilmesi halinde alınan
teminatın ihale bedelinden mahsup edileceği, malın alınmasından vazgeçilmesi
veya bedelin tamamının ödenmemesi durumunda Kanun kapsamında doğacak
yükümlülüklerin teminattan mahsup edileceği, mahsup sonrasında teminattan artan
bir tutar olması halinde ise bu tutarın doğrudan bütçeye irat kaydedileceği,
10 - Açık artırma süresinin bitimine on
dakika kala yeni bir teklifin verilmesi halinde açık artırmanın bir defaya
mahsus olmak üzere bir saat uzayacağı,
11 - Elektronik ortamda verilecek tekliflerin
amme alacağına rüçhanı olan alacaklar ile yapılmış ve/veya yapılacak masrafları
karşılaması koşuluyla haczedilen malın rayiç değerinin birinci artırmada
%75’ini geçmesi gerektiği, ikinci artırmada ise rüçhanlı alacakla birlikte
masrafları da aşması kaydıyla en yüksek teklif verene ihale edileceği,
12 - Gayrimenkul malın satışında teklif
edilen bedelin, gayrimenkule biçilen rayiç değerin %75’ini bulmadığı ve şayet
artırılan bedel amme alacağına rüçhanı olan alacakların tutarından fazlaya
çıkmadığı ve yapılmış ve/veya yapılacak masrafları karşılamadığı takdirde, en
çok artıranın taahhüdü baki kalmak şartıyla artırmanın 7 gün daha uzatılarak, 7
gün sonraki tarih de belirtilmek suretiyle, gayrimenkulün elektronik ortamda
hangi gün ve saat aralıklarında tekrar artırmaya çıkarılacağı,
13 - Artırma sonucunun ilanda belirtilen son artırma
gününü izleyen ilk iş günü aynı platformda ilan edileceği,
14 - İhale alıcısının, ihalenin
gerçekleştiğine ilişkin elektronik satış platformunda ilanın yapıldığı tarihten
itibaren hangi süre içinde ihale bedelinin tamamını ilgili tahsil dairesinin banka
hesabına veya veznesine yatırması gerektiği,
15 - İş bu ilanın tapu kaydında adresi
bulunmayan ilgililer ile tapu kaydında ad ve adresleri geçip de tebliğ
edilemeyen ilgililere de tebliğ yerine kaim olduğu,
hususları yer
alacaktır.
BEŞİNCİ
BÖLÜM
İflas
Yoluyla Takip ve Konkordato
I- İflas Yoluyla
Takip
1. 6183 sayılı Kanunun
100 üncü maddesi ile amme alacaklarının tahsili için İcra ve İflas Kanunu
hükümleri çerçevesinde amme borçlusunun iflasının istenebileceği, iflas
dairelerinin de amme alacaklarının iflas masasına geçirilmesini temin için,
hakkında iflas açılan kimseleri ve tasfiye şekillerinden hangisinin
uygulanacağını bulunduğu yerdeki amme idarelerine zamanında bildirmeye mecbur
oldukları düzenlenmiştir.
2. 6183 sayılı Kanunun
54 üncü maddesinde de iflas yoluyla takip cebren tahsil şekillerinden biri
olarak tanımlanmıştır.
İflas muameleleri,
2004 sayılı Kanun hükümlerine göre yürütüldüğünden, alacaklı tahsil daireleri
iflas yoluyla takip taleplerini yetkili birimleri aracılığı ile dava açarak
yapabileceklerdir. Amme borçlusunun iflasının açılmasına karar verilmesi
halinde, iflasın açıldığı andan itibaren tahsil dairelerince takip ve tahsilat
yapılması mümkün bulunmamaktadır.
Bu nedenle, iflas
yoluyla takip muamelelerine başvurulması sırasında bu hususun göz ardı
edilmemesi gerekmektedir.
3. 2004 sayılı Kanunun
4949 sayılı Kanunla değişik 179 ve devamı maddelerinde iflas ertelemesine
ilişkin hükümler düzenlenmiştir.
Bu düzenlemelere
göre, 2004 sayılı Kanunda öngörülen şartlar çerçevesinde, amme borçlusunun
iflasının ertelenmesine karar verilmesi halinde, alacaklı tahsil dairelerince
erteleme kararı devam ettiği sürece takip yapılamayacaktır. Ancak iflas
ertelemesi, iflasın açılması hükmünde olmadığından, amme alacaklarına gecikme zammı
uygulanmasına devam edilecektir.
II- Konkordato
1. 6183 sayılı Kanunun
101 inci maddesi ile amme idaresi tarafından iflas talebinde bulunulsa dahi
tasdik edilen konkordatonun amme alacakları için mecbur olmadığı hükme
bağlanmıştır.
2. Konkordato müessesesi
2004 sayılı Kanunun 285 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
2004 sayılı Kanunun
303 üncü maddesinde de “Tasdik edilen konkordato alacakları mühlet
kararından önce veya komiserin onayı olmaksızın konkordatonun tasdikine kadar
doğmuş bütün alacaklar için mecburidir. Rehinli alacaklıların rehnin kıymetini
karşılayan miktardaki alacakları ile bu Kanunun 206 ncı maddesinin birinci
fıkrasında sayılan Devlet alacakları müstesnadır.” hükmüne yer verilmek
suretiyle Devletin kamu hukukundan doğan belli alacakları için konkordatonun
mecburi olmadığı hususu belirtilmiştir.
Ancak, 6183 sayılı
Kanunun 101 inci maddesi tür ayrımına ya da alacaklı amme idaresi ayrımına
gitmeden Kanun hükümlerine göre takip edilen tüm amme alacakları için tasdik
edilen konkordatonun mecburi olmadığını açıkça hükme bağladığından bu hususta
herhangi bir tereddüde yer olmadığı tabiidir.
3. 2004 sayılı Kanunda
4949 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, 289 uncu madde “Mühlet içinde
borçlu aleyhine 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dahil olmak üzere
hiçbir takip yapılamaz ve evvelce yapılmış takipler durur, ihtiyati haciz
kararları uygulanmaz, bir takip muamelesi ile kesilebilen zamanaşımı ve hak
düşüren müddetler işlemez.” şeklini aldığından, konkordato kararı tasdik
edilen amme borçlusu hakkında, aynı Kanunun 287 nci maddesine göre icra
mahkemesince tayin edilen mühlet içerisinde, takip yapılmasına imkan
bulunmamaktadır.
ÜÇÜNCÜ
KISIM
Zamanaşımı,
Terkin, Yasaklar ve Cezalar, Son Hükümler, Ek ve Geçici Maddeler
BİRİNCİ
BÖLÜM
Zamanaşımı
ve Terkin
I- Tahsil Zamanaşımı
(Değişik:RG-16/4/2016-29686)
1. 6183 sayılı Kanunun
102 nci maddesinde “Amme alacağı, vadesinin rasladığı takvim yılını takip eden
takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrar.
Para cezalarına ait hususi kanunlarındaki zamanaşımı hükümleri mahfuzdur.
Zamanaşımından sonra
mükellefin rızaen yapacağı ödemeler kabul olunur.” hükmü yer almaktadır.
Bu hükümde, amme
alacağının vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından
itibaren 5 yıl içinde tahsil edilemeyen bu alacakların zamanaşımına uğrayacağı
düzenlenmiştir.
Özel kanunlarında
Tahsili Emval Kanununa göre takip edileceğine dair hüküm bulunan ve sözleşmeye
dayanan alacakların zamanaşımı süresinin tespitinde de 6183 sayılı Kanunun 2 ve
3 üncü maddelerinin amme alacağının kapsamı ve tanımına ait hükümleri
dolayısıyla, 5 yıllık sürenin esas alınması gerekmektedir.
2. 6183 sayılı Kanunun
102 nci maddesi uyarınca, gerek özel kanunlarında ödeme süresi gösterilmiş
olsun, gerekse özel kanunlarında ödeme süresi gösterilmemiş olduğu için ödeme
süresi 37 nci maddeye göre tayin ve tespit edilmiş bulunsun, bütün amme
alacaklarının (para cezaları hariç) zamanaşımının tayininde, vade tarihinin
rastladığı takvim yılını takip edecek olan takvim yılının başı esas alınır.
3. 6183 sayılı Kanunun
103 üncü maddesinde zamanaşımının kesilmesi düzenlenmiştir.
Madde hükmüne göre
zamanaşımının kesilmesi halinde, amme alacağının zamanaşımı süresinin
hesabında, zamanaşımının kesildiği tarihin rastladığı takvim yılını takip eden
takvim yılının başı esas alınır.
4. 6183 sayılı Kanunun
104 üncü maddesinde de zamanaşımının işlememesi halleri düzenlenmiştir.
Borçlunun yabancı
memlekette bulunması, hileli iflas etmesi veya terekenin tasfiyesi dolayısıyla
zamanaşımının işlememesi halinde, süre sebeplerin kalktığı günün bitmesinden
itibaren başlar.
Diğer taraftan, 6183
sayılı Kanun hükümlerine göre takip edilen amme alacaklarının tahsil
zamanaşımının işlememesini sağlayacak şekilde özel kanunlarda düzenleme yer
alabilmektedir. Bu tür durumlarda özel kanunlarda yer alan hükümlere istinaden
amme alacaklarının tahsil zamanaşımının işlemeyeceği tabiidir.
Bu kapsamda, 2004
sayılı Kanunun iflas ertelemesi ile ilgili 179/b maddesinde “Erteleme kararı
üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dahil olmak
üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler durur; bir takip muamelesi
ile kesilebilen zamanaşımı ve hak düşüren müddetler işlemez.” hükmü yer
almaktadır. Bu hükme göre, 6183 sayılı Kanun kapsamında takip edilen amme
alacaklarına ilişkin tahsil zamanaşımı iflas ertelemesi süresince işlemez.
5. 6183 sayılı Kanunun
3 üncü maddesinde, Kanunda geçen para cezaları teriminin; adli ve idari para
cezalarını ifade ettiği hükme bağlanmıştır.
6. Adli para cezaları
ile ilgili zamanaşımı süresi 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 68 inci maddesinde
genel süre şeklinde on yıl olarak belirlenmiştir.
Ancak, aynı maddede;
- Fiili işlediği
sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlar
hakkında, on yıllık sürenin yarısının; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz
yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında on yıllık sürenin üçte ikisinin geçmiş
olması halinde cezanın infaz edilmeyeceği,
- Türleri başka başka
cezaları içeren hükümlerin, en ağır ceza için konulan sürenin geçmesiyle infaz
edilmeyeceği,
düzenlendiğinden,
adli para cezalarının zamanaşımına uğrayıp uğramadığının bu hükümler de dikkate
alınmak suretiyle tespit edilmesi gerekecektir.
Ayrıca, adli para
cezalarının zamanaşımının tayininde adli para cezasına hükmedildiğine ilişkin
mahkeme kararının kesinleştiği gün esas alınacak ve süre bu günden itibaren
işlemeye başlar.
Diğer taraftan, 5237
sayılı Kanunun 71 inci maddesinde “(1) Mahkûmiyet hükmünün infazı için yetkili
merci tarafından hükümlüye kanuna göre yapılan tebligat veya bu maksatla
hükümlünün yakalanması ceza zamanaşımını keser.
(2) Bir suçtan dolayı
mahkûm olan kimse üst sınırı iki yıldan fazla hapis cezasını gerektiren kasıtlı
bir suç işlediği takdirde, ceza zamanaşımı kesilir.” hükmü yer almaktadır.
Bu hükme göre, adli
para cezalarının tahsil zamanaşımı süreleri maddede yer alan nedenlerden dolayı
kesilebilmektedir.
Öte yandan, adli para
cezalarının zamanaşımına uğrayıp uğramadığının tespitinde 6183 sayılı Kanunun
103 ve 104 üncü maddelerinde düzenlenen tahsil zamanaşımını kesen haller ile
tahsil zamanaşımının işlememesi hallerinin de dikkate alınması gerekeceği
tabiidir.
Adli para cezalarına
ilişkin tahsil zamanaşımını kesen bir halin mevcut olması durumunda yeniden
işleyecek zamanaşımı süresi 5237 sayılı Kanun kapsamında belirlenir.
7. İdari para cezaları
ile ilgili olarak zamanaşımına ilişkin özel hükümler 5326 sayılı Kabahatler
Kanununda düzenlenmiş olup, söz konusu düzenlemelere yönelik açıklamalar anılan
Kanunla ilgili Genel Tebliğde yapıldığından bu bölümde idari para cezalarının
zamanaşımına uğramasıyla ilgili ayrıca bir açıklama yapılmamıştır.
8. 2004 sayılı Kanun
gereğince borçlunun iflasına hükmedilmesi sonucunda mallarının tasfiye
edilmesine rağmen alacaklıların alacaklarını elde edememeleri durumunda aciz
vesikası düzenlenmektedir.
2004 sayılı Kanunun
143 üncü maddesinin altıncı fıkrasında “Bu borç, borçluya karşı, aciz
vesikasının düzenlenmesinden itibaren yirmi yıl geçmesiyle zamanaşımına uğrar.”
hükmü yer almaktadır.
Buna göre, iflasına
karar verilen amme borçlusu hakkında 2004 sayılı Kanunun ilgili maddeleri
uyarınca yapılan tasfiye sonucunda amme alacağının tahsil edilememesi halinde
aciz vesikasının düzenlendiği tarihten itibaren yirmi yıl geçtikten sonra bu
alacak zamanaşımına uğrayacaktır. Dolayısıyla, tahsil dairelerinin bu hususu
dikkate alarak amme alacağının zamanaşımına uğrayıp uğramadığını tespit
etmeleri gerekmektedir.
9. Zamanaşımına uğramış
amme alacaklarının terkin işlemleri alacaklı amme idarelerince, ilgili mevzuat
hükümlerine göre sonuçlandırılır.
10. 5345 sayılı Gelir
İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinin
(o) bendinde, “Terkini gereken vergiler ile tahsili zamanaşımına uğrayan Hazine
alacaklarının kanunlar gereğince terkin edilmesiyle ilgili işlemlerin yerine
getirilmesini sağlamak.” görevi Gelir İdaresi Başkanlığına verilmiştir.
Madde metninde
“Hazine alacakları” ibaresi yer almakla birlikte, aynı maddenin (f) bendinde,
Devlet alacaklarının tahsilini sağlamak ve bu konuda gerekli tedbirleri almak
görevi de Gelir İdaresi Başkanlığına verildiğinden, terkin işlemleri ile ilgili
Başkanlığa verilen yetkinin, Devlet tüzel kişiliğini oluşturan kamu
idarelerinin 6183 sayılı Kanun hükümlerine tabi alacakları için geçerli olduğu
tabiidir.
11. Tahsil zamanaşımına
uğrayan amme alacaklarının terkini için Ek-10’da yer alan Zamanaşımına Uğramış
Amme Alacaklarına İlişkin Terkin Cetveli kullanılır.
Zamanaşımına Uğramış
Amme Alacaklarına İlişkin Terkin Cetveli, tahsil daireleri tarafından her
borçlu için ayrı ayrı olmak üzere 3 nüsha düzenlenir.
Zamanaşımına uğramış
olan amme alacaklarının kayıtlardan silinebilmesi, bu konuda yetkili olan
makamdan alınacak izne bağlıdır.
Yetkili makama birden
fazla borçluya ait cetvelin gönderilmesi gerektiği durumlarda, cetvellerin
yanında bu cetvellere ilişkin icmalin de oluşturularak gönderilmesi icap eder.
12. 6183 sayılı Kanun
kapsamında olup Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerinin dışında başka kamu
idareleri tarafından tahsil ve takip edilen ancak tahsil zamanaşımına uğramış
alacakların terkin edilmesine ilişkin işlemler bu alt bölümde yapılan
açıklamalar çerçevesinde gerçekleştirilir.
II- Tabii Afetler
Sebebiyle Terkin
1. 6183 sayılı Kanunun
105 inci maddesinde, “Yangın, yer sarsıntısı, yer kayması, su basması,
kuraklık, don, zararlı hayvan ve haşarat istilası ve bunlara benziyen afetler
yüzünden zarara maruz kalan varlıklarının ve mahsullerinin en az üçte birini
kaybedenler adına tahakkuk ettirilmiş ve afetlerin zarar verdiği gelir
kaynakları ile ilgili amme alacakları İcra Vekilleri Heyeti karariyle kısmen
veya tamamen terkin olunur.
Bu madde hükmünden
faydalanmak için afetin vukuu tarihinden itibaren 6 ay içinde ilgili amme
idaresine yazı ile müracaat edilmesi şarttır.
Bu madde şümulüne
giren bir zararın mevcut olup olmadığı mahalli il veya ilçe idare kurullarınca,
zararın derecesi, Maliye Vekaletince genel olarak belirtilecek esaslar
dahilinde ilgili amme idarelerince tesbit olunur.
Vergi Usul Kanunu
mevzuuna giren amme alacakları hakkında mezkür kanunun 105 inci maddesi
hükümleri tatbik olunur.” hükmü yer almaktadır.
2. Tabii afetler
sebebiyle terkin hükmü, 213 sayılı Kanunun 115 inci maddesinde de
düzenlenmiştir. Dolayısıyla, 6183 sayılı Kanunla Vergi Usul Kanununa yapılan
atıf bu maddeye tekabül etmektedir. 213 sayılı Kanun kapsamına giren amme
alacaklarında ilgili madde hükmü uygulanacak, anılan Kanun kapsamına girmeyen
amme alacaklarında ise 6183 sayılı Kanunun 105 inci maddesi hükmü tatbik
edilecektir.
3. Madde hükmünden,
yangın, yer sarsıntısı, yer kayması, su basması, kuraklık, don, zararlı hayvan
ve haşarat istilası ve bunlara benzeyen afetler yüzünden zarara maruz kalan
varlıklarının ve mahsullerinin en az üçte birini kaybedenler
yararlanabilecektir.
4. 6183 sayılı Kanunun
105 inci maddesine göre terkin yapılabilmesi için amme alacaklarının afet
tarihinden önce tahakkuk etmiş olması ve terkini talep edilen amme alacağının
afetlerin zarar verdiği gelir kaynakları ile ilgili olması gerekmektedir.
5. Madde hükmünden
faydalanmak için afetten zarar görenlerin, afetin vukuu tarihinden itibaren 6
ay içinde ilgili amme idaresine yazı ile müracaat etmeleri şarttır. Dolayısıyla
terkin için başvuruda bulunulmaması halinde re’sen terkin yapılması mümkün
değildir.
6. Madde hükmünde
terkin yetkisinin Bakanlar Kuruluna ait olduğu ve Bakanlar Kurulu Kararı ile
afetten zarar görenlerin afetin zarar verdiği gelir kaynakları ile ilgili amme
borçlarının kısmen veya tamamen terkin edileceği belirtilmiştir.
7. Bu madde kapsamına
giren bir zararın mevcut olup olmadığı mahalli il veya ilçe idare kurullarınca
belirlenecektir.
Madde, zararın
derecesinin tespitinde uygulanacak genel esasları belirleme yetkisini
Bakanlığımıza vermekte, zarar derecesi ile ilgili olarak Bakanlığımızın
belirlediği esaslar çerçevesinde afetin amme borçlusuna verdiği zararın
derecesinin ilgili amme idarelerince tespit edilmesi gerekmektedir.
8. Zarar derecesinin
genel esasları
a) Tabii afet nedeniyle
zarara maruz kalan varlıkların zarar derecesinin tespitinde;
- Afetin vukuu
bulduğu tarihten önceki rayiç değerleri esas alınacaktır.
- Afetin vukuu ile
birlikte zarara maruz kalan varlıkların zarar sonrası değerleri, il veya ilçe
idare kurullarınca tespit edilecektir.
- Afetin vukuu
ile birlikte zarara maruz kalan varlıkların zarar sonrası değerlerinin, afetin
vukuu bulduğu tarihten önceki rayiç değerlerine bölümüyle zararın derecesi
tespit edilecektir.
b) Tabii afet nedeniyle
zarara maruz kalan mahsullerin değerlerinin tespitinde;
- Afete maruz kalan
mahsullerin zarar derecesinin tespiti, bu mahsulün yetiştirildiği araziden
normal olarak üretimi mümkün olan mahsul miktarı ile zarar sonrası elde
edilebilecek mahsul miktarının oranlaması suretiyle bulunacaktır.
- Zarar öncesi ve
sonrasına konu mahsul miktarları il veya ilçe idare kurullarınca tespit
edilecektir.
c) Afet nedeniyle hem
varlıklarını hem de mahsullerini kaybedenlerin zarar dereceleri, varlıkların ve
mahsullerin zarar öncesi ve zarar sonrası rayiç değerleri esas alınarak toplamı
üzerinden mukayese yapılmak suretiyle belirlenecektir.
Belirlenen zarar
derecesi, madde hükmüne göre aranılan üçte bir şartının gerçekleşip
gerçekleşmediğinin tespitinde kullanılacaktır.
III- Tahsil
İmkansızlığı Sebebiyle Terkin (Değişik:RG-11/9/2013-28762)
6183 sayılı Kanunun
5838 sayılı Kanunla değişik 106 ncı maddesinde,
“Yapılacak takip sonunda tahsili imkansız veya tahsili için yapılacak
giderlerin alacaktan fazla bulunduğu anlaşılan ve 213 sayılı Kanun kapsamına
giren amme alacaklarında 10 Türk Lirasına (10 Türk Lirası dahil), diğer amme
alacaklarında 20 Türk Lirasına (20 Türk Lirası dahil) kadar amme alacakları,
amme idarelerinde terkin yetkisini haiz olanlar tarafından tahsil zamanaşımı
süresi beklenilmeksizin terkin olunabilir. Bakanlar Kurulu, bu tutarları
topluca veya ayrı ayrı on katına kadar artırmaya yetkilidir.
Maliye ve Gümrük
Bakanı, yukarıdaki fıkra hükmüne göre terkin edilecek amme alacağının miktarını
belirlemeye yetkilidir.
Terkin selahiyetini
haiz olanlar bu selahiyetlerin tamamını veya bir kısmını mahalli makamlara
bırakabilirler.” hükmü yer almaktadır.
Madde hükmüne göre,
amme alacaklarının takip ve tahsiline yönelik olarak yapılacak masraflar
dikkate alınarak, terkin edilecek amme alacağı tutarı Bakanlar Kurulunca
belirlenmektedir.
Terkin yetkisine haiz
olanlar, bu yetkilerinin tamamını veya bir kısmını mahalli makamlara
bırakabilmektedir.
İKİNCİ
BÖLÜM
Yasaklar
ve Cezalar
1.
(Değişik:RG-11/9/2013-28762)
6183 sayılı Kanunun
107 nci maddesinde, “Bu Kanunun tatbikinde vazifeli bulunan kimseler, bu
vazifeleri dolayısıyla amme borçlusunun ve onunla ilgili kimselerin
şahıslarına, mesleklerine, işlerine, muamele ve hesap durumlarına ait
öğrendikleri sırlarla, gizli kalması lazım gelen diğer hususları ifşa ettikleri
takdirde Türk Ceza Kanununun 239 uncu maddesine göre cezalandırılır.
(Mülga ikinci fıkra:
23/1/2008-5728/578 md.)
(Üç, dört ve beşinci
fıkralar Mülga: 22/7/1998 - 4369/82 md.)
Bu Kanunun 41 inci
maddesine göre amme alacağını tahsil yetkisi verilen kuruluşlara, yapacakları
tahsile yönelik bilgilerin ve 22/A maddesine göre borcun olmadığına dair
belgeyi arama zorunluluğu getirilen kurum ve kuruluşlara, ödeme ve işleme taraf
olanlara ilişkin borç bilgilerinin verilmesi sırrın ifşası sayılmaz; bu kurum
ve kuruluşlarda vazifeli bulunan kimseler edindikleri bilgileri ifşa ettikleri
takdirde birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılırlar. Bu bilgilerin
verilmesine ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir.” hükmü yer
almaktadır.
Bu maddede, Kanunu
tatbik etmekle görevli kişilerin bu Kanundan kaynaklanan görevleri ve bu
görevlere uymamaları halinde uygulanacak cezalar düzenlenmektedir.
Maddede ayrıca, bu
Kanunun 41 inci maddesine göre amme alacağını tahsil yetkisi verilen
kuruluşlara, yapacakları tahsile yönelik bilgilerin verilmesinin yasakları
ihlal sayılmayacağı ve Kanunun 22/A maddesi uyarınca borcun olmadığına dair
belgeyi arama zorunluluğu getirilen kurum ve kuruluşlara, ödeme ve işleme taraf
olanlara ilişkin borç bilgilerinin verilmesinin sırrın ifşası sayılmayacağı
belirtilmiştir.
2. 6183 sayılı Kanunun
108 ve 109 uncu maddelerinde artırmalara katılamayacak ve artırmalarda mal
satın alamayacak olanlar ile takdir muamelelerine ve kararlara iştirak
edemeyecek olanlar sayılmış ve belirlenen yasaklara uymayanlara uygulanacak
cezalar düzenlenmiştir.
3. (Değişik birinci
paragraf: RG-11/9/2013-28762) 6183 sayılı Kanunun 5728 sayılı Kanunla
değişik 110 uncu maddesinde, “Amme alacağının tahsili için hakkında takip
muamelelerine başlanan borçlu kısmen veya tamamen tahsile engel olmak veya
tahsili zorlaştırmak maksadıyla mallarından bir kısmını veya tamamını,
1. Mülkünden
çıkararak, telef ederek yahut değerden düşürerek gerçek surette,
2. Gizleyerek,
kaçırarak muvazaa yolu ile başkasının uhdesine geçirerek veya aslı olmayan
borçlar ikrar ederek, yahut alındılar vererek gerçeğe aykırı surette, varlığını
yok eder veya azaltır ve geri kalan mallar borcu karşılamaya yetmezse altı
aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” hükmü yer almaktadır.
Madde hükmüne göre,
amme borçlusunun cezalandırılabilmesi için;
- Borçlunun maddede
sayılan fiilleri, hakkında takip muamelesine başlandıktan sonra yapması,
- Borçlunun bu
fiilleri kısmen veya tamamen tahsile engel olmak veya tahsili zorlaştırmak
kastı ile yapması,
- Bu fiiller sonunda;
borçlunun varlığının yok olmuş veya azalmış bulunması ve geri kalan mallarının
da borcu karşılamaya yetmemesi,
gerekmektedir.
4. Gerçeğe aykırı mal
bildiriminde bildirimde bulundukları anlaşılanlar veya yaşayış tarzları mal
bildirimlerine uymayanlar hakkında 6183 sayılı Kanunun 111 ve 115 inci
maddeleri gereğince işlem yapılması zorunludur.
5. Kanunun 111 inci
maddesinde öngörülen cezalar, kasten gerçeğe aykırı bildirimde bulunanlarla,
bildirdiği malların borca yetmediği veya haciz veya satışının çok güç olması
nedeniyle ilave mal bildirmesi ihtarına rağmen başka malı olduğu halde noksan
bildirimde bulunanlara ve geçim kaynağı ve buna göre yaşayış tarzı
bildirimlerini gerçeğe aykırı bir şekilde yapmış olanlara ilişkin
bulunmaktadır.
6. Borçlunun başkasının
mallarını kendi malı olarak bildirmesi yahut bildirdiği mallar üzerinde üçüncü
şahısların haklarını da aynı zamanda bildirmemesi, malı olduğu halde beyan
ettiğinden başka malları olmadığını bildirmesi gibi haller, borçlunun gerçeğe
aykırı bildirim hususundaki kastının karinesidir.
7. 6183 sayılı Kanunun 115
inci maddesi hükmü gereğince 110 ila 114 üncü maddelerde yazılı suçların takibi
şikayete bağlı olduğundan, bu suçlar ile ilgili olarak Cumhuriyet
Savcılıklarına alacaklı amme idaresinin o mahaldeki en büyük memuru tarafından
suç duyurusunda bulunulması gerekmektedir.
ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM
Son
Hükümler, Ek ve Geçici Maddeler
I- Erken Ödemede
İndirim
1. 6183 sayılı Kanunun
Ek 1 inci maddesinde, “Amme alacağının kanuni ödeme süresinden önce
ödenmesinde, aşağıda belirtilen indirim ve esaslar uygulanır:
1. Erken ödemelerde
indirim, ödeme tarihinden kanuni ödeme süresinin son gününe kadar, her gün için
aylık % 4 oranında uygulanır.
2. Kanuni ödeme
süresinin sonunda artakalan tutarlar, erken ödeme sayılır ve diğer amme
alacaklarına mahsup edilinceye kadar (1) numaralı bende göre işlem yapılır.
Nakden iadelerde indirim uygulanmaz.
3. İndirim
uygulanacak sürelerin hesabında bir ay 30 gün olarak kabul edilir ve ödemenin
yapıldığı gün dikkate alınmaz.
4. Bakanlar Kurulu; (1)
numaralı bentte yazılı oranı sıfıra kadar indirmeye % 8'e kadar artırmaya, amme
alacaklarının nev'i ve vadeleri itibariyle farklı oranlar tespit etmeye
yetkilidir.
5. Bu madde
hükümlerinden yararlanacak amme alacaklarını nev'ileri ve dönemleri itibariyle
sınırlamaya, münhasıran tahakkuk eden amme alacakları için uygulatmaya,
indirimin yapılma şekli ve zamanı ile diğer usul ve esasları belirlemeye Maliye
Bakanlığı yetkilidir.
6. Bu Kanunun 41 inci
maddesine göre kredi kartı ve benzeri kartlar kullanılmak suretiyle komisyonsuz
yapılan ödemelerde, bu madde hükmüne göre indirim uygulamasına esas alınacak
ödeme tarihi, paranın alacaklı tahsil dairesi hesabına geçtiği gündür.” hükmü yer
almaktadır.
Madde hükmünde yer
alan indirim oranı 97/9942 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla 01.10.1997
tarihinden geçerli olmak üzere % 0 (sıfır) olarak belirlendiğinden, maddenin
uygulama alanı bulunmamaktadır.
II- Geçici 8 inci
Madde
1. Geçici 8 inci
Madde İle İlgili Hükümler
1.1. (Değişik:RG-11/9/2013-28762)
6183 sayılı Kanunun (Değişik
ibare:RG-13/8/2024-32631) geçici 8 inci maddesinde “31/12/2028
tarihine kadar uygulanmak üzere, özelleştirme kapsamına alınan kuruluşlar dahil
8.6.1984 tarihli ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tâbi
iktisadi devlet teşekkülleri ve kamu iktisadi kuruluşları ile bunların
müesseseleri, bağlı ortaklıkları ve iştirakleri, 18.6.1999 tarihli ve 4389
sayılı Kanuna tâbi faaliyeti devam eden kamu bankaları, büyükşehir
belediyeleri, belediyeler, il özel idareleri ve bunlara ait tüzel kişilerin
veya bunlara bağlı müstakil bütçeli ve kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşların,
Devlete ait olan ve bu Kanun kapsamına giren borçlarına karşılık, mülkiyeti bu
idarelere ait ve üzerinde herhangi bir takyidat bulunmayan taşınmazlarından
merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerince ihtiyaç duyulanlar ile 29/6/2001
tarihli ve 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve
Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun kapsamında değerlendirilecek
olanlar, 4.1.2002 tarihli ve 4734 sayılı Kanunun 6 ncı maddesine göre
oluşturulacak komisyon tarafından takdir edilecek değeri üzerinden, borçlu
kurumun da uygun görüşü alınarak bütçenin gelir ve gider hesaplarıyla
ilişkilendirilmeksizin Maliye Bakanlığınca satın alınabilir.
Bu idarelerin satın
alınan taşınmazlarının tapu işlemlerine esas olan ve yukarıda belirtilen
şekilde tespit edilen değerine eşit tutarda Devlete ait olan ve bu Kanun
kapsamına giren borçları terkin edilir.
Bu madde hükmü,
yukarıda sayılan kuruluşlar dışında kalan, borcunu ödemede çok zor duruma
düştüğü inceleme raporu ile tespit edilen ve vergi dairelerine bu Kanun
kapsamına giren borcu bulunan diğer mükelleflerin (tüzel kişiliği bulunanların
ortaklarına ait olanlar dahil) taşınmazları için de uygulanabilir.
Bu maddenin
uygulanmasına ilişkin esas ve usuller Maliye Bakanlığınca belirlenir.” hükmü
yer almaktadır.
1.2. 5436 sayılı Kamu
Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Geçici 3 üncü maddesinin dördüncü
fıkrasında “İlgili mevzuatında gerekli düzenleme yapılıncaya kadar,
mevzuatta katma bütçeli idarelere yapılan atıflar, katma bütçeli idare iken
5018 sayılı Kanunla özel bütçeli idareler kapsamına alınan kamu idareleri
bakımından, ilgisine göre bu idarelere yapılmış sayılır. Bu fıkranın
uygulanmasında ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermeye ve gerektiğinde
düzenleme yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir.” hükmüne yer verilmiştir.
(Değişik paragraf:
RG-11/9/2013-28762) Bu
hükme göre, 6183 sayılı Kanunun geçici 8 inci maddesinin 6322 sayılı Kanunla
değişmeden önceki metninde yer verilen ve 5018 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği
1/1/2006 tarihinden itibaren özel bütçeli kamu idaresine dönüşen katma bütçeli
kamu idarelerinin, 1/1/2006 tarihinden itibaren 6183 sayılı Kanunun geçici 8
inci maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
2. Uygulamaya İlişkin
Usul ve Esaslar
6183 sayılı Kanunun
geçici 8 inci maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden uygulamaya
ilişkin usul ve esaslar aşağıdaki şekilde belirlenmiştir.
2.1. Kapsam
2.1.1. Mükellefler
6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun geçici 8 inci maddesi uyarınca, bu
Kanun kapsamına giren borçlarına karşılık olarak taşınmazları Maliye
Bakanlığınca satın alınabilecek olan mükellefler aşağıda sayılmıştır.
a) Özelleştirme
kapsamına alınan kuruluşlar dahil 08.06.1984 tarihli ve 233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname hükümlerine tabi iktisadi devlet
teşekkülleri, kamu iktisadi kuruluşları, bunların müesseseleri, bağlı
ortaklıkları ve iştirakleri.
b) Madde metninde 4389
sayılı Kanuna tâbi faaliyeti devam eden kamu
bankaları ibaresi yer almakla birlikte, 4389 sayılı Kanun 5411 sayılı
Bankacılık Kanunu ile mülga kılındığından, madde
kapsamına dahil olan bankalar, 5411 sayılı Kanuna göre faaliyeti devam eden
kamu bankalarıdır.
c) Büyükşehir
belediyeleri, belediyeler, il özel idareleri, bunlara ait tüzel kişiler veya
bunlara bağlı müstakil bütçeli ve kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşlar.
d) Yukarıda sayılanlar
dışında kalıp da borçlarını ödemede çok zor duruma düştüğü inceleme raporu ile
tespit edilen diğer mükellefler.
2.1.2. Taşınmazlar
6183 sayılı Kanun
kapsamına giren borçlara karşılık olmak üzere satın alınacak taşınmazların;
- 2.1.1. bölümünde belirtilen
mükelleflerin mülkiyetinde bulunması,
- 2.1.1/d bölümünde
belirtilen mükelleflerin tüzel kişilik olmaları halinde, tüzel kişiliğin
mülkiyetinde ya da ortaklarının mülkiyetinde bulunması,
- Taşınmazların
üzerinde, amme borçları dolayısıyla vergi dairesi tarafından konulanlar hariç
olmak üzere, herhangi bir takyidatın bulunmaması,
- İmar planı geçen
bölgeler içinde inşa edilmiş ve kamu hizmetlerinin sunulmasına elverişli bina
halinde bulunması ya da bina inşaasına elverişli arsa veya 29.01.2004 tarihli
ve 5084 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilebilecek
arazi ve arsa (üzerindeki bina ve müştemilat dahil) olması,
gerekmektedir.
2.2. Uygulama
6183 sayılı Kanun
kapsamında borcu olan mükelleflerin bu borçlarına karşılık olarak teklif
ettikleri taşınmazların alımı ve borçlarının terkini aşağıdaki usul ve esaslara
göre yapılacaktır.
2.2.1. Başvuru Şekli
6183 sayılı Kanunun
geçici 8 inci maddesinden yararlanmak isteyen mükellefler ekteki (EK-8/a)
örneğe uygun bir dilekçe ile bağlı bulundukları vergi dairesine
başvuracaklardır. Birden fazla vergi dairesine borcu bulunan mükellefler,
başvuru tarihi itibarıyla yıllık gelir ve kurumlar vergisi yönünden bağlı
bulundukları yer vergi dairesine başvuruda bulunacaklar, bu başvurularında,
borçlarının olduğu diğer vergi dairelerini de belirteceklerdir.
2.1.1/d bölümünde
belirtilen mükelleflerden tüzel kişiliği bulunanların borçlarının terkinine
yönelik olarak taşınmazını teklif eden ortaklar, başvurularını tüzel kişilikle
birlikte tüzel kişiliğin bağlı bulunduğu vergi dairesine ekteki (EK-8/b)
örneğe uygun bir dilekçe ile yapacaklardır. Tüzel kişiliğin borcunun yanı sıra
şahsi borcunun da aynı taşınmazla terkinini talep eden ortaklar, bu hususu
dilekçelerinde ayrıca belirteceklerdir.
Mükellefler, Kanun
kapsamındaki borçlarına karşılık olarak önerdikleri taşınmazların tapu
senetlerinin bir örneği ile taşınmazı tanıtıcı dokümanları (imar durumunu ve
binalar için yapı durumunu gösterir belge, takyidat durumunu da gösterir tapu
kayıt örneği, broşür, fotoğraf vb.) dilekçe ekinde vergi dairesine
vereceklerdir. Diğer taraftan, 2.1.1/d bölümünde belirtilen mükelleflerden,
bilanço esasına göre defter tutan mükellefler başvuru tarihinden önceki geçici
vergi dönemini kapsayan bilançolarını, diğer mükellefler ise tebliğin ekinde
yer alan (EK-9) formu da dilekçelerine ekleyeceklerdir.
2.2.2. Vergi
Dairesince Yapılacak İşlemler
1- Vergi dairesi
mükellefin dilekçesi üzerine, 6183 sayılı Kanun kapsamına giren borçlarını
tespit ederek, bir liste ile mükellefin başvuru dilekçesini ve eki belgeleri,
önerilen taşınmazlara, hizmetlerinin yerine getirilmesinde genel bütçeye dahil
daireler veya katma bütçeli idarelerce (01.01.2006 tarihinden itibaren özel
bütçeli kamu idaresine dönüşenler) ihtiyaç duyulup duyulmadığının tespit
edilmesi amacıyla, bir üst yazı ile Vergi Dairesi Başkanlığı/Defterdarlık Gelir
Müdürlüğü vasıtasıyla Defterdarlık Milli Emlak Müdürlüğüne aktaracaktır.
2- Önerilen
taşınmazlara genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerince veya katma bütçeli
idarelerce (01.01.2006 tarihinden itibaren özel bütçeli kamu idaresine
dönüşenler) ihtiyaç duyulduğunun Milli Emlak Müdürlüğünce bildirilmesi üzerine,
vergi daireleri, mükellefin amme borçlarını ödemede “çok zor duruma” düşüp
düşmediğinin tespit edilmesi amacıyla dosyayı incelemeye sevk edecektir.
Gerek tüzel kişiliğin
gerekse şahsi borçlarının terkini için kendi mal varlığında bulunan taşınmazı
teklif eden ortakların bu taleplerinin değerlendirilmesinde tüzel kişiliğin ve
ortağın “çok zor durumda” olma şartı ayrı ayrı aranılacağından inceleme her iki
mükellef için de ayrı ayrı yapılacaktır. İnceleme sonucunda, mükelleflerden
birinin çok zor durumda olduğunun tespiti halinde, talep çok zor durumda olan
mükellefin borçları açısından değerlendirilecektir. Ancak, sadece tüzel
kişiliğin borçlarına karşılık maliki olduğu taşınmazı teklif eden ortak için
ayrıca çok zor durumda olma şartı aranılmayacaktır.
2.1.1. bölümünün (a),
(b) ve (c) bentlerinde belirtilen mükelleflerin amme borçlarını ödemede “çok
zor duruma” düşüp düşmediklerine ilişkin her hangi bir inceleme yapılmayacak,
taşınmazın kıymet takdir işlemleri Milli Emlak Dairesi Başkanlıkları/Milli
Emlak Müdürlükleri/Mal Müdürlükleri tarafından başlatılacaktır.
3- Mükellef nezdinde
yapılan inceleme neticesinde düzenlenen rapor ile mükellefin amme borçlarını
ödemede “çok zor duruma” düştüğünün tespit edilmesi halinde, vergi dairesi
kıymet takdir işlemlerinin başlatılması amacıyla durumu bir yazı ile Milli
Emlak Dairesi Başkanlığına/Milli Emlak Müdürlüğüne bildirecektir. Yapılan
inceleme neticesinde düzenlenen raporda borçlarını ödemede “çok zor duruma”
düşmediği belirtilen mükelleflerle ilgili olarak bu uygulama çerçevesinde
herhangi bir işlem yapılamayacağı bir yazı ile mükellefe ve Milli Emlak Dairesi
Başkanlığına/Milli Emlak Müdürlüğüne bildirilecektir.
4- Taşınmazın, 6183
sayılı Kanunun geçici 8 inci maddesi hükmüne göre alımının uygun görülmesi
halinde Milli Emlak Dairesi Başkanlığı/Milli Emlak Müdürlüğü/Mal Müdürlüğü
tarafından taşınmazın Hazine adına tescil işlemleri yapılacak ve bu durumun
bildirilmesi üzerine vergi dairesi 2.2.6.2. bölümünde
belirtilen usule uygun olarak mükellefin borçlarının terkin işlemlerini
gerçekleştirerek durumu mükellefe bildirecektir.
2.2.3. Kıymet Takdiri
Taşınmazların kıymet
takdir işlemleri, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 6 ncı maddesine göre
oluşturulacak komisyonlar tarafından yapılacaktır.
2.2.4. Çok Zor Durum
Halinin Tespiti
2.1.1/d bölümünde belirtilen mükelleflerin amme borcunu
ödemede “çok zor durumda” olup olmadıklarının tespitine yönelik incelemeler
vergi denetmenleri tarafından yapılacaktır.
Yapılacak
incelemelerde; finansal analiz teknikleri kullanılmak suretiyle, başvuruda
bulunan mükellefin borçlarını ödemede “çok zor duruma” düşüp düşmediği
araştırılacak ve düzenlenen raporda mükellefin borçlarını ödemede “çok zor
duruma düştüğü” veya “çok zor duruma düşmediği” konusunda kesin kanaat
belirtilecektir. Söz konusu incelemeler 1 ay içinde tamamlanacaktır.
Mükelleflerin “çok
zor durumda” olup olmadıklarının tespitinde; mükellefler itibarıyla aşağıdaki
rasyolar kullanılacak ve analiz sonucu bulunan oranların, Tebliğ ile belirlenen
oranlarda ya da daha küçük olması şartı aranılacaktır.
a) Bilanço esasına
göre defter tutan mükelleflerin çok zor durumlarının tespitinde aşağıdaki rasyo
kullanılacak ve sonucun 0.5 veya 0.5’den küçük bir değerde olması durumunda bu
mükelleflerin “çok zor durumda” oldukları kabul edilecektir.
Dönen
Varlıklar-Stoklar
|

|

|
|
<
|
0.5
|
Kısa Vadeli Yabancı
Kaynaklar
|

|
|
Yukarıda belirtilen
rasyoda yer alan hesap sınıfları ve grupları Maliye Bakanlığı tarafından
yayımlanan “Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğlerinde” belirtilen esaslara
göre tespit edilecektir.
b) (a)’da belirtilen
mükelleflerin dışında kalan mükellefler, çok zor durumda olup olmadıklarının
tespiti için gerekli olan ve tebliğ ekinde yer alan formu (EK-9) doldurarak
başvurularında teslim etmeleri gerekmektedir. Vergi denetmenleri bu formla
verilen bilgilerin gerçekliğini araştırdıktan sonra aşağıdaki rasyoyu kullanmak
suretiyle mükellefin durumunu tespit edeceklerdir. Mükelleflerin çok zor
durumda olduklarının kabul edilebilmesi için bulunan oranın 0.3 veya 0.3’den
küçük olması gerekecektir.
Kasa+Banka + Kısa
Vadeli Alacaklar
|

|

|
|
<
|
0.3
|
Kısa Vadeli Borçlar
|
|
|
Yukarıdaki rasyoda
yer alan kısa vadeli alacakların ve kısa vadeli borçların tespitinde 1 yıllık
süre esas alınacaktır.
Yapılan inceleme
sonucunda, mükellefin “çok zor durumda” olup olmadığı düzenlenecek bir inceleme
raporuyla Vergi Dairesi Başkanlığına/Defterdarlık Gelir Müdürlüğüne
aktarılacaktır.
2.2.5. Milli Emlak
Genel Müdürlüğünce Yapılacak İşlemler
Milli Emlak Genel
Müdürlüğü, 2.2. bölümünde açıklandığı şekilde Defterdarlık Milli Emlak Dairesi
Başkanlıklarınca/Milli Emlak Müdürlüklerince aktarılan satın alma taleplerini
değerlendirerek, satın alımın uygun görülüp görülmediğine ilişkin görüşü
Defterdarlıklara bildirecektir.
2.2.6. Taşınmazların
Hazine Adına Tescili ve Borçların Terkini
Satın alınmasına
karar verilen taşınmazların tapu sicillerinde Hazine adına tescil ettirilmesi
ve mükelleflerin borçlarının terkin edilmesi aşağıdaki şekilde yapılacaktır.
2.2.6.1.
Taşınmazların Tescil Ettirilmesi:
Milli Emlak Genel
Müdürlüğünden taşınmazın alımının uygun görüldüğünün bildirilmesi üzerine Milli
Emlak Dairesi Başkanlıkları/Milli Emlak Müdürlükleri/Mal Müdürlükleri tapu
işlemlerini yürüterek, taşınmazların Hazine adına tescil ettirilmesini
sağlayacaktır. Tescil işlemi sonucunda düzenlenen tapu senedinin bir örneği
Vergi Dairesi Başkanlıkları/Defterdarlık Gelir Müdürlükleri vasıtasıyla
mükellefin bağlı bulunduğu vergi dairesine gönderilecektir.
2.2.6.2. Borçların
Terkin Edilmesi:
Taşınmaza ait tapu
senedinin bir örneğinin vergi dairelerine gelmesi üzerine, taşınmazın Hazine
adına tapuya tescil ettirildiği tarih itibarıyla mükellefin tüm borçları
hesaplanarak, taşınmaza takdir edilen değer esas alınmak suretiyle terkin
işlemleri yapılacaktır. Toplam borcun tespitinde gecikme zammı, taşınmazın
Hazine adına tescil edildiği tarihe kadar hesaplanacaktır.
Taşınmazın değerinin
mükellefin tüm borçlarını karşılayacak tutarda olmaması halinde, terkin işlemi
mükellefin talebine göre, talebi bulunmaması halinde 6183 sayılı Kanunun 47 nci
maddesinin birinci fıkrasına göre belirlenen borçlarına karşılık yapılacaktır.
Bu durumda, kalan kısım hakkında 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip ve
tahsil işlemlerinin sürdürüleceği tabiidir.
Önerilen taşınmazın
değerinin, mükellefin toplam borçlarından daha yüksek tutarda olması halinde
oluşan fark mükellefe red ve iade edilmeyeceği gibi taşınmazın Hazine adına
tescil tarihinden sonra doğacak borçlarına da mahsup edilmeyecektir.
Ancak bu durumda
bulunan mükellefler oluşan farkı, taşınmazın Hazine adına tescilinden önce,
ortaklık ilişkisi bulunan veya en az bir ortağı aynı olan mükelleflerin
borçlarından terkinini talep etmeleri mümkündür. Bu takdirde, borçlarından
terkin talebinde bulunulan mükelleflerin de bu bölümde belirlenen esaslar
çerçevesinde, 2.1.1. bölümünün (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan mükellefler
hariç, çok zor durumda olmaları gerekmektedir.
2.3. Katma Değer
Vergisi Uygulaması:
3065 sayılı Katma
Değer Vergisi Kanununun 1 inci maddesinin (1) numaralı
fıkrası ile “ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti
çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin” verginin konusuna girdiği hüküm
altına alınmıştır. Dolayısıyla 6183 sayılı Kanunun geçici 8 inci maddesi
çerçevesinde alımı gerçekleştirilen taşınmazların ticari, sınai, zirai ve
serbest meslek faaliyetinde bulunan işletmenin aktifine kayıtlı veya
envanterine dahil bulunması halinde bunların teslimi (satışı) katma değer
vergisine tabi bulunmaktadır.
Bununla birlikte,
ticari, sınai, zirai ve serbest meslek faaliyetinde bulunmayan mükelleflerden
satın alınacak taşınmazların teslimi katma değer vergisine tabi
bulunmamaktadır.
Ayrıca;
- 4046 sayılı
Özelleştirme Kanunu kapsamında 6183 sayılı Kanunun geçici 8 inci maddesine göre
Hazineye devri öngörülen taşınmazların satın alınması, Katma Değer Vergisi
Kanununun geçici 12 nci maddesine göre,
- Kurumların
aktifinde veya belediyeler ile il özel idarelerinin mülkiyetinde, en az iki tam
yıl süreyle yer alan taşınmazlarının, 6183 sayılı Kanunun geçici 8 inci
maddesine göre satın alınması, 3065 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin (4)
numaralı fıkrasının 5615 sayılı Kanunun 13 üncü maddesiyle değişik (r) bendi hükmüne
göre (anılan bendin istisna kapsamı dışında bıraktığı taşınmaz teslimleri
hariç),
vergiden istisnadır.
Belediye ve il özel
idarelerinin mülkiyetindeki gayrimenkullerin satışı, iktisadi işletmelerine ait
olmaması koşuluyla katma değer vergisinin konusuna girmemektedir.
Ancak, 3065 sayılı
Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinin (d) alt
bendi hükmü gereğince, müzayede mahallerinde yapılan satışlar katma değer
vergisine tabi olduğundan, belediye ve il özel idarelerine ait olup müzayede
mahallerinde yapılan gayrimenkul satışlarından, katma değer vergisi
hesaplanması gerekmektedir. 3065 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin (4) numaralı
fıkrasının 5615 sayılı Kanunun 13 üncü maddesiyle değişik (r) bendi ile Kanunun
aradığı şartlar çerçevesinde, belediyeler ve il özel idarelerinin mülkiyetinde
olup müzayede suretiyle satılan gayrimenkullerin satışı da istisna kapsamına
alınmıştır.
Diğer taraftan, 6183
sayılı Kanunun geçici 8 inci maddesi çerçevesinde yapılan satın alma işlemleri
müzayede suretiyle satış olmadığından, belediye ve il özel idarelerinden bu
madde hükmüne göre yapılan gayrimenkul alımları üzerinden katma değer vergisi
hesaplanmayacaktır.
Katma değer vergisine
tabi taşınmazın alımında, taşınmazın takdir edilen değerine yürürlükteki katma
değer vergisi oranları dikkate alınarak hesaplanacak katma değer vergisi ilave
edilecek ve bu suretle belirlenecek azami satın alma bedeli terkin edilecek
borç tutarının tespitinde dikkate alınacaktır. Bu şekilde bulunan azami satın
alma bedelinden daha düşük bir bedelle taşınmazın satın alınması halinde, katma
değer vergisi dahil satın alma bedeli, terkin edilecek borç tutarı toplamına
eşit olacaktır. Bu durumda satın alma bedeline dahil olan katma değer vergisi
tutarı mükellefe nakden veya mahsuben ödenmeyecek, sadece borçlardan terkin
edilecektir.
Bu işlemde, taşınmaz
üzerindeki tasarruf ancak taşınmazın Hazine adına tescilinden sonra
gerçekleşeceği için taşınmazın tescil tarihinin teslimin gerçekleştiği olay
olarak kabul edilmesi ve mükelleflerin bu işlemi kayıtlarında taşınmaz (bina,
arsa ve arazi) satışı ve yukarıda belirtildiği şekilde kendilerine ödenen katma
değer vergisini ilgili dönem beyannamesinde “Hesaplanan Katma Değer Vergisi”
olarak göstermeleri gerekir.
Diğer taraftan,
borçlunun özel mülkiyetinde bulunan (iktisadi işletmelerine dahil olmayan)
taşınmazlarının teslimi, Katma Değer Vergisi Kanununun kapsamına girmediğinden,
taşınmazların yukarıda belirtildiği şekilde tespit edilecek değeri üzerinden
katma değer vergisi hesaplanmayacaktır.
DİĞER
HUSUSLAR
1. Bu tebliğde parasal
değerlerle ilgili olarak yer alan “lira” ibareleri, tedavüldeki Türk Parasına
“Yeni Türk Lirası” ibaresi kullanıldığı müddetçe Yeni Türk Lirasını; Türk
Lirası ibaresinin kullanılmaya başlamasından itibaren de “Türk Lirasını” ifade
etmektedir.
2. 6183 sayılı Kanunun
Bakanlığımıza verdiği yetki çerçevesinde bu tebliğ ile yapılan yeni düzenlemeler,
bu tebliğin yayımı tarihinden sonra tesis edilecek idari işlemlere
uygulanacaktır.
3. Yürürlükten
Kaldırılan Tahsilat Genel Tebliğleri
Aşağıdaki tabloda(46)
seri numaraları yer verilen Tahsilat Genel Tebliğleri yürürlükte olup, bu
genel tebliğlerin dışındaki Tahsilat Genel Tebliğleri yürürlükten
kaldırılmıştır.
No.
|
Seri No.
|
Resmi Gazete Tarihi
|
Resmi Gazete Sayısı
|
1.
|
432
|
07.08.2004
|
25546
|
2.
|
435
|
20.05.2005
|
25820
|
3.
|
436
|
03.08.2005
|
25895
|
4.
|
442
|
12.05.2007
|
26520
|
5.
|
443
|
18.05.2007
|
26526
|
4. Yürürlükten
kaldırılan Tahsilat Genel Tebliğlerine mevzuatta yapılan atıflar bu tebliğe
yapılmış sayılır.
___________________
[1]
16.05.2005 tarihli ve 25817 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[2]
28.07.1953 tarihli ve 8469 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[3]
24.12.2003 tarihli ve 25326 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[4]
04.03.2005 tarihli ve 25745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[5]
13.07.2005 tarihli ve 25874 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[6]
23.07.2004 tarihli ve 25531 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[7]
29.12.2004 tarihli ve 25685 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[8]
08.12.2001 tarihli ve 24607 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[9]
10.01.1961 tarihli ve 10705 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[10]
01.07.1927 tarihli ve 622 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[11]
20.01.1982 tarihli ve 17580 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[12]
04.04.2007 tarihli ve 26483 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[13]
19.06.1932 tarihli ve 2128 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[14]
30.07.2003 tarihli ve 25184 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[15]
31.03.2005 tarihli ve 25772 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[16]
19.02.1959 tarihli ve 10139 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[17]
17/7/1964 tarihli ve 11756 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
[18]
15.06.1985 tarihli ve 18785 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.
[19]
10.09.1983 tarihli ve 18161 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[20]
26.10.1963 tarihli ve 11541 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[21]
09.07.1934 tarihli ve 2747 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[22]
07.04.1924 tarihli ve 68 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[23]
02.01.2004 tarihli ve 25334 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[24]
18.10.1983 tarihli ve 18195 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[25]
13/7/2010 tarihli ve 27640 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
[26]
3/4/1985 tarihli ve 18714 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
[27]
31.01.2004 tarihli ve 25363 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren
5083 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Para Birimi Hakkında Kanunun 2.
maddesi uyarınca 1 YTL.
[28]
7/4/2001 tarihli ve 24366 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
[29]
12.10.2004 tarihli ve 25611 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[30]
28.07.1971 tarihli ve 13909 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[31]
28/2/2009 tarihli ve 27155 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
[32]
24.12.2005 tarihli ve 26033 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[33]
18.06.1984 tarihli ve 18435 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[34]
23.06.1999 tarihli ve 23734 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[35]
01.11.2005 tarihli ve 25986 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[36]
06.02.2004 tarihli ve 25365 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[37]
25.10.1984 tarihli ve 18563 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
(38) 23/12/2017 Tarihli
ve 30279 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan değişiklik ile, V. Amme Alacağı Ödenmeden
Yapılmayacak İşlemler ile İşlem Yapanların Sorumlulukları” başlıklı bölümünden
sonra gelmek üzere “VI. Tahsil Edilen Amme Alacaklarından Yapılacak Reddiyat
Sebebiyle Mahsuplar” başlıklı bölüm eklenmiş ve sonraki bölüm başlıklarının
numaraları buna göre teselsül ettirilmiştir.
(39) Bu değişiklik
1/1/2018 tarihinde yürürlüğe girer.
(40) 23/3/2018 tarihli ve
30369 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan değişiklik ile bu Tebliğin, Birinci Kısım
Dördüncü Bölümünün “I. Tecil” başlığından sonra “A. Kanunun 48 inci Maddesine
Göre Tecil” başlığı eklenmiştir
(41) 14/6/2018 tarihli ve
30451 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan değişiklik ile bu Tebliğin Birinci
Kısım, İkinci Bölümünde yer alan “IV. Amme Alacaklarında Rüçhan Hakkı” başlıklı
bölümünün;
(2) numaralı alt bölümünden sonra gelmek üzere (3) numaralı alt bölüm
eklenmiş ve diğer bölüm numaraları buna göre teselsül ettirilmiştir.
(42) 14/6/2018 tarihli ve
30451 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan değişiklik ile bu Tebliğin İkinci
Kısım, Birinci Bölüm “XI- Haczedilen Malların Paraya Çevrilmesi” başlıklı
bölümden sonra gelmek üzere “XII- Bazı Hallerde Haczin Kaldırılması” başlıklı
bölüm eklenmiş ve sonraki bölüm başlığının numarası buna göre teselsül
ettirilmiştir.
(43) Danıştay Dördüncü
Dairesinin Esas No:2018/6581; Karar No:2019/8748 sayılı Kararı ile Tebliğin
Birinci Bölümünün Amme Alacaklarının Korunması İkinci Kısmının İhtiyati haciz
başlıklı II Nolu bölümünün 9 uncu maddesinin son fıkrasında yer alan "
Bankacılık sisteminde, POS cihazı kullanan müşteri ile banka arasında yapılan
sözleşmelere dayanan bankalar nezdindeki hesaplar banka ile müşterisi arasında
devamlılık arz etmektedir. Dolayısıyla bu hesaplar her zaman için banka
nezdinde alacak doğmasına (muhtemel alacak) müsait hesaplar olarak
değerlendirildiğinden bu hesaplara ileriye matuf olmak üzere haciz konulması
mümkün bulunmaktadır." ibaresinin iptaline karar verilmiştir.
(44) 8/6/2021 tarihli ve
31505 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan değişiklik ile Tebliğin İkinci Kısım,
Üçüncü Bölümünden sonra gelmek üzere Dördüncü Bölüm eklenmiş ve diğer bölüm
buna göre teselsül ettirilmiştir.
(45) 7/7/2022 tarihli ve
31889 sayılı Resmî Gazete’ye yayımlanan değişiklikle bu bölümün başlık numarası
“XI” olarak değiştirilmiş ve sonraki bölüm başlıkları buna göre teselsül
ettirilmiştir.
(46) 10/5/2023 tarihli ve
32186 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Tahsilat Genel Tebliğinin (Seri:B
Sıra No:18) 20 nci maddesiyle bu tabloda yer alan Tebliğler de 1/6/2023
itibarıyla yürürlükten kaldırılmıştır.
(47)
Bu
değişiklik 1/10/2024 tarihinde yürürlüğe girer.
(48) Bu değişiklik 1/11/2024 tarihinde yürürlüğe girer.
EKLER:
EK-1
|
6183 sayılı Kanunun 9 uncu
Maddesinin Birinci Fıkrasına Göre Teminat İsteme Yazısı Örneği
|
EK-2
|
6183 sayılı Kanunun 11 inci Maddesine
Göre Alınacak Şahsi Kefalet Senedi Örneği
|
EK-3
|
6183 sayılı Kanunun 14 üncü
Maddesine Göre Alınacak Olan İhtiyati Haciz (Taahhüt) Senedi Örneği
|
EK-4
|
6183 sayılı Kanunun 14 üncü
Maddesine Göre Alınacak Olan İhtiyati Haciz (Kefalet) Senedi Örneği
|
EK-5
|
6183 sayılı Kanunun 48 inci
Maddesine Göre Alınacak Olan Kefalet Senedi Örneği
|
EK-6
|
Taksitlendirme ve Tecil Talepleri Hakkında
Talimat Yazısı Örneği
|
EK-7
|
Gayrimenkul Mal Satış Şartnamesi Örneği
|
EK-8/a
|
6183 sayılı Kanunun Geçici 8 inci Maddesine
Göre Başvuru Dilekçesi
|
EK-8/b
|
6183 sayılı Kanunun Geçici 8
inci Maddesine Göre Başvuru Dilekçesi
(Tüzel Kişiliğin Borçları İçin
Kendi Taşınmazını Teklif Eden Ortağın Başvuru Dilekçesi)
|
EK-9
|
Bilanço Esasına Göre Defter Tutan
Mükelleflerin Dışındaki Mükelleflere İlişkin Mali Durum Bildirim Formu
|
Ek-10
|
Zamanaşımına Uğramış Amme
Alacaklarına İlişkin Terkin Cetveli
|
Ek-11
|
Gider Türleri
|
EK-12
|
48/A Maddesine İlişkin Tecil Ve
Taksitlendirme Talepleri Hakkında Talimat Yazısı Örneği
|
EK-13
|
6183 Sayılı Kanunun 10 Uncu Maddesinin
Birinci Fıkrasının (2) Numaralı Bendi Kapsamında Sigorta Şirketlerince
Düzenlenecek Süresiz Ve Şartsız Kefalet Senedi Örneği
|
EK-1
6183
SAYILI KANUNUN
9 UNCU MADDESİNİN BİRİNCİ FIKRASINA GÖRE
TEMİNAT İSTEME YAZISI
ÖRNEĞİ
T.C.
…………………………………………..
………………………………………
(……………………Müdürlüğü)
Mükellefin
Adı-Soyadı/Unvanı
Adresi
Dairemizin …………………
T.C. Kimlik/Vergi Kimlik Numarasında kayıtlı mükellefiyetiniz dolayısıyla ………………………………………
dönemi/yılı hesaplarınızın ……………………………………… tarafından incelenmesi sırasında
yapılan ilk hesaplara göre tespit edilen matrah/vergi farkı üzerinden
…………………………..……… lira ………………………………… vergisi ……………………… lira vergi ziyaı cezası ve
yazımız tarihi itibarıyla hesaplanan ………………….…. lira gecikme faizi olmak
üzere toplam ………………………………. lira için 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanunun 9 uncu maddesinin birinci fıkrası gereğince, aynı
Kanunun 10 uncu maddesinde belirtilen türde teminatı yazımızın tebliğ
tarihinden itibaren 15 gün içinde Müdürlüğümüze göstermeniz gerekmektedir.
Gösterilecek
teminatın, amme alacağının tahakkuk ve tahsil tarihine göre hesaplanacak
gecikme faizi ve gecikme zammı için de paraya çevrilebileceği tabiidir.
Bilgilerinize tebliğ
ve gereğini rica ederim.
Adı
-Soyadı
Unvanı
EK-2
6183
SAYILI KANUNUN
11 İNCİ MADDESİNE GÖRE ALINACAK
ŞAHSİ KEFALET SENEDİ
ÖRNEĞİ
Kefalet Senedi
6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 11 inci maddesi hükmüne göre, ………………………..
T.C. Kimlik/Vergi Kimlik Numaralı amme borçlusu
………...........................................’nın …………………………..........
dönemlerine/yıllarına ilişkin …………………........................... borcunu
............................... Dairesince istenildiği zaman tahsilat tarihine
kadar hesaplanacak fer’ileriyle birlikte ödemeyi müteselsil kefil ve müşterek
müteselsil borçlu sıfatıyla kabul ve taahhüt ederim.
Kefalet Edenin:
Adı-Soyadı/Unvanı:
T.C. Kimlik/Vergi Kimlik No:
İş Adresi:
İkametgah Adresi:
İş Tel. No:
Ev Tel. No:
Cep Tel. No:
|
Tarih
İmza/Kaşe
|
EK-3
6183
SAYILI KANUNUN
14 ÜNCÜ MADDESİNE GÖRE ALINACAK OLAN
İHTİYATİ HACİZ
(TAAHHÜT) SENEDİ ÖRNEĞİ
İhtiyati Haciz
Taahhüt Senedi
6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 13 üncü maddesi uyarınca,
……………………….. T.C. Kimlik/Vergi Kimlik Numaralı amme borçlusu
………..................................’nın yedimde bulunan ve ……………………
Dairesince ihtiyaten haczedilerek tarafıma teslim edilen ve ……..……. tarih ve
……………….... no.lu haciz tutanağında özellikleri ve değerleri gösterilen
mallarını tahsil dairesince istenildiği zaman aynen teslim etmeyi kabul ve
taahhüt ederim.
Taahhüt Edenin:
Adı-Soyadı/Unvanı:
T.C. Kimlik/Vergi Kimlik No:
İş Adresi:
İkametgah Adresi:
İş Tel. No:
Ev Tel. No:
Cep Tel. No:
|
Tarih
İmza/Kaşe
|
EK-4
6183
SAYILI KANUNUN
14 ÜNCÜ MADDESİNE GÖRE ALINACAK OLAN
İHTİYATİ HACİZ
(KEFALET) SENEDİ ÖRNEĞİ
İhtiyati Haciz
Kefalet Senedi
6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 13 üncü maddesi hükmüne göre,
ihtiyaten haczedilmiş olup, ……………………….. T.C. Kimlik/Vergi Kimlik Numaralı amme
borçlusu yedinde bırakılan, …………. tarih ve …….…. no.lu haciz tutanağında
özelliği ve değeri belirtilen malların alacaklı …..……………….. Dairesince
istenildiği zaman para veya ayın olarak verilmemesi halinde bu mallara karşı
............................. lirayı alacaklı ……..............................
Dairesinin talebi üzerine ödemeyi müşterek borçlu ve müşterek müteselsil kefil
sıfatıyla kabul ve taahhüt ederim.
Kefalet Edenin:
Adı-Soyadı/Unvanı:
T.C. Kimlik/Vergi Kimlik No:
İş Adresi:
İkametgah Adresi:
İş Tel. No:
Ev Tel. No:
Cep Tel. No:
|
Tarih
İmza/Kaşe
|
Not : Bu kefalet senedinin, Kanunun 14 üncü maddesi
mucibince tahsil dairesinin bulunduğu mahalde ikametgah sahibi bir şahıs
tarafından verilmesi şarttır.
EK-5
6183
SAYILI KANUNUN
48 İNCİ MADDESİNE GÖRE ALINACAK OLAN
KEFALET SENEDİ ÖRNEĞİ
Tecil Kefalet Senedi
6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesi uyarınca
…………………………. T.C. Kimlik/Vergi Kimlik Numaralı amme borçlusu
………………............’nın tecil edilen ………….………….……………… dönemine/yılı ait
................................ lira borcunun tecil şartlarına uygun olarak
ödenmemesi halinde borcun tamamının muaccel hale geleceğini ve söz konusu borcu
tahsil edileceği tarihe kadar hesaplanacak fer’ileriyle birlikte, müşterek
borçlu ve müşterek müteselsil kefil sıfatıyla ............................... Dairesine
ödemeyi kabul ve taahhüt ederim.
Kefalet Edenin:
Adı-Soyadı/Unvanı:
T.C. Kimlik/Vergi Kimlik No:
İş Adresi:
İkametgah Adresi:
İş Tel. No:
Ev Tel. No:
Cep Tel. No:
|
Tarih
İmza/Kaşe
|
EK-6
(Değişik:RG-29/6/2008-26921)
TECİL VE
TAKSİTLENDİRME TALEPLERİ HAKKINDA
TALİMAT YAZISI ÖRNEĞİ
T. C.
…………………………………….
……………………… MÜDÜRLÜĞÜNE
Daireniz
mükelleflerinden ……………… T.C. kimlik/vergi kimlik numaralı …………………………….’nın,
…………………….… dönemi/yılı …………………... lira borcunun;
1 - Tecil ve
taksitlendirilen borçların toplamının 50.000,- lirayı aşması halinde aşan
kısmın yarısı oranında teminat gösterilmek,
2 - Söz konusu borca
tecilli sayıldığı tarihten itibaren yıllık % ... faiz uygulanmak,
3 - Borca karşılık
her ay ………………... lira/…………...… aylarında ……..……. lira ödenmek, ayrıca hesap
edilecek faizler de taksitlerle birlikte alınmak,
4 - Bu süre
içerisinde tecil edilmiş veya edilecek olan diğer amme alacakları zamanında
ödenmek,
5 - Tecil ve
taksitlendirme koşullarına uyulmadığında taksitlerin tamamı muaccel
olacağından, bu borç için takibata devam edilerek teminat derhal paraya
çevrilmek veya şahsi kefil gösterilmişse kefil takip edilmek,
6 - Borçlunun,
borcunun bulunmadığına dair yazı talep etmesi halinde, bu yazı tecil edilen
borcun % 10’unun ödenmiş olması şartıyla verilmek,
7 - Bu koşullara
uyulacağı bir yazı ile kabullenilmek,
Kayıt ve şartlarıyla
6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesi gereğince …/…/... tarihinden itibaren
tecilli sayılarak, ilk taksit …………………. ayından başlamak ve
………….…ayda …………..…. taksitte ödenmek üzere tecili uygun görülmüştür.
Bilgi edinilmesini ve
gereğini rica ederim.
İmza
Adı-Soyadı
Unvanı”
Tebliğ olunur.
EK-7
(Değişik:RG-8/6/2021-31505)
GAYRİMENKUL
MAL SATIŞ ŞARTNAMESİ ÖRNEĞİ
T.C.
……………………………………………..
Gayrimenkul
Mal Satış Şartnamesi
1. Gayrimenkul malikinin adı, soyadı ve
adresi .............................................................
|
2. Gayrimenkulün bulunduğu mahalle, sokak
ve kapı numarası
.............................................................................................................
|
3. Gayrimenkulün durumu ve hususi vasıfları
(Ayrıca gayrimenkulün görsellerine
şartname ekinde yer
verilir)……………………….........................................................
|
4. İhalenin yapılacağı yer, gün ve saat
...........................................................................
|
5. Gayrimenkulün artırmaya esas olan biçilmiş
rayiç değeri .........................................
|
6. Artırmaya iştirak için alınacak
teminatın nev'i ve tutarı .............................................
|
7. Gayrimenkul üzerindeki mükellefiyetler
ve henüz vadesi gelmemiş rehinler
hakkında gerekli bilgiler
.................................................................................................
|
8. Satışın gayrimenkul üzerindeki hangi
haklarla
birlikte yapılacağı
............................................................................................................
|
9. Hangi masrafların alıcıya ait olacağı
..........................................................................
|
10. Pey, ipotekli borç dikkate
alınmadan sürülür. Ancak, gayrimenkul rehni suretiyle sağlanmış muaccel borçlar
alıcıya devredilmez, satış bedelinden tercihan ödenir, muaccel olup alıcıya
intikal eden rehinli borçlar ihale bedelinden tenzil edilerek alıcı uhdesinde
bırakılır, bakiyesi kendisinden tahsil olunur.
11. Gayrimenkul artırma sonunda (Fiziki ortamda
yapılan satışlarda üç defa bağırıldıktan sonra) en
çok artırana ihale olunur. Şu kadar ki, artırma bedelinin gayrimenkul için
biçilmiş olan değerin %75’i olan ............................. lirayı bulması
lazımdır. Bundan başka amme alacağına rüçhanı olan diğer alacaklar mezkur
gayrimenkul ile temin edilmiş ise artırma bedelinin bu suretle rüçhanı olan
alacakların tutarı olan ........................... lirayı geçmesi ve yapılmış
yapılacak masrafları da karşılaması icabeder.
12. Artırmada 11 inci maddede
yazılı tutar elde edilemediği taktirde, en çok artıranın taahhüdü baki kalmak
şartıyla artırma 7 gün daha uzatılır. Yedinci günü aynı saatte gayrimenkul en
çok artırana ihale edilir.
Ancak ihale bedelinin rüçhanlı
........................ lira alacakla birlikte masrafları da aşması lazımdır;
aşmazsa satış yapılmaz.
13. Gayrimenkul kendisine ihale
olunan kimse ihale bedelini derhal veya mühlet verilirse verilen mühlet içinde
ödemekle mükelleftir. Aksi taktirde ihale kararı feshedilir ve gayrimenkul
satış komisyonunca hemen 7 gün müddetle artırmaya çıkarılır. Bu artırmada
alakalılara her hangi bir tebliğ yapılmaz. Yalnız ilanla iktifa olunur.
Gayrimenkul en çok artırana ihale edilir.
Birinci defa kendisine ihale yapılan kimse iki ihale arasındaki farktan ve
diğer zararlardan sorumlu olup, ihale farkı ve geçen günler için tecil faizi
oranında hesaplanan faiz ayrıca hükme hacet kalmaksızın teminattan mahsubu
yapıldıktan sonra, bakiye teminat tutarı irat kaydedilir. Ancak, teminatın
yeterli olmaması halinde bakiye tutar 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanuna göre tahsil dairesince tahsil olunur.
Yukarıda yazılı hususlar dışında
başka bir bilgi almak isteyenler ............... dosya numarası ile tahsil
dairesine müracaat edebilirler.
Adı-Soyadı/Unvanı
İmza
Mühür
EK-8/a
6183 SAYILI
KANUNUN GEÇİCİ 8 İNCİ MADDESİNE GÖRE BAŞVURU DİLEKÇESİ
|
..........................................Vergi
Dairesi Müdürlüğüne
.........................................
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamında bulunan
borçlarımın, üzerinde takyidat bulunmayan ............................İli
.........................ilçesi ..........................ada
................parsel ..................pafta numaralı taşınmazımın Maliye
Bakanlığınca satın alınması suretiyle terkinini arz ederim.
Adı ve Soyadı/Unvanı
:
Tarih-İmza-Kaşe
Adres
:
|
Kapsama Giren Borcun :
|
Vergi Dairesi
|
Türü
|
Vadesi
|
Tutarı (Lira)
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
EKLER:
1- Taşınmazın tapu senedinin örneği ve Tapu
İdaresinden alınan taşınmazın üzerinde takyidat bulunup bulunmadığını da
gösterir tapu kayıt örneği.
2-Bilanço esasına tabi mükellefler son
tarihli bilançoyu, diğer mükellefler EK-9 formunu.
3-Taşınmazın imar durumunu gösterir belge.
Binalar için ayrıca yapı kullanım durumunu gösterir belge.
4-Taşınmaza dair diğer vesikalar.
EK-8/b
6183
SAYILI KANUNUN GEÇİCİ 8 İNCİ MADDESİNE GÖRE BAŞVURU DİLEKÇESİ
(Tüzel
Kişiliğin Borçları İçin Kendi Taşınmazını Teklif Eden Ortağın Başvuru
Dilekçesi)
|
..........................................Vergi
Dairesi Müdürlüğüne
.........................................
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamında bulunan
borçlarımın/ortağı olduğum
................................................................................................
tüzel kişiliğinin borçlarının, üzerinde takyidat bulunmayan
............................İli .........................ilçesi ..........................ada
................parsel ..................pafta numaralı taşınmazımın Maliye
Bakanlığınca satın alınması suretiyle terkinini arz ederim.
Adı ve Soyadı/Unvanı
:
Tarih-İmza-Kaşe
Adres
:
Tüzel Kişiliğe Ait
Tarih-Tüzel Kişiliği Temsile
Yetkili
Kişi-İmza-Kaşe
|
Kapsama Giren Borcun :
|
Vergi Dairesi
|
Türü
|
Vadesi
|
Tutarı (Lira)
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
EKLER :
1-Taşınmazın tapu senedinin örneği ve Tapu
İdaresinden alınan taşınmazın üzerinde takyidat bulunup bulunmadığını da
gösterir tapu kayıt örneği.
2-Bilanço esasına tabi mükellefler son
tarihli bilançoyu, diğer mükellefler EK-9 formunu.
3-Taşınmazın imar durumunu gösterir belge.
Binalar için ayrıca yapı kullanım durumunu gösterir belge.
4-Taşınmaza dair diğer vesikalar.
EK-9
Bilanço Esasına
Göre Defter Tutan Mükelleflerin Dışındaki Mükelleflere İlişkin Mali Durum
Bildirim Formu
|
.........................................Vergi
Dairesi Müdürlüğüne
..........................................
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamında bulunan
borçlarımın aynı Kanunun Geçici 8 inci maddesine göre terkini için çok zor
durumda olduğumun tespitinde aşağıda belirtilen verilerin gerçeği
yansıttığını kabul eder ve bu verilerden hareketle çok zor durumda olduğumun
tespitinin yapılmasını arz ederim.
Adı ve
Soyadı/Unvanı :
Tarih-İmza-Kaşe
Adres
:
|
Mali Durumu Gösterir Değerler:
|
Kasa
|
Banka
|
Kısa Vadeli Alacaklar
|
Kısa Vadeli Borçlar
|
|
|
|
|
Kısa Vadeli Alacaklar Hakkında
Bilgi:
Borçlunun Adı
|
Kısa Vadeli
Alacağın
|
Türü
|
Ödeme Vadesi
|
Tutarı (Lira)
|
1.
|
|
|
|
|
2.
|
|
|
|
|
3.
|
|
|
|
|
4.
|
|
|
|
|
5.
|
|
|
|
|
Kısa Vadeli Borçlar Hakkında Bilgi:
Alacaklının Adı
|
Kısa Vadeli Borcun
|
Türü
|
Ödeme Vadesi
|
Tutarı (Lira)
|
1.
|
|
|
|
|
2.
|
|
|
|
|
3.
|
|
|
|
|
4.
|
|
|
|
|
5.
|
|
|
|
|
Banka Bilgileri:
|
Banka Şubesi
|
Hesap Numarası
|
Tutarı (Lira)
|
1.
|
|
|
|
2.
|
|
|
|
3.
|
|
|
|
4.
|
|
|
|
(Ek:RG-16/4/2016-29686)
EK-10
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
ZAMANAŞIMINA UĞRAMIŞ AMME ALACAKLARINA İLİŞKİN TERKİN CETVELİ
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Muhasebe Biriminin
|
Adı:
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Mükellefin
|
|
|
|
|
|
Adı Soyadı/ Unvanı
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Kodu:
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Vergi Kimlik No / T.C. Kimlik No
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Yılı:
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Sıra No
|
Amme Alacağının
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Zamanaşımı Kesilmiş İse Son Defa Kesildiği Tarih
(7)
|
Zamanaşımının Başlangıç Tarihi
(2, 3 ve 7. sütünlar dikkate alınarak)
(8)
|
Zamanaşımına Uğradığı Tarih
(9)
|
Açıklama
(10)
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Vergi Türü (1)
|
|
|
Vadesi
(2)
|
Kesinleşme Tarihi
(İPC ve APC için)
(3)
|
Tutarı (TL)
(4)
|
Tahakkuk Fiş Numarası
(5)
|
Takip Numarası
(6)
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Kodu
|
|
Adı
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
1
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
2
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
3
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
4
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
5
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
6
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
7
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
8
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
9
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
10
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
11
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
12
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
13
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
14
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
15
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
16
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
17
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
18
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
19
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
20
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
21
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
22
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
23
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
24
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
25
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
26
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
27
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
28
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
29
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
30
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
31
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
32
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
33
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
34
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
TOPLAM
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Memur/Uzman
Adı - Soyadı
İmza
|
|
|
|
|
Şef
Adı - Soyadı
İmza
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Müdür Yardımcısı
Adı - Soyadı
İmza
|
|
|
Kayıtlara uygundur.
Muhasebe Yetkilisi
Adı - Soyadı
İmza/Tarih/Mühür
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
(Ek:RG-23/12/2017-30279) EK-11
|
|
|
NO
|
GİDER
TÜRLERİ
|
|
|
1
|
Üretime Yönelik Mal ve Malzeme
Alımları
|
|
|
2
|
Kırtasiye ve Büro Malzemesi
Alımları
|
|
|
3
|
Temizlik Malzemesi Alımları
|
|
|
4
|
İhale Usulüyle Yapılan
Haberleşme Alımları (Posta ve Telgraf Giderleri ile Abonelik Ücretleri Hariç)
|
|
|
5
|
İhale Usulüyle Yapılan Enerji
(Yakacak ve Elektrik) Alımları
|
|
|
6
|
Yiyecek, İçecek ve Yem Alımları
|
|
|
7
|
Giyim ve Kuşam Alımları
|
|
|
8
|
Özel Malzeme Alımları
|
|
|
9
|
Güvenlik ve Savunmaya Yönelik
Mal, Malzeme ve Hizmet Alımları, Yapımları ve Giderleri
|
|
|
10
|
NATO Giderleri İle Gayrimenkul
Alım ve Kamulaştırma Giderleri
|
|
|
11
|
Bahçe Malzemesi Alımları ile
Yapım ve Bakım Giderleri
|
|
|
12
|
Kültür Varlıkları Alımı ve
Korunması Giderleri
|
|
|
13
|
Müşavir Firma ve Kişilere
Ödemeler
|
|
|
14
|
Malzeme Giderleri
|
|
|
15
|
Müteahhitlik Giderleri
|
|
|
16
|
Tarımsal Ürün Alımları
|
|
|
17
|
Sanayi Ürünleri Alımları
|
|
|
18
|
Hammadde Alımları
|
|
|
19
|
Yük Taşıma Giderleri
|
|
|
20
|
Akaryakıt ve Yağ Alımları
|
|
|
21
|
Tarifeye Bağlı; İlan, Sigorta
ve Komisyon Ödemeleri
|
|
|
22
|
Mal ve Hizmet Kira Giderleri
|
|
|
23
|
Yargılama Giderleri (Adli
Yardım, Rapor ve Bilirkişi ile Uzlaşma Giderleri)
|
|
|
24
|
Menkul Mal, Gayrimaddi Hak
Alım, Bakım ve Onarım Giderleri
|
|
|
25
|
Gayrimenkul Mal Bakım ve Onarım
Giderleri
|
|
|
26
|
Mamul Mal Alımları
|
|
|
27
|
Menkul Sermaye Üretim Giderleri
|
|
|
28
|
Gayri Maddi Hak Alımları
|
|
|
29
|
Gayrimenkul Alımları ve
Kamulaştırması
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
(Ek:RG-23/3/2018-30369) EK-12
48/A MADDESİNE
İLİŞKİN TECİL VE TAKSİTLENDİRME TALEPLERİ HAKKINDA TALİMAT YAZISI ÖRNEĞİ
T.C.
…………………………………….
……………………… MÜDÜRLÜĞÜNE
Daireniz
mükelleflerinden ……………… T.C. kimlik/vergi kimlik numaralı
………………..…………..…….’nın, …………….………….…………. dönemi/yılına ilişkin ………………….…………….….……
olan ……………………... lira borcunun 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanunun 48/A maddesi gereğince;
1-Tecil ve
taksitlendirilen borçların toplamının 500.000,- lirayı aşması halinde aşan
kısmın %25’i oranında teminat gösterilmek,
2-Söz konusu borca
tecilli sayıldığı tarihten itibaren yıllık % ….. faiz uygulanmak,
3-Borca karşılık ………
lira ilk taksitin …… ayında/tarihine kadar ödenmek, kalan tutarların ise
aylık/…….. aylık dönemler halinde ………….. lira ödenmek, ayrıca hesap edilecek
faizler de taksitlerle birlikte alınmak,
4-Bu süre içinde
tecil edilmiş veya edilecek olan diğer amme alacakları zamanında ödenmek,
5-Tecil ve
taksitlendirme koşullarına uyulmadığında taksitlerin tamamı muaccel olacağından,
bu borç için takibata devam edilerek teminat derhal paraya çevrilmek veya şahsi
kefil gösterilmişse kefil takip edilmek,
6-Bu koşullara
uyulacağı bir yazı ile kabullenilmek,
Kayıt ve şartlarıyla
…/…/... tarihinden itibaren tecilli sayılarak, ilk taksit …….. ayından başlamak
ve ….. ayda, ….. taksitte ödenmek üzere tecili uygun görülmüştür.
Bilgi edinilmesini ve
gereğini rica ederim.
İmza
Adı-Soyadı
Unvanı
(Ek:RG-7/7/2022-31889)
EK-13
6183 SAYILI KANUNUN
10 UNCU MADDESİNİN BİRİNCİ FIKRASININ
(2) NUMARALI BENDİ
KAPSAMINDA SİGORTA ŞİRKETLERİNCE DÜZENLENECEK SÜRESİZ VE ŞARTSIZ KEFALET SENEDİ
ÖRNEĞİ
…………. VERGİ DAİRESİ
MÜDÜRLÜĞÜNE
Dairenizin ……………………..
T.C. Kimlik/Vergi Kimlik Numaralı mükellefi ……………………………………………’nın 6183 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun … maddesi kapsamında vermesi
gereken ……… TL (....................Türk Lirası) tutarındaki teminatı, bu
kefalet senedi ile ……………………………….… (sigorta şirketinin ticaret unvanı) olarak
garanti ettiğimizden, adı geçen tarafından asli ve fer’i alacakları kapsayacak
şekilde ödeme yapılmadığı takdirde, protesto çekmeye, hüküm ve adı geçenin
iznini almaya gerek kalmaksızın ve adı geçen ile İdareniz arasında ortaya
çıkacak herhangi bir uyuşmazlık ve bunun akıbet ve kanuni sonuçları dikkate
alınmaksızın, yukarıda yazılı tutarı ilk yazılı talebiniz üzerine derhal ve
gecikmeksizin İdarenize nakden ve tamamen, talep tarihinden ödeme tarihine kadar
geçen günler için amme alacaklarına uygulanan gecikme zammı oranında
hesaplanacak zamla birlikte ödeyeceğimizi şirketimizin imza atmaya yetkili
temsilcisi ve sorumlusu sıfatıyla ve şirketimiz ad ve hesabına taahhüt ve beyan
ederiz.
Tarih ve Yetkilinin
İmzası
…………… (Sigorta
Şirketinin Unvanı)
............. (Varsa
Sigorta Acentesinin Adı)